10.söz,12.suret

Sergerdan

Well-known member
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=49&a=zabit

Bugün 0nuncu sözün suretler kısmını okudum.12.SURETİ anlyamadım,birşeyler yazarsanız sevinirim. :angel: (Artık ben de Şualar gibi habire soru sorucam yandınız inşaallah)

Özetle bu sürette,şu cümlede de geçen zabit nedir?Şehadet aleminde neye zabit gözüyle bakmam lazım?Sonra bu zabitin düstur-u harekatı,maaşı,matlubatı ile ne ima ediliyor?Buna deyinip birde 12.suretin tamamına burdan deginirseniz sevinirim. :angel:

herkese ve her teçhizâta bakamayız; fakat, numune için şu zâbitin cüzdan ve defterine bakacağız. Bu cüzdanda zâbitin rütbesi, maaşı, vazifesi, matlûbâtı, düstur-u harekâtı vardır.
 

hasret

Well-known member
Dikkatinizi çektimi bilmem ama, artık sormuyorum...
RİSLAE-İ NURUN HOCASI YİNE RİSALE-İ NURDUR.
Bazılarına acılan hakikat bir gün gelir bizede açılır.
bu arada soru cok orjinal,tebrikler...
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Sergerdan ' Alıntı:
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=49&a=zabit

Bugün 0nuncu sözün suretler kısmını okudum.12.SURETİ anlyamadım,birşeyler yazarsanız sevinirim. :angel: (Artık ben de Şualar gibi habire soru sorucam yandınız inşaallah)

Özetle bu sürette,şu cümlede de geçen zabit nedir?Şehadet aleminde neye zabit gözüyle bakmam lazım?Sonra bu zabitin düstur-u harekatı,maaşı,matlubatı ile ne ima ediliyor?Buna deyinip birde 12.suretin tamamına burdan deginirseniz sevinirim. :angel:

herkese ve her teçhizâta bakamayız; fakat, numune için şu zâbitin cüzdan ve defterine bakacağız. Bu cüzdanda zâbitin rütbesi, maaşı, vazifesi, matlûbâtı, düstur-u harekâtı vardır.

Fazla söze gerek yok zabît sensin gerisinide anlasan ^o)
 

hasret

Well-known member
sergerdan abi ben sana ne diyeyim,kafamda az soru vardı bide bunu ekledin tam oldu.Bende de bir huy var cevabı bulamazsam gece uykum gelmiyor kafamda ki soru illa cözülecek aksi halde inan rüyamda bile birilerine soruyorum,rüya demişken gecenlerde bir rüya gördüm mübarek bir zat ama kim bilmiyorum bir zat sekaretteydi basında talebeleri ağlıyordu bende risale elimde soru soruyordum :)
kalktım halime baya güldüm dedim sekarette bile adamı rahat bırakmamışım :)
neyse konuya dönelim, ben bazılarını cevabını buldum risaleden sende faydalanırsın diye yazayım:

şimdi ne diyordu 12.surette;
Gel, şimdi döneceğiz. Şu cemaatlerin reisleriyle ve zabitleriyle görüşeceğiz ve teçhizatlarına bakacağız ki, o teçhizat yalnız o meydandaki kısa bir müddet içinde geçinmek için mi verilmiştir? Yahut başka yerde uzun bir saadet hayatı tahsil etmek için mi verilmiştir? Görelim. Herkese ve her teçhizata bakamayız. Fakat nümune için şu zabitin cüzdan ve defterine bakacağız:


evet surası tevfiki ilahi refik olursa risaleden acalım,kimmiş bu reis ve zabit hemen işaratulicaza bakalım;

Evet beni adem,büyük bir kervan ve azim bir kafile gibi mazinin derelerinden gelip,vücud ve hayat sahrasında misafir olup,istikbalin yüksek dağlarına ve müzeyyen bağlarına müteveccihen kafile kafile müteselsilen yürümekte iken,kainatın nazarı dikkatini celbetti; şu garip ve acip mahluklar kimlerdir?Nereden geliyorlar?Nereye gidiyorlar? diye ahvallerini anlamak üzere hilkat hukumeti,fenni hikmeti karşılarına cıkardı.Ve aralarında şöyle bir muhabere başladı:
hikmet:
_Nereden geliyorsunuz?Nereye gidiyorsunuz? Bu dünyada işiniz nedir?
bu suale,beni-adem namıına,emsali olan büyük peygamberler gibi,Muhammedi arabi a.s.v,nev-i beşere vekaleten karşısına cıkarak şöyle cevapta bulundu;
_EY HİKMET!bu gördüğün insanlar,sultanı ezelinin kudretiyle,yokluk karanlıklarından,ziyadar varlık alemine cıkarılan mahluklardır.Sultanı ezeli,bütün mevcudatı icinde biz insanları secmiş ve emaneti kübrayı vermiştir.Biz haşir yoluyla saadet- ebediyeye müteveccihen hareket etmekteyiz.Dünyada ki işimiz de o saadet-i ebediyye yollarını temin etmekle re's-ül-malimiz olan istidatlarımızı lemalandırmaktır.Ve şu azim insan kervanına,bundan sonra sultanı ezeliden risalet vazifesi ile gelip riyaset eden benim.İşte o sultanı ezelinin risalet beratı olarak bana verdiği kuranı azimüşşan elimdedir.şüphen varsa al oku!


evet demek ki reis rasulullah zabitlerde bizmişiz.şimdi techizata bakalım;

insandaki cihâzât-ı mâneviye ve letâif-i insaniye ki, herbirisi hayvana nisbeten yüz derece inbisat etmiş. Meselâ, güzelliğin bütün merâtibini fark eden insan gözü; ve taamların bütün çeşit çeşit ezvâk-ı mahsusalarını temyiz eden insanın zâika-i lisaniyesi; ve hakaikın bütün inceliklerine nüfuz eden insanın aklı; ve kemâlâtın bütün envâına müştak insanın kalbi gibi sair cihazları, âletleri nerede; hayvanın pek basit, yalnız bir iki mertebe inkişaf etmiş âletleri nerede? Yalnız şu kadar fark var ki, hayvan kendine has bir amelde-münhasıran o hayvanda bir cihaz-ı mahsus-ziyade inkişaf eder. Fakat o inkişaf hususîdir.

evet demek ki techizat bize verilen maddi manevi cihazlarmış.peki neden verilmş bi de ona bakalım;

Ve o insandaki pek kesretli âlât ve cihâzâtın herbirisinin ayrı ayrı hizmeti, ubudiyeti olduğu gibi, ayrı ayrı lezzeti, elemi, vazifesi ve mükâfâtı vardır. Meselâ, göz, suretlerdeki güzelliklerini ve âlem-i mubsıratta güzel mucizât-ı kudretin envâını temâşâ eder. Vazifesi, nazar-ı ibretle Sâniine şükrandır. Nazara mahsus lezzet ve elem malûmdur, tarife hacet yok.

Meselâ, kulak, sadâların envâlarını, lâtif nağmelerini ve mesmuat âleminde Cenâb-ı Hakkın letâif-i rahmetini hisseder. Ayrı bir ubudiyet, ayrı bir lezzet, ayrı da bir mükâfâtı var.

Meselâ, kuvve-i şâmme, kokular taifesindeki letâif-i rahmeti hisseder. Kendine mahsus bir vazife-i şükrâniyesi, bir lezzeti vardır. Elbette mükâfâtı dahi vardır.

Meselâ, dildeki kuvve-i zâika, bütün mat'ûmâtın ezvâkını anlamakla, gayet mütenevvi bir şükr-ü mânevî ile vazife görür.

Ve hâkezâ, bütün cihâzât-ı insaniyenin ve kalb ve akıl ve ruh gibi büyük ve mühim letâifin böyle ayrı ayrı vazifeleri, lezzetleri ve elemleri vardır.

bu cihazatların sadece bu dünya hayatı icin verilmediğine bir de şu temsil yoluyla bakalım;

Bir adam, bir hizmetkârına on altın verip "Mahsus bir kumaştan bir kat elbise yaptır" emreder. İkincisine bin altın verir, bir pusula içinde bazı şeyler yazılı o hizmetkârın cebine koyar, bir pazara gönderir.

Evvelki hizmetkâr, on altınla âlâ kumaştan mükemmel bir elbise alır. İkinci hizmetkâr, divanelik edip, evvelki hizmetkâra bakıp, cebine konulan hesap pusulasını okumayarak, bir dükkâncıya bin altın vererek bir kat elbise istedi. İnsafsız dükkâncı da kumaşın en çürüğünden bir kat elbise verdi. O bedbaht hizmetkâr, seyyidinin huzuruna geldi ve şiddetli bir tedip gördü ve dehşetli bir azap çekti.

İşte, ednâ bir şuuru olan anlar ki, ikinci hizmetkâra verilen bin altın, bir kat elbise almak için değildir. Belki mühim bir ticaret içindir.

evet demek ki biz buraya sadece yemek icmek ihtiyacımızı karşılamak icin gelmedik,şayet öyle olsa idi hayvanlar gelmişti bize ihtiyac yoktu :)


Evet simdi gelelim zabitin cüzdanı ve defterine...vallahi acıkcası ben defterde kuran-ı azimüşşan zannediyorduma ama yanılmışım bak 12. hakıkatte ne diyor;

Elhasıl: Nasıl hikâye-i temsiliyede bir zabitin cüzdanına ve defterine bakıp görmüştük ki: Hem rütbesi, hem vazifesi, hem maaşı, hem düstur-u hareketi, hem cihazatı bize gösterdi ki, o zabit, o muvakkat meydan için değil; belki müstekar bir memlekete gidecek de ona göre çalışıyor. Aynen onun gibi, insanın kalb cüzdanındaki letâif ve akıl defterindeki havas ve istidadındaki cihazat, tamamen ve müttefikan saadet-i ebediyeye müteveccih ve ona göre verilmiş ve ona göre teçhiz edilmiş olduğuna ehl-i tahkik ve keşif müttefiktirler. Ezcümle:

Meselâ, aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve-i hayaliyeye denilse ki, "Sana bir milyon sene ömürle saltanat-ı dünya verilecek; fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın." Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla, "Oh" yerine "Ah" diyecek ve teessüf edecek. Demek, en büyük fâni, en küçük bir alet ve cihazat-ı insaniyeyi doyuramıyor.

yaa demek cüzdan kalpmiş iyide 12.surette diyor ki:''Bu cüzdanda zabitin rütbesi, maaşı, vazifesi, matlubâtı, düstur-u harekâtı vardır. Bak, bu rütbe birkaç günlük için değil, pek uzun bir zaman için verilebilir. "Şu maaşı hazine-i hassadan filân tarihte alacaksın" yazılıdır'' işte bu nokta da takıldım kalbimin icinde rütbemin maasımın vazifemin ilaahir... ne işi var.

ya ne olur bu noktayı biri cevaplasa yada dur ben buraya sormıycaktım dimi soru :)su senin verdiğin adrese sorcam abi cevabı buraya kopyalarım.

rütbemize ve vazifemize gelince o da 12.hakikatte diyor;

Hiç mümkün müdür ki, Cenâb-ı Hak ve Mâbûd-u Bilhak, insanı şu kâinat içinde rububiyet-i mutlakasına ve umum âlemlere rububiyet-i âmmesine karşı en ehemmiyetli bir abd ve hitâbât-ı Sübhâniyesine en mütefekkir bir muhatap ve mazhariyet-i esmâsına en cami bir ayna ve onu İsm-i Âzamın tecellîsine ve her isimde bulunan İsm-i Âzamlık mertebesinin tecellîsine mazhar bir ahsen-i takvimde, en güzel bir mucize-i kudret ve hazâin-i rahmetinin müştemilâtını tartmak, tanımak için, en ziyade mizan ve âletlere mâlik bir müdakkik ve nihayetsiz nimetlerine en ziyade muhtaç ve fenadan en ziyade müteellim ve bekaya en ziyade müştak ve hayvanat içinde en nazik ve en nazdar ve en fakir ve en muhtaç ve hayat-ı dünyeviyece en müteellim ve en bedbaht ve istidatça en ulvî ve en yüksek surette, mahiyette yaratsın da, onu müstaid olduğu ve müştak olduğu ve lâyık olduğu bir dar-ı ebedîye göndermeyip, hakikat-i insaniyeyi iptal ederek, kendi hakkaniyetine taban tabana zıt ve hakikat nazarında çirkin bir haksızlık etsin?

Hem hiç kabil midir ki, Hâkim-i Bilhak, Rahîm-i Mutlak, insana öyle bir istidat verip, yer ile gökler ve dağlar tahammülünden çekindiği emanet-i kübrâyı tahammül edip, yani küçücük, cüz'î ölçüleriyle, san'atçıklarıyla Hâlıkının muhît sıfatlarını, küllî şuûnâtını, nihayetsiz tecelliyâtını ölçerek bilip; hem yerde en nazik, nazenin, nazdar, âciz, zayıf yaratıp, halbuki bütün yerin nebatî ve hayvanî olan mahlûkatına bir nevi tanzimat memuru yapıp, onların tarz-ı tesbihat ve ibadetlerine müdahale ettirip, kâinattaki icraat-ı İlâhiyeye küçücük mikyasta bir temsil gösterip Rububiyet-i Sübhâniyeyi fiilen ve kalen kâinatta ilân ettirmek, meleklerine tercih edip hilâfet rütbesini verdiği halde; ona, bütün bu vazifelerinin gayesi ve neticesi ve semeresi olan saadet-i ebediyeyi vermesin? Onu bütün mahlûkatının en bedbaht, en biçare, en musibetzede, en dertmend, en zelil bir derekeye atıp, en mübarek, nuranî ve âlet-i tes'id bir hediye-i hikmeti olan aklı, o biçareye en meş'um ve zulmânî bir alet-i tâzip yapıp, hikmet-i mutlakasına büs bütün zıt ve merhamet-i mutlakasına külliyen münafi bir merhametsizlik etsin? Hâşâ ve kellâ!

benden bu kadar offf yoruldum :)
_________________________________________________Abi dedim ya sorucam diye dün sormuştum bugun bi cevap gelmiş ben cok beğendim kafama takılan son soruda kısmen cevabını buldu :)
aşağıya kopyalıyorum aynen;


"Levh-i Mahfuzun nümunecikleri olan kuvâ-yı hâfızalarında ve bilhassa insanın dimağındaki pek büyük ve pek küçük kütüphanesi olan kuvve-i hafızasında ve sair maddî ve mânevî in’ikâs aynalarında kaydeder, yazdırır, zaptederek muhafaza altına alır." Şualar

"Meselâ, insanın bin cihazatına takılan hikmetlerinden yalnız bir küçük çekirdek kadar kuvve-i hafızasında bütün tarihçe-i hayatını ve ona temas eden hadsiz hadisâtı o kuvvecikte yazıp, onu bir kütüphane hükmüne getirip ve insanın haşirde muhakemesi için neşir olacak olan defter-i a’mâlinin bir küçük senedi olarak her vakit hatırlatmak sırrıyla her insanın eline vererek dimağının cebine koyan bir ezelî hikmet; " şualar


"O küçücük bal makinesinin zerrecik başında onun ehemmiyetli vazifesinin mükemmel programını yazmak " şualar

"Nasıl küçük küçük cüzdanlar, büyük bir kütüğün vücudunu ihsâs eder ve küçük küçük senetler bir defter-i kebîrin bulunduğunu iş’âr eder ve küçük kesretli tereşşuhâtlar büyük bir su menbaını işmâm eder; aynen öyle de, küçük küçük cüzdanlar hükmünde, hem birer küçük Levh-i Mahfuz mânâsında, hem büyük Levh-i Mahfuzu yazan kalemden tereşşuh eden küçük küçük noktalar sûretinde olan benî beşerin kuvve-i hâfızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları, elbette bir hâfıza-i kübrâyı, bir defter-i ekberi, bir Levh-i Mahfuz-u âzamı ihsâs eder, iş’âr eder ve ispat eder, belki keskin akıllara gösterir." sözler
 

Sergerdan

Well-known member
Allah razı olsun Şualar ben de takıldıgın yeri tahayyül edememiştim.Birde o kadar kitabi olma şimdilik,yorulma.Anladıgınız şeyi- sorularla risale -i nur sitesindeki gibi- kısa cevaplarla anlatmaya çalışırsanız vakti az olan arkadaşlar da okurlar.

Çok teşekkür ettim,bu kolaydı ama bir dahakine daha zor sorucam.
 

hasret

Well-known member
Ecmain olsun abi ama inan anladıklarımı yazmaya kalksam daha fazla uzun oLur :p
şaka bi yana kendime gÖrmüyorum öyle uzun yazmayı, şu en başta i.icaz daki yeri arama monütüründen bulamayınca kitaptan yazdım, öldüm öldüm boynum kırıldı :)
soruna gelince Allah rızası icin yenii bir soru kafama takma,yani kusura bakma bu cevapları sana cevap olsun diye araştırdırmadım.Taktın soruyu kafama gelde araştırma :)
 
Üst