23. Söz'de geçen insanın camiiyyeti kelimesi ne manaya gelir?

topraktoprak

Well-known member
23. Söz'de geçen insanın camiiyyeti kelimesi ne manaya gelir

Cevap:

Camiiyet kelime manası olarak çok şeyleri içinde toplamak ve kapsamak manasına gelir. Terim olarak insanın camiiyeti ise üç şekilde anlaşılabilir:
1) Esmâ-i İlâhiye cihetiyle: İnsanın Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını üzerinde gösterebilecek üstün bir yaradılışta yaratılması onu yaratılmışların en câmii yapmıştır.
2) Kabiliyet Ciheti: İnsan kabiliyetçe bütün varlıklardan hatta meleklerden de çok sayıda kabiliyetlerle, en câmi bir surette yaratılmıştır.
3) Kâinatın küçültülmüş bir numunesi olmak ciheti: Allah, maddi ve manevi bütün âlemlerden birer numuneyi insanın yaratılışına koymuştur. İnsan adeta kâinattan süzülmüş bir özdür. Bu yönden bütün âlemleri kendi içinde toplamıştır. (Bkz. Sözler, 20. 31. Ve 32. Söz)
Alıntı...
 

memluk

Hatim Sorumlusu
1) Esmâ-i İlâhiye cihetiyle: İnsanın Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını üzerinde gösterebilecek üstün bir yaradılışta yaratılması onu yaratılmışların en câmii yapmıştır.
...
"Üçüncü vecih aynadarlık ise: İnsan, üstünde nakışları görünen esmâ-i İlâhiyeye aynadarlık eder. Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfının başında bir nebze izah edilen insanın mahiyet-i câmiasında nakışları zâhir olan yetmişten ziyade esmâ vardır. Meselâ, yaratılışından Sâni, Hâlık ismini ve hüsn-ü takviminden Rahmân ve Rahîm isimlerini ve hüsn-ü terbiyesinden Kerîm, Lâtif isimlerini, ve hâkezâ, bütün âzâ ve âlâtıyla, cihazat ve cevahiriyle, letâif ve mâneviyâtıyla, havas ve hissiyatıyla ayrı ayrı esmânın ayrı ayrı nakışlarını gösteriyor. Demek nasıl esmâda bir İsm-i Âzam var; öyle de, o esmânın nukuşunda dahi bir nakş-ı âzam var ki, o da insandır."

"Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve câmid hükmünde insan olmak ihtimali var."
 

memluk

Hatim Sorumlusu
2) Kabiliyet Ciheti: İnsan kabiliyetçe bütün varlıklardan hatta meleklerden de çok sayıda kabiliyetlerle, en câmi bir surette yaratılmıştır.
...
Âlemlerin Rabbi, “Muhakkak biz insanı ahsen-i takvîmde yarattık” buyuruyor. Ve insan, bu üstün yaratılışıyla, nice güzelliklerin tohumunu saklıyor. Anlamağa, inanmağa, amel etmeğe, sevmeğe, şefkat etmeğe, feyz almağa aday.
İnsan yaratılışı itibariyle, Allah’a iman ve Onu tanıma konusunda en cami bir mahiyete sahiptir. İnsan Penceresinde insanın üç cihetle esma-i İlahiyeye ayna olduğu ifade edilir. Bunlardan birisi de zıddiyet itibariyledir. Soruda geçen noksanlıklar bu noktada insan için büyük bir marifet hazinesidir. İnsan sonsuz acziyle Allah’ın sonsuz kudretine, sonsuz fakrıyla Onun sonsuz zenginliğine ayna olduğu gibi, noksanlıklarıyla da Allah’ın kemaline ayna olur. Diğer iki cihet de nazara alındığında insanın ahsen-i akvim üzere yaratıldığı daha iyi anlaşılır.
Nur Külliyatında, “küfür, mahiyet-i insaniyyeyi yıkar, elmastan kömüre kalbeder” denilerek, büyük bir hakikat dersi verilir. Demek ki, insan ahsen-i takvim ile ifade buyrulan bir elmas mahiyetinde yaratılmış. Kendisini rıza çizgisinden, istikamet hattından dışarı çıkarırsa, ceza alarak aşağıların aşağısına atılıyor. Bu çöküş “kömür” olmakla sembolize edilmiş.

O halde, ahsen-i takvim, “ömür sayfasına en güzeli yazabilecek kıvamda, kabiliyette yaratılmış olma”, alâ-yı illiyyîn, “bunu başarabilenlerin yüksek makamı” esfel-i safilîn ise, “yanlış yazanların büyük düşüş ve çöküşüdür,” diyebiliriz.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
3) Kâinatın küçültülmüş bir numunesi olmak ciheti:
Allah, maddi ve manevi bütün âlemlerden birer numuneyi insanın yaratılışına koymuştur. İnsan adeta kâinattan süzülmüş bir özdür. Bu yönden bütün âlemleri kendi içinde toplamıştır. (Bkz. Sözler, 20. 31. Ve 32. Söz)
Alıntı...
İnsan kâinatın misalı musağğarıdır. İnsanı büyütseniz kâinat, kâinatı küçültseniz insan olur. Mesela yeryüzündeki ağaçlar insandaki kıllara; toprak tabakası, kılların altında bulunan deriye; taşlar kayalıklar derinin altında bulunan kemiklere; yeryüzünde mevcut olan çeşit çeşit sular, insanda bulunan muhtelif sulara; (kan , göz yaşı ağız suyu gibi), yine yeryüzündeki mağaralar insandaki kulak ve burun deliklerine işaret ediyor olabilir.


"İnsan denilen sarayın cevherleri, bir kısmı alem-i ervahtan, bir kısmı alem-i misalden ve levh-i mahfuzdan ve diğer bir kısmı da hava aleminden, nur aleminden, anasır aleminden geldiği gibi; hacatı ebede uzanmış, emelleri semavat ve arzın aktarında intişar etmiş..." (1)onyedincilema.
"İnsana verilen numûneler nevinden cüz'î ilim, kudret, basar, sem', mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz'iyât ile, Kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem'ine, hâkimiyet-i rubûbiyetine âyinedarlık eder; onları anlar, bildirir. Meselâ, ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun mâlikiyim ve idare ediyorum; öyle de, şu koca kâinat sarayının bir ustası var, o usta onu bilir, görür, yapar, idare eder ve hâkezâ." (2)
otuzüçüncü söz
 
Üst