Konuya cevap cer

Muhteşem bir cenaze namazi


Perşembe günü ikindi namazini müteakib Ulu Camiin avlusunda cenaze namazi kilindi. Her taraf, meydanlar ve binalarin üzerleri dahi insanlarla dolu idi. Ekseri Nur Talebeleri, Urfa'lilar ve hariçten gelenler, Vali, Belediye Reisi, hep namaz da hazir idiler. Mübarek tabutu tekrar eller üzerinde, askerler, polisler yardimiyla ve iştirakiyle Halil-ür-Rahman Dergâhina götürdük. Gerek Üstadimizi Halil Ibrahim Dergâhina götürürken, gerekse çikartirken senelerce Üstadimizin hizmetinde bulunmuş Zübeyr, Bayram, Hüsnü birbirlerine kolkola vermişler, adeta kendilerini kaybetmişler, agliyorlar, 'Ah Üstadimizi' diye feryad ediyorlardi. Ben bir zaman onlara demiştim: 'Kardeşim, kendinize gelin, biz Üstadimizin fani şahsina bagli degiliz.' Merhum Ceylân kardeşimiz de buna cevaben dedi ki: 'Sen ne konuşuyorsun, Üstadimiz herşeyiyle Kur'ân'indir, Islâmindir' diye cevap verdiler... O gün adeta kiyamet kopmuş gibi bir hal vardi. Yagmur yagiyordu. Sema agliyordu...

 

"Etraftan bütün bizi taniyan kardeşlerimiz, 'Nur Talebeleri başiniz sag olsun' diyorlardi. Senelerce evvel Üstadimizin bana hitaben: 'Sana başin sag olsun diyecekler, keçeli keçeli' dediginin mânâsini o aci günde anlamiştim. Hayatimda böyle bir manzara ve bir hal ile karşilaşmamiştim. Böyle bir vefat hâdisesini görmemiştim. Üstadimizin senelerce evvel 'Ben de Urfa'ya gelecegim' demesi bu şekilde hiç beklemedigimiz bir tarzda tecelli etmişti. Bütün Urfa'lilar bizimle alâkadar oluyorlar, acilarimizi paylaşiyorlar ve bizleri teselli etmeye çalişiyorlardi. Bütün gelen misafirleri kurbanlar keserek memnun ediyorlardi. Ziyafetlerle, Islâmî kardeşligi yaşayişlariyla temsil ediyorlardi. Ulu Camiin önünde müteaddit kazanlar konulmuş, yemekler pişirilmişti.Hükümetin evhami"Üstadimizin Urfa'ya gelişi hükümeti ve bilhassa muarizlari evhama düşürmüştü. Üstadimizin kabrinin çok mübarek bir yerde bulunmasi, ziyaretçilerin her taraftan gelmesi, hususan etraf köylerden ahalinin kabri ziyaret edip,yüzlerini kabre sürmeleri gibi halleri ve ayni zamanda Şafii Mezhebinde cenaze namazinin kabre karşi durarak da, mevta kabirde iken de kilinabildiginden, 

 

Üstadimizin cenaze namazina yetişemeyen Şafiîlerin kabre namaz kilmalari zulmetli münevverler arasinda su-i zanna sebep oluyordu.

"Gelenlerden bazilari şişelere Dergâhin suyundan dolduruyorlar, kabrin üzerine koyup dua ettikten sonra hastalarina şifa olsun diye içiriyorlardi. Yine bir kismi Üstadimizin kabrinin üzerine şeker koyuyor ve onu hastasina götürüyordu. Bazilari da hatira olarak, kabrin topragini ceplerine koyup götürüyorlardi. Baktik ki kabirde toprak kalmiyor, beton ile üzerini sivamak mecburiyeti hasil oldu.

 

"Üstad sagliginda müdemadiyen mezarinin gizli kalmasi için Cenab-i Hak'tan niyazda bulunurdu. Bunun sebebi kendisine soruldugunda, 'Bu insanlar mezar ziyaretinin usülünü bilmiyorlar, mezarda yatan makbul kullari vesile ederek Cenab-i Hakkin dergâhina el açacaklarken, tehlikeli bir şekilde mezarda yatanlardan dilekte bulunuyorlar. Hayatta rahat yüzü göremedim, mezarimda rahatsiz edilmemek için 

 

Rabbimden mezarimin gizli kalmasini niyaz ediyorum' derdi. Gerçekten de mezarinin bir kaç ay Urfa'da kalmasi esnasinda bu arzunun ne kadar isabetli oldugu açikça anlaşilmişti


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst