Abdullah Yeğin: Ayrılıklar işbölümüne döndü
- Bediüzzaman ile nasıl tanıştınız?
- Bediüzzaman ile 1940 senesinde ortaokul talebesi iken Kastamonu’da görüştüm. Bir arkadaş ile ziyaret ettik. Bize o zaman, “Cazibedar bir fitne içinde bulunan, fakat daha aklını kaybetmeyen bazı gençlerle bir muhveredir” diye bir ders yaptı. İlk dersi o zaman aldım. Hutbe-i Şamiye’nin tercümesinde Emirdağ’da bulundum. Üstad’ın söylediklerini dört kişi yazdık. Üstad, bu eserinde İslâm âlemindeki sorunlardan bahsediyor. Müslümanlarda bir ümitsizlik hastalığının olduğunu belirterek, bunun aşılması gerektiğini vurguluyor. Bu eserdeki mesaj ve tesbitler şimdi yaşanan kargaşayı ortadan kaldıracaktır. Çünkü Üstad, herkesi tek olan Allah’ın etrafında toplanmaya çağıran bir âlim.
- Risale-i Nur’un dili çok ağır, sadeleştirilse daha iyi olmaz mı?
- Risale-i Nur’a kalem karıştırmak ve sadeleştirmeye kesinlikle Üstadımız taraftar değil. Kendisi sağ iken bile bu teklifle karşılaşmış, ancak ‘Ben Risale-i Nur’a kalem karıştıramam’ diye cevap vermiştir. Risale-i Nurlar’ın ilhamla geldiği için kalem karıştırıldığı zaman, aslı ve esası bozulur. Risale-i Nurlar’ın esasını korumakla görevliyiz.
“DİNSİZLERE KARIŞMAYAN DEVLET, DİNDARLARA DA KARIŞMAMALI...”
- Bediüzzaman, ilmen küfrün belini kırdığını söylüyor. Burada Müslümanlar küfre karşı somut olarak ne elde etti? Risale-i Nur, İslâm âlemine ne getirdi?
- İslâm âlemi Risale-i Nur’dan şunu öğrendi. “ Türkiye laik bir devlettir. Ama halkı dindardır. Halkı dine kıymet veriyor. Her tarafta
Risale-i Nur medreseleri, İmam Hatip liseleri, İlahiyat fakülteleri açıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı her tarafta Kur’an kursları açtı. Türkiye gittikçe İslâmî bakımdan uyanıyor. Laikliği din düşmanı olarak algılayanlar değişmeli. Eskiden laikliği din düşmanlığı şeklinde anlatıyorlardı. Bazı devlet adamları İslâmiyete zarar vermek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Fakat şimdi anlaşıldı ki; laiklik başkadır, din düşmanlığı başkadır. Laiklik devlet işlerine dinin karışmaması manasında anlaşılması gerek. Devlet nasıl ki dinsizlere karışmıyorsa, dindarların faaliyetine de karışmaması gerek.
- Risale-i Nur hizmeti hedefine ulaştı mı?
- Bediüzzaman, davasında mavaffak olmuştur. Risale-i Nur bütün dünyada tanınmış, bütün ilim adamları Risale-i Nur’u kabul etmiş, bu eserlerin faydalı olduğunu beyan etmişlerdir. Bu sempozyumlarda konuşuluyor. Üstadımızın Hutbe-i Şamiye’de istediği İslâm âleminin birlik ve beraberlik içinde olmasıdır. Bu da zamanla olacak. İnşallah bu ileride tahakkuk edecektir. İslâm ve Hıristiyan âlemi Tevhid anlayışı etrafında birleşecek. Üstadımız hiçbir zaman aklın kabul etmeyeceği bir şey söylememiştir.
-Nur cemaatleri çok parçalı görünüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Zahirde parçalanmak gibi görünüyor. Ancak bu ayrılıklar adeta iş bölümüne döndü. Herkes kendi grubuyla risale okudu. Bu parçalanmalar bize zarar vermedi. Bizi siyasiler ve MİT böldüyse de, bizim programımız değişmedi. Her yerde söylüyorum. Beş parmağın hepsi bir değil. Bunlar dinsizliğin karşısında birleşir. Teferruatta bazı ayrılıklar varsa da, hepimizin hedefi aynıdır. Üstad, meslek ve meşreplerde birliğin olmayacağını ve bunun caiz olmadığını söylüyor. Gaye bir ise, hepsi birdir. Gayemiz İslâm’ın tanınması değil mi? İslâm’ın hak olduğunu söylemek değil mi? Mehmet Kutlular da, Mehmet Fırıncı da, hiç siyasete karışmayan kardeşlerimiz de aynı şeyleri söylüyor. Üstad bana siyasete karışmamamı söyledi. Ben karışmıyorum. Bu ayrılıkların bir önemi yok. Ayrılıklar Nurların halk arasında yayılmasını sağladı.
- Eski Said dönemi de Nurculuk içinde ele alınmalı mı?
- Eski Said, siyasete çok karışıyor. Bütün cemiyetlere ve partilere gidip orda İslâmiyeti anlatıyordu. Üstad, Yeni Said dönemide ise siyaset ile dine hizmet edilemeyeceğini ve siyasetin tarafgirlik fikrini doğurduğunu gördüğü için, manevi alanda hizmet etmeye başladı. Kendisi ‘Biz ehli dünyanın dünyalarına karışmıyoruz. Karışsak bile onlara yardımcı olmak için karışıyoruz’ diyor. Yeni Said döneminde kendini tamamen manevi sahaya verdi. Bazı dönemler siyate karıştığı olduysa da komünizme âlet olmasın diye hükümeti uyarmak amacıyla bunu yaptı. Bunun için Adnan Menderes’i destekledi. Menderes’e oy verin dedi. Menderes çok büyük hizmetler yapmışsa da, tam anlamıyla Üstad’ın dediği gibi hareket etmedi. Müslümanların en büyük gayesi olan şehadet mertebesi, Menderes’e nasip oldu. Menderes şehit oldu.
- Bediüzzaman’ın mezar yeri bilinmiyor? Bu konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
- Bu önemli değil. Üstad’ımız kendine ve mezarına kıymet vermiyor. Üstad’ımız fikirlere ve Kur’an’dan aldığı hakikatlere değer veriyor. Binaenaleyh kendisi vefafından 4 sene evvel vasiyetinde mezarının gizli olacağını yazdı. Üstad’ın mezarı yıkıldığı zaman üzülmedik. Üstad’ımızın bir kerameti daha çıktı diye sevindik. Üstad’ın şahsına değil; fikirlerine, yazdığı eserlere ve ilkelerine bağlıyız. Birçok insan mezar ziyaretini bilmiyor. Urfa’da Üstad’ımızın mezarı başında nöbet beklerken, köylülerin mezarının toprağını cebine koyup götürdüğünü gördük. Üstad bundan hoşlanmaz. O kendisine hürmet edilmesini istemezdi. İnsanların Allah ve Resulü’ne hürmet etmesini istiyordu. Üstad’ın yanında hürmetkâr bir vaziyette durduğumuz zaman bize öfkeleniyordu. ‘Ben hürmet istemiyorum’ diyordu.
- Dinlerarası diyalog, misyonerlere hizmet mi ediyor?
- İnsanlar konuşa konuşa anlaşır. Biz Hıristiyanlığın hak din olduğunu biliyoruz. Hz. Musa ve İsa’nın peygamber olduğuna bütün Müslümanlar inanır. Bizim temelimiz, İbrahim’in yoludur. Bir tek Allah’ın yolundayız. Şimdi Avrupa’da birçok akademisyen ve papazlar tevhide inanmaya başladı. Bir nevi İslâm olmuşlardır. Papa’nın en yakınındakiler bile İslâmîyet’in hak din olduğunu ilan ediyor. Risale-i Nur’da geçen birlik ve beraberliği teşvik eden konuları siyasetçilerin okuması gerek. ‘Nurcular misyonerlere hizmet ediyor’ iddiası kesinlikle doğru değil. Maalesef dini açıdan Hıristiyan âlemi bilgi sahibi değil. Çok noksanları var. İslâmiyeti hiç bilmiyorlar. İslâmiyet’in onlara anlatmak gerek. Eskiden İslâmiyeti çok kötü biliyorlardı. Şimdi bu değişti. Avrupa’da binlerce camii yapıldı. Hollanda’da İslâm üniversitesi açıldı. Müslümanlara hürmet ediyorlar. Eskisi gibi Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında düşmanlık kalmadı. Bu düşmanlığı, siyasiler ve tarafgirlik yapanlar yapıyor. Hıristiyanların bütün istedikleri Kur’an da mevcuttur. Bizim Kur’an’ı okumamız ve anlamamız gerek. İsa peygamber de bir Müslümandı’
- Türkiye’nin AB’ye girmesi Müslümanların lehine olur mu?
- Eğer biz kuvvetli ve imanlı bir Müslüman olursak, AB’ye girmemizde bir zarar yok. Ancak dinimize sahip çıkmazsak Avrupa’ya İslâm ve Risale-i Nur’u tanıtmazsak, zararlı olabilir. Risale-i Nur bütün meseleleri çözecek.