Acİl bakarmisiniz rİsale-İ nur’un anlaŞilmasi...

Bezminur

Well-known member
Komşu dersimde derse iştirak eden bir teyze risale dersimizden ve mektupdan sonra kendi kitaplarından getirip iki haftadır okuyor memleketten baş ablama söyledim risale-i nur dan ona hususi olarak konferansı vede mektubattan mahrem sulae cvp olan kısım okunulabilir dedi alt kısımda yazan risale-i nurda nerde mevcut bana acil yazarmısınız?

külliyatım envar yayın evi sayfayı ve hangisinde olduğunu yazarmısınız kardeşler.


RİSALE-İ NUR’UN ANLAŞILMASI...

1.- “Bir şey bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz..” Mühim bir kaidedir. Bütün hayatımızda geçerli bir düsturdur. Hiçbir şeyimiz dört dörtlük değil, ama öyle değil diye de terk etmiyoruz; “Buna da şükür, Allah bereket versin” diyoruz.

Risalelerde bahçe misali verilmiş. Bir bahçeye giren,
"bütün meyveleri koparamıyorum, öyleyse hiç birini almam” demesi ne kadar gariptir. Risaleler de manevi bir bahçedir. Bütününü anlayamıyorum diyerek terk etmek akıl kârı değil. Anladığı kârdır. Anladığına şükredip devam etse daha ilerisini de anlayacak. Biz biliyoruz ki; okullarda her ders parça-parça öğrenilir. Hiçbir ders birden bütünüyle öğretilmez.

Burada Bediüzzaman Hz.lerinden bir hatıra ekleyelim. Hatırayı anlatan halen Isparta Senirkent’te ikamet edin “Ali İhsan Tola”dır.

Ali İhsan TOLA, Orman Mühendisliğini bitirmiş ve Bediüzzaman Hz.lerinin ziyaretine gitmiş. Namazdan sonra “İşarat-ül İ’caz”’dan ders okunuyor. Herkesin elinde bu kitaptan var. Biri okuyor, diğerleri takip ediyor. Ali İhsan Bey de takip ederken bilmediği bir kelime görünce durmuş. Acaba bu kelime nedir diye düşünüyor. Bediüzzaman Hz.leri gözlüğünü çıkarıp demiş:


“Yeni gelen, takılma,devam et...”

Ali İhsan Bey utanmış, okunan yeri bulmuş, okuyana tabi olmuş. Ama yine bilmediği bir kelimeye rastgelince yine: "Acaba bu kelime nedir?" diye düşünüyor. Bediüzzaman Hz.leri yine gözlüğünü çıkarıp demiş:

“Yeni gelen, takılma,devam et...”

Bu durum birkaç defa olunca Bediüzzaman Hz.leri dersi bitirip demiş:

“Misafiri mutfağa götürün.”

Ali İhsan Bey mutfağa girince Üstadın hizmetinde bulunan abiler kahvaltılık ne malzeme varsa hepsini birden önüne yığmışlar. Kocaman bir ekmek, büyükçe bir tabak peynir, büyükçe bir tabak zeytin... Ali İhsan abi anlamış ki; “bunların hepsini ben birden yiyemem. Azar-azar, öğün halinde yiyebilirim. Birden hepsi bitmez...” Risale-i Nurda böyledir diye anlamış.

Bu manayı 30.Lem’a “Kayyum” bahsinden bir alıntı ile bitirelim.

Elbette her adam her mes'eleyi her cihette anlamaz. Fakat herkes her mes'eleden bir derece hisse alabilir. "Bir şey bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz." kaidesiyle, "bu manevî bahçenin bütün meyvelerini koparamıyorum" diye vazgeçmek akıl kârı değildir. İnsan ne kadar koparsa, o kadar kârdır. İsm-i a'zama ait mes'elelerin ihata edilemeyecek (Kavrayamayacak) derecede genişleri olduğu gibi, akıl görmeyecek derecede inceleri de vardır. Özellikle, “İsm-i Hayy ve Kayyum'a” ve bilhassa “hayatın iman erkânına karşı remizlerine” ve bilhassa “Kaza ve Kader rüknüne hayatın işaretine” ve “İsm-i Kayyum'un Birinci Şuaına” herkesin fikri yetişmez, fakat hissesiz de kalmaz. Belki herhalde imanını kuvvetlendirir. Saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanın kuvvetleşmesinin ehemmiyeti çok azîmdir. İmanın bir zerre kadar kuvveti ziyade olması, bir hazinedir. İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî diyor ki: "Bir küçük imanî meselenin anlaşılması, benim nazarımda yüzler zevklere ve kerametlere tercih edilir."

2.- Risale-i Nur'u anlamak deyince genellikle aklen anlamak ön plana çıkmakta... İslam alimleri “akıl ikidir” demişler. Akl-ı maaş ve akl-ı maad. Yani dünyevi ve maddi akıl ile uhrevi yani ahirete bakan ve manevi akıl. Yani biri kuru bilgi denilen malumat, genel kültür; diğeri ise anladığını hayatına mutlak manada tatbik eden,yani anladığına inanan, sahiplenen, hareketlerine yansıtan demektir.

Mesela: Sigara paketlerinde “sağlığa zararlıdır” yazıyor. Biz bu cümleyi iki akla tatbik edelim.

Genel kültür aklı, çok bilmişlik yapıp her yerde sigaranın zararlarını anlatır, ama kendi içer. Diğeri ise, sağlığına zararlı olduğunu kalbiyle de tasdik ettiği için sigarayı terkeder...

Bediüzzaman’ın Mektubatta geçen bir ifadesi: “İlimde iz'an-ı kalb olmazsa, cehildir. İltizam başka, itikad başkadır” Yani akıl, genel kültürde kalır da, bilgiyi kalbin kabulüyle birleştiremezse o zaman o bilgi, bilgisizlik yani cahillik olur. Teyipler, bilgisayarlar Cennete gitmiyor... Ne zaman ki bilgi kalbin tasdikine mazhar olsa hakiki ilim olur. O ilim de insanı tatbikata, yaşayışa, bildiğiyle amel etmeye götürür. Fikir nûru, kalb ışığı ile ışıklanıp birleşmezse, karanlıktır, zulüm fışkırır.

Buraya kadar anlattığımızı özetlersek: Risalelerin birinci gayesi: kalbin tatmini ile akla çıkmaktır. Risaleyi okuyan bir insan mutlaka kalben anlar ve istifade eder, aklen de aslında anlar, ama belli bir istikamet yakalayana kadar anlamadım zanneder.

R.Nuru okumağa devam eden herkes yeminle der ki: “Okuyorum, bir şey anlamadığımı zannediyordum. Fakat bir arkadaş bir soru sordu. Ben başladım anlatmaya, anlattıkça arkadaş şaşırdığı gibi ben de şaşırdım. Allah Allah ben bunları nereden biliyorum. Demek anlamıyorum zannederken anlıyormuşum...”

Anlamıyorum diyerek terkedenlere biz şimdi üzülüyoruz. Diyoruz ki: keşke devam etselerdi de bizim şimdi ettiğimiz istifadeyi etselerdi...

3.- Risaleler yalnız akıl anlasın diye okunulsa, insanda bulunan diğer duygular istifade edemediği gibi aklın istifadesi de azıcık olur. Tarihçe-i Hayattan şu cümleyi okuyalım:

Risale-i Nur'un gıda ve taam hükmündeki hakikatlarından hem akıl, hem kalb, hem ruh, hem nefis, hem his, hisselerini alabilir. Yoksa yalnız akıl cüz'î bir hisse alır, ötekiler gıdasız kalabilirler. Risale-i Nur, sair ilimler ve kitablar gibi okunmamalı. Çünki ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kut(gıda) ve nurlarıdır...

Buradan anladığımız şunlardır: Risalelerdeki hakikatler bütün duygularımıza gıda hükmünde... Bütün duygularımız gıdalansın diye okursak herbiri uygun gıdasını alır. Ama yalnız muhatap akıl olursa istifade çok azalır. Hele yeni okuyorsa anlamadığını zanneder, okumayı da bırakır.

Dikkat edelim. “Risale-i Nur, sair ilimler ve kitablar gibi okunmamalı.” diyor. Diğer kitaplar aklın anlaması için okunurken, Nur’lar böyle değil. Çünki ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok “insanın lâtife ve duygularının” gıda ve nurlarıdır...

Bu manayı tamamlayan 25.Sözden bir iktibas yapalım:

“O hakaik-i İlahiye ve o hakaik-i kevniyeyi beyandan sonra ve safa-yı kalb ve tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyatından ve aklın tekemmülünden sonra beşerin ukûlü "Sadakte" deyip o hakaikı kabul eder...”

Burada dikkat edilirse “hakikatların kabul edilmesinde” bir sıralama var:

1. Safa-yı kalb, (kalbin safası)
2. tezkiye-i nefis, (nefsin fenalıklardan çekilmesi)
3. ruhun terakkiyatı, (ruhun maneviyatta ilerlemesi)
4. aklın tekemmülü, (aklın, hamlıktan ve darlıktan kurtulup olgunlaşması)
5. aklın "Sadakte" (doğrudur) deyip o hakaikı kabul etmesi. (Yani aklın anlaması ve kabulü)

Dikkat çekici bir nokta: 4.mertebede “aklın tekemmülü diyor”, yani aklın olgunlaşması, kemale ermesi.

Demek ki: öncelikle: “kalbin safası” geliyor. İkinci sırada: “Nefsin fenalıklardan çekilmesi” gerekiyor. Üçüncü olarak “Ruhun maneviyatta ilerlemesi” ve bunlardan sonra “Aklın hamlıktan ve darlıktan kurtulup olgunlaşması; meselelere bakışı, anlayış kabiliyeti ve kapasitesini artması geliyor.” Sonra da “aklın kabülü ve tasdikı” geliyor...

Biz ise, birinci sıraya hemen aklımızı oturtuyoruz ve. “Niye anlamıyorum” diyerek kabahati Risalelere ve dilinin ağırlığına veriyoruz. Halbuki şu ana kadar Risaleleri okuyup anlayan herkes, “o ağır denen diliyle okumuş”. Arapçası olmadığı, hatta bazıları lugata, sözlüğe bakmadıkları halde okumaya devam ettikleri için kısa bir sürede Nurları anlamaya başlamışlar. Hayatları, hayata bakış açıları değişmiş. İç dünyalarında müthiş değişmeler olmuş. İbadette, ihlaslı ve devamlı; ahlakta, mükemmele yaklaşan, günahın küçüğünden ve büyüğünden kaçan, diğer insanlara da şefkatle iman hakikatlarını anlatan bir kulluk manasına geldiler... Eğer onlar da, ilk anlamadıkları zamanlarda, sebat ve sadakatle “anlamadıkları halde” okumaya devam etmeselerdi, elbette bu anlatılanlara sahip olmaları sözkonusu değildi.

Okula yeni başlayan çocuğunuzu okula gönderdiğiniz ilk gün, çocuğunuz okuldan geldiğinde size dese: “Ben artık okula gitmeyeceğim” "Neden?" diye sorulduğunda: “Okuma-yazma öğrenemedim de ondan” dese...

Hepimiz okul hayatımızın başında, sayfalarca düz çizgi, “simit”, ters bardak-düz bardak yaptık. Ve kendi başına bir anlam ifade etmeyen “a” yazdık sayfalarca. Sonra yavaş yavaş “Ali gel”, “Okul açıldı” gibi, kısa cümleler yazmaya başladık... Eğer biz, o sıkıntılara katlanmayıp, ilk gün okulu bıraksaydık; bugün okuma-yazma bilmiyor olacaktık... Bunu Risale-i Nur’a okumalarınıza kıyaslayınız...

4.- Bir başka cihet... Siz kıymetli paranızı saklamak için hiç tanımadığınız bir adama verir misiniz? Veya ailevi, gizli bir sırrınızı hiç bilmediğiniz bir adama anlatır mısınız? Elbette paramızı da, sırrımızı da tanımadığımız, güvenmediğimiz, emniyet etmediğimiz, o emanete layık olmayana vermeyiz. Risale-i Nur eserleri de çok kıymetli bir hazine ve Kur’anın ve imanın çok harika sırlarıyla doludur... Öyle ilk önüne çıkana, bir kerecik okuyana, kendini beğenip onu noksan görene; ne sırrını verir, ne de hazinesini... Ama kim anlamasa da devam ederse, Nurların sevgisini, emniyetini kazanırsa, ona herşeyini zamanla açar...

5.- Allah’ın razı olduğu ilim, insanı gurura sokmaz. Halbuki bu zamanda insanlar öyle basit şeylerden gurura gidiyor ki... Bir cümleyi veya bir kitabı anlasa hemen “anladım” diye kendine mâlediyor. Aklı şişip gurur hanesine bir puan daha yazdırıyor. İşte Risaleleri okuyan anlayamayınca önce gururu kırılıyor: “Demek benim aklım acizmiş” deyip boynu bükülüyor. Okumaya devam ettikçe yukarıda sayıldığı gibi; kalbi genişledikçe, nefsi fenalıklardan uzaklaştıkça, ruhu maneviyatta ilerledikçe aklı da gelişiyor. İşte bu mertebelerden geçtikten sonra anlamaya başlayınca: anlayanın kendisi olmadığını; kendisini böyle mükemmel yaratan, kalb, nefis, ruh, akıl gibi binler duygularla donatan, her duyguyu “kendisine uygun gıdalarla” besleyen Rabb-i Rahim’ine sonsuz hamdler, şükürler ediyor.

Aczini anlamakla, Allahın sonsuz kuvvetine dayanma sırrını;
Cahilliğini anlamakla, Allahın sonsuz ilmine ulaşma sırrını;
Fakirliğini anlamakla, Allahın sonsuz zenginlik hazinelerine kavuşma sırrını;
Kusurunu anlamakla ve Allahın sonsuz mükemmelliğini anlamakla da, insan-ı kamil olma sırrını anlıyor.

6.- Bediüzzaman Hz.leri ”Risale-i Nur evrad (dua) makamında okunabilir” demiş. Nasıl ki bir dua veya salavat veya Kur’an okurken aklen bir şey anlamıyoruz, ama feyiz alıyoruz. Hatta bazen ağlıyoruz... Demek anlayan bazı duygularımız var. Onun için Nurları ciddi olarak okumak lazım, velev evrad (dua) gibi de olsa.

7.- Son bir cihet daha yazarak bitirelim inşaallah. Ahirzamanda günahlar ve sefahet çok yayılmış ve heryeri istila etmiş. İşlenen her bir günah, kafaya giren her bir şüphe, kalp ve ruhta yaralar açıyor. O yaralardan hasıl olan(meydana gelen) imani vesveseler, kalbin batınına, içine ilişip, imanı zedeliyor. Manevi duyguları tahrip ediyor... Risale-i Nur, kendisini okuyanın önce kalp ve ruhundaki yaraları tedavi eder, tahrip olan duyguları tamir ve tedavi eder, bütün vesvese ve şüphelerini manen izale eder, sonra temelin üzerine gökdeleni çıkmaya başlar. Temelsiz bina olmaz. Hele gökdelen hiç olmaz. 100 katlı bir gökdelenin temeli için 25 kat aşağı iniliyormuş. Temel ne kadar derinse o kadar sağlam ve o kadar büyük oluyor. Nurlar da temeli derin atıyor. Hiçbir cümlesi boşa gitmiyor.
 

Bezminur

Well-known member
kardeşler yazıyı tamokuyamadım yeni buldum akşam o teyzeye gidiceğiz oda çarşamba günleri evinde kendi kitaplarını komşularına okuyor dersde zaman zaman diyorki dili çok ağır anlamıyorum en son dersde kendisine okuması için tarihçei hayattı verdim mektup yerine tarihçei hayattan okusun dedim okuyor bana sürekli kelimeleri soruyor bu ne demek bu ne demek diye bende dedimki hepsini bende bilmiyorum teyzecim her kelimenin manasını bilmesekte ruhumuz hissesini alıyor dedim, şimdi çıkmam lazım akşam o teyzeye gidiceğiz ben risalelerden okumak istiyorum birde abdullah yeğin abinin bir videosu var onu komşularıma izleteceğim risalei nuru anlamıyorum diyenler için abdullah yeğin abinin çok güzel bir konuşması onu izletmeyi düşünüyorum.

o teyzeyi bir görseniz çok ihlaslı çok feyiz alıyorum kendisinden ama yapacağım derslerin bütün kelimesini çıkarıyorum çalışıyorum öyle okuyorum dili çok ağır nasıl yapıyor diye komşularıma soruyormuş.

yazıyı okumaya şuan fırsatım yok bana yardımcı olun bu konuda.
 

alaim-ussema

Well-known member
Bazı şeyler zamanla anlaşılır.Hadi Mugis Muin Ancak Ceab ı Haktır siz vazifenizi yapmışsınız.Nurların onun Aklına ruhuna hissiyatına tesir etmesi için sadece okumasını sağlayın gerisi Allah kerim....tabi sizde dua etmeye devam edin üstadımızın şu cümlesine havale ediyorum:

"...İşte mürşidin ruhu ve kalbi bir âyinedir. Cenab-ı Hak'tan gelen feyze ma'kes olur, müridine aksedilmesine de vesile olur...."
Mesnevi-i Nuriye
 

Bezminur

Well-known member
Kardeş bize gelince bazen okuması için veriyoruz evinde okuması içinde vereyim dedim istemedi anlamıyom ki dedi bu akşam evine gittik kendiside kitaplarından okudu cemaat kalabalıktı ordakileride komşu dersime davet ettim teyzenin biri bende said nursinin kitaplarını okumak istiyorum dedi hanımlar rehberini verdik dedim iki haftada okurmusunuz dediki ben onu bi okumaya başlıyayım 3 günde bitiririm maşaallah dedim yalıntaştaki derslerimizede gelecek inş. komşu dersimizede gelecek çok mutlu oldum.

eklediğim yazıyı şimdi okudum yukardaki yazıyı anlamıyorum diyen teyzeye okusak nasıl olur?

abdullah yeğin abinin videosuda çok güzel.
 

akna

Well-known member
kardeş eklediğiniz yazının risalelerde nerede geçtiğini sormuşsunuz
ama hepsi risalelerde geçmiyor
baştan sona okuyamadım ama yanlış anlamadıysam
risalelerden alıntılarla, hatıralarla, tavsiyelerle, örneklerle bir makale yazılmış
Risale-i Nur nasıl daha iyi anlaşılır, nasıl yaklaşılmalıdır.. o işlenmiş
çok da güzel olmuş Allah cc razı olsun yazanlardan
buradaki ifadeleri parça parça teyzeye verip okutamazsınız
ama bu yazıyı siz okuyup izah edebilirsiniz inşaallah
Risale-i Nur'ların Kur'anın feyzinden, nurundan bir parça olduğunu
zaten kaynağı Kur'an olduğu için sadece akla değil, kalbe ve ruha da gıda olduğunu
asrın ve toplumun manevi yaralarına ilaç olduğunu siz anlatabilirsiniz

en büyük tehlikemiz kabre imanlı girip girememektir
Risale-i Nurların insandaki imanı nasıl kuvvetlendirdiğini
siz ifade edebilirsiniz inşaallah

birde sürekli okutmaya teşvik edin
derslerde sizin okumanızın yanı sıra
hergün azda olsa okumanın (anlaşılmadığı düşünülse bile) rahatlık vereceğini söyleyebilirsiniz
okuyan herkes muhakkak hissedar olur
inşaallah zamanla açılır
Allah cc hizmetlerinizi daim kılsın
muvaffakiyet nasip eylesin
yar ve yardımcınız olsun
amin
 

Bezminur

Well-known member
akna kardeş yazıyı bende ancak yeni okuyabildim hepsi risalede yok risalelerden kısım kısım alınmış ama gerçekten güzel bir yazı hazırlarmışlar. şimdi ben hususi olarak teyzeye gidip bu yazıyı okuyup risalei nurdan yerler verilmiş ya o kısımları bulup risalelerden okusam nasıl olur?

teyzeyi çok seviyorum kendisi benim apartmanımda oturmuyor başka bir apartmanda oturuyor düzenli olarak komşu dersine geliyor.

dersin olduğunu duyunca teşvik etti ben kendisini hiç tanımıyordum ders sebebi ile tanıştık:) çok ihlaslı hakikatler okunulurken kendini çok verip anlamaya çalışıyor tarihçei hayatını okurken görmeliydin okuyor anlamaya çalışıyor okudukça bediüzzaman hz hayatını öğrenelim diyor. yukardaki yazıda abinin biri kelimenin anlamı ne diyor ya üstadımızda çok güzel örnekler veriyor onu teyzeye okusam yanlış anlayacağınıda düşünmüyorum anlayışlı biri. Yukardaki notlardan okuyup risalellerden geçen yerlerini bulup risalelerden okunulabilirmi teyzeye???
 

akna

Well-known member
Ali İhsan TOLA, Orman Mühendisliğini bitirmiş ve Bediüzzaman Hz.lerinin ziyaretine gitmiş. Namazdan sonra “İşarat-ül İ’caz”’dan ders okunuyor. Herkesin elinde bu kitaptan var. Biri okuyor, diğerleri takip ediyor. Ali İhsan Bey de takip ederken bilmediği bir kelime görünce durmuş. Acaba bu kelime nedir diye düşünüyor. Bediüzzaman Hz.leri gözlüğünü çıkarıp demiş:

“Yeni gelen, takılma,devam et...”

Ali İhsan Bey utanmış, okunan yeri bulmuş, okuyana tabi olmuş. Ama yine bilmediği bir kelimeye rastgelince yine: "Acaba bu kelime nedir?" diye düşünüyor. Bediüzzaman Hz.leri yine gözlüğünü çıkarıp demiş:

“Yeni gelen, takılma,devam et...”

Bu durum birkaç defa olunca Bediüzzaman Hz.leri dersi bitirip demiş:

“Misafiri mutfağa götürün.”

Ali İhsan Bey mutfağa girince Üstadın hizmetinde bulunan abiler kahvaltılık ne malzeme varsa hepsini birden önüne yığmışlar. Kocaman bir ekmek, büyükçe bir tabak peynir, büyükçe bir tabak zeytin... Ali İhsan abi anlamış ki; “bunların hepsini ben birden yiyemem. Azar-azar, öğün halinde yiyebilirim. Birden hepsi bitmez...” Risale-i Nurda böyledir diye anlamış.



bu satırlarda yanlış anlaşılacak bişey olduğunu düşünmüyorum
herşeyi bir anda anlayıp sindirmemiz beklenemez
insanız nihayetinde
aksine çok güzel ve öz bir hatıraymış
okumaya yeni başlayanlara sürekli denir ya
"takılma, oku"
"anlamadığını düşünsen bile oku" diye
zaten zamanla kelimeler cümle içinde anlam kazanmaya başlayacaktır
bence bu yazıyı olduğu gibi okuyabilirsiniz
ama durum nedir, ne değildir siz biliyorsunuz tabiiki

dilerseniz yazıyı alın götürün, duruma göre
uygun gördüğünüz yerleri okur, görmediğiniz yerleri okumaz, atlarsınız
siz niyetine girmişsiniz zaten Rabbim ayarlar inşaAllah
 

hayru nisa

Well-known member
Cevap: Acİl bakarmisiniz rİsale-İ nur’un anlaŞilmasi...

Katılıyorum, benimde nurlarla ilk tanışmam küçük sözlerle oldu hem anlatım hemde kavrayış açısından en sağlıklısı küçük sözlerle okumaya başlamak...
 

Bezminur

Well-known member
Risale-i Nurları ilk defa okuyanların mektuplar ve tarihçe-i hayatttan ziyade küçük risalelerle okumaya başlaması hem imanı hem de hissesi açısından daha sağlıklı olacağı kanaatindeyim.


kardeş külliyat tan ilk olarak asayı musa öneriliyor bende bir hafta asayı musadan komşularıma dönel okuma başlattık ikinci haftada 3 kişi oldukları için bir kişi okumak istedi diğer iki kişi istemedi heyecenlanıyoruz dediler. ilk komşu dersinde dönel okumada komşum ben okumasam çok heyecanlanıyorum teklif var ısrar yok dedik:) yalnız bu şekilde yaparsanız hiç okuyamazsınız diyince okudu:) yalnız o ihlaslı teyze hiç okumam demiyor:) okuyor elh:)

dönel okumada asayı musadayız devamı gelecekmi bilemiyorum tarihçe-i hayattan mektup niyeti ile teyze okusun dedik ve okudu

yalıntaşta da asayı musadan cemaat toplanana kadar asayı musadan dönel okuma yapıyoruz bir tane çok yaşlı bir teyze var diyorki bende okuyabiliyorum teyzecim okuyun tabi iki satırda olsa yaşlı teyzeye okutuyoruz hece hece okuyor elh.

komşumun kıslarına risale derslerimizde ise küçük sözlerden dönel okuma yaptırıyoruz.
birde kıslara adabı muaşereden okuyoruz adabı muaşere çok hoşlarına gidiyor. onlara okulunuz tatil olsun vecize ve birinci sözden 5. söze kadar bilmediğiniz kelimeleri ezberlersiniz dediğimde olur diyorlar yemek duası nıda ezberleyecekler inş.şimdi sıkmıyayım diyorum yalnız dersleri aksatıyorlar ilk günler çok şevklilerdi geçen iki hafta derse gelmeyince evlerine gittim kıslar 3 kişi. komşumun diğer iki kızı derslere iştirak etmiyor bu konuda üzgünüm:( üstad diyor ya biz vazifemizi yapmakla mükellefiz sen orada bu insanlar ne zaman risale-i nuru dinleyecekler diye ümitsizliğe düşme merak etme.
 

Bezminur

Well-known member
Cevap: Acİl bakarmisiniz rİsale-İ nur’un anlaŞilmasi...

kardeşler kızlar küçük sözleri bitirdikden sonra küçük külliyatımdan hangisini okumasını öneriyorsunuz yazarmısınız?

küçük sözlerden sonra hangisi okutuluyor?
 

Bezminur

Well-known member
Ali İhsan TOLA, Orman Mühendisliğini bitirmiş ve Bediüzzaman Hz.lerinin ziyaretine gitmiş. Namazdan sonra “İşarat-ül İ’caz”’dan ders okunuyor. Herkesin elinde bu kitaptan var. Biri okuyor, diğerleri takip ediyor. Ali İhsan Bey de takip ederken bilmediği bir kelime görünce durmuş. Acaba bu kelime nedir diye düşünüyor. Bediüzzaman Hz.leri gözlüğünü çıkarıp demiş:

“Yeni gelen, takılma,devam et...”

Ali İhsan Bey utanmış, okunan yeri bulmuş, okuyana tabi olmuş. Ama yine bilmediği bir kelimeye rastgelince yine: "Acaba bu kelime nedir?" diye düşünüyor. Bediüzzaman Hz.leri yine gözlüğünü çıkarıp demiş:

“Yeni gelen, takılma,devam et...”

Bu durum birkaç defa olunca Bediüzzaman Hz.leri dersi bitirip demiş:

“Misafiri mutfağa götürün.”

Ali İhsan Bey mutfağa girince Üstadın hizmetinde bulunan abiler kahvaltılık ne malzeme varsa hepsini birden önüne yığmışlar. Kocaman bir ekmek, büyükçe bir tabak peynir, büyükçe bir tabak zeytin... Ali İhsan abi anlamış ki; “bunların hepsini ben birden yiyemem. Azar-azar, öğün halinde yiyebilirim. Birden hepsi bitmez...” Risale-i Nurda böyledir diye anlamış.



bu satırlarda yanlış anlaşılacak bişey olduğunu düşünmüyorum
herşeyi bir anda anlayıp sindirmemiz beklenemez
insanız nihayetinde
aksine çok güzel ve öz bir hatıraymış
okumaya yeni başlayanlara sürekli denir ya
"takılma, oku"
"anlamadığını düşünsen bile oku" diye
zaten zamanla kelimeler cümle içinde anlam kazanmaya başlayacaktır
bence bu yazıyı olduğu gibi okuyabilirsiniz
ama durum nedir, ne değildir siz biliyorsunuz tabiiki

dilerseniz yazıyı alın götürün, duruma göre
uygun gördüğünüz yerleri okur, görmediğiniz yerleri okumaz, atlarsınız
siz niyetine girmişsiniz zaten Rabbim ayarlar inşaAllah


akna kardeşim ALLAH CC.razı olsun. Yazıyı yazıcıdan çıkarttırıp, çalışıp hazırlanıp ihlaslı teyzeme gideceğiz inş başka bir kardeşde konferansdan bir iki yer okuyacak inş:)
 
Üst