Acz ile insan, ulaşamadığı yerler olduğunu idrak eder ve bir malikinin olduğuna aklen, kalben, vicdanen hüküm getirir..
Fakr ile insan, bişeyleri tedarik etmedeki noksanlığını bilir ve ikram-i ilahi olmazsa ihtiyaçlarını karşılayacak hiç bir kuvvenin olmayacağını bilir..
Abdın kulluğunu tezahür ettirdiği nispette duyulur bu kuvveler..Dolayıısyla acz-i mutlak ve fakr-ı mutlak ubudiyet ile doğru orantılı...Mutlak manada kulluğun karşısında, mutlak manada aczlik ve fakirlik gelir..
Acz, fakr, şefkat ve tefekkür ile insan, esmayı ilahiyeye ayinedarlık eder ve ona vakıf olur..Niçin bu 4 tarik der isek;
Nasıl ki, bir yerden bir yere giden yolların ve bir noktadan uzak bir noktaya çekilen hatların en kısası, en doğrusu ve müstakîmidir..
Cenâb-ı Hakk’a vasıl olacak tarikler pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur’ân’dan alınmıştır. Fakat bu yolların bazısı bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O yollar içinde, kasır fehmimle Kur’ân’dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür yoludur. Evet, bu yol daha kısa olup dört aşamadan ibarettir.
Üstadın bu beyanları yeterli açılımı yapar mı bizde bilemiyorum ama kapı aralar kanısındayım..