AĞlamak Bİr ParÇa Utanmaktir...

zeyhak_

Well-known member
Ağlayın ey dünya Müslümanları!..
Başınızı elleriniz arasına alıp kanlı gözyaşları dökün...


Kanları seller gibi akan masum, çaresiz ve mustaz’af kardeşlerinize uzanmayan elleriniz için ;


Müstekbir ve zalimleri sadece kınamakla yetinen dilleriniz için;hayatlarının baharında soldurduğunuz
gönül güllerimiz için ağlayın!...



Ağlamak;bir parça olsun utanmaktır,bu yüzden ağlayın...



Ağlamak bir parça olsun utanmaktır.,bu yüzden ağlayın diyorum ya...


Yüzünden haya perdesi
sıyrılmış dünyacılara bu tavsiye bile fazladır. Her şeyin hesabı görülecek ve sorulacak.



Belki düşman
silahı ile alnında ve göğsünde güller açıp cennete uçan şehitler mesut gülümserlerken bize vurdum
duymazlığımız ve duyarsızlığımızın hesabı sorulacak.
Sızlamayan kalplerimiz korkuyla çatlarken,
bu gün yardım etmeyi beceremediğimiz kardeşlerimiz yardımımıza gelmeyecek.


Hani diyecekler,


“Müslümanlar birbirlerini tamamlayan bir binanın tuğlaları gibi idiler, bir vücut gibi idiler?



Kenetlenmiş saf idiler? Saf böyle mi olur? Biz birer, birer kara toprağın bağrına düşerken sizler neredeydiniz?


Peşinde koştuğunuz apartmanlar,otomobiller,yalancı şan ve söhretler yetişip kurtarsın sizi!...



Ağlayın ey dünya Müslümanları!


Kardeşlerinizin bir gün mutlaka bu sözleri söyleyeceklerini düşünüp şimdiden ağlayın...


Ağlamak bir parça olsun utanmaktır çünkü... bu yüzden ağlayın diyorum ya...



Bu gün bir buçuk milyar civarinda
nüfusu ve elliyi aşkın coğrafya da Islam alem-i tam bir güdümlülük sergiliyorsa, oturun da kendi halinize ağlayın...



Çünkü siz perişan ve muhtaçsınız kurtulmaya... Oturun da halinize ağlayın ve siz bu halinizle kimseye bir sey yapamazsınız.


Oturun da halinize bu yüzden ağlayın diyorum ya... Ağlamak biraz olsun utanmaktır çünkü....



“YA RAB ! BİR UTANMA HİSSİ VER, GAİB HAZİNENDEN BİZE!.

 

zeyhak_

Well-known member



İki Göz Cehennem Ateşi Görmez

ALLAH Rasulü buyuruyor: “İki göz cehennem ateşi görmez: Düşmana karşı nöbet bekleyen ve ALLAH korkusundan ağlayan gözler.”

Efendimiz s.a.v. bu ve benzeri hadisleriyle, dışa karşı mücadele ve mücahede eden insanın bu durumuyla, içe karşı mücadele yapan ve nefsiyle yaka paça olan, bu yüzden de gözyaşı döken insanın amelini aynı mütalaa ediyor.

Diğer bir hadîs-i şerifte: “Sinek başı kadar bile olsa, gözünden ALLAH korkusuyla yaş çıkan ve bu yaşı yanak yumrusuna değecek kadar akan hiçbir mümin kul yoktur ki, ALLAH onu (ebedi) ateşe haram etmesin.”

Yine Efendimiz'in buyurduğu gibi, memeden çıkan sütün tekrar geriye dönmesi nasıl imkansız ise, ALLAH korkusundan ağlayan gözün cehenneme girmesi o derece imkansızdır. ALLAH yolunda üstü başı toz toprak içinde kalan bir insanın durumu da bundan farklı değildir. Çünkü ALLAH Rasulü, bu toz ve toprağın cehennem ateşiyle asla bir araya gelmeyeceğine dair birçok beyanda bulunmuşlardır.

ALLAH Rasulü de Ağlamıştı

ALLAH Rasulü de dünyaya gelirken ağlamıştı. Ama onun ağlayışı bir başkaydı. Figanında “ümmetim, ümmetim!” feryadı duyuluyordu. Elini açtığı zaman: “Ürpermeyen kalpten, ağlamayan gözden sana sığınırım ALLAHım” diye dua ederdi.

Bir gece teheccüde kalktığında “Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ve gündüzün ayrılmasında, aklı başında kimseler için gerçekten açık ibretler vardır.” (Âl-i İmran, 190) mealindeki ayet-i kerimeyi okuduğu zaman hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.

Savaş meydanlarında O'nun gibi cengâver biri yoktu. Korku nedir bilmezdi. Cihad esnasında Sahabe daraldığı zaman, Efendimiz'in yanına sığınırlardı. Fakat O nerede bir kalbi kırık görse oturur çocuk gibi ağlar, etrafını da ağlatırdı.

Bir keresinde Kızı Zeyneb'in çocuğu hastayken kucağına almış, ağlamış ve şöyle demişti: “...Bu, ALLAH'ın merhametli kullarının gönüllerine koyduğu rahmettir. Cenab-ı Hak, bu rahmeti kullarından şefkatli olanlara ihsan eder.”

Bir gün hutbede şöyle hitab etti: “ALLAH'a yemin ederim ki, eğer benim bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz.” Hadisin diğer kaynaklardaki devamında: “Zevcelerinizin yataklarını terk eder, dağlarda ve çöllerde çığlık çığlık ALLAH'a yalvarırdınız.”

Bu sözleri duyan sahabilerin hepsi başlarına cüppelerini çekmiş, ne olacak halimiz diye ağlaşıyorlardı
 
Üst