Ahiret dünyanın bitişiğinde bir yer midir?

Sergerdan

Well-known member

Gafil nefis, ahireti dünyanın bitişiğinde ve dünyayla bağlı bir menzil zannediyor. Bu itibarla nefsin elinde iki silah vardır.
Dünyanın zeval ve fenasının eleminden kurtulmak için ahireti düşünmekle ümitvar olur.Ahiret için lazım olan a'mal külfetine gelince, gaflet veya tegafül ile ondan da kendisini kurtarır. Elmüş olanların hayatta olmadıklarını düşünmüyor. Ancak, sefere gidenler gibi, görünmüyorlarsa da hayattadırlar, diye zanneder. Ve ölüme o kadar ehemmiyet vermiyor. Bazı dünyevi işlerini ebedileştirmek için şöyle bir desise de vardır ki, "Matluplarımın dünyada semereleri olmasa da esasları ahiretle muttasıl ve ahirette faydaları vardır" diye müteselli oluyor. Mesela, ilim gibi, "Dünyada menfaati olmasa bile ahirette faydası vardır" diye iyi ciheti göstermekle, kötü ciheti altında yutturur.
Hülasa: Nefis, devekuşu gibidir. şeytan Sofestai, heva da Bektaşidir.
 

Sergerdan

Well-known member
Nefis, devekuşu gibidir. şeytan Sofestai, heva da Bektaşidir.

Nefis devekuşu gibidir:

On üçüncü Lem'ada şöyle geçer: "Deniliyor: Deve kuşuna demişler: "Kanatların var, uç!" O da kanatlarını kısıp, "ben deveyim" demiş, uçmamış. Fakat avcının tuzağına düşmüş. Avcı beni görmesin diye başını kuma sokmuş. Halbuki koca gövdesini dışarıda bırakmış, avcıya hedef etmiş.

Sonra ona demişler: "Madem deveyim diyorsun, yük götür!" O zaman kanatlarını açıvermiş, "Ben kuşum" demiş, yükün zahmetinden kurtulmuş. Fakat hamisiz ve yemsiz olarak avcıların hücumuna hedef olmuş.

Aynen onun gibi; kâfir, Kur'anın semavî ilânatına karşı küfr-ü mutlakı bırakıp meşkûk bir küfre inmiş. Ona denilse: "Madem mevt ve zevali, bir i'dam-ı ebedî biliyorsun; kendini asacak olan darağacı göz önünde... Ona her vakit bakan, nasıl yaşar? Nasıl lezzet alır?" O adam, Kur'anın umumî vech-i rahmet ve şümullü nurundan aldığı bir hisse ile der: Mevt i'dam değil, ihtimal beka var. Veyahud deve kuşu gibi başını gaflet kumuna sokar, tâ ki ecel onu görmesin ve kabir ona bakmasın ve zeval-i eşya ona ok atmasın!"

Şeytan sofestaidir: Sofistler cerbeze yapmasını iyi bilirlermiş. Şeytan da iyi bir cerbezecidir.

Heva da bektaşidir: Bektaşilik; her şeyin hoşuna gelenini kabul etmektir. İşin hakikat cephesinden ziyade nefsin hoşuna giden cihetiyle ilgilenirler. Aleyhte olanı lehte, lehte olanı aleyhte gösterirler.

Mesela bektaşiye sormuşlar; “niçin namaz kılmıyorsun?”
Cevaben demiş; “Kur’anda “la tekrabus salate” (namaza yaklaşmayın) buyuruluyor.” demişler; “devamını da oku” demiş; “ben hafız değilim.” Ayetin devamında “ve entüm sukara” (sarhoşken yaklaşmayın) denilmektedir. Bu misal gibi insanın hevası da her şeyin keyifli ve menfaat cephesiyle meşgul olduğundan hakikatleri tersyüz edip insanı istifade ve istifazeden mahrum bırakır.

Sorularla Risale-i Nur

 

Sergerdan

Well-known member

SOFESTAÎ:
(Sevfestâi) Kâinatın yaratıcısını, Cenab-ı Hakkı kabul etmemek için herşeyi inkâr eden. Müsbet veya menfi hiç bir hükme varmayan, daima şüphe içinde kalmayı esas alan felsefi bir doktrinin (Septisizm) mensubu. Septik.

Sofestai geniş anlatılmamış.Ama ipuclarından şöyle bir şey aklıma geldi.Heva ve nefsin kurnazlıgı aşikar iken sofestainin kurnazlıgı daha farklı.Onlarınkisinde de nefis ve hevanın hissesi olmakla beraber,akıl cihetiyle ileri gittiklerinden kendilerini ilmi bir gururla,kisveyle kandırmalılar ki mesleklerinden gelen dustura karşı en azından dogruluk göstersinler.

Eger ebedi hayat olmazsa ve ona göre bir yaşam seçilmezse insanın kemalat olarak sahip oldugu herşey sukut eder.Avam belki bir ömür malayani şeylerle ugraşabilir ama böyle aklı çok insanlar,kalben degilse de aklen bunu görüyorlar.İlim,sanat,kazanç,insan olma,mutluluk,acı herşey muvakkat-geçici bir lezzete hapsoluyor.Bunların degeri ile onun için sarf olunanların arasındaki dengesizlik onları da rahatsız ediyor.

Bizim gibi düşünmeye nefisleri,gururları veya başka bir sebeb musade etmediginden kurnazlıklarına güzel bir libas giydirmeliler ki hem ömürleri,emekleri boşa gitmesin hem de oldukları yerde gurur ile kalsınlar.Kötü ciheti altında yutturmak gibi..Bunu da sanırım müsbet veya menfi hiç bir hükme varmayarak, daima şüphe içinde kalmayı esas alarak yapıyorlar.

Risale-i nurda geçen bir cümle şöyle:

İşte, o Vâhid-i Ehadi kabul etmeyen, ya nihayetsiz ilâhları kabul edecek veyahut ahmak sofestâî gibi hem kendini, hem kâinatın vücudunu inkâr edecek.

Cenab-ı Hakk ın delilleri pek çoktur,bazı feylesoflar o delilleri hiç kabul etmiyorlar,inatları kavi.Sofestailer ise o delillere ihtimal veriyor da cerbeze ile zayıf bir emareyi,boşlugu degerlendiriyorlar gibi.Meseleyi ortada,askıda bırakıyorlar.Hikmetli akıl,aklı göze indirmez.Onlar gözün çıkamayacagı yerlerde oyalanıyorlar.Herkes o Zatı minare başında görmek zorunda degildir diyor ya üstad,o nevi boşlugu kendilerine istimal ediyorlar.

İnş asıl manasından uzaklaşmamışımdır.
:006:
 
Üst