Mahşer Nedir? Mahşer, dirilen insanların kabirlerinden kalkıp toplanacakları yerdir. İnsanlar bu meydanda sual ve cevaba çekilecek, amel defterleri kendilerine verilecek, amelleri mizana vurulup tartıldıktan sonra Sırat denilen ince bir köprüden geçilecek, neticede ya Cennete veya Cehenneme girilecektir.
Hesab Nedir? İnsanların dirildikten sonra, dünyada yaptıklarının hesabını Allah'a vermeleri, bu hususta sorgu ve suale çekilmeleri demektir.
Her insan iyi olsun, kötü olsun dünyada yaptığı her şey'i ikrar ve itiraf edecektir. El, ayak, göz, kulak gibi bütün organlar "ben şunu yaptım, ben bunu yaptım" diyecek; yapılan her iş ortaya dökülecektir. İşte o zaman herkes kendi derdine düşecek, kimsede kimseyi düşünecek hâl kalmayacaktır.
Defter-i A'mâl Nedir? Her insanın dünyada yaptığı iyi veya kötü işlerin yazıldığı defterdir. İnsanda Kirâmen Kâtibîn adı verilen iki melek bu işle görevlidir. Mahşer günü hesaba çekilirken meleklerin yazdıkları bu defterler, insanın eline verilecektir. "Al, kitâbını oku" denecektir. Eğer defterde kötü ameller çoksa, defter, sâhibinin sol eline; eğer iyi ameller çoksa, sağ eline verilecektir. Defteri kendisine soldan verilen büyük bir feryâd ve figan koparıp dehşetli bir pişmanlık içine düşerken, sağ eline alanlar da, büyük bir sevinç ve mutluluk duyacaktır.
Mizan Nedir? Mahşerde herkesin amellerini tartmaya mahsus bir adalet ölçüsüdür. Bununla amellerin iyilik ve kötülük miktarı ölçülür.
Cenâb-ı Hak Mizan'da amelleri tarttığı zaman iyiliklerin kötülüklere, sevabların günahlara galibiyeti veya mağlûbiyetine göre hüküm verecektir. Hem kötülük ve günahların sebebleri çok, yapılmaları kolay olduğu için, bâzan kulunun razı olduğu iyi bir amelinden dolayı, çok kötülük ve günahlarını afvedecektir... Bu hususta Peygamberimizden pek çok hadîs-i şerîf rivayet edilmiştir. Bunlardan biri de şudur:
"Birisi Mekke yolunda giderken ansızın susuzluğu artar. Hemen yol üstünde rastladığı bir kuyuya iner, suyundan kana kana içerek tekrar yukarı çıkar. Kuyu başında bir köpek ile karşılaşır. Hayvan susuzluktan dilini çıkarıp solumakta, toprağın rutubetli kısımlarını yalamaktadır. Bu yolcu kendi kendine, 'Bana erişen susuzluk gibi, bu hayvana da susuzluk ârız olmuş; su bulamazsa ölecek zavallı,' diye düşünür ve hayvana acır. Kuyuya tekrar iner, ayakkabısının içine su doldurur. İçi su dolu ayakkabıyı ağzıyla tutarak kuyudan dışarı çıkarır. Suyu böylece köpeğe içirir.
İşte onun bu iyi hareketinden dolayı, Allah o kulundan razı olmuş, onu meleklerine karşı medhetmiş ve bütün günahlarını bağışlayarak Cennetine koymuştur..."
Bâzı rivâyetlerde, köpeğe su veren kimsenin, "fâhişe" bir kadın olduğu da kayıtlıdır.
Mü'minler, birbirleriyle olan münasebet ve muamelelerinde, Allah'ın Mizan-ı Ekber'deki bu adalet düsturuna uygun hareket etmelidir.
Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemmiyeten veya keyfiyeten fazla gelse, o adamın sevgi ve hürmete lâyık olduğu unutulmamalıdır.
Sırat Nedir? Cehennem üzerine kurulmuş, üzerinden geçilmesi pek zor bulunan bir köprüdür. Bu köprüden, herkes işlediği iyi amellerin çokluğuna ve îmanının kuvvet ve nuruna göre geçer.
Kâfirler ve kötü amel sahibi mü'minler, bu köprüyü geçemeyip Cehennem'in içine düşeceklerdir. Kâfirler orada ebedî olarak kalırken, günahkâr mü'minler ise, cezalarını çekip tekrar Cennet'e gireceklerdir. Peygamberimiz bu hususu şu şekilde ifade buyurmuşlardır:
"Sırat köprüsünü geçmek, herkesin îman nuruna bağlıdır. Kimi göz açıp yumuncaya kadar, kimisi şimşek, kimisi bulut, kimisi yıldız akması, kimisi koşu meydanında seğirten at gibi sırat köprüsünü geçerler."
Cennet Nedir? Hâtır ve hayâle gelmeyen maddî ve mânevî nimetlerle dolu olan ve el'an mevcut bulunan, 8 tabakaya ayrılmış ebedî bir mükâfat yeridir. Mü'minler Cennette pek çok nimetlere kavuşacaklardır. Bu nimetlerin en büyüğü Cenâb-ı Hakk'ı görmek ve cemâlini seyretmek nimeti olacaktır. Bu nimetin cennetteki diğer bütün nimetlerden daha tatlı, kıymetli ve zevkli olduğu rivayetlerde gelmiştir.
Cehennem Nedir? Bütünüyle kâfirler için yaratılmış, muvakkaten günahkâr mü'minlerin de içine gireceği, 7 tabakaya ayrılmış sonsuz azab yeridir.
"Her dinde mükâfat ve mücâzat fikri vardır. Cennet ve Cehennem hakikatı, bu fikrin müşahhas şekilde ifadesidir. Zira din, insanlar içindir. Mükâfat ve mücâzat ise, insanın hamurunda var olan birer histir. İnsan gönlünden, bu hisleri kazıyıp atmak mümkün değildir. Kudret eli insanı, hazzı sever ve elemden kaçar tıynette yaratmıştır. Mükâfat insandaki hazzı arama meylinin, mücâzat da elemden kaçma yaratılışının cevabıdır.
Kaldı ki dindarların yüksek tabakaları, dinî vazifelerini yerine getirirken asla mükâfat ve mücâzat kaygısı içinde değildirler. Yüksek seviyeli bir dindar için, iyilik ve adalet, Allah'ın emridir. Bunu yerine getirmek ise, sırf kulun Hâlikına kulluk vazifesidir. Zulüm ve kötülük de, Allah'ın yasak ettiği hareketlerdir. Bunlardan kaçınmak da yine kulluk vazifesidir. Yüksek seviyeli dindar; zâhid ve müttekîdir, ibâdetlerini sırf livechillâh yapar. Kıldığı namazın, tuttuğu orucun, verdiği sadakanın mükâfatını beklemez ve bunu aklına bile getirmez.
Fakat bu zühd ve takvâ derecesi herkesten beklenemez. Dindarların kalabalık kitlesini teşkil eden halk tabakaları için, mükâfat ve mücâzat fikri zarurîdir. Çünkü bu fikir, yaratılışta mevcut derin bir his hâlinde insanın hamurunda vardır. İnsan, tıynet ve tabiatı itibariyle mükâfata meyleder ve mücâzattan kaçar. Dindeki Cennet ve Cehennem akîdesi insanoğlunun bu fıtrî yapısına cevab verir." (Ali Fuad Başgil)
"Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatten ebede doğru uzanıp giden iki daldan tezahür eden iki semeredir ve kâinatın teselsülen gelmekte olan silsilelerinin iki neticesidir ve ebede doğru akıp giden kâinat seylinin iki mahzeni ve iki havuzudur. Evet, Cenâb-ı Hak, gayr-ı mütenâhî hikmetler için bu âlemi imtihana sahne yaptı; yine sonsuz hikmetler için tegayyürata, tehavvülâta, inkılâblara mahal olmasını irâde etti; ve yine, hayır ile şerri, nef' ile zararı, hüsün ile kubhu, hulâsa, iyilikle kötülüğü karışık bir şekilde Cennet ve Cehenneme tohum olmak üzere kâinatın şu mezraasına serpti.
Evet, madem ki bu âlem, nev'-i beşerin imtihan meydanıdır ve müsâbaka yeridir; iyilikle kötülüğün birbirinden tefrik edilemiyecek derecede muhtelit ve karışık olmaları lâzımdır ki, insanların dereceleri tezahür etsin. İmtihan ve tecrübe zamanları bittikten sonra, kötü insanlar:
"Ey mücrimler! (günahkârlar) Bir tarafa çekiliniz." (Yâsîn: 59) diye olan tüy ürpertici, sâikavâri, şiddetli emr-i İlâhîye mâruz kalacakları gibi; iyi insanlar da
"Dâimî kalmak üzere Cennete giriniz" (Zümer: 73) diye olan Cenâb-ı Hakkın mün'imâne, şefîkane, lütufkârane emirlerine mazhar olacaklardır. İnsanlar bu iki kısma ayrıldıktan sonra, kâinat da tasfiye ameliyatına uğrayacak. Kötülüğü, şerri, zararı tevlid eden maddelerin bir tarafa çekilmesiyle Cehennemin; iyiliği, hayrı, nef'i doğuran maddelerin de diğer tarafa çekilmesiyle Cennetin techizatları ikmâl edilecektir."
(Bediüzzaman, İşârâtü'l-İ'câz, 159 - 160)
Havz-ı Kevser Nedir? Mahşer günü Allah Teâlâ'nın Peygamberimize ihsan buyurduğu gayet büyük bir havuzdur. Suyu pek tatlı, berrak, ferahlatıcıdır. Sâlih mü'minler bu sudan içecek, mahşerin dehşetinden meydana gelen hararetlerini bununla gidereceklerdir.
Şefâat Nedir? Âhiret günü bir kısım günahkâr mü'minlerin afvedilmesi ve itâatli mü'minlerin de daha yüksek mertebelere ermeleri için, Peygamberimizin ve diğer büyük zâtların Allah Teâlâ'dan niyâz ve istirhamda bulunmalarıdır.
Peygamberimiz (asm), sair peygamberlere verilmemiş büyük bir şefâatin sâhibidir. Bu büyük şefâatini, Mahşer günü insanlara ait muhakeme ve muhasebenin bir an evvel yapılıp insanların mahşerin dehşetinden bir an önce kurtulmalarını te'min yolunda kullanacaktır.
Onun bu şefâatine "Şefâat-i uzma" denir. Ve Peygamberimizin hâiz olduğu bu büyük imtiyaz ve yüksek şefâat makamına ise, "Makam-ı Mahmûd" adı verilir.
Peygamberimizin (asm) bütün insanlığı alâkadar eden bu büyük şefâatinden ayrı, ümmeti hakkında hususî şefâatleri de olacaktır.