Akıllılara Hatırlatmalar: Eşitlik

İlim-irfan

Well-known member
Asr-ı saadette hiçbir kişinin, sınıfın, soyun, beldenin, dilin, rengin her ne surette olursa olsun bir ayrıcalığı, imtiyazı, üstünlüğü yoktur. İslâm ülkesinde yaşayan bütün insanlar, hukuken eşittirler. Köle veya zimmî (gayr-i müslim vatandaş) bile olsalar durum farklı değildir.

Aslında Kur'an, bütün insanların bir erkek ve bir dişiden yaratıldığını, saygınlığın da ancak takva ile olduğunu bildirir. (Hucurat -3 karş. ; Yunus - 19 ; Nisa –1; A'raf –189 )

Bir temel ilke de, inananların kardeş olduğudur. (Hucurat-10)

Peygamberimiz (sav), çok yoğun biçimde bu kardeşlik ve eşitlik ilkesine dikkat çekmiş, arab’ın acem’e (arap olmayana), acem’in arab’a asla üstünlüğünün olmadığını ısrarla vurgulamıştır.(Aclunî, Keşfü'l Hafa, hn: 2847)

O'nun ifadesiyle insanlar "bir tarağın dişleri gibi" eşittirler.(Ahmed, Müsned, 5/411)

Oysa, İslam öncesinde eşitlik diye bir ilke asla yoktu. Alabildiğine kabile ve soy asabiyetine meftun bu insanlar arasında dolayısıyla haksızlık ve zulüm bitmiyordu. Eğer Peygamber efendimizin (sav) ve halifelerinin ısrarlı tutumları olamasaydı, bu güzel ilke tez zamanda bozulabilirdi. Nitekim, Müseylemetü'l Kezzap yalancı peygamber olarak ortaya atılınca, kabilesinden bir adam şöyle demiştir:

"Biz, Müseyleme'nin yalancı olduğunu biliyoruz. Fakat Rabî kabilesinin yalancısı, elbette Mudar kabilesinin doğru söyleyeninden daha iyidir." (Mevdudî, İslam’da Hükümet, s. 112)

Bu taassubu kırmak için, kısmen Hz. Osman dönemi müstesna tutulursa halifeler bilerek kendi aile ve akrabalarını, hatta kabilelerini devlet yönetiminden ve görevlerinden uzak tutmuşlardır. Özellikle ilk iki halifenin bu konudaki uygulamaları, hayret verici ve nerdeyse, "eşitlik ilkesini tersinden bozmuşlar" dedirticidir.

İslâm’ın insana sunduğu bu kanun önünde eşitlik ilkesi nimeti, doğrusu çok yakın zamanlara kadar dünyanın en önemli sorunlarından biri olmuş, hatta 20. asrın başlarında, insan hakları bildirgelerine girmesine rağmen, uygulamada geçerlilik sağlanamamıştır.

Bugün insan hakları evrensel beyannamesine imza atmış birçok ülkeler, bir çok sorunun, zulmün, kan ve gözyaşının kaynağını oluşturmaktadır. Daha düne kadar Kuzey Afrika'da ve Amerika'da zenci-beyaz çatışmaları sürerken, hatta bugün dahi üstü örtülü devam ederken, İslâm daha başlangıcında, peygamberimizin ifadesiyle, "Habeşli bir zenci"ye bile devlet başkanı veya başka bir idareci olma fırsatı veriyor ve yasal zeminde kaldıkça ona itaatı emrediyordu. (Buhârî, Ahkâm 4, Ezân 54, 56)

Eşitlik esasının bir başka boyutu da, az önce anlatıldığı gibi yöneten ve yönetilenlerin kanun önünde eşit olmalarıdır. Şer'i düzenlemeler, buradaki emir ve yasaklar herkese uygulanır. İdareciye bakış açısı şöyledir: O, mü'minlerden biridir. Mü'minlere helâl kılınanlar, O'na da helâl, haram kılınanlar O'na da haramdır.

Öyleyse yönetenin yaptığı işler eleştirilebilir, onlardan dolayı sorumlu tutulabilir veya muhalefet edilebilir. Yöneticiler, dinimizin yüklediği bir görev olarak yöneten veya yönetilen bütün mü'minlerin birbiriyle öğütleşme, hakkı ve iyiliği emredip kötülükten alıkoyma sorumluluklarını benimseyip kabul etmelidir.(Nevin A. Mustafa, İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, s. 97)

[URL="http://www.cemalnar.com/"]www.cemalnar.com[/URL]


Cemal Nar

2009-10-26
 
Üst