İlim-irfan
Well-known member
O fırka bir Ehl-i Sünnet mezhebi, meşrebi, yolu değildir. Yeterli bilgiye sahip olmayan bazı saf kişiler "Onlar da Kur'ân diyor, onlar da namaz kılıyor, onlar da tesettüre riayet ediyor" diyorlar. Onların namaz kılmalarına hangi Müslüman itiraz edebilir?Sünnîlerle onlar arasındaki ihtilaf ve anlaşmazlık namaz konusunda değildir.
Ehl-i Sünnet ile onlar arasındaki temel ayrılık usûlde, yani akaittedir.
Onlar bazı âyet ve hadîslere lügavî mânâ veriyor ve Yüce Allah'a mekan, cihet, inmek, oturmak, el, yüz, ayak gibi sıfatlar yakıştırıyor. Ehl-i Sünnet bunu kabul etmez. İmamlarımız yed, vech gibi kelimelerin başka lisana tercüme edilmesine bile izin vermemiştir.
Yüce Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
Peygamber Efendimiz'in (Sall
u aleyhi ve sellem) Şeytan'ın boynuzunun Necd'ten zuhur edeceğine dair hadîsi bulunmaktadır.
Son iki yüz küsur yıl içinde Ehl-i Sünnet ulema ve fukahası o fırkayı red ve cerh eden binlerce kitap yazmıştır. Bu kadar alim ve fakih yanıldı mı?
Devrimizde İslâm'ı, bir din olarak değil de bir ideoloji siyasî bir güç kaynağı olarak anlayan ve algılayan aktivist, radikal, hızlı Müslümanlar için akaid meselelerinin fazla önemi yoktur. Onlar için önemli olan, kendi kafalarına göre sözde cihad ve siyaset yapmaktır.
Bendeniz 1960'lı, 70'li yılları çok iyi hatırlıyorum. O tarihlerde birtakım radikal, aktivist, hızlı, astığı astık, kestiği kestik İslâmcılar "Biz Asr-ı Saadet'i geri getirmek için çalışıyoruz" diyorlardı. Sonra Müslümanların eline iktidar geçti, mahallî idareler geçti ve bir de baktık ki, o eski idealist İslâmcıların kısm-ı azamı, bozuk dedikleri düzenin ve sistemin haram ve necis rantlarına saldırmaya, yağmacılık yapmaya, akıllarınca ganimet toplamaya başlamış
.
Böyle kimselerin İslâmcılığı, cihad, Asr-ı Saadet özlemi kimseyi aldatmasın.
Pakistanlı aktivist bir şahsiyet var. Hayli kitabı Türkçeye çevrildi. Bu zat imanın şartlarını altıdan beşe indiriyor, kaderi iman şartı olarak saymıyor. Aktivist, radikal, hızlı İslâmcılar için bunun önemi yoktur.
Mısırlı aktivist bir yazarın dilimize çevrilen bir eserinde "Namazların ve duaların tembellik çağının ürünleri" olduğu iddia ediliyor. Bendeniz bunu hayli tenkit ettim. İkinci baskıda "Salavatlar ve zikirler tembellik çağının ürünleridir" şekline sokuldu.
Her iki tercüme de büyük hatadır. Namaz, dua, Peygambere salavat getirmek, Allah'ı zikr etmek farzdır. Bu dört temel farza nasıl olur da tembellik çağının ürünleri denilebilir. Böyle bir söz, söyleyeni küfre götürmez mi?
Allah'ın rahmetine intikal etmiş müellifin böyle bir fâhiş hata yapacağını sanmıyorum. Mütercimin işidir
. Lakin bunca radikal, hızlı, Asr-ı Saadet'i geri getirmek iddiasında bulunan İslâmcı nasıl olur da bu fâhiş ve öldürücü hatâyı görmüyorlar ve düzeltilmesini istemiyorlar?
Hızlı, radikal, aktivist İslâmcıların baş tacı ettikleri İranlı bir sosyolog var. Bu kişi, İslâm'ı Tanımak kitabında "Allah gerçek bir Janus'tur" diyor. Yani Yüce Allah'ı hâşâ sümme hâşâ iki çehreli bir Roma putuna benzetiyor. Ne korkunç küfür, ne korkunç zındıklık ve ilhad. Hızlı, radikal, aktivist İslâmcılar için bunun da önemi yoktur. Tenkit ettiğim için bendenize saldırıyorlar.
Çeşitli fırkalara, hiziplere mensup Müslümanlar birleşsinler edebiyatı yapılıyor. Bid'atçiler yüz milyonlarca tasavvuf, tarikat mensubu Müslümanı şirk ve küfürle suçlayacaklar ve sonra birleşme olacak. Böyle bir şey mümkün müdür?
İslâm dininde en önemli konu akaid, usûl, temel inanç hükümlerinin sahih/doğru (Kur'ân'a ve Sünnet'e uygun) olmasıdır.
Bunu ikinci plana atıp, buna önem vermeyip ucuz radikallik ve aktivizm yapmak bizi neticeye ulaştırmaz.
Önce Cenab-ı Hak ile ilgili inançlarımızı tashih etmeliyiz (doğrultmalıyız).
Bütün MüslümanlarınKur'ân, Sünnet, İcmâ-i ümmet, cumhur-i ulema yolunda olması gerekir.
Ehl-i Sünnet ile Ehl-i bid'at ve ilhad kesinlikle uzlaşmaz ve bağdaşmaz.
Bid'at ve dalâlet fırkaları gerçek ve sahih İslâm değildir.
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete 27/09/2009
Ehl-i Sünnet ile onlar arasındaki temel ayrılık usûlde, yani akaittedir.
Onlar bazı âyet ve hadîslere lügavî mânâ veriyor ve Yüce Allah'a mekan, cihet, inmek, oturmak, el, yüz, ayak gibi sıfatlar yakıştırıyor. Ehl-i Sünnet bunu kabul etmez. İmamlarımız yed, vech gibi kelimelerin başka lisana tercüme edilmesine bile izin vermemiştir.
Yüce Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
Peygamber Efendimiz'in (Sall
Son iki yüz küsur yıl içinde Ehl-i Sünnet ulema ve fukahası o fırkayı red ve cerh eden binlerce kitap yazmıştır. Bu kadar alim ve fakih yanıldı mı?
Devrimizde İslâm'ı, bir din olarak değil de bir ideoloji siyasî bir güç kaynağı olarak anlayan ve algılayan aktivist, radikal, hızlı Müslümanlar için akaid meselelerinin fazla önemi yoktur. Onlar için önemli olan, kendi kafalarına göre sözde cihad ve siyaset yapmaktır.
Bendeniz 1960'lı, 70'li yılları çok iyi hatırlıyorum. O tarihlerde birtakım radikal, aktivist, hızlı, astığı astık, kestiği kestik İslâmcılar "Biz Asr-ı Saadet'i geri getirmek için çalışıyoruz" diyorlardı. Sonra Müslümanların eline iktidar geçti, mahallî idareler geçti ve bir de baktık ki, o eski idealist İslâmcıların kısm-ı azamı, bozuk dedikleri düzenin ve sistemin haram ve necis rantlarına saldırmaya, yağmacılık yapmaya, akıllarınca ganimet toplamaya başlamış
Böyle kimselerin İslâmcılığı, cihad, Asr-ı Saadet özlemi kimseyi aldatmasın.
Pakistanlı aktivist bir şahsiyet var. Hayli kitabı Türkçeye çevrildi. Bu zat imanın şartlarını altıdan beşe indiriyor, kaderi iman şartı olarak saymıyor. Aktivist, radikal, hızlı İslâmcılar için bunun önemi yoktur.
Mısırlı aktivist bir yazarın dilimize çevrilen bir eserinde "Namazların ve duaların tembellik çağının ürünleri" olduğu iddia ediliyor. Bendeniz bunu hayli tenkit ettim. İkinci baskıda "Salavatlar ve zikirler tembellik çağının ürünleridir" şekline sokuldu.
Her iki tercüme de büyük hatadır. Namaz, dua, Peygambere salavat getirmek, Allah'ı zikr etmek farzdır. Bu dört temel farza nasıl olur da tembellik çağının ürünleri denilebilir. Böyle bir söz, söyleyeni küfre götürmez mi?
Allah'ın rahmetine intikal etmiş müellifin böyle bir fâhiş hata yapacağını sanmıyorum. Mütercimin işidir
Hızlı, radikal, aktivist İslâmcıların baş tacı ettikleri İranlı bir sosyolog var. Bu kişi, İslâm'ı Tanımak kitabında "Allah gerçek bir Janus'tur" diyor. Yani Yüce Allah'ı hâşâ sümme hâşâ iki çehreli bir Roma putuna benzetiyor. Ne korkunç küfür, ne korkunç zındıklık ve ilhad. Hızlı, radikal, aktivist İslâmcılar için bunun da önemi yoktur. Tenkit ettiğim için bendenize saldırıyorlar.
Çeşitli fırkalara, hiziplere mensup Müslümanlar birleşsinler edebiyatı yapılıyor. Bid'atçiler yüz milyonlarca tasavvuf, tarikat mensubu Müslümanı şirk ve küfürle suçlayacaklar ve sonra birleşme olacak. Böyle bir şey mümkün müdür?
İslâm dininde en önemli konu akaid, usûl, temel inanç hükümlerinin sahih/doğru (Kur'ân'a ve Sünnet'e uygun) olmasıdır.
Bunu ikinci plana atıp, buna önem vermeyip ucuz radikallik ve aktivizm yapmak bizi neticeye ulaştırmaz.
Önce Cenab-ı Hak ile ilgili inançlarımızı tashih etmeliyiz (doğrultmalıyız).
Bütün MüslümanlarınKur'ân, Sünnet, İcmâ-i ümmet, cumhur-i ulema yolunda olması gerekir.
Ehl-i Sünnet ile Ehl-i bid'at ve ilhad kesinlikle uzlaşmaz ve bağdaşmaz.
Bid'at ve dalâlet fırkaları gerçek ve sahih İslâm değildir.
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete 27/09/2009