topraktoprak
Well-known member
Önemli bir soru:
Şeytanlar şerli ve zararlı varlıklardır. Üstelik şerleri ve zararları kendileriyle sınırlı kalmıyor. İnsana musallat oluyorlar, aldatıyorlar, yoldan çıkarmaya çalışıyorlar.
Ayrıca milyonlarca insanın inançsız olarak yaşamasına sebep oluyorlar. "Hüküm çoğunluğa göre verilir" kuralınca çoğunluk ondan zarar görse, şerrin yaratılması şer olur.
Buna göre, "Peygamberlerin gönderilmesi bile rahmet değil" denebilir? Çünkü insanlar, peygamberleri reddettikleri veya dinlemedikleri zaman küfre ve günaha giriyorlar. Böyle bir hale Cenab-ı Hak neden müsaade ediyor?
Bu uzunca sorunun cevabı için önce şu noktayı belirtelim:
Birincisi: Şeytanın varlığı bütünüyle şer değildir. Bütünüyle çirkin ve zararlı değildir. Çünkü şeytanın varlığında, ilk bakışta, her ne kadar bir miktar şer bulunsa da neticeye baktığımızda pek çok hayırlı sonuçlar görürüz.
Bu mesele şöyle bir misalle açılabilir:
Meyveli bir ağacı yetiştirmek için toprağa bir çekirdek atarsınız. O çekirdeğin ağaç olup meyveye durması için ne kadar bir zaman geçmesi gerekir? Çekirdekle meyve arasında ne kadar uzun mesafe vardır.
Çekirdek patlayacak, yavaş yavaş filizlenecek, küçük bir fidan olacak, sonra aşı yapılacak; yaprak çıkacak, çiçek açacak, meyveye duracak, meyvesi olgunlaşacak ve koparılıp istifade edilir bir hal alacaktır.
Görüldüğü gibi, bir çekirdek nerede, bir ağaç nerede? Bir çekirdeğin ağaç olabilmesi için, düzenli olarak bakımının yapılması gerekir.
***
Meselâ, verimli bir toprağa dikilmesi, belli aralıklarla sulanması, gübresinin verilmesi, sürülmesi, ilâçlanması vesaire bir hayli işlemden geçmesi icap eder. Demek ki, çekirdekteki özelliklerin ağaç haline gelebilmesi için çok ciddî bir emek vermek gerekiyor.
İşte insan da böyledir. İnsanın mahiyet ve kabiliyetleri bir çekirdek gibidir. İnsanın mükemmel bir hale gelmesi için zerreden güneşlere kadar uzun mesafe vardır.
Öyle ise insan kabiliyetlerini ne kadar geliştirirse, o kadar mükemmel bir insan olur. Ancak insandaki bu kabiliyetlerin gelişmesi ve işlenmesi için mutlaka bir şeylerin yapılması gerekir.
Bunun yolu da ciddî bir gayret ve mücadeleden geçer. Bu mücadelenin gerçekleşmesi için bazı engellerin, zorlukların ve düşmanların bulunması gerekir. O düşmanlar mağlup edildiği, o zararlar defedildiği, o engeller aşıldığı zaman mesafe alınır, ilerlenir.
***
İşte bu engel ve düşmanlar, şeytanlar ve zararlı unsurlardır. Şeytanlar, yapılması düşünülen olumlu, güzel, faydalı, iyi, hayırlı, sevaplı bütün işlerin ve amellerin karşısındadır. Her vesile ile insanı bunlardan alıkoymaya çalışır, yapılmaması için en olmadık engelleri çıkarırlar.
Oysa insanın manevi değeri Allah'a yaklaştıkça artar; kabiliyetleri, kulluk şuurunu idrak ettikçe gelişir; manevi derecesi, şeytanı tersledikçe yükselir; makamı, şeytanla arayı açtıkça yücelir. Aksi takdirde insanların makamı melekler gibi sabit kalırdı; başta peygamberler ve veliler olmak üzere milyonlarca insan mükemmel olmazdı.
Mehmet PAKSU
Şeytanlar şerli ve zararlı varlıklardır. Üstelik şerleri ve zararları kendileriyle sınırlı kalmıyor. İnsana musallat oluyorlar, aldatıyorlar, yoldan çıkarmaya çalışıyorlar.
Ayrıca milyonlarca insanın inançsız olarak yaşamasına sebep oluyorlar. "Hüküm çoğunluğa göre verilir" kuralınca çoğunluk ondan zarar görse, şerrin yaratılması şer olur.
Buna göre, "Peygamberlerin gönderilmesi bile rahmet değil" denebilir? Çünkü insanlar, peygamberleri reddettikleri veya dinlemedikleri zaman küfre ve günaha giriyorlar. Böyle bir hale Cenab-ı Hak neden müsaade ediyor?
Bu uzunca sorunun cevabı için önce şu noktayı belirtelim:
Birincisi: Şeytanın varlığı bütünüyle şer değildir. Bütünüyle çirkin ve zararlı değildir. Çünkü şeytanın varlığında, ilk bakışta, her ne kadar bir miktar şer bulunsa da neticeye baktığımızda pek çok hayırlı sonuçlar görürüz.
Bu mesele şöyle bir misalle açılabilir:
Meyveli bir ağacı yetiştirmek için toprağa bir çekirdek atarsınız. O çekirdeğin ağaç olup meyveye durması için ne kadar bir zaman geçmesi gerekir? Çekirdekle meyve arasında ne kadar uzun mesafe vardır.
Çekirdek patlayacak, yavaş yavaş filizlenecek, küçük bir fidan olacak, sonra aşı yapılacak; yaprak çıkacak, çiçek açacak, meyveye duracak, meyvesi olgunlaşacak ve koparılıp istifade edilir bir hal alacaktır.
Görüldüğü gibi, bir çekirdek nerede, bir ağaç nerede? Bir çekirdeğin ağaç olabilmesi için, düzenli olarak bakımının yapılması gerekir.
***
Meselâ, verimli bir toprağa dikilmesi, belli aralıklarla sulanması, gübresinin verilmesi, sürülmesi, ilâçlanması vesaire bir hayli işlemden geçmesi icap eder. Demek ki, çekirdekteki özelliklerin ağaç haline gelebilmesi için çok ciddî bir emek vermek gerekiyor.
İşte insan da böyledir. İnsanın mahiyet ve kabiliyetleri bir çekirdek gibidir. İnsanın mükemmel bir hale gelmesi için zerreden güneşlere kadar uzun mesafe vardır.
Öyle ise insan kabiliyetlerini ne kadar geliştirirse, o kadar mükemmel bir insan olur. Ancak insandaki bu kabiliyetlerin gelişmesi ve işlenmesi için mutlaka bir şeylerin yapılması gerekir.
Bunun yolu da ciddî bir gayret ve mücadeleden geçer. Bu mücadelenin gerçekleşmesi için bazı engellerin, zorlukların ve düşmanların bulunması gerekir. O düşmanlar mağlup edildiği, o zararlar defedildiği, o engeller aşıldığı zaman mesafe alınır, ilerlenir.
***
İşte bu engel ve düşmanlar, şeytanlar ve zararlı unsurlardır. Şeytanlar, yapılması düşünülen olumlu, güzel, faydalı, iyi, hayırlı, sevaplı bütün işlerin ve amellerin karşısındadır. Her vesile ile insanı bunlardan alıkoymaya çalışır, yapılmaması için en olmadık engelleri çıkarırlar.
Oysa insanın manevi değeri Allah'a yaklaştıkça artar; kabiliyetleri, kulluk şuurunu idrak ettikçe gelişir; manevi derecesi, şeytanı tersledikçe yükselir; makamı, şeytanla arayı açtıkça yücelir. Aksi takdirde insanların makamı melekler gibi sabit kalırdı; başta peygamberler ve veliler olmak üzere milyonlarca insan mükemmel olmazdı.
Mehmet PAKSU