Konuya cevap cer

Men sabera  zafera


"Sabretmek büyük bir  zaferdir."


Sabrın sonunda birşey bekleme.

Sabır, o işi ALLAH'a  bırakmaktır.

Sabrınızı kat'iyyen zorlamaymız!

Zedelemeyiniz!

Sabrı  sabır ile takviye ediniz!


Sabır hiçbir şeye "hilesi olmayanın  hilesidir."

Bu ne demektir?

Bunda:

Her şeyin ALLAH'ın ezelde  takdir ettiği maddî ve mânevî kanunlara göre cereyan ettiğini tasdik ve iman  ederek o ilâhi kanunlara imkân âleminde uymaktır.

Bu sözlerin kısa ve hulâsa  ifadesi şu demektir;

Akşam oldu güneş battı.

Yarın tekrar doğacak.

Bunu  hiçbir düşünce ve itiraz yapmadan kabul etmek demektir.

Dünyada her hadise  aynıdır.

Kimi görünür, anlaşılır.

Kimi görünmez, anlaşılmaz.

Fakat  hepsi bir kanun dahilinde cereyan eder.

Bu değişmez, değiştirilemez.

Her  şeyde sabır bu değişmeyen bazen anlaşılan, çok defa anlaşılamayan kanun  icabıdır.

"İşte hilesi olmayanın hilesidir" sözü budur.


ALLAH "Es SABÛRdur".

Yani ezelde koyduğu kanunlara  sadıktır.

Onu bozmaz.

Bozarsa halk ettiği şeylerde, kanunlarda noksanlık  var demektir.

Cenab-ı ALLAH sabrı, belâ ve musibet nisbetinde ihsan eder.

Sabır  ile ALLAH'ın takdir ve inâyetine intizar bekleme, ibadetdir.

Bunlar  hadîstir.


Sabır bir nevi şahsi  kahramanlıktır.

Yoksulluk, acı, keder  imkânsızlıklarla doludur.


Dünyada en büyük kuvvet inanmış  "insandır".


Cesur bir düşünce ile, tamiri çok çetin ve imkânsız  olan ağır şartlar altında sabrın en büyük ilâhi bir kuvvet olduğunu  unutmamalıdır.


SABR-I CEMiL diye islâmda bir tâbir vardır.

"ALLAH cemil ve cemâli  sever"

Mübârek sözü sabrın ALLAH tarafından sevildiğini ilân  eder.

Zira:

"ALLAH sabredenleri sever"

"Ennallahe yuhibbu's-  sabirîn".

Çünki ALLAH'ın en büyük esmâlarının hepsi "Es SABÛR" esmâ-i  ilâhisinde toplanmıştır.


"Ehlullah" diye güzel bir tâbir  vardır.

Bunlar kimlerdir:

Ancak ALLAH'a rabt-ı kalbeden demektir.

Velî.  Evliyâ kelimeleri bunları ifade eder.

Bunlar "Es SABÛR"  esmâsında erimişlerdir.


İnsanların bazıları vahşi hayvanlardan  daha vahşi ve yırtıcıdırlar.


ViCDAN: Ruhun  mevcudiyet-i zâtiyesîni bilmeğidir.

Mâneviyatın husule getirdiği hissi  derûnu.


EDEB: Usluluk.


HAYÂ: Yaratılıştan ve insanın elinde olmayan mânevî utanma,  çekinme.


NAMUS: İnsan hasletlerinin hülâsasını  ifade eden mukaddes bir kelime. Târif edilmez.


FAZiLET: insanın yaratılışmdaki iyilik, mânevî  dürüstlük.


ŞEREF: Mânevî yükseklik.


Her  gemide fare vardır.

Amma bazı gemilerde kaptanla beraber sulara gömülmeyi  göze almış mert tayfalar da vardır.


"Sabır, önceleri  zehirdir. Huy edinilirse bal olur."



Sabr : Acıya ve zorluğa katlanmak. * Bir musibet ve belâya  uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. *  Muharebede şecaat gösterme. * Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. * Öğrendiği bir  şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek


Rabt-ı kalb : Kalb  bağlılığı.


Vicdan : İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik  etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his. * Kendinden geçme,  dalma. * Bir şeyi bir halde görme, bulma.

 * Duyma, duygu. * İnanç. * Şuur. *  Bâtın ile Hakkı tanımak. 


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst