Mahbub-u bilhak ve habîb-i hakiki olan Zât-ı Zülcelâl, hakiki olan kemâlâtını ve sıfât ve esmâsının güzelliklerini kendine lâyık bir tarzda sever, muhabbet eder.(32.söz 2.remiz) Bu cümleyi izah eder misiniz? İnsanın aklına bazen hoş olmayan manalar gelebiliyor, insanın kendini beğenmesi ve kendine muhabbet etmesi gibi.
Çirkin ve eksik olan şey; kişinin kendisine ait olmayanı, malı gibi sahiplenip, benim diye kibirlenmektir. Yoksa kendine ait bir meziyet ve güzelliği sevmekte bir sakınca yoktur. İnsanların kendini beğenmesi ve kendine muhabbet etmesindeki çirkin ve yanlış taraf Allah’a ait nimet ve faziletleri unutarak kendine mal etmesindendir.
Evet insan Allah’ın isim ve sıfatlarına bir aynadır. Allah’ın isim ve sıfatlardan gelen kemalat ve güzellikleri sadece üzerinde gösterip ilan eder. Yoksa malikiyet davasına sapamaz. Allah’a ait olan güzellikler benim deyip gururlanamaz. İnsanlar arasında kendini beğenmişlik ve gururun çirkin olması bundandır. İnsan, üzerinde tecelli eden hiçbir şeye sahip olmadığı için, hiçbir şeyde övünüp kibirlenmeye de hakkı yoktur.
Allah’a ait olan ezeli ve ebedi güzellikler kendi Zat-ı Akdesine ait olduğu için bu kemalat ve güzellikleri kendine layık bir tarzda sevip muhabbet etmesinde hiçbir yanlış ve gariplik söz konusu değildir. Zira Allah, başkasına ait bir güzellik ve kemalatı seviyor değil ki, çirkin bir durum olsun.
Bir de Allah’ın kendi cemal ve kemalini sevmesi bizim örfi olarak anladığımız bir sevmek değildir. Allah ne Zatında ne şuunatında, ne sıfatında, ne isimlerin de, ne de icraatlarında mahlukata ve yaratılmışlara benzemez. Allah’a ait şuunatlar (hal ve keyfiyetler) bizim idrakimizin ihatasında ve dairesinde olmadığı için, insana ait örfi hal ve keyfiyetler ile kıyas etmemek gerekir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur