İlim-irfan
Well-known member
İslâmiyete hizmet etmek, bir kişinin daha Müslüman olması için gayret etmek, çok kıymetlidir. Dine hizmet ederken, menfaât olmazsa başarı olur. Menfaât ön plâna çıkmaya başlarsa, muvaffâkiyet azalır. Din büyükleri, yazdıkları kitaplardan bir kuruş para almazlardı. Hizmette kalbteki niyet önemlidir. Allah için hizmet edilirse muvaffâk olunur, para için yapılırsa muvaffâk olunamaz. Kalbte mutlaka bir niyet vardır. Bu da; Allah rızâsı veya dünyâ menfaâtidir. Hangisi ön plânda ise, ona bakılır. Eğer Allah rızâsı ön plânda ise, aldığı para hizmete mani olmaz, âhireti için sevap kazanır, dünyâdaki aldığının da bereketi olur. Dine hizmeti, para için yaparsa hiç sevap kazanamaz, aldığı paranın da hayrını görmez. Kalbteki niyetin hangisi ön plânda olduğuna bakılır. İki çeşit insan vardır; biri ecir için, diğeri ücret için çalışır. Ecir için çalışan, aldığından hayır görür, ecrini de alır. Ücret için çalışan, sevap kazanamaz aldığının da hayrını göremez.
SABIR VE FEDAKÂRLIK LAZIM
.
Dine hizmet etmek, sıkıntısız olmaz, en zor iştir, sabır ve fedakârlık ister. Ekmek bile, insana faydalı olmak için dişlerin arasında ezilmeye sabrediyor. Sâlih aleyhisselâm kavminin hükümdarı idi ve herkes kendisini çok seviyordu. Bir gün Cebrâil aleyhisselâm gelerek, kendisinin Peygamber olduğunu, Allahü teâlânın, emir ve yasaklarını Semûd kavmine bildirmesini söyledi. Sâlih aleyhisselâm, Semûd kavmine Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirince, kabul etmediler. Çok sevdikleri ve bütün emirlerini yaptıkları hâlde, Allahü teâlânın emirlerini bildirince, pek azı imân etti. İmân etmeyenler, bir gün Sâlih aleyhisselâma;
-Şu kayanın içinden kızıl tüylü bir deve çıkarırsan sana imân ederiz dediler. Sâlih aleyhisselâm;
-Ben de sizin gibi bin insanım bunu yapamam buyurunca, hemen Cebrâil aleyhisselâm geldi;
-Sen duâ et Allahü teâlâ senin duânı kabul edecek ve kayanın içinden deve çıkaracak buyurdu. Sâlih aleyhisselâm da duâ edince, kaya büyük bir gürültüyle yarıldı ve içinden bir deve çıktı. Bu hâdise, imân edenlerin imânını kuvvetlendirdi, tereddüt edenlerin de imân etmesine sebep oldu. İnkâr edenler, inanmadıkları gibi taşkınlıkta daha da aşırı gittiler ve deveyi öldürmek istediler. Sâlih aleyhisselâm onlara;
-Sakın bu deveyi öldürmeyin, başınıza çok büyük felâket gelir buyurdu.
Sâlih aleyhisselâmın kavminin su için kullandığı bir kuyu vardı. Sâlih aleyhisselâm kavmine;
-Bu kuyunun suyunu, bir gün siz bir gün de deve içecek buyurur. Fakat kavmi, suyu her gün istedikleri için deveyi öldürmeye karar verdiler ve öldürdüler. Deve öldürülünce Allahü teâlânın gazâbının çok çabuk geleceğini Sâlih aleyhisselâm kavmine bildirdi. Kavmi inanmadı. Sâlih aleyhisselâmın kavmi hem zengin hem de çok sağlam, güçlü binalar yaptıkları için;
-Bize bir şey olmaz dediler. Sâlih aleyhisselâm, imân etmiş olanları toparlayarak;
-Burası artık lanetlendi, çok acil olarak burayı terk ediyoruz, şu karşıki tepeye çıkalım, bulunduğumuz yerde neler olacak oradan seyredelim buyurdu.
Kendine inananlarla tepeye çıktılar, bu sırada Semûd kavminin bulunduğu şehirde çok büyük bir deprem başladı ve yedi gün sürdü, hiçbir şey kalmadı
.
TEBÜK HARBİNE GİDERKEN
.
Peygamber efendimiz Tebük Harbine giderlerken bu vadiden geçiyorlardı. Eshâb-ı kirâma buyurdular ki:
(Burası lanetlenmiş bir yerdir, çok hızlı geçin duraklamayın, burada durulmaz, gözünüzden yaş akıtın, bizim başımıza böyle bir şey gelmemesi için duâ edin!)
Mekkeli müşrikler, Peygamber efendimize;
-Bedduâ et de, Ad kavmi, Semûd kavmi gibi bize de belâ gelsin, Peygamber olduğunu görelim derlerdi. Peygamber efendimiz de;
-Ben aranızdayım, ben aranızdayken belâ gelmez buyururlardı.
Netice olarak dinin yayılması için gayret etmeli, hiçbir şey yapılamıyorsa, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını alıp dağıtmalı, yayılmasına yardımcı olmalıdır. Bunu da yapamayan, bu hizmeti yapanlara duâ etmeli, onları sevmeli ki, bunların arasında sayılsın.
Osman Ünlü - Türkiye
15/11/2009
SABIR VE FEDAKÂRLIK LAZIM
Dine hizmet etmek, sıkıntısız olmaz, en zor iştir, sabır ve fedakârlık ister. Ekmek bile, insana faydalı olmak için dişlerin arasında ezilmeye sabrediyor. Sâlih aleyhisselâm kavminin hükümdarı idi ve herkes kendisini çok seviyordu. Bir gün Cebrâil aleyhisselâm gelerek, kendisinin Peygamber olduğunu, Allahü teâlânın, emir ve yasaklarını Semûd kavmine bildirmesini söyledi. Sâlih aleyhisselâm, Semûd kavmine Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirince, kabul etmediler. Çok sevdikleri ve bütün emirlerini yaptıkları hâlde, Allahü teâlânın emirlerini bildirince, pek azı imân etti. İmân etmeyenler, bir gün Sâlih aleyhisselâma;
-Şu kayanın içinden kızıl tüylü bir deve çıkarırsan sana imân ederiz dediler. Sâlih aleyhisselâm;
-Ben de sizin gibi bin insanım bunu yapamam buyurunca, hemen Cebrâil aleyhisselâm geldi;
-Sen duâ et Allahü teâlâ senin duânı kabul edecek ve kayanın içinden deve çıkaracak buyurdu. Sâlih aleyhisselâm da duâ edince, kaya büyük bir gürültüyle yarıldı ve içinden bir deve çıktı. Bu hâdise, imân edenlerin imânını kuvvetlendirdi, tereddüt edenlerin de imân etmesine sebep oldu. İnkâr edenler, inanmadıkları gibi taşkınlıkta daha da aşırı gittiler ve deveyi öldürmek istediler. Sâlih aleyhisselâm onlara;
-Sakın bu deveyi öldürmeyin, başınıza çok büyük felâket gelir buyurdu.
Sâlih aleyhisselâmın kavminin su için kullandığı bir kuyu vardı. Sâlih aleyhisselâm kavmine;
-Bu kuyunun suyunu, bir gün siz bir gün de deve içecek buyurur. Fakat kavmi, suyu her gün istedikleri için deveyi öldürmeye karar verdiler ve öldürdüler. Deve öldürülünce Allahü teâlânın gazâbının çok çabuk geleceğini Sâlih aleyhisselâm kavmine bildirdi. Kavmi inanmadı. Sâlih aleyhisselâmın kavmi hem zengin hem de çok sağlam, güçlü binalar yaptıkları için;
-Bize bir şey olmaz dediler. Sâlih aleyhisselâm, imân etmiş olanları toparlayarak;
-Burası artık lanetlendi, çok acil olarak burayı terk ediyoruz, şu karşıki tepeye çıkalım, bulunduğumuz yerde neler olacak oradan seyredelim buyurdu.
Kendine inananlarla tepeye çıktılar, bu sırada Semûd kavminin bulunduğu şehirde çok büyük bir deprem başladı ve yedi gün sürdü, hiçbir şey kalmadı
TEBÜK HARBİNE GİDERKEN
Peygamber efendimiz Tebük Harbine giderlerken bu vadiden geçiyorlardı. Eshâb-ı kirâma buyurdular ki:
(Burası lanetlenmiş bir yerdir, çok hızlı geçin duraklamayın, burada durulmaz, gözünüzden yaş akıtın, bizim başımıza böyle bir şey gelmemesi için duâ edin!)
Mekkeli müşrikler, Peygamber efendimize;
-Bedduâ et de, Ad kavmi, Semûd kavmi gibi bize de belâ gelsin, Peygamber olduğunu görelim derlerdi. Peygamber efendimiz de;
-Ben aranızdayım, ben aranızdayken belâ gelmez buyururlardı.
Netice olarak dinin yayılması için gayret etmeli, hiçbir şey yapılamıyorsa, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını alıp dağıtmalı, yayılmasına yardımcı olmalıdır. Bunu da yapamayan, bu hizmeti yapanlara duâ etmeli, onları sevmeli ki, bunların arasında sayılsın.
Osman Ünlü - Türkiye
15/11/2009