Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akıllarında şüph

_bamteli_

Well-known member
Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akıllarında şüphe olanlara burayı okuyarak şüphelerini giderebilirler.Buradaki yazılanları başka yerlerde de paylaşarak inanmayan ve şüpheci olan kimselerle paylaşabilirsiniz.Konuyu anlayabilmeniz için tamamını okumanız gerekir.



Şimdi Akıl ve mantık ölçüsüyle değinelim inşaAllah.



turkey.gif
İSLAM ÜSTÜNDÜR
turkey.gif




ALLAH'U TEÂLÂ’NIN VARLIĞININ İSPÂTI






“Süphe yok ki göklerde ve yerde Mü’minler için (Allah’ın varlığına dair) deliller vardır. “ (Casiye Suresi: 3)



Resim...............Ressam

Aslı..................Yaratan





Nasıl bir resim gördüğünüz zaman o resmi yapan bir ressam olduğunu kabul edersek kâinattaki resimlere de bakacak olursak kâinattaki varlıkları da bir yaratanın olduğunu kabul etmemiz gerekir. Kâinattaki varlıklara (resimlere) bir bakalım: Dünyamız güneşin etrafında dönmektedir. Eğer dünyamız güneşe biraz daha yakın dönseydi yanacaktı. Biraz daha uzak dönseydi donacaktı. Dünyamızı tam dengede döndüren kimdir?





Bazen ufacık füzelere ,uçaklara dahi hakim olamazken o akıl almaz hız ve büyüklükteki yüz milyonlarca kütlenin (gezegen,yıldız,nebula...) en ufak bir hata dahi yapılmadan gezdirilmesine neden olan kimdir?






Parçalanan, yaşlanan, gezegenler, çürüyen bitki hayvan ve insanlar ile her yer (gökyüzü, yeryüzü) çöp pislik olacağına, bir düzen içinde çöpleri temizlik görevlilerine (kara delik, böcek, kurt,çakallara...) toplatan kimdir?






Atmosferdeki su, karbondioksit, oksijen ve azotun devredilmesindeki ahengi, nizam ve intizamı bildigimiz için, yagmur yerine “kezzap” adını verdigimiz nitrik asitin yağabileceği aklımıza dahi gelmez, degil mi? Oysa ki, atmosferin % 80’ini teşkil eden azot gazı, yıldırım ve şimşeklerin tesiri altında oksijenle birleşir.




Bu oksitlenme sonucunda, nitratların meydana gelmesine yarayan azot oksitleri teşekkül eder. Yani ilmen, havadaki her elektriklenmede, nitrik asit yağmurunun meydana gelmesi için bütün şartlar hazırdır.... Ancak şimşek çaktığında , damla damla merhamet ve rahmet yağar. Ve bize haddimizden fazla değer veren yüce kudrete bütün mahlûkat sükreder.




Üzerimize her an kezzap yagabilmesinin mümkün oldugunu bilen kimya âlimi Prof. Dr. Arthur Macomb bu konuda sunlari söyler:



“Ne zaman şimşek çakıp gök gürlese, semâdan yağmur yerine nitrik asit yağacak diye soluğum kesilir, rengim kaçar, sığınacak bir yer ararım. Çünkü havada nitrik asit teşekkülü için bütün şartlar hazırdır.”

H2 + O = su ( söndürücü )

H (Hidrojen) yanıcı O (Oksijen) yakıcı




Yanıcı ve yakıcı iki madde bir araya gelince yangına neden olacağına tam tersine , söndürücü olmaktadır.Bunu ayarlayan kimdir? -



'Kimyevi iki madde bir araya gelince asli özelliklerini kaybeder, yeni özellikler alırlar' diyen akli evvellere cevap:kaybettiren ve tam da olması gereken özellikleri kazandıran kimdir?Su da sıvıdır, zeytinyağı da!




Allah suyu sıvı yağ şeklinde yaratsa idi, başta temizlenme olmak üzere, taşımacılık sekterü...vs karşılacağımız zorlukları bir düşünebilir misiniz,sıvı ise o da sıvı di mi ?-




Günümüzde artık görüyoruz, biliyor, sık sık duyuyoruz; Katkı maddeli meyve-sebzelerin veya geniş anlamda tüm tüketim maddelerinin kullanılmasında dikkatli olunması gerektiği bildirilmektedir!Peki soralım acaba neden?

Organik olan tüketim maddelerinin kullanılması öğütlenirken neden katkı maddelilerden sakınılması tavsiye ediliyor.Cevabı belli de biz başka bir alana dikkat çekeceğiz:Aslından kopya edilerek yapılan katkı maddeli tüketim ürünleri en son teknoloji ile elde ediliyor,ama



-ateistlerin ileri sürdüğü gibi - "kendi kendine meydana gelen ürünlerin kalite- renk,koku,verim,potansiyel,vitamin...- seviyesine ulaşamıyor,bu biraz mantıksız gelmiyor mu size de..!?




Diş doktoru yıllarca okuyup makineler yardımı ile takma dişler yapmaktadır. Bu dişler kırılsa bize haber veremez. Fakat binlerce senedir ağzımızdaki dişler çürümeye başladığı an alarm sistemi (sinir sistemi) ile bize haber vermektedir. Takma dişi doktor yapabiliyorsa çok daha ileri teknolojiye sahip ağzımızdaki dişleri yapan kimdir?




Ağzımızdaki dişlerin sıralanışı:


32122123 = üst çene

32122123 = alt çene


Dişlerimizi böyle simetrik olarak dizen kimdir?


Gazete yaprakları ile aynı kalınlıkta olan ağaç yaprakları fabrika gibidir. Oksijeni alır, karbondioksit verir, içinde damarlar vardır, içinde yeşil renk veren klorofil maddesi vardır . Yaprağı “ oksijen fabrikası” şeklinde yaratan kimdir?






İnsanlar henüz ot ve suyla çalışan karşılığında süt veren bir fabrika yapamamışlardır. Fakat milyonlarca senedir milyarlarca, çoğalan, yürüyen, büyüyen, duvarlarından (derisinden) faydalanılan, makinelerden (etlerinden) yemek yapılan sadece ot ve su karşılığında bize süt veren fabrikaları yaratan kimdir?




İnsanlar, Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı odundan ancak tahta, tahtadan masa ve sandalye gibi seyler yapabilmektedir. O Kadîr-i Mutlak ise odundan meyve yapıyor, yaprak ve çiçek çıkarıyor. Demek ki iş odunda değil, ustadır.




Bir iplik fabrikası düşünelim; irili, ufaklı, yürüyen, çoğalan, incecik fakat çok sağlam iplikler üreten bir fabrika. Insanlar nokta büyüklüğünde böyle fabrikalar yapamamışlardır. Fakat binlerce çeşidiyle milyonlarca, bir yaratıcı tarafından yaratılmıştır ; ipek böceği , örümcek!... O , kimdir?




Yağmur gökyüzünden tane tane yagmaktadır, damlacıklar birleşip sel olarak yağmamaktadır. Buna engel olan kimdir?



Her yıl yağan kar tanecikleri milyonlarcasını her seferinde her biri ayri ayri desenlerle gökyüzünden bize yollayan, gökyüzünde birleştirip çığ olarak göndermeyen kimdir?




Uzayın akıl almaz derinlikleri içinde günesimiz gibi 200 milyar günesi ihtiva eden Samanyolu Galaksisi’nde yaşıyoruz. Samanyolu ise, varlığı kanıtlanabilen en az 300 milyar galaksiden sadece bir tanesidir. Bu dev evreni düzen ve uyum içinde yaratan , yaşatan kimdir?




“Dünyada hiçbir delil kalmasa bile, bir mikrobun hayati bana Allah’i ispat etmeye yeter. “ LUIS PASTEAU
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

ALLAH (C.C) NİÇİN GÖRÜNMEZ



Eger Allah görünseydi imtihan diye bir şey kalmazdı. Allah görülmeyecek ki o görülmeyen Allah’ı bulan insan mükâfat ( cennet ) kazanabilsin. Ayrıca daha Allah’ın yarattıklarını görememekteyiz:



Küçük seyleri göremeyiz : Mikrop ,atom , hücre....

Büyük seyleri (-n tamamını ) göremeyiz: dünya, ay, okyanus...vs...



Özelliği görünmez olanları göremeyiz: Rüzgar, ısınlar (alfa, beta, gama, ultraviyole, kızıl ötesi...) ses-radyo dalgaları, akıl, üzüntü, sevinç, elektrik...Bizim görme oranımız 1.000.000/3.5’tur. Yani çevremizde var olan 1000.000 varlığın sadece 3,5 unu görebiliyoruz...O halde bizler daha Allah’in yarattıklarını göremiyoruz. Görülmeyen seyleri yaratan Allah’i hiç göremeyiz.
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

Soru:Allah her şeyi yaratandır. Peki (haşa) O’nu yaratan kimdir,var mıdır?



Allah yaratan olduğu ,yaratılan olmadığı için Allah’tır. Eğer bir tanrı yaratılan ise,o zaman o tanrı değildir, O’nu yaratan ,ama yaratılmayandır Tanrı ..Her seyin başı,bir,tek,vahidül-ehad olan Allah’tır.

4 - 3 - 2 - 1 - 0




4’ün var olması için 3’e ihtiyaç vardır.3 olmadan 4 olmaz.3’ün var olması için 2’ye , 2’nin var olması için (iki adet) 1’e ihtiyaç vardır.1 olmadan 2, 2 olmadan 3 olmaz. Fakat;1’in var olması için sıfır’a ihtiyaç yoktur. Çünkü sıfır hiç ,yok, boşluktur. Boştan,hiçten bir olmaz. O halde ,her şeyin başı 1’dir. Bir’den 2 ,ondan 3 çıkmıştır. O Bir’de Vahidu’l-ehad olan Allah’tır.





Bir tren ve vagonlarını düşünelim:


V3 - V2 - V1 - LOKOMATIF

V3’ü çeken V2’dir.V2’yi çeken V1’dir.V1’i çeken ise lokomotiftir. Lokomotifi çeken nedir ,diyemeyiz. Çünkü lokomotif çeker ama çekilmez. Onun hareketi kendindedir.




Bizim (V3) var olmamıza sebep olan anne-babamızdır. Onların var olmasına da anne-babaları (V2) sebeptir... Bu Hz-Adem Hz-Havva’ya dek gider.



Peki Hz.Havva ve Adem'i yaratan kimdir.



Cevap:Allah’u Teala .Peki (haşa) Allah’ı yaratan kimdir diye soramayız. Çünkü Allah yaratandır ama yaratılmaz. Tıpkı lokomotifin çeken ama çekilmez oldugu gibi....



( Not : Bazı insanlar “ BENZETME “ sanatına - işlerine geldigi an - önyargılı yaklasmaktadırlar ... : Yukarıdaki lokomotif örneği bir kıyas ve benzetme sanatı üzerine kurulmus bir örnektir. Tıpkı “ Aslan gibi adam “ cümlesinde oldugu gibi . kimse bu cümleyi duyunca aslan- insan karısımı bir yaratığı göz önüne getirmez. Yukarıda da bir kıyas yapılmıstır, Allah’u Teala ( HAŞA ) bir trene benzetilmemiş trendeki bazı özelliklerden kıyasla Allah ‘ın bazı sıfatlarına atıfta bulunulmuştur. Amaç örneğin okuyucu tarafında daha iyi anlaşılabilmesidir! Yoksa Allah’ın ( HAŞA ) bacası , tekeri vardır,... ?! iddiasında bulunan yoktur.Sanattan anlamak istemeyenlere öncelikle sanatı tavsiye ederiz, ki o sanat O'na işaret etsin! ))






“ Allah'ın her yarattığı bir fabrika, bilgisayar, makine, robot...... gibidir. Yaratılan her varlık planlanmış, programlanmış, çoğalacak şekilde dizayn edilmiştir. “ Allah ; Halık,Vahid,Rab,Samed,İlah.....tir.













 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

BİR KARDEŞİMİZDEN GELEN MAİL VE CEVABIMIZ


" ...merhabalar ben bir üniversite öğrencisiyim ve ateist olan bir arkadaşıma Allahın varlığını ispatlamak istedim. onun takıldığı konu malum olan yaratılma konusu...bu linkte Allah yaratandır kısmında yazılan yazıların hepsinin matematiksel ve fiziksel açıklaması var. yani ben ona bunları söylediğimde onun vereceği cevabı bildiğim için sizde de daha gerçekçi örnek bulmanızı öneririm mesela orada yazdığını 1 rakamı da iki tane 0.5 den meydana gelir oda iki tane 0.25 den diye gidiyor.vagonun ise açıklaması momentin dönmesinden ve basınçtan kaynaklanıyor.yani kısacası verdiğiniz örneklerin açıklaması var.gerçekten insanları hayrete düşürecek örnekler vermek lazım."



SELAMUN ALEYKUM.KARDESIM...1 BIRDIR...0,5 ISE YARIM ..YANI BIR GIBI BUTUN DEGILDIR...İKİ YARIM ARABA BIR ARABA DEGILDIR...DORT PARCAYA AYRILMIS ARABA TOPLANINCA YURUYEN BIR ARABA ETMEZ... YANI BIR, BIR BUTUNDUR VE VARLIKLAR ALEMINDE BIR DEGERI VARDIR...AMA 0,5...0,25...BUNLAR SADECE MATEMATIKTE ISE YARAR...AMA VARLIKLAR ALEMINDE , VAR OLANLARDAN BAHSEDERKEN BIR, " 1 " OLMALI...O BIR OLMADAN HIC BIR SEYE BASLAYAMAYIZ...CEYREK ADAM ÖLÜDÜR...DORT CEYREK TOPLAMI BIR CANLI ADAM ETMEZ...BILMEM ANLATABILDIM MI...KONUMUZDA VAR OLMANIN ISPATI OLDUGUNA GORE VAR OLANI ANLATMAK ICIN BIR KAVRAMINI VE ONUN ICERDIGI ANLAMI KULLANMAK ZORUNDAYIZ... ATEIST KARDESIMIZ EGER VARLIGI KONUSUNDA SUPHEYE DUSMEMIS ISE , ARTIK ATEIST DEGILDIR ZATEN...!SADECE IKINCI ASAMA OLAN YARATILMAMASI KONUSUNDA SUPHESI VAR DEMEKTIR KI ONUN DA " KENDI CAPIMIZDA " CEVABIMIZ BU ...! TREN KONUSUNU ACIKLADIK ASLINDA TESBIH SANATINDA BENZETILEN ILE BENZENEN ARASINDA % 100 BENZERLIK OLMASINA GEREK YOK... DAG GIBI ADAM DENINCE ADAMIN SAGI SOLUNDA TAS, TOPRAK ARANMAZ..SADECE IRILIGI IKI TARAFTAKI ORTAK NOKTADIR...OKUZ GIBISIN DEYINCE BIRINE " AMA KUYRUGUM YOK..." FALAN DERSE ZATEN OKUZLUGUNU ITIRAF ETMIS OLMAZ MI ... :) BU ORNEKTE DE TREN- HASA -ALLAH'LA KIYASLANMIYOR SADECE ILK MUHARRIK - HAREKET ETTIREN " , AMA HAREKET ETTIRILMEYEN OZELLIGI KIYASLANIYOR... HASA RABBIMIZE CIVATA, KOMUR, BASINC ..IZAFE ASLA ETMEYIZ...


SELAM VE DUA ILE
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

ALLAH BİLİMİN BİZZAT KURAMCISIDIR !


TAKLİTLERİNE İNSANLAR "MUCİZE " DERKEN ORJİNALİNİ YAPANI NASIL İNKAR EDEBİLİR Kİ?

İnsanların Teknoloji adına yaptıkları tüm yenilikler aslında yüce yaratıcının yarattıklarının kötü, amatörce birer taklidinden başka bir sey değildir. Hem de her biri daha az kapsamlı, hatalı, çok enerji gerektiren, iri ,az kullanışlı, cansız ,çoğalamayan, büyüyemeyen ...kötü birer taklittirler. Daha çok uzatılabilecek listeyi kıyaslamak için inceleyip her biri üzerinde tek tek düşünelim:

İnsanların yaptığı Teknik, buluş Allah’ın yarattığı :

Sentetik, sera, taklit...........................Doğal, orjinal

Diyaliz makinesi..................................Böbrek

Lamba, kalorifer...................................Güneş

Baraj, Havuz.........................................Deni z, Okyanus

Yapay çiçek..........................................Çiç ek

Yapay meyve........................................Meyve

Vantilatör........................................ ......Rüzgar

Heykel, Robot.......................................insan

Uçak.............................................. ........Kuş

Lens.............................................. ........Göz merceği

Deniz altı.............................................. Balık

Protez el, ayal.......................................El, ayak

Oyuncak bebek.....................................Bebek

Buzdolabı......................................... ......Kutuplar, kar

Bilgisayarlı araba...................................At

Şofben............................................ ........Golfsitrim

Radar............................................. .........Yarasa

Takma diş............................................... Diş

Süt fabrikası......................................... ...İnek

İplik fabrikası......................................... .Örümcek, ipek böceği

Bilgisayar........................................ ........Beyin

Elek, Süzgeç............................................ Ozon tabakasiı

İçki.............................................. .............Su ,süt,meyve suyu...

Oksijen tüpü.............................................A tmosfer

Elektrik kablosu.......................................Dama r

Halı.............................................. .............Doğa (Renkli)

Kubbe (Direkli)........................................G ökyüzü (Gök kubbe)

Elektrik.......................................... ..........Elektrikli yılan balığı

Topaç (Yerde)..........................................D ünya (Boşlukta)

Anten............................................. ...........Hayvanların anteni

Oyuncak hayvan.......................................Hayva n

Saz teli.............................................. ........Ses telleri

Müzik aleti............................................. ...Bülbül

Çamaşır makinesi......................................Kalp , Böbrek

Radyo alıcısı........................................... ...Kulak

Bayrakta yıldız...........................................Y ıldız

Dürbün............................................ ............Kartal gözü

Küre.............................................. ..............Dünya

Kamera............................................ ............Göz

Akvaryum.......................................... ..........Deniz,Okyanus

Deprem ölçer............................................. .Köpek,kuş,fare

Parfüm............................................ .............Tabiat kokusu

Elektrik.......................................... ..............Yıldırım,ateş böcegi

Müzik sesi.............................................. .....Tabiat(kus,su,rüzgar..sesi)

Laboravatuar...................................... .........Yaprak,mide,toprak,tohum

Yağmur bombasi........................................Yağ mur sistemi

Solunum cihazı..........................................Ak ciğer

Filitre........................................... ................Yaprak,orman

Savunma sistemi..........................................S inir sistemi,Bademcik,ağrı,akyuvar

Teyp.............................................. ...............Hafıza

Fotograf makinesi.......................................Göz

Telefon........................................... ..............Kulak

Mimar............................................. ..............Bal arısı,kuş,karınca

Meyve fabrikası......................................... ..Ağaç

Sebze fabrikası......................................... ....Bitki

Gece lâmbası........................................... ......Ay

Saat..Düzeni...................................... ............Ay, dünya, güneş sistemi samanyolundaki dakiklik

Ambalaj kâğıdı............................................ ..Meyve kabuğu

Mıcır fabrikası......................................... .....Dere, ırmak

Bomba............................................. ..............Yanardağ, Karadelik, Güneş patlaması

İlaç (Yan tesirli)..................... ......................Doğal vitaminler

Asansör........................................... ..............Yer çekimi

Dalga............................................. ................Yapay dalga

Savunma sistemi........................................... .Boynuz, diş, kanat, kamuflaj.....

Elektronik program (Otomatik pilot, pusula)...........Içgüdü

Paraşüt .................................................. .........Hindi bağ çiçeği

Şeker............................................. ...................Bal

Saksıda çiçek............................................. ......Dünyada tabiat

Ressam............................................ ................Musavvir

 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

ABD'nin San Francisco kentinde düzenlenen "Deneysel Biyoloji 2006 Konferansı"nda önceki gün söz alan bilim adamları, günümüzde geliştirilen biyonik kol, bacak, göz ve kulak gibi organlarla, vücudu ağır hasar gören kişilerin eski hallerinden daha sağlıklı hale getirilebileceğini söyledi. İşte son yıllarda geliştirilen biyonik organlara birkaç örnek:



Biyonik göz: ABD'nin Stanford Üniversitesi'nden Doktor Daniel Palanker'ın geliştirdiği "retinal protez", taşınabilir bir mini bilgisayar, üzerinde video kamera bulunan bir gözlük, göze yerleştirilen bir pil ve ışığa duyarlı bir çipten oluşuyor.



Biyonik kulak: Almanya'daki Saarland Üniversitesi'nden Profesör Werner Nachtigall ve Doktor Stefan Launer'in geliştirdiği yeni teknikte, sesleri algılayan bir çip, kulağın arka yüzeyine yerleştiriliyor. Bu çip, kulağın içine nakledilen bir alıcıya radyo sinyallerine çevirdiği sesleri iletiyor. ( Milliyet :06.04.2006 )


HAYVANLAR ALEMİNDEKİ BİNLERCE ÖRNEKTEN SADECE BİRİ:


OLAĞANÜSTÜ bir yön bulma kabiliyetine sahip olan güvercinler, ne kadar uzaklıkta olursalar olsunlar, her zaman yuvalarını buluyorlar. Yollarını hayranlık uyandıran bir gizemle nasıl buldukları merak edilen güvercinleri inceleyen Alman bilim adamları, bu kuşların gagalarında pusula gibi işlev gören küçük demir partikülleri tespit ettiler. Güvercinler, bu partiküller sayesinde yeryüzünün manyetik alanını analiz ederek kuzey kutbunu belirleyebiliyor.Gerta Fleissner başkanlığındaki ekibin araştırması,"Naturwissenschaften" dergisinde yayımlandı. Dergideki yazıya göre, güvercinlerin gagalarını röntgen cihazında inceleyen bilim adamları, gaga derisinin altındaki sinirlerde demir partikülleri tespit etti.


Araştırmacılar, göçmen kuşların da aynı şekilde gagalarındaki demir partikülleri içeren hücreler sayesinde yönlerini bulduklarını kaydettiler.

( Hürriyet :17 Mart 2007 )


SAHİ.. PUSULAYI KİM BULMUŞTU... J




GÖZÜMÜZ KAÇ MEGAPİKSEL ?



Günlük hayatta "adamın cep telefonunun kamerası 2 MP" ya da bende bir makine var "12 MP" gibi sözler duyarız ve "vay be, teknoloji nerelere kadar geldi" deriz. Hatta bazen "ya bu kamera benim gözümle gördüğümden de net çıkarıyor görüntüleri" dediğimiz bile olur. İşin aslını yapılan araştırmalar gösteriyor ve vücudumuzun günümüz teknolojisinin ne kadar ilerisinde olduğunu ortaya koyuyor.



Gözümüz tek bir taslak üzerinde kurgulanmış anlık çekimleri yakalayan bir fotoğraf makinesi değildir. Daha çok bir video silsilesine benzemektedir. Gözümüz, küçük açılarla, anlık hareket eder ve etrafımızdaki detayları beyne yansıtmak için sürekli kendisini günceller. Ayrıca iki tane gözümüz vardır ve beynimiz, çözünürlüğü daha da arttırmak için her iki gözden gelen sinyalleri toplamaktadır...küçük bir örnekle başlayalım: Şimdi önünüzde 90 a 90 derecelik açıda (gözümüzün açıları yani) bir görüntünün olduğunu farz edelim, aynen pencereden dışarıdaki bir manzarayı seyredermiş gibi. Bu durumda piksel sayıları ortalama bir göz için: 90 derece * 60 arc-dakika/derece * 1/0.3 * 90 * 60 * 1/0.3 = 324,000,000 piksel (324 MP ) olur...



Ama insan gözü, bu açıdan çok daha fazla bir açı görür ki bu da 180 dereceye yakındır.Biraz küçük düşünüp 120 derecelik bir açıyla bakabildiğimizi varsayacak olsak bile:120 * 120 * 60 * 60 / (0.3 * 0.3) = 576 MP verisini elde ederiz...sözün özünü böyle bir teknoloji harikası olan gözünüze gözünüz gibi bakın.
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

Bilgisayara karşI beyin


Beyindeki elektrik akımlarının hızının, bilgisayarlardaki sinyal hızından 100 milyon kat daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Bir insan, arkadaşını hemen tanırken, bir bilgisayarın bir yüzü tanıması genellikle çok zor oluyor. Beynin pek çok işlemi aynı anda yaptığını söyleyen bilim adamları, beynin bütün bölgelerinden gelen bilgilerin tek bir bölgede birleşmediğini, ancak bu farklı bölgelerin kendi aralarında güzel bir ‘işbirliğine’ girdiklerini ve bir ağ, yani ‘network’ oluşturduklarını belirtiyorlar. Bizim de dünyaya olan bakış açımız işte bu karmaşık network sayesinde oluşuyor. ( Hürriyet:22.11.2007)


Toprağı renkli , kokulu , ambalajlı ,desenli , çesitli tat ve sekillerle meyve ve sebze haline getiren birer meyve - sebze fabrikası olan bitkileri yaratan ( her an bu üretimi gözümüzün önünde yaptıkları için bu ileri teknolojiyi fark edememekteyiz ! ), yüzen elektrik santrali ; elektrikli yılan balığını ,ot ve suyu süte çeviren , yürüyen ,çoğalan süt fabrikası inekleri , koyunları ,diyaliz makinesinden daha kapsamlı , elektrik, onarım ,bakım masrafı olmayan böbrekleri , otomatik motorlu kalbimizi , pilotsuz ,benzinsiz uçan dünyamızı ....yoktan ,kıstassız ,örneksiz , yaratan Yüce



Yaratıcı Allah'ın ilmini ,yüceliğini ,kudretini ne yazik ki her zaman fark edememekteyiz. Allah'ın her yarattığı bir fabrika, bilgisayar, makine, robot...... gibidir. Yaratılan her varlık planlanmış, programlanmış, çoğalacak şekilde dizayn edilmiştir.




Not: Uçak olmasaydı, kuş yine olurdu. Ama kuş olmasaydı, Uçak olmazdı.... Böyle yüce bir yaratıcı tesbihe lâyıktır:

Sübhanellah: Ey Allah’ım sen bir seyi yaptığın veya yarattığın zaman en güzel şekilde yapar ve yaratırsın. (Gezegenleriyle, atomlarıyla, canlılarıyla...)


Elhamdülillah: Ey Allah’ım ben sana şükreder, teşekkür ederim ( verdiğin sağlıklı organlar ve tüm rızıklar için) ve yarattığın bu kainata bakıp seni överim.

Ey Allah’ım sen en büyüksün. Her şeyin en iyisi, en mükemmeli sensin Ya Rabbi.




Görüldügü gibi teknoloji, mucize ve kerametleri çok geriden takip etmektedir.
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

ALLAH KAİNATI NİÇİN YARATMISTIR?

Allah’u Teala insanları sevdiği için yaratmıştır.Allah insanları seviyor çünkü nefes alsın diye Oksijeni yarattı, içsin diye suyu, yesinler diye bitkilere emretti , toprağı meyve sebzeye hayvanlara bitkileri et, süt, yumurta, bala dönüştürmektedir.Bütün kainat insanlara hizmet etsin diye yaratılıştır.Allah insanları sevdiği için cenneti yaratmış ,cennete gidebilelim diye Allah Kur’an’ı göndermiş , Kur’an’daki ibadetleri ( Allah’ın tüm emirleri , ibadetleri , insanların yararına , hep insanlar için , tüm yasaklarıda insanların zararına olduğu için yasaklanan haramlardır. ) yaparak , dünyada mutlu olmamızı , sonuçta cenneti kazanmamızı istemistir.Güzel bir manzara resmini ressam neden yapar ? Çünkü hosuna gitmis , sevmistir. Önceden o resim yokken sonradan yapılmış olur. Tıpkı bunun gibi Allah’ta evreni ve insanlari sevdigi için , güzellik için , önceden yokken , yoktan var etmiş , dünyada insanlar , cenneti yaşasın diye ibadetleri ( insanlara yararlı olan şeyleri ) emretmiş , bu ibadetleri yapıp dünyayı cennete çevirenlere ahirette cenneti vaad etmiştir.Insana hizmet için evreni ( su ,agaç , hayvan , bitki...) yaratan Allah , dünyada huzur , barış içinde yaşaması için emir-yasaklar ( ibadeti ) insanlara bildirmiş , bunlar yapanlarada cenneti vermistir.Insan üç nedenle yaratılmıştır : Allah sevdigi için insanı yaratt , insana hizmet etsin diye evreni yarattı , cennete gidelim diyede , cennetin anahtarı olan Kur’an’ı indirdi. Ibadet dünyayı cennete çevirir, ahirettede cenneti garantiler...yaratılmasaydık , cennete gitme ihtimalimiz olmazdı.




NOT :Agrı ,sızı , ateş , diş ve karın ağrısı ...Allah’ın insanlara verdiği bir ceza degil , bir hediye , bir iyilik , bir lutüftur. Çünkü karın ağrısı olmasa karnımızdaki hastalıktan haberimiz olmazdı , dişimiz ağrımasa , dişimizi kaybedebilirdik ve bizim haberimiz bile olmazdı ...O ağrı , sızılar... bizim hastalıklara karşı alarm sistemimizdir ve iyi ki onlar vardır.O halde ağrı , sızı ...bir ceza değil , bir mükafat , bir hediye ‘dir.
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

...::: Ahiret :::...

Peygamber Efendimize bir müşrik elindeki kemikleri ufalayarak şu soruyu sorar :

Senin Rabbin mi bu kemikleri diriltecek. Kur’an-ı Kerim cevap verir : “ Kendi yaratılışını unuttu da çürüdüğü halde bu kemikleri kim yaratabilir ? diyerek bize misal vermeye kalkıştı.


Deki onu ilk yaratıp meydana getiren diriltecektir. O yaratılışın her özelliğini bilendir. (Yasin 78-79)”.




Ölen, çürüyen, toprak olan vücud ahirette, mahşer günü için yeniden nasıl dirilecektir?



İnsan beden ve ruhtan meydana gelir. Yani “İnsan = Beden+Ruh “ tur. Beden, et ve kemikten oluşan ve ölünce toprak olan kompleks bir yapıdır. Ruh ise Allah’tan gelen ilahi bir hediyedir.Bir tohum düşünelim. Satıldığı poşetinde yüzlerce tohumla beraber cansızdır. Büyümeden çoğalmadan durur. Taki poşetten alınıp toprağa atılana tek. Toprağa düşer düşmez o cansız, ölü olan tohum canlanır. Toprağa kök salar, toprağı yararak yeryüzüne çıkar. Büyür, serpilir, dal-budak salar. Çiçek, yaprak, meyve verir ve kendi gibi yüzlerce tohum salar toprağa... halbuki bu tohum toprağa düşmeden önce ölü idi. Ölüyü, toprak canlandırdı.

Tohum (Cansız) + Toprak =Bitki (Canlı)

Tıpkı onun gibi ölü olan insan cansız iken girdiği o topraktan mahşer günü canlı olarak, insan olarak dirilecektir.

Tohumu toprakta canlandıran su ve madensel proteinlerdir. İnsan için tek soru ölü bedeni bir araya getirip onu tekrar diriltecek, su ve protein görevini görecek olan formülün bilinmemesidir. Ama genel hatlarıyla formül şudur;

Ölü Beden + Toprak = İnsan ( mahşerde )

İnsan nasıl dirilecekten önce insan nasıl yaşar bunu inceleyelim :

Toprakta bol miktarda madensel protein bulunur. Bu proteinler insan vücuduna girince mide içinde çeşitli şekillerde ve oranlarda birleştirilip vücut için gerekli enerji organ doku parçalarını oluşturur. Yani midemiz bir fabrika görevini görür. Elementleri alır, işler, yeni bir formda gerekli yerlere damar yoluyla gönderir. Yani vücudumuzu canlı ve ayakta tutan, var eden proteinler, toprak içinde karışık halde bulunurlar. İnsanlar bunları topraktan seçip, süzüp alamazlar. Allah-ü Teala bu görevi bitkilere vermiştir. Kainatta her madde gibi bitkilerde insanlara hizmet amacıyla yaratılmıştır. Bitkiler kökleriyle toprağın içindeki proteinleri toplar ve yaşamını devam ettirir.


Hayvanlar bitkileri yerler onların içindeki proteinleri vücutlarına depo ederler ve hayatlarına devam ettirirler. Topraktan toplanan proteinleri kökleriyle alan bitkileri yiyen hayvanlar bu proteinleri vücutlarında depo ederler. Hayvanların et, süt, yumurtalarını yiyen insanlar bu proteinlerden faydalanır ve bu (Toprak Bitki Hayvanlar) dan geçen proteinleri vücudunda toplayıp yaşamlarını böylece devam ettirirler. İnsan ölünce de vücudumuzun topladığımız proteinler toprağa karışır.Kısaca biz insanlar toprak sayesinde yaşamaktayız. İlk insan Hz.Adem’de topraktan yaratılmıştır. İlk önce toprak (çamur ) idik , insan olduk ‚ .


Ölünce yine aslımıza dönüp toprak oluyoruz ƒ . Nasıl ki buz sudan oluşmuştur; eriyince yine aslına döner su olur. İnsanda eriyince, ölünce çürür ve aslına döner toprak olur. Ahirette işte ilk kez topraktan nasıl insan yaratılmışsa ikinci kez de yine topraktan yaratılacaktır „ . Bedeni canlı iken yaşatan toprak, mahşer günü yine hayat bulup dirileceğimiz kaynak olacaktır





Tıpkı buz-su buhar gibi. Katı, sıvı, gaz üç ayrı şekil (form) ama üçüde aynı madde. İnsan toprağın şekil değiştirmiş bir halidir ( suyun buz olması gibi ). Doğal olarak ölünce asıl hammaddesi olan toprağa (buz ise suya ) dönüşür. Yani insan yürüyen, konuşan bir topraktır. Sadece şekil değiştirmiştir.İnsan yaşarken hayatını devam ettireceği maddeleri bitkiler vasıtasıyla topraktan toplar. Kıyamet günü tüm canlılar gibi bitkilerde ölecektir. İşte insanı canlı iken topraktan bitki vasıtasıyla yaşatan Allah-ü Teala kıyamet günü bitki vasıtasını kullanmadan (çünkü ölüdürler) direk, vasıtasız topraktan insanı diriltecektir. Nasıl ? ilk nasıl diriltmişse yine aynen öyle. O her şeye kadirdir. İnsan (beden), toprakla o kadar iç içedir ki (ondan yaratıldı ondaki proteinlerle yaşar ölünce toprak olup ahirette yeniden topraktan dirilecektir...). Nasıl ki tebeşir kullanıldıkca biter, toz olur, tozlar belli şartlarda birleştirilirse yine bir tebeşir oluyorsa tıpkı bunun gibi insan ölünce kimyasal bir değişime uğrar, toprak olur.





Toprak aynı değişimi tersine işletirse bir bedeni meydana getirebilir. İnsan ölünce toprak olur diyoruz peki ölüm nedir ?



ölüm bir son bir toprakta dağılıp, her şeyin bitmesi midir ? Hayır aslında ölüm diye bir şey asla yoktur. Ruhlar aleminden yola çıkan bir ruh için artık ölüm, bitiş, yok oluş asla yoktur.Bir insan toplam altı dünyada yaşar.




Ruhlar alemi
: Allah-ü Teala beden elbisesine sarıp dirilteceği tüm bedenlerin ruhlarını cennet-cehennem, insan yok iken bir mekanda toplanmış ve onlara şu soruyu sormuştur. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim”. Tüm ruhlar, “bilakis sen bizim rabbimizsin “diye cevap vermişlerdir. Anne karnı: Her insan ruhlar aleminden sonra, sırası geldikçe dünyaya gelebilmek için anne karnında belli bir süre (9 ay) civarı yaşar. O mekan, kısa sürede olsa küçük bir dünya demektir o bebek için. Ruhlar aleminde ölüp anne karnında dirildiği gibi doğum esnasında da ölüp (mekan değiştirip) yeni bir dünyaya gözlerini açar bebek. (Önemli nokta şudur : Ruh ölmemekte sadece mekan değiştirmektedir). Dünya hayatı ve rüyalar alemi: Her ikisi de iki ayrı mekandır, iki ayrı dünyadır. Bu iki alem, dünya bir arada yaşanır.


Dünyada insanın belli bir ömrü vardır.Ölüm dediğimiz olay vuku bulur ve insan (ruhu) kabir alemindeki mekanında dirilir. Burası ameline göre cennet bahçesi veya cehennem çukuru olur. Kabir cehennem çukuru nasıl olur, kabir ateş ile mi dolar ? Hayır. İnsan rüyasında nasıl kabus görürken bağırır, ölür, yaralanır, korkar... fakat dışarıdan bakılınca mışıl mışıl uyuyormuş gibi gözükürse, kabirde de ölü için aynı kabus gibi olacaktır.




Dışarıdan gülümser uyur gibi yatacaktır insan ama içinde, ruhunda bağırışlar, korku, pişmanlık ... hakim olacaktır.Sonra kıyamet kopar İsrafil (A.S) sur’a üfürür ve her şey biter, son bulur. Tam bir sessizlik... kainatın yaratılmadan önce ki hali gibi. Sonra ikinci kez sur’a üflenir. Beden topraktan dirilir, ruh bedene girer (Ruh+Beden). İnsan dirilir. Mahşer yerinde insanlar toplanır. Ahirette insanlar amellerine göre Mizanda tartılır. İyiliği çok gelen Allah’ın lut-fu, rahmeti ile cennete, kötülüğü çok olan kendi yaptığı kötü, zararlı, pis işlerin sonucu olarak cehenneme girer.





Özetle ruh ölümsüzdür. Ruhlar aleminden yola çıkan ruh, son durak olan cennet-cehenneme kadar mekan değiştirir, durur. Bizler her mekan değişimine ölüm diyoruz, ama asıl itibarıyle bu ölümler yeni mekana bir doğumdur aslında.yani "ölüm =mekan değiştirmektir , yok olmakdemek değil !"
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

Geçmiş =Ruhlar Alemi

=Anne Karnı

Şu an =Dünya Hayatı

=Rüyalar Alemi

Gelecek =Kabir Alemi(mezar)

= Ahiret (cennet-cehennem





Not: Ahiret inancı insanda sorumluluk hissi uyandırır. Yapılan iş amellerin bir gün hesabının verileceğinin inancı, insanları kötü fiillerden uzaklaştırır, iyi fiillere yöneltir. Hesap günü bilinci, insanı insan haklarına saygıya götürür, zararlı davranışlardan uzak, yararlı ve faydalı, iyi ve huzurlu kılar. Aile ve akrabaların çürümeyip, sonlu-toprak olmak yerine; sonsuz, cennette yeşillikler içinde yaşadığını, insanlara iyiliğin yarın (ahirette) karşılıksız kalmayıp cennet ile mükâfatlandırılacağını, kötülük yapanların ise cezalandırılacağını bilmek, yaşlı hasta, mahkûm, idamlık, mazlum, fakirlere... ümit; zîna, rüşvet, cinayet, gösterişe.... engel, sevgi, şefkat, sadakat, affetme, fedâkârlık, ihlâs, şükür, kanaatın.... hakim olduğu bir dünya kurar.


MÜSLÜMAN ASLA "EGOİST,İKİ YÜZLÜ,PRAGMATİST,MENFAATPEREST,YALANCI, AHLAKSIZ",...OLAMAZ ÇÜNKÜ "HAYATI " SADECE DÜNYA İLE SINIRLI KABUL ETMEDİĞİ İÇİN , " DÜNYAYA Bİ DAHA MI GELECEĞİM!" MANTALİTESİNDEN UZAK OLDUĞU İÇİN KÖTÜLÜĞE İMKÂNI VARKEN BİLE YAKLAŞMAZ,UZAK DURUR,KÖTÜLÜK YAPMAZ ,DAİMA İYİLİĞE KENETLENİR, !


NOT 1- Reenkarnasyon, tenasüh, ruh gücü diye bir şey asla yoktur. Dünya ve rüyalar aleminden göçen kişiler kabirde dirilirler. Asla dünyaya geri dönüp yeniden dünyada hayat bulamazlar. Reenkarnasyon cinlerle alakalı bir aldatmaca, kandır-macadır.



NOT 2- Bazı insanların aklına şu sorular takılabilir. MÖ ölen bir insanda cehennemlikse kabir azabı görüyor. Kıyamete yakın bir cehennemlikte kabir azabı görüyor. MÖ ölen daha fazla azap çekmiş olmuyor mu ?

Buna şu şekilde cevap verebiliriz : Azapların derecesi farklı olabilir. Dişi sızla-yan biri ile dişi aşırı derece ağrıyan iki kişiyi düşünelim. Yıllarca dişi sızlayan bir adam dişçiye gitmeyebilir. Ama dişi çürümüş, ağrıyan insan sabah erkenden dişçinin kapısına dayanır. Azabı az az sürekli veya azabı ani, yoğun fakat kısa süreli olabilir kötü insanların . Ayrıca zaman izafi, göreceli (şartlara göre değişken) bir kavramdır. Allah-u Teala zaman içinde zaman yaratıp kıyamete yakın öleni daha uzun süreli azaba uğratabilir.



Allah-u Teala rahmetinde çok geniş,azabında ise çetindir.Bize düşen iyi "kullarından" olabilmektir.
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

...::: RUH :::...

İnsan beden ( vücut) ve ruhun birleşiminden oluşur. Beden et ve kemik olan aslı toprak olup, topraktan gelen kimyasal ve fiziksel değişime uğramış proteinler sayesinden yaşayan ölünce yine toprak olacak olan bir kompleks yapıdır. Ruh ise Allah’tan gelen, vücudu canlı, gören, hisseden kılan ilahi bir hediyedir.

Ruhun Varlığının İspatı :

1- Diş var, diş doktoru da vardır. Ruhta vardır ki ruh doktoru da vardır. Bilimin olmayan bir şeyin doktorunu icat ettiğini iddia edebilecek biri var mı...?

2-Ölü bir insan düşünelim. Eli, kolu, beyni, gözleri, kalbi... vücudu tam olarak yerindedir. Bu insana fıkra anlatsak, bilmece sorsak, korkunç hikayeler anlatsak, hüzünlü olaylar anlatsak ... bir tepki verir mi bu ölü insan?

Canlı iken her fıkraya gülen, hüzünlü her olaya üzülen , korkan-sevinen üzülen bu insana ne olmuştur. Daha doğrusu can alıcı soru şu : Ölürken insandan eksilen nedir ki o olmayınca neşe, sevinç, hüzünde ... olmuyor. İşte o ruhtur.

Bazıları kalp çalışmıyor kan dolaşımı duruyor, beyin faaliyetlerini sona erdiriyor o nedenle insan gülmüyor ... diyebilir. Onlara şunu sormak lazım. Tüm bunların sona ermesine neden olan vücuttan ayrılan, vücudun pilini bitiren nedir ? çünkü iri bir adama bakıyoruz ayağı taşa takılıp yere düşüyor beyin kanamasından ölüyor. Küçük bir bebek apartmanın 5. Katından düşüyor burnu bile kanamıyor, yaşıyor. Normalde vücutlarının sağlamlığına bakınca tersi olması gerekir. Demek ki insanları yaşatan beden ve onun işlevleri değildir. Bunlar hayatta olmanın göstergeleridir. Hayat nedeni, yaşatan ruhtur.

Ruh çıkınca bu göstergelerde işlevlerini yitirirler.Demek ki duygularımızı var eden, hissiyatın kaynağı olan ruhtur. Yoksa sevinme, üzülme, fikir, düşünce... gibi kavramları, kuru bir vücut organları arasındaki elektrik akımı ile izah etmek imkansızdır. Ruhla duygu vardır. Ruh emaneti geri alınca, duygu, his, düşüncede... vücudu terk eter.

3- Yine bir ölü düşünelim : Gözleri vardır fakat göremez. Halbuki canlı gözü ile aynı gözdür ölünün gözü de .

Soru şudur : Ölürken bu insandan ne eksilmiştir ki gören gözler görmez olmuştur. Eksilen ruhtur, ruh gidence görmede sona erdiğine göre görende göz değil, ruhtur. Ruh gözleri bir pencere, bir periskop gibi kullanır ve dışarıyı seyreder .

Bazı insanlar görme olayını şöyle açıklarlar : Bakılan cisimden trilyonlarca ışık parçacığı göze gelir, göz bu ışık parçacıklarını kimyasal etkileşime sokar ve beyine bu ışık parçacıklarını elektrik akımı olarak gönderir. Görme olayı böylece vuku bulur.

Soru ve sorun şudur : Beyin hücresinde görme olayı bir elektron coşkusundan ibarettir. Beynimizin görme ile görevli merkezini binlerce kez büyütsek, karşımıza sadece hücre içinde belli noktalara yığılan elektron dizilimine rastlarız. Peki bu elektrik sinyallerini anlamlı görüntü şeklinde gören nedir ?

Beyin, göz zaten bu oyun içinde birer figürandır. Oyunu seyreden gören kimdir ?

Gören beyin ( et parçası, protein, yağ moleküllerini ) olamaz. Gözden gelen elektronları anlamlı görüntüye beynimiz dönüştürür ama beyin hem ekran hem göz ( izleyici ) olamaz. Beyin televizyondur, kendi yaptığı görüntüleri kendi izleyemez. O halde beyin elektron sinyallerini tv gibi görünür kılar, ruhta o tv’yi seyreder.Ruh vücuttan ayrılınca, oyun devamda etse seyreden kimse kalmadığı için göz görme işlemindeki fonksiyonunun önemini kaybeder görmeye aracı olma hali sona erer.

Kendimize soralım : “Ben, dediğimiz varlık kimdir ? Et-kemik, yağ, protein yığını olan bu beden kendi kendine ben deyip düşünüp, görüp sevinip üzülebilir mi? Et yığını kendine ben diyebilir mi ? O halde kendine ben diyen bedenimiz değil ruhumuzdur.

" Bir ben vardır benden içeru "

Gören, düşünen, duygulanan, hisseden (6.his, telepati, psikometri) hep ruhtur. Buna en en güzel örnek çizgi filmlerdeki dev robotlardır. Robotun baş tarafında da bir insan bilgisayar tuşları, çeşitli kollar, düğmelerle dev robotu yönetir. Dövüştürür, yürütür, hareket ettirir. Fakat o robottan o insan çıkınca geriye paslanmaya başlayan bir metal yığını kalır. Tıpkı onun gibi ruhumuzda robotu yöneten insan gibidir. Bedenimizde robot gibi. Ruhumuz beynimizi bilgisayar tuşları gibi kullanıp bedenimizi yönetir. Ruh çıkınca geriye çürümeye başlayan et ve kemik yığını kalır. Bazı alimler bunu ruh binici ceset attır diye özetlemişlerdir. Kısaca ruh vardır. Vücudu yönetir, düşünce, görme, his merkezidir.

Not : Parapsikoloji adlı ilim dalı ruhun faaliyetlerini pozitif bir bilim dalı olarak inceler, insanların bakışlarıyla kaşık, çatalı eğmesini, bir kişinin bir eşyasına dokunup, o kişi hakkında doğru bilgi vermeyi, karşıdaki insanın düşüncelerini okumayı, bazı olayları önceden sezebilmeyi, astral seyahati...vs. gibi paranormal (normal ötesi) olaylarla ilgilenir. Bizim evliya kerametleri dediğimiz olaylara rasyonalist (akılcı) bir açıklama getirmeye çalışır. Bunda özellikle kuantum fizik teorisi ve izafiyet teorisini hareket noktası olarak kullanır.


Gören ruhtur dedik. Bizler uyur iken bazen ruhumuz, bedenimizden ayrılır. Fakat “altınımsı renkte ince bir bağ ” ile vücutla beden arasındaki bağlantı koparılmaz. (Yoksa insan ölür...). Ruh gezer, görür, semayı seyreder sonra vücudumuza geri döner. Aradan bir süre (gün, yıl, yıllar ...) geçer. Sonra uyanık iken (beden+ruh) ruhumuzun gezdiği yerlere ilk kez gideriz ve Aa! Ben daha önce bu yerleri görmüştüm deriz. Evet görmüştük ve görende ruhumuzdur. Ruhumuz uykumuzda (rüya -ı satıka ile ) yakın geleçeği sembollerle sezebilir. Rüya tabirleri ilmi bu sembolleri açıklar. Ruh ile beden , devamlı bir mücadele, savaş halindedir. Beden durmadan bir şey ister. Acıkır, yemek, susar, su, üşür, elbise, evi varken yat, yatı varken kat, mark... dolar... ister . Ta ki gözünü toprak doldurana (ölüne) tek. Ruh ise bir şey istemez. Acıkmaz, susamaz... ölmez...



Ruh, beden mücadelesini beden kazanırsa o insan artık kötü ruhlu, bencil, egoist biri olur. Eğer ruh savaşı kazanırsa (vücudun midesini oruçla, ağzını kötü söz, yalan, gıybet yerine zikirle, fikirle, gözünü haramdan sakınarak, elini ayağını harama uzatmayarak, kalbini Allah’ın zikri ve aşkı ile doldurarak ...) ne zamanki beden ruha teslim olur ona itaat ederse, vücut bu defa ruha benzemeye başlar. Ruhun uçabilme, görünmeme, şiş batınca kan çıkmaması, su üzerinde yürüme, bir anda iki yerde olabilme... özellikleri bedene yansır. Keramet adı verilen olaylar tezahür eder. Ruha sahip her insan belli disiplin ( et yememe, oruç tutma, zikir, namaz...) ile keramet denilen aslında tüm canlı insanların yapabilme yeteneğine sahip olduğu (çünkü ruhları vardır), belli bir aşamayı gerektiren bu hallere sahip olabilirler. Tabii ki tüm fiiller Allah rızası için ve Allah rızasına uygun yapılmalıdır. Keramet... peşin sıra gelir. İslam’da önemli olan rıza-ullahtır. Yoksa keramet denilen istidracı gösterse de Allah rızasını kazanamayan, insanın yeri ebedi Cehennem olur.



Ruh bu gücü, bu kapasiteyi, potansiyel, statik enerjiyi nereden alır ?Kur’an-ı Kerim de bu soruya şöyle çevap vardır : Adem’i yarattığım zaman ona ruhumdan üfledim. Çamur halindeki Hz. Adem’e Allah-u Teala kendi ruhundan üflüyor.(Üflemek asla bir parça anlamına gelmez, yani üflenen ruhla Allah’ın bir parçası bize geçmez, ama nasıl ki dağlardan gelen rüzgarda tabiatın korkusu vardır, üflemede de o ulvi, yüce yaratıcının sıfatlarının izleri mutlaka vardır.). O çamur ruh ile birleşince insan diriliyor. Ruh çıkınca (ölünce) insan yeniden çamur-toprak oluyor.



Demek ki ruh bize

Yüce Yaratıcıdan bir hediye, onunla yaşıyor, duygulanıyor, “ben” imdiyoruz. O çıkınca kokuşan, çürüyen bir ceset kalıyor geriye.Demek ki önemli olan ruhtur, ruh güzelliğidir. Beden ve beden güzelliği değildir.Hz. Resul’un evlendiği annelerimiz belki dul ve yaşlı idiler ama ruhları güzeldi. Bir kadın düşünelim güzel mi güzel tıpkı ay parçası... Bu kadın bir gün evlenir ve ertesi gün başlar eşinin başını ütülemeye, durmadan bir şey istemeye, eşini eleştirmeye, eşini aldatmaya ... eşi olan insan mutlu olabilir mi ? Asla. Ama kadın ay parçası gibi masum görünür ve güzeldir. Fakat ruhu kirli ve kötüdür. Bu nedenle o kadınla asla mutlu olunamaz. Evet beden güzelliği de iyidir ama asıl ve önemli olan ruh güzelliğidir.

Hz. Resul’de evlenilecek kadında sülale, mal ve güzelliğe değil öncelikle ahlak, huy (ruh) güzelliğine bakın buyururlar.

Özetlersek,
İnsan = Beden + Ruh

Beden = Et + Kemik = Çamur

Ruh = Rabbimizden hediye

Çamur + Ruh = İnsan

Çamur - Ruh = Ölüm ( Geriye çamur-toprak kalır.)

Asıl olan ruhtur. Onu da her şeyimizi olduğu gibi, Hayy olan Allah-u Teala (C.C) vermiştir.
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

...::: KAZA VE KADER :::...

Kader, Allah-ü Teala’nın olacak olan bütün her şeyi önceden bilmesi kaza da bu bilinenin vakti ve zamanı gelince vuku bulması, olmasıdır.İnsan kaderin mahkumu mudur? İnsan sadece Allah’ın yazdıklarını yapabilen bir figüran, bir oyuncu mudur? İnsan yaptığı işlerden ne ölçüde sorumludur?

Yapılacak işlerde karar verme yetkisi insana aittir. İnsan kendi hür iradesi ile adam öldürme, öldürmeme içki içme içmeme...işlerine karar verir. İnsan düşünür, karar verir ve yapar. Allah-u Teala hiç birine müdahale etmez. Her şeyi insan kendisi yapar . Sonuçta da iyilik yaparsa cennete kötülük yaparsa cehenneme gider.

Allah-u Teala işi yapan insana müdahale etmez sadece iyilik yap diye teşvik eder. Kötü işleri (içki, kumar, zina...) yasaklar ve yapmamamızı ister. Ama karar verme yetkisi insana aittir ki verdiği karara göre ya cennete ya da cehenneme kendisi gidecektir. Allah kulunun yapacağı olaya müdahale etmez. Sadece ne karar vereceğini önceden bilir. Ama bilmesi insanın fiilini, eylemini etkilemez. Çünkü insan Allah’ın kaderine ne yazdığını (yani ilerde kendi hür iradesi ile ne yapacağını ) bilememektedir.



ÖZET :
İNSANLAR ALLAH'IN YAZDIĞINI YAPMIYOR , ALLAH İNSANLARIN NE YAPACAĞINI ÖNCEDEN BİLİYOR. Kullarının önceden ne yapacağını bilemeyen bir tanrı “Allah” olamazdı. Buradaki tek soru insanın ne karar vereceğine müdahale etmeyen Allah’ın olayı olmadan önce bilmesidir.

Zaman, önce, sonra, olayın anı... bütün bunlar insanlar için söz konusudur. Yani zaman insan için söz konusudur. Allah için söz konusu değildir. İnsanı yarattığı gibi zamanı da Allah yaratmıştır. Allah yarattığına mahkum olamaz, onunla sınırlandırılamaz. Allah bütün zamanı ve zamanları görür. Tıpkı bizlerin sınıflarımızda bulunan tarih çağları şeritlerimizde 1453’te İstanbul’un fethedildiğini 1783’te Fransız İhtilalini gördüğümüz gibi. İşte Allah-u Teala da yarattığı zamandaki olayları görür, bilir ve yazar. Kim bilir belki de Allah-u Teala’nın katında kıyamet çoktan kopmuştur. Fakat biz insanlar hür irademizle bağımsızca işlerimizi yapıp ömrümüzü tamamlamaktayız.

Önceden bilmek olayı etkiler mi?

Bilim adamları güneşin tutulacağı zamanı önceden hesaplayabilmektedirler. Yani bilim adamları önceden güneşin tutulacağı zamanı bulup bunu takvimlere, kitaplara yazmaktadırlar. Ama güneş tutulduğu zaman bilim adamları bunu yazdığı için tutulmamaktadır. Şartlar nedenler oluşmuş ve vakti gelince güneş tutulmuştur. Bilim adamları sadece bu şartları nedenleri önceden bilip güneş tutulma zamanını hesaplamaktadır. İnsanlar bazı olayları önceden bilmektedirler. Ve bu bilmeleri olayı etkilememektedir. İnsanlar bile bildiğine göre insanları yaratan Allah her şeyi önceden görür, bilir, işitir ve yazar. İnsan olaylara yüksekten baktıkça daha uzağı görebilir. Bir apartmandan ayrılan bir insan düşünelim. Onu yolcu eden kişi misafirinin az ötede önüne çıkacak katilini göremez. Ama aynı apartmanın damındaki bir insan ise o katili görebilir. Yüksekten helikopterle geçen bir insan ise o katili yakalayabilecek polisi görebilir. Yani olaylara yukardan baktıkça olayların sonrasını görme ihtimali de artar. O halde büyüklerin en büyüğü olan olaylara en yüksekten (ve aynı zamanda en yakından) gören Allah’u Teala elbette zamandan kayıtsız olarak her şeyi olmadan önce bilir, görülmeyeni görür ve okunmayan bir yazı ile (alın yazısı) yazar. Zaten görülmeyeni olacak olanı bilmese bu bir eksiklik olur ki Allah’u teala için bu söz konusu değildir.



Hayır ve şer (iyilik ve kötülük) Allah'tansa insanın suçu nedir?


Allah’u Teala insana iyilik ve kötülük yapma yeteneği vermiştir. Sonra kuldan iyilik yapıp cennetine girmesini istemiştir. Allah kuluna akıl irade vermiş ve yaptığı işin sonucundan kendisini mesul tutmuştur. Kısaca iyiliği ve kötülüğü yapan insandır. Allah o iyi veya kötü işi yapan kişiye o işi yapabilme gücü verir. Fakat bu gücü verme işi insanın iradesine, isteğine göredir.


Yani insan neyi isterse (iyilik veya kötülük) Allah onu yaratır kı sonucundan da insan kendisi mesul olabilsin, kendi iradesinin sonucuna katlanabilsin . Allah iyi ve kötülüğü gösterir sonuçlarını (cennet, cehennem) söyler iradeyi insana bırakır. İsteyen cennete isteyen cehenneme gider. Allah’u teala hep iyiliğimizi ister. Mesela bir yol düşünelim yolun iki tarafında beyaz ve kırmızı ışık veren sınır taşları vardır. Elimizde trafik rehberi önümüzde kılavuz olan bir trafik polisi vardır. Ayrıca Allah insana akıl da vermiştir. Şimdi polis yolu gösteriyor, trafik rehberi yol hakkında bilgi veriyor sınır taşları yolun sınırlarını çiziyor akıl da doğru yol bulabiliyorken bir kişi bu yolda kaza yapsa, yoldan çıksa uçuruma düşse suç kimde olur? Şoförde mi, kılavuz (polis) da mı, rehber de mi, sınır çizgisi taşlarında mı?



Aynı şekilde Allah insana sınır çizmiştir.
Bu taşlar ayet ve hadislerdir. Trafik polisi peygamberdir. Trafik rehberi kitabımız Kuran’dır. Aklı da Allah vermiştir hala daha insan uçuruma, cehennem çukuruna düşerse suç insanda olmaz da kimde olur?

Şura suresi ayet 30: " Sizin başınıza gelen kötülükler ancak elinizle kazandıklarınızın, yaptıklarınızın sonucudur. "


Bir musibetle mi karşılaştık o bizim kendi elimizle yaptığımız kötülüklerin doğal sonucudur. Başka suçlu aramak sorumluluktan kaçmaktır. Meselabizler kendi elimizle (parfümle, egzozla...) ozon tabakasını deliyor sonuçta güneşin zararlı ışınlarına maruz kalıyoruz.Allah bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’den sonra helak etme cezasını kıyamete dek kaldırmıştır. (Enfal suresi 32. Ayet) yani çok kötü, pis, ahlaksız, katil bir toplum var. Allah’u Teala onları niçin helak etmiyor? Sorusunun cevabı yukarıdaki ayettir. ALLAH TOPLU HELAK CEZASINI KALDIRMIŞTIR FAKAT KISMİ UYARI CEZALARI VEREBİLMEKTEDİR...

Doğal afetler bir musibet midir?


Allah bizlerden düşünmemizi, tevekkül etmemizi (tüm tedbirlerimizi alıp, işin gücümüzü aşan ksmını dua ile Allah’a havale etmemizi) istiyor.İnsan deprem bölgesinde ev yapıyorsa tedbirini almalı, depreme dayanıklı evler yapmalı, ırmak kenarında ev yapıyorsa sellere karşı tedbirlerini almalıdır. Yoksa hiç bir tedbir almadan deprem, sele maruz kalırsa sonuç bir musibet değil katliam olur. Ama kişi tedbirini alır, her önlemini yerine getirir sonrada doğal afetle can-mal kaybına uğrarsa işte imtihan ve tevekkül burada başlar. İmtihan olan musibetler yani tedbiri aldıktan sonra bir bela başımıza gelirse buna nasıl bakmalıyız.

Ayrıca Kur’an bizlere kul hakkının yenildiği, adaletin olmadığı, zulmün hakim olduğu yerlere bela ve musibetlerin hakim olacağını bildirir.Her musibet, bela müminler için hayırlıdır. Bizler görüş açımızın sınırlı olması ve geleceği bilemememizden dolayı başımıza gelen kötülüğü her boyutuyla tam idrak edemememiz nedeniyle olayların hayır boyutunu görememekteyiz. Mesela yolda koşarken ayağımız taşa takılsa ve düşsek kızarız, bağırırız. Halbuki düşmeyip hızla koşmaya devam etseydik köşeyi dönünce karşımıza çıkacak hızla gelen arabayı göremeyip bize çarpmasına engel olamayacaktık. Ama o düşme bizi ölümden korumuş olmaktadır, dizimizin ağrıması pahasına.Kangren olmuş el kesilir bu kötü bir olaydır. Ama o kötü görülen olay yapılmasa bu kez kangren bütün vücudumuza yayılacak ve ölmemize sebep olacaktır. Şimdi hastanın doktora “acemi adam elimi niye kestin !” diye sorması doğru olur mu? Asıl kötülük o eli kangren yapmayacak şekilde korumamaktır: (şura :30). Her kötülüğün sebebi yine insanın kendisidir. Hatta Kur’an da bazı insanların kalplerinin mühürlendiği bizlere bildirilir. Yine Kur’an bu kişilerin kendi kötü fiillerinin sonucunda kalplerinin mühürlendiğini bizlere haber verir.

Peki neden fakirlik, sakatlık, kör, topal insanlar var?

Öncelikle çöpçü, temizlik işçisi... gibi mesleklere ihtiyaç olduğunu belirtelim. Eğer onlar olmazsa idi ortalık pislikten geçilmezdi. Önemli olan meslekler arasında uyum olması, ahengin sağlanmasıdır....

Neden kör, âmâ insanlar vardır?

İnsanlar ibret alsın görüp düşünsün, şükretsin ve kendilerinin aynı hallerle imtihan edilmedikleri için Allah’a hamt ve dua etsinler diye.Bu durumda olanlar ise imtihan oldukları bilinciyle sabredip isyan etmediklerinden dolayı kıyamet günü cenneti kazanabilmeleri için. İslam musibete uğramayan, zengin insanları şükre davet eder. Fakir belaya düçar olanları fakirlikten, musibetten kurtulmak için tüm çabanla gayret ettikten sonra hala gidişatı düzeltememişse imtihan bilinciyle hareket edip sabretmeye davet eder. Şükretmeyen zengin, sabretmeyen fakir imtihanı kaybetmiştir. Mesela düşünelim , -Allah o imtihandan muhafaza eylesin ama - spastik bir çocuğu olan bir aile düşününüz.Vuruyor, kırıyor, hatta etrafı ateşe bile veriyor bazen o çocuk...Şimdi herkes düşünür, "o aile o zeka özürlü çocukla imtihan olunuyor " diye...Peki sorarım size , bazen etrafı yakan, yıkan, arabaları ateşe veren, sağa sola saldıran "üniversiteli " pkk sempatizanı gençleri...şimdi onlar "akıllı, okuyan, imtihan kazanmış,..." insanlar.


Soralım şimdi:
spastik engelli olanlardan farkları ne onların...?!Hiç olmazsa spastiğin teşhisi belli.Pkk'lı gençlerin ise aileleri hala onları "okuyo" zannediyorlar.tedbir de almak akıllarına gelmiyor zavallıların...Şimdi soralım , : " Hangi aile daha çetin imtihandadır...!? " Veya devam edelim, sadece ailesine sorun çıkaran evlat mı daha çetin bir imtihandır, yoksa topluma zarar veren "akıllı" insanlar mı ...?! Başka bir bakış açısından olaya bakalım:Sakıp Sabancı'nın çocukları spastik özürlü olmasalardı, Türkiye'nin ilk spastik engelli okulunu açar mı idi o çoook zengin adam.Aklına böyle bir alan gelir mi idi...!?

Dünyada kötülükler neden oluyor?

Kötülük iyiliğin olmamasından dolayı meydana gelir. İyiliğin olmadığı yerde kötülük vardır. İyiliğin yokluğu kötülüğü doğurur. Ayrıca genelde dünyaya iyilik hakimdir. Kötülük olsa bile bu iyiliğin değerinin bilinmesi için gereklidir. Ayrıca bazı kötülükler hayra vesile olurlar. Açlık tokluğun kıymetini hastalık sağlığın değerini... insana kavratır. Ayrıca ağaçtan düştük diye bütün ağaçlar, suda boğulan var diye her gördüğümüz su... kötü kabul edilemez. Bunlar istisnadır. Bunların asılları iyidir.Özetle insan iyi olursa her şey iyi olur. Ahiret günü de cennete gider. İnsan kötü olursa toplum, çevre, dünya... kötü olur. Ahirette de cehenneme girer. Ayrıca bu "kötülük problemi" konusunda göz ardı edilen bir diğer ve önemli mesele de , dünyanın ; eğlence, kafana göre takılma,...veya -Haşa- "bizim Allah'ı deneyeceğimiz " bir yer değil, "biz insanlar için bir imtihan alanı" olarak yaratılmış olduğunun göz ardı edilmesidir! Nasıl ki öğretmen imtihanda çalışanı geçirir, çalışmayanı bırakırsa, Alemleri yoktan var eden Allah'u Teala Azze ve Celle Hazretleri de, imtihan sınıfı olan dünya'da, üzerinde çalışmamız için gönderdiği ders kitabı Kur'an'dan, ve ders öğretmeni Resul'den sonra, bizi bu dünyada imtihan eder, çalışan-mümin- Cennet'e, Kaybeden -Münkir- Cehennem'e gider.En üst makam iyiliği ister.İlahi kanal ile bize bu hem bilgi ( kitap), hem pratik ( Sünnet ) olarak aktarılır, insanlarda bireysel bazda aldıkları rollere göre dünya'ya iyilik veya kötülük hakim olur.Dünya'yı iyi veya kötü yapan - Serbest iradesi ile yaratılan insanoğludur, sorumluluktan kaçmak ise bize yüklenen görevlerden alıkoyamaz, en son kaçabileceğimiz an ölüm anına kadar olan zamandır,bundan sonra tüm gerçekler bizlere tek tek gösterilecektir.Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız, yapmamamız gerekirken yaptıklarımız bizlere sunulacaktır.Basiret sahibi akıllı insanlar için kaçınılmaz imtihana hazırlanmak hem dünya hem Ahiret saadeti için zarurettir.Konumuzu bir ayeti kerime meali ile bitirelim: " Allah sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak ister" (Tevbe:14 )

O halde insan kendi kaderini kendi yazar, cennete de cehenneme de kendisi gider. Kader sadece boy pos erkek, kız olma ,göz rengi... gibi durumlar için, bizi aşan konular için söz konusudur. Bunun dışındaki her fiil, eylem ve bunların doğal sonucu (ceza, mükafat, cennet, cehennem) insanın kendi hür iradesiyle seçtiği kendi tercihleridir.

“Cümle işler Hâlik’ındır kul eliyle işlenir,

"İlm-i ledün bilmeyen bunu kul yaptı sanır.”
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

İMTİHAN DÜNYASI


Dünya imtihan dünyasıdır(1). Kimin iyilik yaparak cennete kimin kötülük yaparak cehenneme gideceğine bizzat insanın kendi özgür iradesi ile yaptıkları ile bizzat kendileri karar verir(2).


Allah her insanın içine " vicdan " koyarak, ilahi kitaplar göndererek ve onların pratik uygulamasını hayata aktaracak her topluluğa (3) peygamber göndererek, insana akıl vererek dünyada bazen hastalık, bazen maddi veya ailevi sorunlarla insan imtihan edilmektedir.İlahi mesajlara uygun - ki tüm ilahi emirler bizzat insanın yararına olan şeylerin toplamı, haramlar ise insanın zararına olan şeylerin adıdır ( İslam ve Hümanizm adlı bölüme müracaat) - yaşayan ,Allah'ın da istediği ve ilk ana vatanımız olan Cenneti bizzat kendi yaptıkları ile hak ederler(4a).Veya şeytan+nefis ikilisine uyarak kendi yaptıkları ile Cehenneme giderler.(4b) .



Dünya hayatı(nı) oyun -eğlence (olarak görenler varsa da aslında ) değildir(5), imtihan olunan bir mekandır.Ama asla bu , dünyada başımıza gelen kötülüklere karşı tedbir almama veya haksızlıklara karşı çıkmama anlamında alınmamalıdır ( Kader ve Kötülük Problemi adlı dosyalarımıza müracaat) Allah bizzat kötülüklere karşı da mücadele etmeyi bir imtihan konusu haline getirmiştir (6).


" Sizden iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir topluluk olsun"
veya " Allah sizin elinizle zalimleri cezalandırmak ister " ...gibi yüzlerce ayetle, " Bir kötülüğü görünce onu elinizle bunu yapamazsanız dilinizle bu da mümkün değilse kalbinizle buğzedin" ...gibi bir çok hadisle Allah bizzat kötülüğe karşı mücadeleyi de - cidal,cihat - iyilere bir görev olarak yüklemiştir.


1- BAKARA (2.155)
:"Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.


" TEĞABÜN (64.15):"
Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır."


A'RAF ( 7.163):"
Sor onlara o deniz kıyısındaki kentin durumunu. Cumartesi günü azıp sınır tanımazlık ediyorlardı. Sebt yaptıkları gün balıkları onlara akın akın gelindi; sebt yapmadıklarında ise onlara gelmezdi. Yoldan sapmaları yüzünden onları böyle imtihan ediyorduk."

A'RAF ( 7.168):"
Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere böldük. İçlerinde barışsever iyiler vardı ama böyle olmayan aşağılıklar da vardı. Belki dönerler ümidiyle onları güzelliklerle de kötülüklerle de imtihana çektik."

MÜMİNÛN ( 23.30)
:" Biz onları imtihan ediyor idiysek de bunda elbette ibretler vardır!"


2- A'RAF (7.43) :
"... Şöyle seslenilir: "İşte size, yaptıklarınıza karşılık mirasçı kılındığınız cennet!



"SECDE ( 32.14) :
" Yaptıklarınıza karşılık sonsuzluk azabını tadın.

"TÛR ( 52.16):
" Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz."


3-FÂTIR (35.24)
:"Şu bir gerçek ki, biz seni hak ile bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun."


KASAS (28.59)
:"Senin Rabbin, memleketleri/medeniyetleri,


ana merkezlerinde kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe helâk etmez. Biz; ülkeleri/medeniyetleri, halkları zulme sapmadıkları sürece helâk etmeyiz."

4a-MERYEM (19.60):"
Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar."


4b-A'RAF (İ:39.41, R:7.41)
Onlar için cehennemden bir döşek/beşik ve üstlerinde kılıflar vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz.


"ÂLİ İMRAN (3.151):"
Barınakları ateştir onların. Ne kötüdür o zalimlerin varacakları yer!"


5- LOKMAN ( 31:33 ):
"Ey insanlar!... dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın!"


ANKEBÛT (29.64) :
"Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!"


ÂLİ İMRAN (3.142)
:"Yoksa siz, Allah içinizden uğraşıp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?"


6-TEVBE (9.14):
Savaşın onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları rezil etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın.


"ÂLİ İMRAN (3.104):
" İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır."



HADÎD (57.21) :
" cennete doğru yarışarak koşun.


"MÜMİNÛN (23.61):
" İşte bunlar, hayırlarda yarışırlar. Ve hayırlarda önde gidenler de onlardır.


"MUTAFFİFÎN ( 83.26):
" Ki sonu bir misktir. İşte, yarışanlar böyle bir şey için yarışsınlar!"
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

...::: Cinler :::...


Karabasan, peri, ruh, hortlaktan... uzaylılar, reenkarnasyona uzanan, farkında olmasak ta, var olan ve bizlerle, gerek iyilik ve daha çokta ( kafir cinlerce) gerek kötülük yapmak amacıyla hayatımıza giren cinler, Allah’ın Kur’an-da bizlere bildirdiğine göre dumansız alevden ( akıllı - enerji alanı, ışınlardan yaratılmış (55-15), maddenin içine nüfuz edebilme, içine girebilme özelliğine sahip (15-27) insanlar yaratılmadan önce uzayda var olan ve yaşayan, tıpkı insanlar gibi Allah’a ibadetle emrolunmuş (51-56) akıllı, iradeli, kadın, erkek, çocukları olan, belli bir ömürleri, olan en büyük eğlenceleri, insanların zayıf noktalarından istifade edip, onları kendilerine tabii kılabilmek olan, eskiden koyun, keçi, kedi... şeklinde insanlara görünürken, bilimin kutsal bir tanrı kabul edildiği günümüzde, uzaylı, uçan daire... şekillerinde insanlarla irtibata giren, reenkarnasyon- tenasuh- ruh göçü gibi sahte dirilme oyunları ile insanları kandıran, büyülerde kullanılan... yaratıklar olan cinler, insanların zıttı olma ( hayvanın zıttı bitki, insanın zıttı cindir.) özelliğine sahip mahluklardır.




CİNLERİN VARLIĞININ İSPATI


Enerji aslında bir maddedir, madde de enerji. Aralarındaki fark gelip geçicidir. Çeşitli şartlarda madde enerjiye, enerjide maddeye dönüşebilir. Eğer madde, ışık hızıyla seyretmeye başlarsa, o madde ışına, enerjiye dönüşür. Tersi, eğer enerji yoğunlaşır, katılaşırsa ona “madde” deriz. Mesela bir taşkömürünü yakarsak, o değişime uğrar ve ortaya ısı, ışık (enerji) ve küller çıkar. Yani madde enerjiye dönüşebilir... Bilim adamları şu an enerjiyi yoğunlaştırıp, onu madde haline getirmeye çalışmaktadırlar.İşte cinler belli dualarla, bu işleri yapabilmektedirler. Yani akıllı ışınlardan oluşan yapılarını Allah’ın izniyle, belli dualarla yoğunlaştırıp görünür hale gelebilmektedirler. Kuantum (Quantum) fizik teorisine göre cisimler etrafa enerji yayarlar. Fakat yayılan bu enerji akarsu gibi devamlı değil, kesik kesik dalgalar halindedir. Bu dalgalar halinde yayılan enerji parçalarına kuantum denir. Özetle madde aslında enerjinin yoğunlaşmış ( enerjide maddenin yayılmış ) halidir. Maddeyi meydana getiren bu enerjide dalgalar halinde bulunduğuna göre dalgaların meydana getirdiği bir alemde (ses, ışın, ... dalgaları) yaşıyoruz demekten başka çare kalmaz.


Her madde dalgalar halinde yayılan enerjinin yoğunlaşmış halidir, diye özetlenebilecek bu teorileri temel aldığımızda, vücudundan geçen röntgen ışınların-dan habersiz olan insanın, yapısı bu dalgalardan meydana geldiği açıklanan yaratılmışları ( cinleri ) nasıl inkar edemeyeceği ortaya çıkar, Cinler vardır. Peki (aynı dinden olduğumuz Müslüman cinleri bir kenara bırakacak olursak ) Hıristiyan - ateist ... cinlerden nasıl korunabiliriz ?

Görülmeyen ışınlardan oluşan, maddeye nüfuz edebilen bu kafir cinlerden yine görülmeyen ama etkili bir kalkan oluşturan belli dualarla ( onları okurken oluşan ses-zihin dalgalarının oluşturacağı kalkanla) korunabiliriz. Bu dualar :

Euzü besmele ile ,


1- Muminun 97-98 :
Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatini ve euzü bike en yahdurun.

2- Nas - Felak sureleri

3- Ayet’el - Kursi suresi

4- Abdestli dolaşmak

Her hastalığın ilacı ayrı ayrıdır... Kafir cin musallatına karşıda ilaç yukarıdaki dualardır. Özellikle uykuda (karabasan), ruh çağırma, tenasüh (!) olaylarında ...

CİNLERİN YAŞLARI


Hız arttıkça zaman yavaşlar... hız belirli bir noktaya ulaştığı zaman ise zaman durur. Bir örnek verelim :

Bir taşıt uzaya yolculuk yapmaktadır. Hızını, ışık hızının 20 000’de biri kadar kabul edelim. Bu taşıt içindeki insan bir yıl süreyle dünyadan uzaklaşıyor. Bir sene sonra bu araç geriye dönüp dünyaya yöneliyor. Dünyaya döndüğünde kendisi için gidiş bir dönüş bir toplum iki sene geçer. Fakat dünyadaki insanlar için tam iki asır geçmiş dünya üzerinde üç nesil değişmiştir.İşte bunun gibi yapıları gereği madde ile kayıtlı olmadıkları için daima yüksek hız içinde yaşayabilen cinler, normalde 70 sene civarı ömürleri varken dünyadaki insanlarla kıyaslandığında 700 - 1000 sene yaşayabilmektedirler.

CİNLERİN YAŞAMLARI

Cinlerde, insan gibi kadın erkek iki cinsten oluşur. İnsanlar gibi evlenirler. Yer, içer, çocuk sahibi olur savaşırlar. Ben dine inananı, inanmayanı... vardır. Yaşarlar ve ölürler. Hortlak, hayalet, ruh çağırma, uzaylı, peri. Uçan daire, tenasüh... gibi adlandırılan tüm görüntüler aslında cindir. Fakat batılılar, cinleri bilmedikleri, değiştirilmiş İncil’de, günümüz Hıristiyanlığında cin konusu ve onların özelliklerinden bahsedilmediği için cinlerin göründüğü her surete batılılar ayrı bir isim (uzaylı, uçan daire, ruh, peri, hayalet....) vermektedirler. Halbuki bizler, cinleri bize tanıtılan yüce Rabbimize hamd olsun ki onların bu oyunlarına gelmiyor ve onları asıl hüviyetleri ve adları ile tanıyabiliyoruz.


CİNLER İNSANLARI NASIL ALDATIR


Cinler hipnotizma ve trans esnasında, büyü için kullanıldıklarında, ruh(cin) çağırma seanslarında, uzaylı kılığında insanla temasa geçtiklerinde... insanlara musallat olabilirler. Bedenimizi beyin vasıtasıyla yöneten ruhu, bedeni veya bir rahatsızlık esnasında ( loğusalık anında, çok sinirli, öfkeli olduğumuz, aşırı duyarlı, hissi olduğumuz anlarda, geceleri aşırı çıplak olduğumuz anlarda ...),beynin yönetiminden uzaklaştırıp vücudun yönetim merkezini ( beyni ) ele geçirmesi ile cin çarpması, cinin musallat olması gibi olaylar gerçekleşir. Cinler insanları birkaç şekilde aldatabilir :

1- Müslümanı ( cahil, bilgisiz olanları) , İslami gayeler görüntüsü altında , o kişinin İslam’a olan yakınlığını istismar ederek kandırır.

Cinler cahil Müslümanlarla falanca evliya, melek... zamanla da tanrı olarak irtibat kurarlar. O Müslüman’a yakın gelecek hakkında yalan-yanlış bilgiler getirir, olağanüstü rüyalar gösterir, bazı zor anlarda ona yardım ederler. Çevresindeki insanların rüyalarına girer ve o saf Müslüman’ın kendini veli, olağanüstü bir kişi zannetmesine sebep olurlar. Hastaları tedavi ettirir, felçlileri yürütmeye başlatırlar. Böylece o cahil Müslümanın çevresine insanlar toplamaya başlanır. Cahil insan zamanla kendini gerçekten veli, olgun bir mürşit sayar ve bu sayede bir cin bir insan vasıtasıyla binlerce insana hükmeder. Türkiye’de İskender Erol Evrenesoğlu, Zühre Ana, Pakistan’da kadıyaniliğin kurucusu Mirza Gulam Ahmed Kadıyani... gibi. Cinler böyle durumlarda önce dini emirleri insanlara uygulatır. Namaz, sadaka ... gibi. Sonra asıl isteklerini, gayri İslami emirlerini Müslümanlara uygulatır. İtikatları bozulan Müslümanların tenasühe inanmaları, kendini veli zanneden saf müslümanın mesih, mehdi... zamanla tanrı olduğunun çevresindeki insanlara tanıtılması gibi inançlar yaygınlaştırılır.

2- Müslüman olmayanları hümanist, insancıl gayelerle kandırır cinler.

Ruh çağırma, transla ruhlarla irtibata girme esnasında görülen cinler, kendilerini başkalarının ruhu, uzaylı, tanrı ... gibi göstererek insanları kandırırlar.

Ruh Çağırma : Örnekle açıklayalım: Tom farkında olmadan bir cinle yıllar geçirir. Sonra Tom ( çoğun-lukla intihar ederek , öldürülerek... ) vefat eder. Cin uzaya çıkar, dünyadan uzaklaşır. Aradan 200-500 sene geçer. Tomun torunlardan Nike, dedesinin ruhu (!) ile irtibata girmek için bir ruh çağırma seansı düzenlerler. Seans esnasında transa geçen toplulukla uzaydaki cin arasında zihinsel bir irtibat kurulur (telepati ) . Çin çağrıyı alır dünyaya döner ve kendisi için 10- 20 sene, dünyadakiler için geçen yüzyıllar öncesini anlatmaya başlar. Hem de en ince detaylarına dek... Seanstakiler, gelenin Tomun ruhu olduğuna kesin inanmışlardır. Cin’de kendini dinleyecek cahil bir grup bulmuştur. Oyun böylece başlar... Tenasüh: Daniel evini farkında olmadan bir cinle paylaşır. Zamanla Daniel anormal bir şekilde, intihar, cinayet... ile ölür. Cin o anda dünyanın herhangi bir tarafında yeni doğmuş bir bebeğe musallat olur. Duasız abdetsiz bir ortamda çocuğun irade,beynini kolaylıkla ele geçirir cin. Çocuk biraz büyüyüp konuşmaya başlayınca kendi içine Daniel’in ruhunun girdiğini söylemeye başlar. Görmediği ev, kişi hakkında çok gizli, sır gibi bilgileri ailesine anlatır ve bu bilgiler doğrudur da... Konuşan çocuktur fakat konuşturan cindir. Bilgileri çocuk konuşur ama cin anlattırır.Dışarıdan bakınca , mantıklı bir sonuç çıkarabilmek için çocuğun içine Daniel’in ruhunun girdiğini kabul etmekten başka çare yoktur. Halbuki çocuğun içine giren cindir ve tenasüh diye de bir şey yoktur. Uzaylılar : Eskiden görülen perili ev, konuşan hayvanlara... inanmayan, onları gördüğünü söyleyen her insanla alay edenleri aldatıp, kendilerine tabi kılıp, bu şekilde kendilerine inanmayanlarla eğlenip alay etmek isteyen cinler uçan daire, uzaylı kılığında çevrelerine görünürler.Halbuki köyde hayvan, şehir de uzaylı gibi görülen her iki şekil aslında aynıdır, cindir.

Uzaylılar kılığında görülen cinler, görünür hale geldiklerinde genellikle büyük, patlak gözlü, boyları küçük kolları uzun... şekil de görünürler. Büyü : Büyünün özü, kökü cinlere dayanır. Bir kelime grubunun belli sayıda, yan yana okunması ile meydana gelir .İnsan beyninin devamlı ürettiği elektromagnetik dalgalar belli kelimelerin tekrarı ile adeta bir şifreyi oluştururlar. Bu şifre belli cinleri harekete geçirir ve o şifreyi açan kişinin isteklerini yapmak durumunda kalır...

Büyü vardır fakat dinimizce haram kılınmıştır. Özetle cinler ( camdan geçen güneş ışınları gibi...) maddeye nüfuz edebilme özelliklerine sahiptirler. Fakat her halükarda insanlar cinlerden üstündür. Gerek zeka, gerek ( dua okuyarak cinlere) tesir etme yönünden . Yeter ki cinlerden çekinmeyelim korkmayalım.

Korkulacak tek varlık, Yüce yaratıcı, Ahiret gününün sahibi olan Allah’tır.Zaten Allah’tan, sadece Allah’tan korkana ne cin , nede insan tesir etmez , onu korkuta-maz. Çünkü o insanın vekili, koruyucusu her şeyin üstünde. Rab, İlâh, Malik, hafız ... olan Allah’ü Teala olur.

NOT :
HZ. RESUL ,"MİKROPLARI" BİLİYOR İDİ !.BİR HADİS-İ ŞERİF'LERİNDE :" TEZEK VE KEMİKLERLE TEMİZLENMEYİN, ÇÜNKÜ ONLAR CİNLERİN AZIĞIDIR." (TİRMİZİ:14/18) BUYURMUŞLARDIR.BİLİNDİĞİ GİBİ HAYVAN TEZEKLERİ VE KEMİKLER MİKROORGANİZMALARIN ,MİKROPLARIN ÜREYİP ÇOĞALDIĞI YERLERDİR . HZ. RESUL İNSANLARA SAKINMALARI GEREKEN MİKROPLARI , O DÖNEMDEKİ İNSANLARIN SAKINDIĞI DİĞER BİR ŞEY İLE ;CİNLERLE AÇIKLAMIŞ VE İNSANLARI MİKROPLARDAN UZAKLAŞTIRMAYI AMAÇLAMIŞTIR.DİĞER BİR HADİSTE " ÇÖPLERİN CİNLERİN TOPLANTI YERİ OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR...ÇÖPLERDE BOL MİKTARDA NE OLDUĞUNU BELİRTMEYE GEREK YOK HERHALDE...!

 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

ALLAH ( CC) BİLİMİN BİZZAT KURAMCISIDIR !

26.6.2000
tarihi gerçekten yeni çağın miladi olmaya adaydır.Bilgi teknolojisi ve onun ön ayak olduğu genetik biliminde kat edilen akıl almaz mesafe ,sonuçlarını ne zaman ve hangi alanlarda verecek;şu an için bu öngörüler spekülasyona tabidir ama artık dünyanın eski dünya olmayacağı da bir gerçektir. Son iki yıldır “genetik devrim” geliyor diye elime geçirdiğim her fırsatta haykıran birisi olarak, bu son gelişmeden bir haz almam imkansız.İnsan genomunun haritasının çıkarılmış olması muhakkak ki, zaman içinde sağlık ve ömür süresi üzerinde inanılmaz etkiler yapacak.Bu olası gelişmeleri medya enin boyuna irdeliyor. Ben ise yeni çağın insan ve özelikle Türk insanının “zihin yapısı” üzerinde yaratacağı olası değişiklikleri irdelemek istiyorum.Maalesef ,din ve bilim birbirini dışlayan öğeler olduğu varsayımı aşmamış bir ülkede yaşıyoruz.Fark etmek istemiyoruz ki; aralarındaki esas fark kullandıkları metodolojilerdedir.Benim genetik bilimdeki gelişmede duyduğum heyecan ise ,iki ayrı parkurda seyahat eden bu iki düşünce çığırının kullandıkları metodoloji itibarıyla değil ama Ulaşacakları mesafe açısından bir yol ağzında kesişmeleri ihtimaldir.Nitekim bu gelişme Dünyaya ilan edilmeden evvel 17 Haziran 2000 tarihinde yazdığım ”Acaba Tanrı=Bilim olabilir mi?” Başlıklı yazımı ;

“ Zihninizi şimdiden hazırlayın ;Tanrı bizzat bilimin kurmacısı olabilir “ sözleriyle bitirmiştim . Başkan Clinton da yeni keşfi ilan ederken Tanrı’nın yaratığı hayatı çözmekten bahsediyor. Bilimsel çalışmaların amacını çok dikkatli anlayalım.Bilimde hedef olmayanı yoktan yaratmak değil ,var olanı algılamak ve yönlendirmek.Varlığa “ol” emrini kim tarafından ve nasıl verildiği sorusunun cevabını aramak “deney ve gözlemi” kullanan bilimsel metodolojinin amacı değildir. Bu sorunun çeşitli cevapları ;amacı gerçeği bulmak değildir; amacı gerçeği bulmak değil gerçeği aramak

Olan felsefenin, dolayısıyla dinlerin işlevidir.Şimdi ulaşabildiğimiz yol ağzında iki çığırın (bilim ve din) görev tarifleri daha net yapılabilir. Bilimi yeni din haline getirenler, bilimin sonsuz keşif idraki kadar limitini de daha rahat görebilir; dini hurafe haline getirenler de Kuran’da çeşitli defalar geçen “aklınl kullan” emrinin manası artık kavrayabilir.


Ne mutlu ki “İslam’ın altın çağı “veya “Cumhuriyetin 1930 ruhu” diye haykırarak başlarını kuma gömenler de bu fırtınadan kaçamayacaklar ,onlar gereken dersi alacaklar.Dünyayı ,bir büyüğün kocaman bir bahçenin çeşitli yerlerine sakladığı oyuncakları bulmak için gayret sarf eden çocukların, neşe içinde bul_kaç oynamaları olarak algılamak,bana büyük keyif veriyor.Heyhat! Bir yerlere saklanmış oyuncakları buldukça ne kadar çok seviniyoruz.

Hz. İbrahim ,Allah’a sormuş:

_Ölüleri nasıl canlandırıyorsun?

_ Allah cevap vermiş;

_ Sen bana inanmıyor musun? İnanıyorum ama aklıma yer et ki gönlüme yer edesin!”15 nisan 2000tarihli “21.yüzyıl Hz..İbrahim’e Hazır mı ? başlıklı yazımdan. ( 29.6.2000 C. ÜLSEVER : Hürriyet )


İNSAN var edildiği günden bugüne dek şu üç sorunun cevabını Arıyor:


1)Ben kimim

2)
Nereden geldim ,nereye gidiyorum?

3)çevrem ne? Bu sorulara verilen cevaplar değişse de bu soruların kendirli binlerce yıldır değişmiyor.İlginçtir, insanoğlu bu evrensel 3soruya cevap üretirken bilim ve inancı da adeta iki ekol olarak algılıyor.Tarihsel olarak bu iki ekol ,birbirleriyle sürtüşüyorlarmış gibi kabul ediliyor.Hatta .bilimin kat ettiği akıl almaz gelişmeler, inancın gerilemesi olarak telakki ediyor .Sanki ,iki rakipten birisi diğerinin alanını daraltma pahasına gelişiyor.



Ancak ,ortada birde tarihsel paradoks var. Acaba esasında inanç ile bilim aynı şeyler olabilir mi?İnsanoğlu ,bilimin gerçeği arama mücadelesinde özde tanrıyı ,var edeni arıyor olabilir mi ? Bana öyle geliyor ki ,bu ikilemin cevabını ararken tarihsel bir kavşağa çok yaklaştık. İkilemin sırrı yakında çözülecek! 21.yüzyıla girdiğimiz şu dönemde bilgi teknolojisinde kat edilen olağan üstü gelişme bir başka olağanüstü gelişmeyle taçlanmak üzere. Galiba oldukça yakın bir süre içinde birde genetik bilimde ulaşacağımız mesafe , bize ‘tanrımı, bilim mı? ’ikileminde epey ışık tutacak. Zannıma göre, birinin zaten ötekinden doğduğunu keşfedeceğiz! IBM bilgisayarları genetik çalışmaları hızlandırma aşamasına gelmiş (3Haziran 2000-Washington Post).Önümüzdeki beş yılda IBM ‘da Görevli bilim adamları,dünyanın en hızlı çalışan Bilgisayarlarını geliştirmeye soyunmuşlar. Bu bilgisayar şu anda var olan en hızlı bilgisayardan 500 misli daha hızlı hareket edecekmiş. Bilgisayarın görevi de insanı var eden proteinlerin gelişme yapısını çözmek için model oluşturmak olacakmış. Proteinlerin biyolojik nitelikleri çözülecekmiş.


Bu başarılırsa insan bilincinin nasıl çalıştığı, cinsiyetin nasıl şekillendiği,hastalıkların nasıl geliştiği gibi şu an için birer muamma olan bir sürü soruya cevap bulacakmış Proteinler, insan vücudunun moleküller yaratıcıları olduğu için, bilim adamları her bir Proteinin kimyasal çalışma kurallarını çözmeye niyetlenmişler. Mavi gen adı verilen yeni bilgisayar en hızlı 40 bilgisayarın 40 misli hızla çalışacak ve sadece bir Proteinin nasıl çalıştığını ancak bir yılda çözecekmiş.Alınacak sonuçlar,bilim ve sanayinin çalışma ve algılama yöntemlerini alt üst edebilirmiş. Esas gaye,tüm fonksiyonlarıyla İnsan denen varlığın karışımını oluşturan maddelerin çözülmesi imiş. Açıkçası insanoğlu artık kendisini çözmeye soyunmuş! 20. yüzyılın en önemli biyolojik keşfi olarak, genetik taşıyıcılar DNA’ların varlığının 1953’te ortaya atılmasından sonra şimdi sıra protein,gen,DNA üçlemesinde, adına ‘can’dediğimiz varlığın nasıl oluştuğunu çözmeye gelmiş.’’Tabiat (Tanrı)bu canlandırma işleminin milyonlarca yıldan beri her an her saniye saniye tekrar ediyor. Şimdi sıra bunun nasıl ve neden olduğunu anlamaya geldi’’ Diyor bir bilim adamı. IBM’in amacı bir protein çevresinde tüm proteinlerin nasıl çalıştığını çözme mücadelesi olarak kabul ediliyor. Şüpheci bilim adamları ise parçaların çözülmesinin bütününün nasıl çalıştığını belirleyemeyeceğini iddia ediyorlar. Birisi diyor ki,(parçaları çözmek sadece bir başlangıçtır ben size bir Boeing777 uçağını var eden 10.000parçanın listesini versem,bu liste uçağın nasıl uçtuğu hakkında hiçbir bilgi vermez.) diyor. İyimserler ise nasıl ve neden sorularına cevap vermesek dahi bu çalışma sonunda bir sürü hastalığın nasıl iyileştirileceği hakkında bilgi sahibi oluruz, diyorlar. Zihninizi şimdiden hazırlayın:Tanrı, bilimin olası bulgularının bizzat kuramcısı olabilir.C.Ülsever :17.06.2000

NOT: Clington : Tanrının yaşamı yarattığı dili bugün öğreniyoruz. Tanrının en kutsal armağanını ne kadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz.Elin Baş gavuru bunu anladı ama yerli maymuncular hala dedelerini Şempaze ilan etme derdinde...!

 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

...::: İLK İNSANDAN İTİBAREN GELEN DİNİN ADI İSLAMİYET'TİR :::...

Allah-u Teala ilk insan Hz. Adem’e, onun ve çocuklarının dünyada rahat ve huzur içinde yaşamaları için, ahirete cennete gidebilme sebepleri olabilecek bazı kuralları sayfalar halinde ( 10 sahife) indirir.


Aradan insanlar zamanlar geçer. İnsanlar bu kuralları bozar, unuturlar. Kullarına daima şefkatli olan Allah-u Teala sayfalar halinde Hz. Şit’e (50 sayfa), Hz. İdris’e (30 sayfa), Hz. İbrahim’e (10 sahife) dünya ve ahiret huzurunu sağlayacak kurallar gönderir. İnsanlar her defasında bunları bozar, sapıtır, ahlaksız, zalim bir toplum olurlar.



Allah-u Teala insanlar çoğalıp sayıları ve sorunları artınca onlara olan acıma ve merhametinden dolayı bu defa sayfa değil kitap gönderir. İnsanlar dünyada mutlu olsunlar, ahrette cehennemden kurtulsunlar diye Hz. Musa’ya Tevrat’ı indirir. İçinde devlet yönetimi, ahlak, geçmiş toplulukların ibretlik hikayeleri vardır. Ama insanlar zamanla bu kuralları bozar tahrif eder, yok ederler. Allah-u Teala kullarına yine kitap, yine peygamberler gönderir. Bazı aşırı zalim toplulukları helak edip, benzeri yolda olanları böylece uyarır. Tevrat’ın bozulmasından sonra Allah-u Teala Hz. Davut’a Zebur’u indirir. İçerisinde ilahiler, dualar,vardır...Aradan zaman, insan, mekanlar geçer. İnsanlar Zebur’u da bozar.


Allah-u Teala yine kitap gönderir. Hz. İsa’ya İncil’i indirir. İçinde ahlaki kurallar vardır fakat insanlar kısa süre içinde bunu da bozarlar, tahrif ederler ve 571 yılına gelinir. Allah-u Teala tüm zaman ve toplumlara indirdiği kuralların hepsini birden Kur’an-ı Kerim de toplar ve Hz. Muhammed’e gönderir. İçinde yönetim, ahlak, iktisat, dua, tevhit, kıssalar... vardır. Hz. Adem, Musa, İsa, Davud’a... gönderilen kuralların tümü artık tek bir kitaptadır... Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teala’nın “Kur’an-ı ben indirdim, ben koruyacağım” taahhüdü bulunmaktadır.Kıyamette yaklaşmıştır. Kur’an asla bozulmayacaktır. Tüm resullere indirilen kuralların hepsi Kur’an-ı Kerim’de biz Müslümanlara bildirilmiştir. O nedenle bizler tüm resul ve kitaplara inanmak zorundayız. Çünkü onlar aynı Allah’ın kurallarıdır ve aynı kurallar bizlere bildirilmiştir. Kısaca Hz. Adem’in kuralları da Hz. Musa, Hz. Muhammed’in kuralları da aynıdır.


Eskiden o kurallara Yahudilik- Hıristiyanlık deniyordu. Şimdi İslamiyet.
Ama kurallar, ilahi mesaj ve o mesajın sahibi aynı ilahtır. Peygamberler , kitap isimleri ve dinlerin adları faklı olabilir ama öz, mesaj hep aynı idi. Allah-u Teala bütün insanlara aynı kuralları (İslâmiyet’i) emretmiş, bu kurallar Kur’an gelene kadar insanlar tarafından devamlı bozulmuştur.


Kıyamet yaklaştığı için Kur’an-ı Kerim Allah tarafından koruma altına alınmıştır ve içindeki tüm resullere indirilen kuralların ana hatları ve yeni duruma göre yenilenen hükümleri ile tamamı, bozulmadan kıyamete tek baki kalacaktır.

NOT : Bütün dinlerde İslamiyet’in kurallarının indirildiğine dair deliller :


Allah-u Teala her topluluğa mutlaka bir peygamber indirmiştir. İlahi mesajın ulaşmadığı hiç bir kavim, topluluk yoktur. Kızılderililerden, Çinlilere, zencilerden, beyazlara...Putperest, politeist ( çok tanrılı) dinlerin kökenine baktığımızda hepsinde ilahi mesajın bozulmamış kırıntılarını görmek mümkündür. Yahudiler domuz eti yemezler, faiz almaz, kumar oynamazlar. Tekke takarlar , cumartesi günü toplanırlar .Hıristiyan papazlar oruç tutar, tekke takarlar, pazar günü toplanırlar. Hıristiyan rahibeler tesettürlü gezerler.Kızılderililer tanrılarına büyük ruh derler:Adem (AS)'a üflenen ilahi ruh'un ASLI ,BÜTÜNÜ , büyüğü Yüce Yaratıcı'dadır. Afrika’da Mau mau kabilesi " tek olan doğmamış ve doğurulmamış eşi benzeri olmayan her şeyi bilen işiten güçlü... bir tanrıya " inanırlar :İhlas suresi , aynen...! Orta Asya'daki Türkler Ahiret'e inanırlardı.Hindu tanrılarının pek çok kolu ve gözü vardır , yani "Tanrı her şeyi görür ve her şeye ulaşır ."... Fakat zamanla Allah’tan gelen mesajlar insanlarca bozulmuş ve asli özelliklerini kaybetmişlerdir.

Bazılarının iddia ettiği gibi : Kur’an’da olan bazı bilgiler tevrat ve incilde de aynen vardır, o halde
(Haşa ) Muhammed Kur’an’ı Tevrat-İncile bakarak yazdı iftirasının cevabı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır :

Hepsi aynı kaynaktan (Yüce Yaratıcıdan ) gelmektedir, Tevrat-İncil bozulduğu , değiştirildiği için Kur’an’a zıt , ondan farklı görünürler , bozulmayan yerler ise kur’an’la aynıdır, çünkü Allah’ü Teala hep aynı kuralları emretmiş ve yasaklamıştır.
 

_bamteli_

Well-known member
Cevap: Allahu Tealanın Varlığını İspatlıyoruz... İnanmayanlara ve akılların

...::: KUR’AN VE İLİM :::...

1-İslamın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim 300 civarında ayeti kerime ile düşünmeyi, aklımızı kullanmayı, araştırmayı, incelemeyi emreder. İlk inen ayet ve ilk emri” oku” olan başka bir din yoktur.


2-
İLİMLE İLGİLİ BAZI AYET ve HADİSLER


a-Ne de az düşünürsünüz!

b-Aklınızı kullanmaz mısınız?

c-Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

d-İlk emir “Oku” dur

e-İlim ve hikmet müminin yitik malı gibidir. Onu nerede bulursa alır.

f-İlim öğrenmek kadın erkeğe farzdır.

g-Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.

h-İki günü eşit olan ziyandadır, zarardadır.

I-Hem dünyayı hem ahireti isteyen ilme sarılsın...

3-İLMİN BULDUĞU KUR’AN’IN İŞARET ETTİĞİ MUCİZEVİ AYETLER


Ozan tabakası:“Gökyüzünün korunmuş bir tavan kıldık” (Enbiya: 32)

Dünyamızı güneşin zararlı ışınlarından koruyan ozon tabakası gökyüzünün hemen dışarısında daire gibi gök yüzümüzü çevreler.Ayeti kerime dünyanın tavanı olan gökyüzünün korunmuş olduğunu bizlere bildiriyor. Ne ile korunuyor Gökyüzü sorusuna cevap, ozon tabakasıdır. Allah’u Teala çöl bedevisinin inkar edemeyeceğini fakat 2000 yılının teknolojisinin keşfedebileceği bir mucizeyi bir kelime ile bizlere bildirir.

Yüzey gerilimi:Furkan suresi 53. Ayet: Atlas okyanusu ile Akdeniz’in, Hint okyanusu ile Kızıldeniz’in birleşmediğini 1970-80’li yıllarda bilim teknik ile insanlık yeni bulmuşken Kur’an bunu bizlere 1400 sene önce bildirir.

Dünyanın dönmesi:“Dağları yerinde durur görürsün. Halbuki onlar bulutlar gibi hareket ederler”. (Neml : 88) Dağların bulutlar gibi hareket etmesi için dağların bitişik olduğu dünyanın da dönmesi lazımdır.


Parmak izleri:Kıyamet suresi 4. Ayet. Parmak izlerinde ne gibi bir incelik vardır ki Kur’an onlara işaret etmektedir: Dünyadaki bütün insanların parmak izlerinin birbirinden farklı olduğu ancak 1884 yılında anlaşılmıştır. Oysa Kur’an bunu bize 600’lü yıllarda haber vermiştir.


Kainat genişliyor:Zariyat suresi 47. Ayet. Big-bang, büyük bir patlama ile çevreye yayılan ve her biri birbirinden uzaklaşan gezegen güneş, yıldız kümeleri, birbirinden hala daha hızlıca uzaklaşmakta, evren genişlemeye devam etmektedir.


Yükseğe çıkıldıkça oksijen azalıyor:En’am suresi 125. Ayet. Yüksek yerlerde oksijen azdır. Hareket halindeki bir insan az oksijen olan bir yerde ciğerlerine rahat oksijen alamadığı için daha derinden sık sık nefes alır. Bu anda kalbi daralır, sıkışır. Çölde yaşayan biri bu duyguyu bilemez, hissedemez. Fakat Kur’an-ı Kerim bunu hem Araplara hem bizlere bildirir.


Evren’de uyum ve düzen vardır:Rahman suresi 5. Ayet Kainatta her şey, makro-mikro alemde bir düzen içinde hareket eder. Dev yıldız kümelerinden atom, elektron alemine tabiattan, insan vücuduna karadan denize her şeyde bir uyum, ahenk bütünün bir parçası olma özelliği vardır. Bu ahengi kuran Allah’tır.

Yağmurun oluşumu:Nur suresi 43. Ayet. Çölde hayatı boyunca bir iki kez yağmuru gören biri bunu nasıl bilebilir, Allah bildirmezse.

Aşılayıcı Rüzgar:Hicr suresi 22. Ayet Çiçek polenlerinin aşılanmasında rüzgarın büyük önemi vardır.

Her şey çift yaratılmıştır:Zariyat suresi 49. Ayet. Yani zıttı ile kaim olan çiftler: gece-gündüz, artı-eksi, siyah-beyaz, uzun-kısa...

Not: Zaman hızla ters orantılı olarak azalır veya çoğalır. Zaman, saat, gün, yıl... göreceli değişkendir. Dünyadaki bir insanın bir saati ile plütondaki bir insanın saati birbirinden farklıdır. Dişi ağrıyan bir insanın bir saati ile dostuyla sohbet eden bir insanın bir saati birbirinden çok farklıdır. Arabayla bir yere bir saatte giden biri ile aynı yere yürüyerek bir günde varan kişi için zaman çok farklıdır. En önemlisi bir cismin hızı arttıkça o cisim için zaman ters orantılı olarak azalır. Dünyadaki bir insan için bir gün uzayda seyahat halindeki bir insan için bir saat gibidir. Uzaydaki insanın sürati arttıkça dünyadaki insan ile arasındaki zaman farkı da artacaktır. Dünyadaki bir yıl uzayda bir güne tekabül edecektir.

Allahu Teala Kur’an da kainattaki iki nokta ile dünyadaki zamanı kıyaslar:

Hac suresi 47. Ayet: rabbin katında bir gün sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.

Mearic suresi 4. Ayet: ....miktarı elli bin yıl olan bir gün....

Elektrik:Rahman suresi 35. Ayet:

Size dumansız bir alev: Alevin iki özelliği vardır: Isı ve ışık. Alev gibi ısı veren veya yakan ve yine alev gibi ışıkveren ama dumanı çıkmayan bir madde: elektrik, cereyan. Elektrik alev gibi ısı ve ışık (soba,lamba..)kaynağıdır fakat dumanı yoktur

Ve bakır gönderirde : Elektrik kablosunun içinde bakır bulunur.

Yakalanırsanız kurtulamazsınız: Elektrik akımına kapılan bir insan Kendini kurtaramaz.

Not: Kur’an da ayrıca insanın yaratılışında (müminun 12-14), petrolün oluşumuna ( A'la :4-5), kutuplardan (enbiya 44) yağmurun oluşumuna, kainatın oluşumuna (hud 7, fussılad 11, enbiya 30.) ...kadar pek çok konuda ayetler bulunmaktadır.Kuran'ın şimdiye dek incelediğimiz mucizevi özelliklerinin dışında bir de "matematiksel mucize"si vardır. Bu mucizeye bir örnek, Kuran'daki bazı kelime tekrarlarının verdiği ortak sayıdır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler şaşırtıcı bir biçimde aynı sayıda tekrarlanırlar. Aşağıda, bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış sayıları verilmiştir.

"Yedi Gök" tabiri 7 kere geçer. "Göklerin yaratılışı (halku semavat)" ifadesi de 7 kere tekrarlanır.



YEDİ GÖK
GÖKLERİN YARATILIŞI

7 kere
7 kere



"Gün (yevm)" tekil olarak 365 kere geçerken, çoğul yani "günler (eyyam ve yevmeyn)" kelimeleri 30 defa tekrarlanır. "Ay" kelimesinin tekrar sayısı ise 12'dir.

AY
GÜN
GÜNLER

yevm
eyyam, yevmeyn

12
365
30



"Hıyanet" kelimesi 16 kere geçerken, "habis" kelimesinin tekrar sayısı da 16'dır.

HIYANET
HABİS

16 kere
16 kere



"Bitki" ve "ağaç" kelimelerinin tekrar sayısı aynı: 26.

BİTKİ
AĞAÇ

26 kere
26 kere





"Ceza" kelimesi 117 kere yer alırken, Kuran'ın temel prensiplerden olan "affetmek" ifadesi bu sayının tam 2 katı kadar yani 234 kere tekrarlanıyor.

CEZA
AFFETMEK

117 kere
2x117= 234 kere



"De" kelimelerini saydığımızda çıkan sonuç 332. "Dediler" kelimesini saydığımızda da aynı rakamı görüyoruz.

DE
DEDİLER

332 kere
332 kere



"Dünya" kelimesi ve "ahiret" kelimesinin tekrarlanış sayıları da aynı: 115.

DÜNYA
AHİRET

115 kere
115 kere



"Şeytan" kelimesi 88 kere geçiyor. "Melek" kelimesinin tekrar sayısı da 88.


ŞEYTAN
MELEK

88 kere
88 kere





"İman" (tamlama almadan) kelimesi Kuran boyunca 25 kere tekrarlanır, "küfür" kelimesi de...

İMAN
KÜFÜR

25 kere
25 kere





"Zekat" kelimesi 32 kere tekrarlanırken, "bereket" kelimesinin tekrarlanış sayısı da 32.

ZEKAT
BEREKET

79 kere
79 kere





"Rahmet" kelimesi 79, "hidayet" kelimesi de 79 kere tekrarlanır.

RAHMET
HİDAYET

79 kere
79 kere





"İyiler (ebrar)" 6 kere, "facirler" ise tam yarısı kadar yani 3 kere geçer.

İYİLER (ebrar)
FACİRLER

6 kere
3 kere





"Yaz-sıcak" kelimeleri ile "Kış-soğuk" kelimelerinin geçiş sayıları da aynı: 5.

YAZ-SICAK
KIŞ-SOĞUK

5 kere
5 kere





"Sizi (insanı) yarattı" ifadesi ve "kulluk" kelimesinin geçiş sayıları da aynı: 16.

SİZİ YARATTI
KULLUK

16 kere
16 kere





Şarap (hımr)" ve "sarhoşluk (sekere)" kelimeleri de aynı sayıda tekrarlanır: 6.

ŞARAP
SARHOŞLUK

hımr
sekere

6 kere
6 kere

"Zenginlik" 26 ve "fakirlik" ise yarısı kadar, 13 kere geçer.



ZENGİNLİK
FAKİRLİK

26 kere
13 kere




İnsan" 65 kere geçer; insanın yaratılış safhalarının sayısının toplamı da aynıdır:
İNSAN



TOPRAK
NUTFE

EMBRİYO
BİR ÇİĞNEMLİK ET
KEMİK
ET
TOPLAM



turabun
nutfun

alak
meda'a

uzamun
lehmun
65

17
12

6
3

15
12
65
 
Üst