-alıntıdır-
Amel-i talih sözlükte kötü amel, faydasız amel, işe yaramaz davranış, makbul olmayan tutum, isabetsiz davranış, sâlih olmayan amel demektir.
Meselâ, Bediüzzaman’a göre, hasletlerin yerleri değişse mahiyetleri de değişir. Yani aynı sıfat, aynı kişide, farklı yerlerde farklı hükümler alır; bir amel-i sâlih, bazı yerde amel-i talih olabilir.
Meselâ onur, kuvvetliden zayıfa karşı gösterilirse buna “kibir ve gurur” denir ki, bu amel-i talihtir. Zayıftan kuvvetliye karşı gösterilirse bu amel-i salih olur. Ancak zayıfın tevazu göstermesi zillet ve riya olur ki, bu da amel-i talihtir.
Keza bir makam sahibinin makamındaki ciddiyetine vakar denir ki, amel-i salihtir. Makamındaki mahviyeti ise zillet getirir ki, bu amel-i talihtir. Aynı makam sahibinin evinde ise durum tam tersinedir; evindeki ciddiyetine kibir deniyor ki, amel-i talih budur. Evinde amel-i sâlih ise mahviyettir ki, buna tevazu denmektedir.
Keza kişi kendi adına müsamaha ve fedakârlık gösterebilir. Bu hamiyettir ve amel-i salihtir. Fakat toplum adına müsamaha ve fedakârlık gösterirse topluma hıyanet etmiş olur ki, bu amel-i talihtir.
Keza kişi eğer bir haksızlığı sineye çekecekse bunu kendisi adına yapmalı, toplum adına yapmamalıdır. Eğer övüneceği bir durum karşısındaysa içinde yaşadığı toplum adına övünmeli, kendisi adına övünmemelidir. Amel-i sâlihi ancak bu şekilde korumuş olur.
Aksi takdirde kişinin kendine yapılan haksızlık karşısında ortalığı dağıtması da, topluma yapılan haksızlık karşısında sus pus olması da amel-i talih olduğu gibi, kendini göklere çıkarırken, toplumun kıvanç kaynaklarını görmemesi de amel-i talihtir.1
Keza başlangıçta işlerin organizesi esnasında göstereceği tevekkül, tembelliktir ki, amel-i talihtir. Fakat neticelerin oluşması esnasında Allah’a havale etmek tevekküldür.
Keza çalışmasının meyvesi olarak verilen kazanca rıza göstermek kanaattir ki, amel-i sâlihtir. Çalışma şevkini artırır. Oysa mevcutla yetinmek kanaat değil, himmetsizliktir, gayretsizliktir, tembelliktir.2
Amel-i talih sözlükte kötü amel, faydasız amel, işe yaramaz davranış, makbul olmayan tutum, isabetsiz davranış, sâlih olmayan amel demektir.
Meselâ, Bediüzzaman’a göre, hasletlerin yerleri değişse mahiyetleri de değişir. Yani aynı sıfat, aynı kişide, farklı yerlerde farklı hükümler alır; bir amel-i sâlih, bazı yerde amel-i talih olabilir.
Meselâ onur, kuvvetliden zayıfa karşı gösterilirse buna “kibir ve gurur” denir ki, bu amel-i talihtir. Zayıftan kuvvetliye karşı gösterilirse bu amel-i salih olur. Ancak zayıfın tevazu göstermesi zillet ve riya olur ki, bu da amel-i talihtir.
Keza bir makam sahibinin makamındaki ciddiyetine vakar denir ki, amel-i salihtir. Makamındaki mahviyeti ise zillet getirir ki, bu amel-i talihtir. Aynı makam sahibinin evinde ise durum tam tersinedir; evindeki ciddiyetine kibir deniyor ki, amel-i talih budur. Evinde amel-i sâlih ise mahviyettir ki, buna tevazu denmektedir.
Keza kişi kendi adına müsamaha ve fedakârlık gösterebilir. Bu hamiyettir ve amel-i salihtir. Fakat toplum adına müsamaha ve fedakârlık gösterirse topluma hıyanet etmiş olur ki, bu amel-i talihtir.
Keza kişi eğer bir haksızlığı sineye çekecekse bunu kendisi adına yapmalı, toplum adına yapmamalıdır. Eğer övüneceği bir durum karşısındaysa içinde yaşadığı toplum adına övünmeli, kendisi adına övünmemelidir. Amel-i sâlihi ancak bu şekilde korumuş olur.
Aksi takdirde kişinin kendine yapılan haksızlık karşısında ortalığı dağıtması da, topluma yapılan haksızlık karşısında sus pus olması da amel-i talih olduğu gibi, kendini göklere çıkarırken, toplumun kıvanç kaynaklarını görmemesi de amel-i talihtir.1
Keza başlangıçta işlerin organizesi esnasında göstereceği tevekkül, tembelliktir ki, amel-i talihtir. Fakat neticelerin oluşması esnasında Allah’a havale etmek tevekküldür.
Keza çalışmasının meyvesi olarak verilen kazanca rıza göstermek kanaattir ki, amel-i sâlihtir. Çalışma şevkini artırır. Oysa mevcutla yetinmek kanaat değil, himmetsizliktir, gayretsizliktir, tembelliktir.2