Muvahhid1
Well-known member
Dâvûd-i Tâî Hazretleri'nin hizmetine bakan mürîdi birgün ona:
"- Biraz et pişirdim; buyurmaz mısınız?" dedi ve üstadının sükût etmesi üzerine eti getirdi.
Ancak Dâvûd-i Tâî -kuddise sirruh-, önüne konan ete bakarak:
"- Falanca yetimlerden ne haber var evlâdım?" diye sordu.
Mürîd, durumlarının yerinde olmadığını izhâr sadedinde içini çekip:
"- Bildiğiniz gibi efendim!" dedi. O büyük Hak dostu: ;
"- O hâlde bu eti onlara götürüver!" dedi.
Hazırladığı ikramı üstadının yemesini arzu eden samîmî mürîd:
"- Efendim, siz de uzun zamandır et yemediniz!.." diye ısrar edecek oldu.
Fakat Dâvûd-i Tâî Hazretleri kabul etmeyip şöyle buyurdu:
"- Evlâdım! Bu eti ben yersem dışarı çıkar, fakat o yetimler yerse, arş-ı a'lâya çıkar!.."
"- Biraz et pişirdim; buyurmaz mısınız?" dedi ve üstadının sükût etmesi üzerine eti getirdi.
Ancak Dâvûd-i Tâî -kuddise sirruh-, önüne konan ete bakarak:
"- Falanca yetimlerden ne haber var evlâdım?" diye sordu.
Mürîd, durumlarının yerinde olmadığını izhâr sadedinde içini çekip:
"- Bildiğiniz gibi efendim!" dedi. O büyük Hak dostu: ;
"- O hâlde bu eti onlara götürüver!" dedi.
Hazırladığı ikramı üstadının yemesini arzu eden samîmî mürîd:
"- Efendim, siz de uzun zamandır et yemediniz!.." diye ısrar edecek oldu.
Fakat Dâvûd-i Tâî Hazretleri kabul etmeyip şöyle buyurdu:
"- Evlâdım! Bu eti ben yersem dışarı çıkar, fakat o yetimler yerse, arş-ı a'lâya çıkar!.."