"Hayat faaliyet ve harekettir, şevk ise matiyyesidir (bineğidir)."
Bediüzzaman
Yapılan işin mânâlı olması, sevilmesi, aşk, şevk ve heyecan vermesi kişiyi hayata bağlayan en mühim faktörlerdendir. Zîrâ hayatın işleyişi; aşk ve şevk üzerine örgülenmiştir. Hayatın dinamosu faaliyet ve harekettir, bunların da motoru şevk ve iştiyaktır. Şevk, bir işi, ‘gönüllü ve istekli yapmak' mânâsına gelir. Çünkü insan; iştiyak, lezzet ve muhabbet duymadığı bir işi yapmak istemez. Yapsa da, iştiyak ve muhabbet duymadığından yapılan işte bir verim olmaz. Dolayısıyla, yapılan işlerin mükemmel olması, ona katılan aşk ve şevkle irtibatlıdır. Öğrenme de öyledir. Öğrenilmek istenen şeye karşı bir muhabbet, aşk ve şevk olmalı ki, kişi verimli bir öğrenme süreci yaşayabilsin. Bundan dolayı aşk ve şevke, talebelik yıllarında çok ihtiyaç duyulur.
Bütün bunlara rağmen günümüz işletme ve müesseselerinde aşk ve şevkin artırılması hususu yeterince ele alınmamaktadır. Çalışanlar; yorgunluk ve tükenmişlik sendromuna kolayca yakalanabilmektedir. Çalışanların sağlık, verimlilik ve performansına doğrudan tesir eden ‘şevk hissi' insanın hissiyatı ve ruh hâli ile doğrudan bağlantılıdır. Hisleri yoğun olan kişiler, şevk ve heyecan gel-gitlerini de yoğun yaşarlar. En verimli üretimler, iştiyak içinde olunduğu zamanlarda gerçekleştirilir. Aşk ve şevkli bir kimse başarısız olsa bile, yenilgileri olgunca kabullenir, yıkılmaz. Edison, şevk, gayret, azim gibi hasletlere sahip olmasaydı, birçok buluşa imza atamazdı. Düşünce ile hareket arasında yer alan hissiyat (duygu enerjisi), düşüncenin harekete dönüşmesi için gerekli olan aşk ve şevki, azim ve kararlılığı sağlar.
Şevk nedir?
Genel mânâsıyla şevk, insanın herhangi bir konuya ciddi alâka (istek) duyması ve buna ulaşabilmek için yoğun gayret göstermesidir. Şevk u iştiyak; şiddetli arzu, aşırı istek, mârifet kaynaklı neşe ve hasret çekme mânâlarını da ihtiva eder. Kişinin herhangi bir nesne veya hâdiseye aşk ve şevkinin olması; ferah, keyif, muhabbet ve sürur gibi hislerin açığa çıkmasına da vesile olur. Muhabbetin neticesi şevktir. Muhabbet ve lezzetin hedefi, mükemmele ulaşmaktır. Azim, gayret ve mutluluğu açığa çıkartan ve bir tür enerji olan aşk ve şevk hissi; korunması ve geliştirilmesi gereken önemli bir ruh hâlidir. "Hakikate ulaşma noktasındaki yollardan birini de oluşturan şevk, hizmette fütur getirmeme, ye'se düşmeme; mâruz kalınan, en kötü, en çirkin gibi görünen durumlarda bile, Cenâb-ı Hakk'ın bir eser-i rahmeti var olabileceği mülâhazasıyla buruk, hüzünlü fakat ümitli bir bekleyiş ve Allah'a karşı fevkalâde güven içinde bulunma şeklinde yorumlanmıştır." Dolayısıyla şevk hem maddî hem de mânevî hayat için vazgeçilmez bir dinamiktir.
Bir kişinin toplam enerjisi, onun hayatın zorluklarıyla mücadele etmeye ne nispette hazır ve istekli olduğunu, kendisi için önemli olan şeyi başarmak için mücadele azmini, çalışma kapasitesini, sevdiği insanları koruyup kollama gayretini, daha iyi bir gelecek inşa etme gücünü, hayata sarılma ve ondan haz alma derecesini çeşitli derecelerde belirler. Bu arzu ve hedeflere ulaşabilme enerjisinin % 30'u fizikî, % 70'i de hissî ve zihnî enerjilerden sağlanır. Hissî ve zihnî enerji; zihin canlılığı, kalb itminanı, aşk ve şevk kaynaklı bir hayat sürmek için önemlidir.
Günümüzde performans odaklı çalışan işletmelerde; "Aşk ve şevki söndüren unsurlar nelerdir?", "Şevk nasıl artırılabilir veya korunabilir?", "Kişi hangi durumda ‘başaracağım, yapacağım, üstesinden geleceğim' duygusunu harekete geçirebilir, azim ve kararlılıkla hedefine ulaşma yolunda gayret sarf eder?" gibi sorulara uygulanabilir cevaplar aranmaktadır. Çünkü kişi aşk, şevk ve heyecanını kaybettiğinde hayatında direnç kaybı ve çöküntü başlamakta, maddî-mânevî kayıplar artmaktadır.
Değerli olduğunun fark ettirilmesi, çevresinden saygı görmesi, çalıştığı veya mensup olduğu kuruma karşı bağlılık hissinin tatmin edilmesi, kişinin his boyutundaki temel ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçları karşılandığında kişi pozitif hisler (sevilmek, adam yerine konmak, dinlenmek, fark edilmek, mükâfatlandırılmak, yardım etme ve edilme, şükran duyma ve beklentisiz sevilme) yaşar. Pozitif hisler aşk ve şevki artırırken, tecrübe edilen negatif duygular da (endişe-korku, nefret-haset-kıskançlık, öfke-sinirlilik, depresyon, düşmanlık, tiksinti) aşk ve şevke menfî tesir eder. Negatif hisler ateş gibi, insanın aşk ve şevk enerjisini yok eder. İnsan duygulardan beslenen enerjisini negatif olarak ifade ettiğinde, iş yapmada kullanabileceği çok az enerji kalır. Meselâ beş dakika süren öfke patlamaları veya nefret ve korku deneyimleri, bir kişinin sekiz saatlik iş yapma enerjisini alıp götürebilir. Kişi sakin, pozitif tutum ve tavır içinde kalabildiğinde iş yapmada kullanabileceği daha fazla zihin-his-hareket enerjisine sahip olur.
İnsanın aşk ve şevkini tüketen veya yenileyen durumlar
Enerjinizi tüketen birinci grup faktör: Çevrenizdeki insanları memnun etmeye çalışırken, şevkinizin kırıldığını, moralinizin bozulduğunu hissettiğiniz durumlar. Mutlu ettiğiniz insanların sizi hiç düşünmemesi. Sevilmediğiniz ve fark edilmediğiniz hissine kapılmanız.
Enerjinizi yenileyen birinci grup faktör: Sınırlarınızı çizmek ve kendinize zaman ayırmak. Beklentisiz olacak seviyede fedakârlıkta bulunmak. Sizi ümit kırıklığına ve moral bozukluğuna uğratmayacak bir arkadaş çevresi bulmak veya böyle bir semte taşınmak.
Enerjinizi tüketen ikinci grup faktör: Kendi şahsî hayatınızı yaşayamamak veya başkalarının hayatı içinde kaybolup gitmek. Kuralları belirsiz ve çerçevesi net olmayan iş ve bağlantılara girmek ve tek taraflı tüketilmek. Öncelikle üzerindeki haklara riayet etmeden ve hizmetlerini uzun vâdeli düşünmeden, daha ziyade hissî mülâhazalarla başka insanları mutlu etmeye çalışmak.
Enerjinizi yenileyen ikinci grup faktör: İç dünyanızı (gönlünüzü) keşfetmeye, iç âleminizi düzene koymaya, içinizdeki sese (vicdan, gönül, ve unutulmuş, ihmal edilmiş meşru istekleriniz) kulak vermeye ve onunla diyaloga geçmeye vesile olan sadece size ait bir zaman dilimi… Sizden istenenlere, hayatın uzun soluklu bir koşu olduğunu unutmadan gerektiğinde ‘hayır' diyebilmek.
Enerjinizi tüketen üçüncü grup faktör: Bütün vaktinizi vazife, ödev ve mesuliyetlere ayırmanız. Kaybettiğiniz his enerjinizi geri kazanmak için, tek çare olarak yiyeceklere yapışarak hantallaşmanız ve modern çağın salgın hastalığı şişmanlığa yakalanarak moral çöküntüsü yaşamanız.
Enerjinizi yenileyen üçüncü grup faktör: Hayatınızdaki vazife ve mesuliyetlerinizin arasına eğleneceğiniz, huzur duyacağınız, rahatlayacağınız aktiviteler serpiştirmeniz.
Enerjinizi tüketen dördüncü grup faktör: Kıskançlık ve haset duygusunun sizi kuşatmasına izin vermeniz. Bu duygu, his enerjinizi tüketir ve sizi bunalıma sürükler. Kendini sürekli başkalarıyla kıyaslamak kişiyi hırslandırır ve şekvaya sürükler.
Enerjinizi yenileyen dördüncü grup faktör: Kişi hayatında dâima kendinden daha kötü durumda olanları düşünerek şükran hisleri içinde bulunmalı ve kanaat etmelidir. Çünkü bu, insanın his enerjisini çoğaltır. Ayrıca her insanın mutlaka bir zayıf tarafı olduğu unutulmamalıdır. Herkesin bu dünyada bir şekilde (mal, can veya evlâtla) imtihanda olduğu hiç akıldan çıkarılmamalıdır. Teslim ve tevekkülle aşk ve şevk korunmalıdır.
Enerjinizi tüketen beşinci grup faktör: Sürekli üzüntülü, depresif ve melankolik bir ruh hâli içinde bulunmak. Değiştirilemeyecek şeylere karşı sürekli üzüntü duymak, kaza hükmü giymiş şeylere karşı isyan içinde bulunmak, olmamış şeyler için de tembelce bekleyişe geçmek, insanın his enerjisini tüketir.
Enerjinizi yenileyen beşinci grup faktör: Topluma karışmak, takım veya grup hâlinde bir şeyler yapmak üzüntü ve depresyonun ilâcıdır. Diğer yandan kaderin hükmüne razı olmak, teslim ve tevekkül içinde bulunmak, sabır kuvvetini içinde bulunulan âna yoğunlaştırmaktır.
Enerjinizi tüketen altıncı grup faktör: Bitmemiş işler, yarım kalmış ödev ve projeler, insanın aşk ve şevkini azaltarak his enerjisini vakumlar. Kişinin vermiş olduğu kararları; "Acaba yanlış mı yaptım?" şeklinde sürekli zihninde kurgulaması ve bunu bir takıntı hâline getirmesi.
Enerjinizi yenileyen altıncı grup faktör: Mükemmel kararlar verme takıntısından vazgeçip, tercihlerini yaparak derhal harekete geçmek. Birikmiş ödev ve projelerinize, uzun zaman geçmesine rağmen yeterli ve uygun vakit bulamıyorsanız, ‘Onu yapmak istemiyorsunuz!' demektir. Dolayısıyla, onu yapma fikrini kafanızdan silin! Yeni iş ve projelerini sürüncemede bırakmayın, tamamlayarak yola devam edin!
Enerjinizi tüketen yedinci grup faktör: Yerine getirebileceğinizden fazla vaatlerde bulunarak mesuliyet altına girmeniz, her projeye, her davete hemen ‘Evet ben de varım!' demeniz enerjinizi tüketir. Sınırlı bir ömürde, sınırlı kabiliyet ve enerjiyle ancak sınırlı iş ve projede görev alabileceğinizi unutmayın!
Enerjinizi yenileyen yedinci grup faktör: Bir maratona benzeyen dünya hayatında, kendi işinizde başarılı oldukça, başkalarına daha fazla yardımcı olabileceğinizi unutmayın. Kendi hayatında başarısı olmayanların başkalarına yardımcı olma ihtimali de düşüktür.
Enerjinizi tüketen sekizinci grup faktör: Sürekli risk almak, kaybetmeye devam etmek, kişinin aşk ve şevkini tüketir. İlk kayıp ve başarısızlık bir risktir, alarmdır. Ders alınırsa, insan için öğreticidir ve iyi bir tecrübedir. Fakat sürekli kaybetmek ve bundan ders çıkarmamak, insanı çökerten ve ümitsizliğe sevk eden bir durumdur.
Enerjinizi yenileyen sekizinci grup faktör: Öncelikle kendi yanlışlarınızla yüzleşin; hatalarınıza ağlayabildiğiniz kadar ağlayın ve kendinizle hesaplaşın! İyice rahatlayıp boşaldıktan sonra, çevrenizdeki liyakatli kişilerle istişare ederek ve geçmiş tecrübelerinizden ders alarak hayata geri dönün ve bir şeyler yapmaya çalışın!
Şevki korumak için neler yapılabilir?
İnsanlarla her münasebet, aşk ve şevkimizi ya yenileyip artırır veya tüketir. İnsanın his enerjisini sömüren ve tüketen hususların başında negatif insanların ürettiği kirlilik (karamsar söz, tutum ve davranışlar) vardır. Meselâ sürekli üzücü, kalb kırıcı, insan onur ve haysiyetini zedeleyici söz söyleyen, tutum ve davranış sergileyen, sürekli endişe ve korku pompalayan, insanları aşağılayan, hor-hakir gören, suçlu konumuna iten, kusur ve hataları sürekli başkalarının üzerine atan kişiler, çevrelerindeki insanların aşk ve şevkini, vakumlu süpürgeler gibi emerler. Her toplumda, her zaman bol miktarda bulunan bu tip insanlar, insanî gelişimin ve huzurlu bir hayatın önündeki en önemli engellerdendir. Böyle bir karaktere sahip kişi; eş, âmir, yakın bir arkadaş, takımdaki paydaş, iş ortağı veya aile üyesi ise, ondan korunmada nasıl bir strateji geliştirileceği hususu günümüzde cevaplandırılması en zor sorulardan biridir. Uzmanların hemfikir olduğu çözümlerden biri, bu tip kişilerle araya mesafe koyup daha az görüşmek, eğer mümkünse irtibatı makul şekilde kesmektir. Çünkü negatif tutum ve sözler, negatif duyguları (üzüntü, kaygı, korku, öfke, depresyon, sabırsızlık) açığa çıkarır. Bunlar ise, kişinin enerjisini tüketir. Pozitif tutum ve tavırlar geliştirmek, müspet ve yapıcı konuşmak son derece önemlidir. Bunun için de, kişi dostlarını ve arkadaşlarını mümkün olduğunca pozitif tavır sergileyen, müspet duyguları harekete geçiren kişilerden seçmelidir. Diğer yandan kişi, sürekli şikâyet eden, insanları kötüleyen ve onların özel hayatlarını dedikodu malzemesi yapan toksik fertlerden uzak durmalıdır.
Kişi sağlıklı bir hayat sürebilmek için, fizikî, hissî ve zihnî enerjisini tüketen, bilhassa aşk, şevk ve moralini azaltan faktörlerin neler olduğunu müşahhas şekilde belirlemelidir. Ne kadar çok pozitif hissî enerjiye sahip olursak, verimli olma şansımız o kadar artar. Zîrâ hayatın yakıtı olan aşk ve şevkimiz ne kadar çok ise, o kadar fazla şey başarabiliriz. Sağlıklı ve dengeli beslenmek, düzenli hareket veya spor yapmak, kaliteli uyumak, insanı canlı ve diri tutar.
Kişinin hayatta gerçekleştirebileceği hayalleri, idealleri olmalı ve kişi bu ideallerine odaklanmalıdır. İdeal, gaye ve hayaller insanın aşk ve şevkini artırır. Çünkü insan ümit, hayal ve beklentilerinden enerji toplar. Bir kişide irade varsa, enerjisini harekete geçirebilir. İrade ve azim yoksa enerji bloke edilir, kişi kendinde yorgunluk hisseder. Hedef ve irade aşk ve şevkle bütünleştiğinde, insandaki potansiyel enerji harekete geçer. Benzer hedef ve heyecanları, ruhî frekansı paylaşan insanları bulmak ve onlarla beraber olmak aşk ve şevki korur ve çoğaltır.
Kişi veya ekip, kabiliyetlerinin farkına vararak hedeflerini doğru belirliyor, kusurlarını görme erdemi gösteriyor, yeni fikir ve tavsiyelere açık duruyor, kendinden ziyade sistemin başarısını öne çıkarıyor, herkeste az-çok var olan güzellikleri görebiliyor ve onların sisteme katkılarını mükâfatlandırabiliyor ise, mütevazıdır. Tevazu ise, ilâhî inayetin gelmesine bir davetiyedir.
Sistem bilimi penceresinden bakıldığında, birer sistem olan aile, işletme ve müesseseler, ya akıllıca veya akıl dışı organize olmuşlardır. Sistemin sağlıklı işlemesi, öncelikle sistemin ne derece akıllı şekilde örgütlendiğine bağlıdır. Sakinlerine güvenlik atmosferi oluşturan, çeşitliliği ve farklılığı mükâfatlandıran, olumlu her şeyi fark edip takdir eden, üyeleri birbirleri hakkında empati yapabilen ve sistem içinde önemli ve değerli olduklarını hissedebilen, işleri kabiliyetlere göre dağıtan, tevazu sahibi fertlere sahip, pozitif hissiyatı harekete geçirilebilen sistemler akıllı örgütlendiklerini gösterirler. Akıllı örgütlenmelerdeki koruyucu atmosferden dolayı, çalışanların aşk ve şevklerinin söndürülmesi zordur. Böyle bir sistemde beklentisiz yapılan işlerle (Allah rızası için), dünyevî beklentiler içinde kazan-kazan anlayışıyla yapılan işler arasında denge vardır. Ortak akıl ışığında kurulan ve bunu koruyan müesseselerde, insanlar, tükenmişlik sendromuna yakalanmadan, aşk ve şevk içinde sürdürülebilir bir hizmet üretebilirler.
Hamza AYDIN
Bediüzzaman
Yapılan işin mânâlı olması, sevilmesi, aşk, şevk ve heyecan vermesi kişiyi hayata bağlayan en mühim faktörlerdendir. Zîrâ hayatın işleyişi; aşk ve şevk üzerine örgülenmiştir. Hayatın dinamosu faaliyet ve harekettir, bunların da motoru şevk ve iştiyaktır. Şevk, bir işi, ‘gönüllü ve istekli yapmak' mânâsına gelir. Çünkü insan; iştiyak, lezzet ve muhabbet duymadığı bir işi yapmak istemez. Yapsa da, iştiyak ve muhabbet duymadığından yapılan işte bir verim olmaz. Dolayısıyla, yapılan işlerin mükemmel olması, ona katılan aşk ve şevkle irtibatlıdır. Öğrenme de öyledir. Öğrenilmek istenen şeye karşı bir muhabbet, aşk ve şevk olmalı ki, kişi verimli bir öğrenme süreci yaşayabilsin. Bundan dolayı aşk ve şevke, talebelik yıllarında çok ihtiyaç duyulur.
Bütün bunlara rağmen günümüz işletme ve müesseselerinde aşk ve şevkin artırılması hususu yeterince ele alınmamaktadır. Çalışanlar; yorgunluk ve tükenmişlik sendromuna kolayca yakalanabilmektedir. Çalışanların sağlık, verimlilik ve performansına doğrudan tesir eden ‘şevk hissi' insanın hissiyatı ve ruh hâli ile doğrudan bağlantılıdır. Hisleri yoğun olan kişiler, şevk ve heyecan gel-gitlerini de yoğun yaşarlar. En verimli üretimler, iştiyak içinde olunduğu zamanlarda gerçekleştirilir. Aşk ve şevkli bir kimse başarısız olsa bile, yenilgileri olgunca kabullenir, yıkılmaz. Edison, şevk, gayret, azim gibi hasletlere sahip olmasaydı, birçok buluşa imza atamazdı. Düşünce ile hareket arasında yer alan hissiyat (duygu enerjisi), düşüncenin harekete dönüşmesi için gerekli olan aşk ve şevki, azim ve kararlılığı sağlar.
Şevk nedir?
Genel mânâsıyla şevk, insanın herhangi bir konuya ciddi alâka (istek) duyması ve buna ulaşabilmek için yoğun gayret göstermesidir. Şevk u iştiyak; şiddetli arzu, aşırı istek, mârifet kaynaklı neşe ve hasret çekme mânâlarını da ihtiva eder. Kişinin herhangi bir nesne veya hâdiseye aşk ve şevkinin olması; ferah, keyif, muhabbet ve sürur gibi hislerin açığa çıkmasına da vesile olur. Muhabbetin neticesi şevktir. Muhabbet ve lezzetin hedefi, mükemmele ulaşmaktır. Azim, gayret ve mutluluğu açığa çıkartan ve bir tür enerji olan aşk ve şevk hissi; korunması ve geliştirilmesi gereken önemli bir ruh hâlidir. "Hakikate ulaşma noktasındaki yollardan birini de oluşturan şevk, hizmette fütur getirmeme, ye'se düşmeme; mâruz kalınan, en kötü, en çirkin gibi görünen durumlarda bile, Cenâb-ı Hakk'ın bir eser-i rahmeti var olabileceği mülâhazasıyla buruk, hüzünlü fakat ümitli bir bekleyiş ve Allah'a karşı fevkalâde güven içinde bulunma şeklinde yorumlanmıştır." Dolayısıyla şevk hem maddî hem de mânevî hayat için vazgeçilmez bir dinamiktir.
Bir kişinin toplam enerjisi, onun hayatın zorluklarıyla mücadele etmeye ne nispette hazır ve istekli olduğunu, kendisi için önemli olan şeyi başarmak için mücadele azmini, çalışma kapasitesini, sevdiği insanları koruyup kollama gayretini, daha iyi bir gelecek inşa etme gücünü, hayata sarılma ve ondan haz alma derecesini çeşitli derecelerde belirler. Bu arzu ve hedeflere ulaşabilme enerjisinin % 30'u fizikî, % 70'i de hissî ve zihnî enerjilerden sağlanır. Hissî ve zihnî enerji; zihin canlılığı, kalb itminanı, aşk ve şevk kaynaklı bir hayat sürmek için önemlidir.
Günümüzde performans odaklı çalışan işletmelerde; "Aşk ve şevki söndüren unsurlar nelerdir?", "Şevk nasıl artırılabilir veya korunabilir?", "Kişi hangi durumda ‘başaracağım, yapacağım, üstesinden geleceğim' duygusunu harekete geçirebilir, azim ve kararlılıkla hedefine ulaşma yolunda gayret sarf eder?" gibi sorulara uygulanabilir cevaplar aranmaktadır. Çünkü kişi aşk, şevk ve heyecanını kaybettiğinde hayatında direnç kaybı ve çöküntü başlamakta, maddî-mânevî kayıplar artmaktadır.
Değerli olduğunun fark ettirilmesi, çevresinden saygı görmesi, çalıştığı veya mensup olduğu kuruma karşı bağlılık hissinin tatmin edilmesi, kişinin his boyutundaki temel ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçları karşılandığında kişi pozitif hisler (sevilmek, adam yerine konmak, dinlenmek, fark edilmek, mükâfatlandırılmak, yardım etme ve edilme, şükran duyma ve beklentisiz sevilme) yaşar. Pozitif hisler aşk ve şevki artırırken, tecrübe edilen negatif duygular da (endişe-korku, nefret-haset-kıskançlık, öfke-sinirlilik, depresyon, düşmanlık, tiksinti) aşk ve şevke menfî tesir eder. Negatif hisler ateş gibi, insanın aşk ve şevk enerjisini yok eder. İnsan duygulardan beslenen enerjisini negatif olarak ifade ettiğinde, iş yapmada kullanabileceği çok az enerji kalır. Meselâ beş dakika süren öfke patlamaları veya nefret ve korku deneyimleri, bir kişinin sekiz saatlik iş yapma enerjisini alıp götürebilir. Kişi sakin, pozitif tutum ve tavır içinde kalabildiğinde iş yapmada kullanabileceği daha fazla zihin-his-hareket enerjisine sahip olur.
İnsanın aşk ve şevkini tüketen veya yenileyen durumlar
Enerjinizi tüketen birinci grup faktör: Çevrenizdeki insanları memnun etmeye çalışırken, şevkinizin kırıldığını, moralinizin bozulduğunu hissettiğiniz durumlar. Mutlu ettiğiniz insanların sizi hiç düşünmemesi. Sevilmediğiniz ve fark edilmediğiniz hissine kapılmanız.
Enerjinizi yenileyen birinci grup faktör: Sınırlarınızı çizmek ve kendinize zaman ayırmak. Beklentisiz olacak seviyede fedakârlıkta bulunmak. Sizi ümit kırıklığına ve moral bozukluğuna uğratmayacak bir arkadaş çevresi bulmak veya böyle bir semte taşınmak.
Enerjinizi tüketen ikinci grup faktör: Kendi şahsî hayatınızı yaşayamamak veya başkalarının hayatı içinde kaybolup gitmek. Kuralları belirsiz ve çerçevesi net olmayan iş ve bağlantılara girmek ve tek taraflı tüketilmek. Öncelikle üzerindeki haklara riayet etmeden ve hizmetlerini uzun vâdeli düşünmeden, daha ziyade hissî mülâhazalarla başka insanları mutlu etmeye çalışmak.
Enerjinizi yenileyen ikinci grup faktör: İç dünyanızı (gönlünüzü) keşfetmeye, iç âleminizi düzene koymaya, içinizdeki sese (vicdan, gönül, ve unutulmuş, ihmal edilmiş meşru istekleriniz) kulak vermeye ve onunla diyaloga geçmeye vesile olan sadece size ait bir zaman dilimi… Sizden istenenlere, hayatın uzun soluklu bir koşu olduğunu unutmadan gerektiğinde ‘hayır' diyebilmek.
Enerjinizi tüketen üçüncü grup faktör: Bütün vaktinizi vazife, ödev ve mesuliyetlere ayırmanız. Kaybettiğiniz his enerjinizi geri kazanmak için, tek çare olarak yiyeceklere yapışarak hantallaşmanız ve modern çağın salgın hastalığı şişmanlığa yakalanarak moral çöküntüsü yaşamanız.
Enerjinizi yenileyen üçüncü grup faktör: Hayatınızdaki vazife ve mesuliyetlerinizin arasına eğleneceğiniz, huzur duyacağınız, rahatlayacağınız aktiviteler serpiştirmeniz.
Enerjinizi tüketen dördüncü grup faktör: Kıskançlık ve haset duygusunun sizi kuşatmasına izin vermeniz. Bu duygu, his enerjinizi tüketir ve sizi bunalıma sürükler. Kendini sürekli başkalarıyla kıyaslamak kişiyi hırslandırır ve şekvaya sürükler.
Enerjinizi yenileyen dördüncü grup faktör: Kişi hayatında dâima kendinden daha kötü durumda olanları düşünerek şükran hisleri içinde bulunmalı ve kanaat etmelidir. Çünkü bu, insanın his enerjisini çoğaltır. Ayrıca her insanın mutlaka bir zayıf tarafı olduğu unutulmamalıdır. Herkesin bu dünyada bir şekilde (mal, can veya evlâtla) imtihanda olduğu hiç akıldan çıkarılmamalıdır. Teslim ve tevekkülle aşk ve şevk korunmalıdır.
Enerjinizi tüketen beşinci grup faktör: Sürekli üzüntülü, depresif ve melankolik bir ruh hâli içinde bulunmak. Değiştirilemeyecek şeylere karşı sürekli üzüntü duymak, kaza hükmü giymiş şeylere karşı isyan içinde bulunmak, olmamış şeyler için de tembelce bekleyişe geçmek, insanın his enerjisini tüketir.
Enerjinizi yenileyen beşinci grup faktör: Topluma karışmak, takım veya grup hâlinde bir şeyler yapmak üzüntü ve depresyonun ilâcıdır. Diğer yandan kaderin hükmüne razı olmak, teslim ve tevekkül içinde bulunmak, sabır kuvvetini içinde bulunulan âna yoğunlaştırmaktır.
Enerjinizi tüketen altıncı grup faktör: Bitmemiş işler, yarım kalmış ödev ve projeler, insanın aşk ve şevkini azaltarak his enerjisini vakumlar. Kişinin vermiş olduğu kararları; "Acaba yanlış mı yaptım?" şeklinde sürekli zihninde kurgulaması ve bunu bir takıntı hâline getirmesi.
Enerjinizi yenileyen altıncı grup faktör: Mükemmel kararlar verme takıntısından vazgeçip, tercihlerini yaparak derhal harekete geçmek. Birikmiş ödev ve projelerinize, uzun zaman geçmesine rağmen yeterli ve uygun vakit bulamıyorsanız, ‘Onu yapmak istemiyorsunuz!' demektir. Dolayısıyla, onu yapma fikrini kafanızdan silin! Yeni iş ve projelerini sürüncemede bırakmayın, tamamlayarak yola devam edin!
Enerjinizi tüketen yedinci grup faktör: Yerine getirebileceğinizden fazla vaatlerde bulunarak mesuliyet altına girmeniz, her projeye, her davete hemen ‘Evet ben de varım!' demeniz enerjinizi tüketir. Sınırlı bir ömürde, sınırlı kabiliyet ve enerjiyle ancak sınırlı iş ve projede görev alabileceğinizi unutmayın!
Enerjinizi yenileyen yedinci grup faktör: Bir maratona benzeyen dünya hayatında, kendi işinizde başarılı oldukça, başkalarına daha fazla yardımcı olabileceğinizi unutmayın. Kendi hayatında başarısı olmayanların başkalarına yardımcı olma ihtimali de düşüktür.
Enerjinizi tüketen sekizinci grup faktör: Sürekli risk almak, kaybetmeye devam etmek, kişinin aşk ve şevkini tüketir. İlk kayıp ve başarısızlık bir risktir, alarmdır. Ders alınırsa, insan için öğreticidir ve iyi bir tecrübedir. Fakat sürekli kaybetmek ve bundan ders çıkarmamak, insanı çökerten ve ümitsizliğe sevk eden bir durumdur.
Enerjinizi yenileyen sekizinci grup faktör: Öncelikle kendi yanlışlarınızla yüzleşin; hatalarınıza ağlayabildiğiniz kadar ağlayın ve kendinizle hesaplaşın! İyice rahatlayıp boşaldıktan sonra, çevrenizdeki liyakatli kişilerle istişare ederek ve geçmiş tecrübelerinizden ders alarak hayata geri dönün ve bir şeyler yapmaya çalışın!
Şevki korumak için neler yapılabilir?
İnsanlarla her münasebet, aşk ve şevkimizi ya yenileyip artırır veya tüketir. İnsanın his enerjisini sömüren ve tüketen hususların başında negatif insanların ürettiği kirlilik (karamsar söz, tutum ve davranışlar) vardır. Meselâ sürekli üzücü, kalb kırıcı, insan onur ve haysiyetini zedeleyici söz söyleyen, tutum ve davranış sergileyen, sürekli endişe ve korku pompalayan, insanları aşağılayan, hor-hakir gören, suçlu konumuna iten, kusur ve hataları sürekli başkalarının üzerine atan kişiler, çevrelerindeki insanların aşk ve şevkini, vakumlu süpürgeler gibi emerler. Her toplumda, her zaman bol miktarda bulunan bu tip insanlar, insanî gelişimin ve huzurlu bir hayatın önündeki en önemli engellerdendir. Böyle bir karaktere sahip kişi; eş, âmir, yakın bir arkadaş, takımdaki paydaş, iş ortağı veya aile üyesi ise, ondan korunmada nasıl bir strateji geliştirileceği hususu günümüzde cevaplandırılması en zor sorulardan biridir. Uzmanların hemfikir olduğu çözümlerden biri, bu tip kişilerle araya mesafe koyup daha az görüşmek, eğer mümkünse irtibatı makul şekilde kesmektir. Çünkü negatif tutum ve sözler, negatif duyguları (üzüntü, kaygı, korku, öfke, depresyon, sabırsızlık) açığa çıkarır. Bunlar ise, kişinin enerjisini tüketir. Pozitif tutum ve tavırlar geliştirmek, müspet ve yapıcı konuşmak son derece önemlidir. Bunun için de, kişi dostlarını ve arkadaşlarını mümkün olduğunca pozitif tavır sergileyen, müspet duyguları harekete geçiren kişilerden seçmelidir. Diğer yandan kişi, sürekli şikâyet eden, insanları kötüleyen ve onların özel hayatlarını dedikodu malzemesi yapan toksik fertlerden uzak durmalıdır.
Kişi sağlıklı bir hayat sürebilmek için, fizikî, hissî ve zihnî enerjisini tüketen, bilhassa aşk, şevk ve moralini azaltan faktörlerin neler olduğunu müşahhas şekilde belirlemelidir. Ne kadar çok pozitif hissî enerjiye sahip olursak, verimli olma şansımız o kadar artar. Zîrâ hayatın yakıtı olan aşk ve şevkimiz ne kadar çok ise, o kadar fazla şey başarabiliriz. Sağlıklı ve dengeli beslenmek, düzenli hareket veya spor yapmak, kaliteli uyumak, insanı canlı ve diri tutar.
Kişinin hayatta gerçekleştirebileceği hayalleri, idealleri olmalı ve kişi bu ideallerine odaklanmalıdır. İdeal, gaye ve hayaller insanın aşk ve şevkini artırır. Çünkü insan ümit, hayal ve beklentilerinden enerji toplar. Bir kişide irade varsa, enerjisini harekete geçirebilir. İrade ve azim yoksa enerji bloke edilir, kişi kendinde yorgunluk hisseder. Hedef ve irade aşk ve şevkle bütünleştiğinde, insandaki potansiyel enerji harekete geçer. Benzer hedef ve heyecanları, ruhî frekansı paylaşan insanları bulmak ve onlarla beraber olmak aşk ve şevki korur ve çoğaltır.
Kişi veya ekip, kabiliyetlerinin farkına vararak hedeflerini doğru belirliyor, kusurlarını görme erdemi gösteriyor, yeni fikir ve tavsiyelere açık duruyor, kendinden ziyade sistemin başarısını öne çıkarıyor, herkeste az-çok var olan güzellikleri görebiliyor ve onların sisteme katkılarını mükâfatlandırabiliyor ise, mütevazıdır. Tevazu ise, ilâhî inayetin gelmesine bir davetiyedir.
Sistem bilimi penceresinden bakıldığında, birer sistem olan aile, işletme ve müesseseler, ya akıllıca veya akıl dışı organize olmuşlardır. Sistemin sağlıklı işlemesi, öncelikle sistemin ne derece akıllı şekilde örgütlendiğine bağlıdır. Sakinlerine güvenlik atmosferi oluşturan, çeşitliliği ve farklılığı mükâfatlandıran, olumlu her şeyi fark edip takdir eden, üyeleri birbirleri hakkında empati yapabilen ve sistem içinde önemli ve değerli olduklarını hissedebilen, işleri kabiliyetlere göre dağıtan, tevazu sahibi fertlere sahip, pozitif hissiyatı harekete geçirilebilen sistemler akıllı örgütlendiklerini gösterirler. Akıllı örgütlenmelerdeki koruyucu atmosferden dolayı, çalışanların aşk ve şevklerinin söndürülmesi zordur. Böyle bir sistemde beklentisiz yapılan işlerle (Allah rızası için), dünyevî beklentiler içinde kazan-kazan anlayışıyla yapılan işler arasında denge vardır. Ortak akıl ışığında kurulan ve bunu koruyan müesseselerde, insanlar, tükenmişlik sendromuna yakalanmadan, aşk ve şevk içinde sürdürülebilir bir hizmet üretebilirler.
Hamza AYDIN