Konuya cevap cer

Cevap: Azrail (a.s.) bir tane olduğu halde, bir anda vefat  eden bir sürü i


İşte bu baş döndürücü kudret ve bütün eşyayı her an görüp bilen sonsuz ilimdir ki -bazıları akıldan uzak görseler bile- kâinatın zerreleri adedince işleri bir arada şaşırmadan görebilir ve her yerde ölenlerin ruh­larını da kabzedebilir

 

 

Ayrıca, ruhları kabzetme işini ister Yüce Yaratıcı, isterse Azrâil aleyhisselâm yapsın; ruhu kabzedilecek her zât, vâdesi dolunca ona teveccüh eder ve ruhu kabzedilir. 

 

Bir fikir vere­bilmek için şu misali arz edebiliriz. Meselâ, aynı frekansta ça­lışan binlerce radyo gibi alıcıları düşünelim; bunların çalıştığı frekansta gönderme yapan bir “göndermeç” düğmesine do­kunulduğu an, hepsine bir sinyâl -ve olursa- mors alfabesin­den bazı harfler duyulmağa başlar. Aynen onun gibi; acz, fakr ve ihtiyaç çehreleriyle; güçlü ve müstağni bir kapıya yüz­leri dönük bulunan mahlûkat, vâde ve müddet bitimi düğme­siyle, hayat üfleyen ve hayat kabzeden Zât’a karşı ne zaman açılırsa, ya oldurucu veya öldürücü sinyalleri ruhunda duy­maya başlar.

 

 

 Âciz beşer, bir telsiz şarteli veya bir telemp­rumör tuşlarıyla, kilometrelerce ötedeki cihazlarla oynaya­bilirse, neden bizim kayıtlı bulunduğumuz kusur ve noksan­lıklardan berî olan Zât, bir anda, canlı makinelerden ibaret olan insan ruhuyla münasebet kuramasın, istediği zaman onu alıp, istediği zaman devam ettiremesin?

Bütün bunlar bir yana, ruhların kabzedilmesi hususunda farklı mütalâalar vardır:

 

 

1- Beyan ettiğimiz üzere, her canlıya hayatı veren Allah (c.c.) olduğu gibi, onu alan da yine O’dur. Buna göre Az­râil’in (a.s.) vazifesi sadece bu muhteşem icraâta nezâret ve alkışlamaktır.

 

 

2- Allah’ın emri ve izniyle her ruhu Azrâil aleyhisselâmın kabzetmesidir ki; bir ferdin tek başına bu kadar şeyi yap­masının mümkün olacağına dair bir kısım misaller vererek meseleyi aydınlatmaya çalıştık.

 

 

3- Kâinat çapında cereyan eden bütün işlere, bir temsilci başkanlığı altında pek çok melek nezaret ettiği gibi, ruhların kabzedilmesi vazifesinde de, Hz. Azrâil’e (a.s.) yardımcı ola­cak birçok melâike vardır ve sınıf sınıftırlar. Bir kısmı ise, in­citmeden, telâşlandırmadan usulcacık kabzediciler; bir diğer sınıf ise, aldıkları ruh’u bulutlar gibi semalarda yüzerek Yüce­ler Yücesi’ne ulaştırıcıdırlar ki; Kur’ân bu sınıfların hepsine işaret eder.

“O yerinden koparan ve derinden daldırıp çekenlere ve usulcacık çekip alanlara ve yüzüp yüzüp gidenlere kasem olsun.”[6]

Bu itibarla ruhu kabzedilecek her ferde, ayrı ayrı gön­derilecek pek çok melek vardır ve bunların bütünü Hz. Az­rail’in (a.s.) kumandası altındadır.[7] O, Allah’ın (c.c.) emriyle, iyi ve kötü ruhlara göre değişik melekler gönderir ve ruhları kabzettirir.[8]

Netice olarak diyebiliriz ki, baştaki suale sebebiyet veren, evvelâ bir anlayış inhirafıdır. Yani meleklerin insana benzetil­mesi suretiyle yanlışlık yapılmaktadır. Oysaki, kat’iyen görüp kanaat getirdik ki; melek ne yaradılışı itibarıyla, ne de ma­hiyetiyle asla insana benzememekte; insana benzemediği gibi, icrâatı itibarıyla da tamamen ondan farklı bir durum arz etmektedir. O, tıpkı insan ruhu gibi temessül eder; bir anda pek çok yerde bulunabilir ve pek çok şeyle münasebet kura­bilir. Günümüzde alabildiğine yaygınlaşan medyumluk, ruh çağırma ve görünmeyen varlıklarla münasebet kurma, hatta ispritizma ve manyetizma gibi şeyler, fizik kanunlarını aşan ve onların ötesinde akıl almaz işler gören pek çok şuurlu ve mü­şahhas kanunların mevcudiyeti mevzûunda, kanaat-ı kat’iyye verecek mahiyettedir. Binaenaleyh, bu kabil varlıkların ben­zerleri olan melâike, bunların da kat kat üstünde vazife göre­bilir ve tasarrufta bulunabilir. Hele hele, ruhların kabzedil­mesi gibi bir vazifede, her canlı, hayat müddetinin bitimiyle bu vazifelilerle aynı frekansa girerse... Bir de mükelleflerin bir tâne değil de, sayılmayacak kadar çok olduğunu ve her vefat edecek zâta gidebilecek bir meleğin mevcudiyetini düşünür­sek, tereddüde düşürecek bir hususun kalmadığını görürüz.

Her şeyin doğrusunu O bilir.

 

Âlemşümûl: Evrensel 

Cazibe ve dâfia: Çekme ve itme

Cevvâliyet:Hareketlilik

Fenomen:Beş duyu organı ile algılanabilen, müşahhas

İnhirâf:Doğru yoldan çıkma, sapma

İspritizma:Ölülerin ruhlarıyla bazı şartlar altında haberleşmenin mümkün olduğuna inanan görüş

Manyetizma:Telkin ve hipnoz olayları ve nazariyeleri

Nokta-i mihrâkiye:Hareket, çıkış noktası

Nomen:Beş duyu ile algılanamayan, mücerred

Seyyaliyet:Akıcılık, akışkanlık

Şeriât-ı fıtriye:Cenab-ı Hakk’ın kâinata yerleştirdiği tabiî kanunlar

Tahavvül:Başkalaşma, hal değiştirme

Temessül:Bir şekle, surete girmek

Terekküp:Birden fazla şeyin bir araya gelerek birleşmesi

Teşriî emir:Hüküm koyma ilgili emirler

Vâbeste:Bağlı, ilgili

Veyl:“Vay haline.., vah vah.., yazık yazık!” anlamında bir deyim 

 

 

 

[1] Müslim, Zühd 10; Müsned 4/168

 

[2] Buhârî, Menakıb 22; Müslim, Fezâilü’s-Sahabe 100

 

[3] İbn Sa’d, Tabakat 2/121

 

[4] Meleklerin inmesiyle alâkalı bkz: Müslim, Cihad ve Siyer 58; İbn Kesîr, Tefsir 3/560-561

 

[5] Bkz. Gülen, M. Fethullah, Varlığın Metafizik Boyutu, ilgili konular.

 

[6] Nâziât sûresi, 79/1-3

 

[7] Bkz: En’âm sûresi, 6/61

 

[8] Bkz: Enfal sûresi, 8/50; Nahl sûresi, 16/32


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst