Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ razı olduğu kullarını dinine hizmette kullanır. Bir insan, en kıymetli işi, en çok sevdiği ve en çok güvendiği kimseye verir. İşte İslamiyet’i yaymayı da, Habibim dediği ve en çok sevdiği Peygamber efendimize verdi. Peygamberimizden sonra da bu hizmetleri, yine sevdiği kullarına vermiştir. Bunlar ise Peygamber efendimizin vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleri, evliya zatlar, Silsile-i aliyye büyükleri ve bunları sevip, onlara tâbi olanlardır. Bu hizmetlere katılanlar, İslami bilgileri de öğrenmeli. İlim, amel ve ihlâs oldukça, hizmetler devam eder.
Allahü teâlâyı unutarak yapılan hizmet, hezimet olur. Ehl-i sünnet itikadına hizmet için yola çıkan, kendi aklına, konuşmasına, gücüne, gayretine güvenirse, Allahü teâlâ onun işini kendine bırakır, rezil ve zelil olur. Allah rızası için çıkıp, benim elimde bir şey yok diye, bütün gayretiyle yola çıkarsa, netice ne olursa olsun, hayırlıdır. İhlâslı olan başarır.
Bugünkü işimizi yarına bırakmayalım. Niyetlerimizi düzeltelim. Bir başarı elde edersek, sakın bunu kendimizden bilmeyelim. Daima büyüklerle beraber olalım. Münakaşa ve itiraz etmeyelim, fitne çıkarmayalım. Başımızda olan âmirlerimize itaat edelim. Her zaman güler yüzlü, tatlı dilli olalım. Kendimizi suçlamadığımız an, rahat ve huzur bulmayız. Huzur, başarı arayan ve iyi geçinmek isteyen, yüzünü ahirete çevirmelidir.
Mümin demek, affedici, güler yüzlü, tatlı dilli insan demektir. Her Müslüman kendine, (İnsan ancak bu kadar iyi olabilir) dedirtmeli. Herkese yumuşak söylemeli, yumuşaklıkla muamele etmeli, az konuşmalı, kimseyi incitmemeli. Gücendiğimiz veya sevmediğimiz kimseye ihsan etmeliyiz, sıkıldığımız insana güler yüz göstermeliyiz. Dini yaymakta sabırlı, cömert, merhametli ve affedici olmalıyız. Dünya meselesi için kimseyi tenkit etmemeliyiz.
Bir işin zahmeti ne kadar çoksa, rahmeti de o kadar çok olur. Kalbi en çok nurlandıran şey, kızdığımız kimseye dua etmektir. Gıybet etmemeli, malayani denilen boş şeyler konuşmamalı. Başkasına değil, herkes kendine bakmalı, niyetini, ahlakını, yanlış işlerini düzeltmeli. Her şeyimiz Allah için olmalı! İhlâssız amel, geçersiz, sahte para gibidir. Mütevazı olmalı, az konuşmalı, ağızdan çıkan her sözün, ya sevab veya günah olduğu iyi bilinmeli.
Yaptığımız iyilikleri ve bize yapılan kötülükleri unutmalıyız; fakat Allahü teâlânın bizi her yerde gördüğünü ve ölümü hiç unutmamalıyız.
Çaresiz kalındığı zaman, büyük evliya zatların yardımı, mutlaka; ama mutlaka yetişir. Yeter ki, o zatı sevmeli, büyüklüğüne ve yardım geleceğine inanmalıdır.
Allahü teâlâ razı olduğu kullarını dinine hizmette kullanır. Bir insan, en kıymetli işi, en çok sevdiği ve en çok güvendiği kimseye verir. İşte İslamiyet’i yaymayı da, Habibim dediği ve en çok sevdiği Peygamber efendimize verdi. Peygamberimizden sonra da bu hizmetleri, yine sevdiği kullarına vermiştir. Bunlar ise Peygamber efendimizin vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleri, evliya zatlar, Silsile-i aliyye büyükleri ve bunları sevip, onlara tâbi olanlardır. Bu hizmetlere katılanlar, İslami bilgileri de öğrenmeli. İlim, amel ve ihlâs oldukça, hizmetler devam eder.
Allahü teâlâyı unutarak yapılan hizmet, hezimet olur. Ehl-i sünnet itikadına hizmet için yola çıkan, kendi aklına, konuşmasına, gücüne, gayretine güvenirse, Allahü teâlâ onun işini kendine bırakır, rezil ve zelil olur. Allah rızası için çıkıp, benim elimde bir şey yok diye, bütün gayretiyle yola çıkarsa, netice ne olursa olsun, hayırlıdır. İhlâslı olan başarır.
Bugünkü işimizi yarına bırakmayalım. Niyetlerimizi düzeltelim. Bir başarı elde edersek, sakın bunu kendimizden bilmeyelim. Daima büyüklerle beraber olalım. Münakaşa ve itiraz etmeyelim, fitne çıkarmayalım. Başımızda olan âmirlerimize itaat edelim. Her zaman güler yüzlü, tatlı dilli olalım. Kendimizi suçlamadığımız an, rahat ve huzur bulmayız. Huzur, başarı arayan ve iyi geçinmek isteyen, yüzünü ahirete çevirmelidir.
Mümin demek, affedici, güler yüzlü, tatlı dilli insan demektir. Her Müslüman kendine, (İnsan ancak bu kadar iyi olabilir) dedirtmeli. Herkese yumuşak söylemeli, yumuşaklıkla muamele etmeli, az konuşmalı, kimseyi incitmemeli. Gücendiğimiz veya sevmediğimiz kimseye ihsan etmeliyiz, sıkıldığımız insana güler yüz göstermeliyiz. Dini yaymakta sabırlı, cömert, merhametli ve affedici olmalıyız. Dünya meselesi için kimseyi tenkit etmemeliyiz.
Bir işin zahmeti ne kadar çoksa, rahmeti de o kadar çok olur. Kalbi en çok nurlandıran şey, kızdığımız kimseye dua etmektir. Gıybet etmemeli, malayani denilen boş şeyler konuşmamalı. Başkasına değil, herkes kendine bakmalı, niyetini, ahlakını, yanlış işlerini düzeltmeli. Her şeyimiz Allah için olmalı! İhlâssız amel, geçersiz, sahte para gibidir. Mütevazı olmalı, az konuşmalı, ağızdan çıkan her sözün, ya sevab veya günah olduğu iyi bilinmeli.
Yaptığımız iyilikleri ve bize yapılan kötülükleri unutmalıyız; fakat Allahü teâlânın bizi her yerde gördüğünü ve ölümü hiç unutmamalıyız.
Çaresiz kalındığı zaman, büyük evliya zatların yardımı, mutlaka; ama mutlaka yetişir. Yeter ki, o zatı sevmeli, büyüklüğüne ve yardım geleceğine inanmalıdır.
Mehmet Ali Demirbaş