MUHAMMED AÞIÐI
Active member
Koltuk tamiri için gittiğim marangozda, eski bir arkadaşıma rastlıyorum.
Yıllardır birbirimizi görmemişiz. Lâf arasında;
— Hayrola yahu, diyorum. Seni öldü zannettim.
Yüzü bir anda sapsarı oluyor ve hemen yanında duran bir ahşap parçasına vururken:
— Şeytan kulağına kurşun, diyor. Bu ne biçim lâf birader? Daha ellisine varmadan, ölüm lâfını ağzına almak da ne oluyor?
Bir kereyle yetinmemiş olacak ki, parmağının tersiyle tekrar aynı ahşaba dokunuyor.
— Tık, tık, tık, Şeytan kulağına kurşun.
Dükkân sahibi olan marangoz, konuşulanlardan habersiz. Çırağına sesleniyor:
— Dursuuun! Beyefendinin parmağıyla vurduğu ahşabı buraya getir de, bu gün ölen o delikanlının tabutunu hazırlayalım.
Arkadaşımın aynı tahtaya üçüncü defa vurmak üzere kalkan eli, havada asılı kalmış.
Dükkândaki radyodan bir şarkı yükseliyor: "Ellerim böyle boş, boş mu kalacaktı?.."
ALINTI
Yıllardır birbirimizi görmemişiz. Lâf arasında;
— Hayrola yahu, diyorum. Seni öldü zannettim.
Yüzü bir anda sapsarı oluyor ve hemen yanında duran bir ahşap parçasına vururken:
— Şeytan kulağına kurşun, diyor. Bu ne biçim lâf birader? Daha ellisine varmadan, ölüm lâfını ağzına almak da ne oluyor?
Bir kereyle yetinmemiş olacak ki, parmağının tersiyle tekrar aynı ahşaba dokunuyor.
— Tık, tık, tık, Şeytan kulağına kurşun.
Dükkân sahibi olan marangoz, konuşulanlardan habersiz. Çırağına sesleniyor:
— Dursuuun! Beyefendinin parmağıyla vurduğu ahşabı buraya getir de, bu gün ölen o delikanlının tabutunu hazırlayalım.
Arkadaşımın aynı tahtaya üçüncü defa vurmak üzere kalkan eli, havada asılı kalmış.
Dükkândaki radyodan bir şarkı yükseliyor: "Ellerim böyle boş, boş mu kalacaktı?.."
ALINTI