Konuya cevap cer

Cevap: Bediüzzaman Said Nursi’ye Göre Kur’ân'ın Mucizeliğini Açıklama Metod


Altıncı vecih: Dengeli bir yol ortaya koyması 


                      Bediüzzaman, İ’câzın bu vechini müstakil bir bahiste ele  almıştır. Bu i’câz vechiyle şunu kastetmektedir:


                      “Kur’ân, bütün aksam-ı tevhîdin bütün meratibini, bütün  levazımatiyle muhafaza ederek beyan edip muvazenesini bozmamış, muhafaza etmiş.  Hem bütün hakaik-i aliye-i İlâhiyyenin muvazenesini muhafaza etmiş; hem bütün  Esmâ-i Hüsnâ’nın iktiza ettikleri ahkâmları cem’etmiş, o ahkamın tenâsübünü  muhafaza etmiş. Hem Rubûbiyet ve Ulûhiyyetin şuunatını kemâl-i muvazene ile  cem’etmiştir. İşte şu muhafaza ve muvazene ve cem’ bir hâsiyettir. Kat’iyen  beşerin eserinde mevcut değil...”



                      “Kur’ân, bütün uhrevî ve dünyevî, ilmî ve amelî erkân-ı sitte-i  imaniyenin herbirisini tafsilen, erkân-ı hamse-i İslâmiyenin herbirisini kasden  ve cidden ve saadet-i dareyni te’min eden bütün düsturları görür, gösterir.  Muvazenesini muhafaza edip, tenasübünü idame edip o hakaikın hey’et-i  mecmuasının tenasübünden hasıl olan hüsün ve cemalin menbaından Kur’ân’ın bir  i’câz-ı manevîsi neş’et eder. İşte şu sırrı-ı azîmdendir ki, ulemâ-i ilm-i  kelâm, (....) bir kısmı onar cild olarak erkân-ı imaniyeye dâir binler eser  yazdıkları halde, aklı nakle tercih ettikleri için Kur’ân’ın on âyeti kadar  vuzuh ile ifade ve kat’î isbat ve ciddi ikna edememişler.”



                      Bediüzzaman, o büyük müsademeler ve o acib inkılab ile birlikte,

                      “Hz. Muhammed (a.s.m) getirdiği şeriatın hakaiki, fıtratın  kanunlarındaki muvazeneyi muhafaza etmiştir. İctimaiyatın rabıtalarına lâzım  gelen münasebetleri ihlal etmemiştir. Zaman uzadıkça, aralarında ittisal peyda  olmuştur. Bundan da anlaşılır ki; İslâmiyet nev’-i beşer için fıtrî bir dindir  ve ictimaiyatı tezelzülden vikaye eden yegane bir amildir” der.



                      “O Kur’ân-ı câmiin nusus ve vücuhundan ve işarat ve rumuzundun  çıkan şeriat-ı kübra-yı İslâmiyetin kemal-i intizamı ve muvazeneti ve hüsn-ü  tenasübü ve resaneti; cerhedilmez bir şahid-i adil, şüphe getirmez bir bürhan-ı  katı’dır. Demek oluyor ki: Beyanat-ı Kur’âniye, beşerin ilm-i cüz’îsine müstenid  olamaz.”



                      Bilemiyorum, bu harika izahlar varken, ez-Zerkânî,  İ’câzü’l-Kur’ân konusunda bu vechi, neden ma’lul vecihlerden saymıştır?


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst