Kulluğun manası şükürdür. Yüce Allah, İbrahim Sûresi 7. ayet-i kerimede, "Eğer şükrederseniz ben nimetlerimi daha da artırırım.
Ama nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki azabım pek şiddetlidir." buyurarak şükretmenin hem kulluk görevi hem de nimetleri ziyadeleştirmeye önemli bir vesile olduğunu ilan ediyor. Yine Nahl Sûresi 18. ayette, "Hâlbuki Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, mümkün değil, sayamazsınız." diyerek sınırsız nimetlere karşı yapılacak şükrün de sınırsız olması gerektiğini ifade buyuruyor. Bu ve bunlara benzer pek çok ayet-i celîle bizlere mazhar olduğumuz nimetleri ve buna karşılık yerine getirmemiz gereken şükür vazifesini ihtar ediyor.
Peki, bu şükür nasıl olmalıdır?
Bediüzzaman Hazretleri'nin ifade buyurduğu gibi, Mün'im-i Hakikî'nin o kıymetli nimetlere bedel olarak istediği fiyat üç şeyden oluşmaktadır.
Bunlardan biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta Bismillah zikirdir. Bismillah, nimet veren Zat'ı nimetlerinden istifadeye başlamadan önce yâd etmek ve işe O'nun namına başlamak demektir. Her işimize Besmele ile başlamak Nebiler Sultanı'nın tavsiyelerindendir. Allah Resûlü (sallAllahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Bismillah ile başlanmayan her iş kopuktur, bereketsizdir."
Yemeğe Besmele ile başlamak da Efendimiz'in (sallAllahu aleyhi ve sellem) ısrarla üzerinde durdukları bir husustur. Hz. Aişe validemizin rivayet ettikleri bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: "Sizden kim bir şey yerse Bismillah desin. Başlangıçta söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle söylesin 'Bismillahi fî evvelihî ve âhirihî (hem başı hem sonu için Bismillah)." Şahit olduğu bir başka hadiseyi de yine Hz. Aişe validemiz naklediyor: "Allah Resûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) ashabından altı kişiyle birlikte yemek yiyordu. Derken bir bedevi geldi, önlerindeki yemeği bir iki lokmada yutuverdi. Bunun üzerine Efendimiz şöyle buyurdu: 'Eğer bu adam Besmele çekseydi yemek hepimize yeterdi.'"
Mesaj yüklü bir başka hadisi de bizlere Hz. Cabir (ra) naklediyor: Resûl-i Ekrem Efendimiz buyurdular ki: "Bir kişi evine girerken ve yemeğe başlarken Bismillahirrahmanirrahim derse şeytan, avanelerine, 'Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de!' der. Ama bir insan, eve girerken Bismillahirrahmanirrahim der, yemeğin başında Besmele'yi unutursa şeytan avanelerine, 'Yemeğe kavuştunuz ama geceyi burada geçiremeyeceksiniz!' der. Yok, eğer eve girerken de yemeğe başlarken de Besmele'yi ihmal ederse bu sefer şeytan sevinçle avanelerine dönerek, 'Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!' der." Bu misallerden de anlaşıldığı üzere, her işimize Besmele ile başlamak hem kötülüklerin önünün kesilmesi hem bereketin ziyadeleşmesi için çok önemlidir.
Mazhar olduğumuz nimetlere karşı bizden istenen ikinci fiyat fikirdir. O da bu kıymetli ve her biri sanat harikası olan nimetlerin Allah'ın kudret mucizeleri ve rahmet hediyeleri olduğunu düşünmektir. Nimetten, Nimet Veren'e yol bulmak, bu vesileyle marifet ufuklarına kanatlanmaktır. 32. Söz'de ifade edildiği gibi: "Nimetlerden Allah için istifade etmenin alameti, onları kanaatkârane kullanmak ve Allah'ın hediyeleri olduğunu bir an hatırdan çıkarmamaktır."
Bizden istenen şükrün üçüncü aşaması ise sonunda Elhamdülillah demektir. Bu hamdi kısa bir dua cümlesiyle bitirmek de sünnettir. Pek çok dua mecmuasında yer alan, Efendimiz'den (sallAllahu aleyhi ve sellem) mervi olan ve hemen herkesin bildiği dua şudur: "Elhamdülillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ minel müslimîn" 'Bizi yediren, içiren ve Müslümanlardan eyleyen Allah'a hamd olsun.' Kur'an talebelerinin dillerine pelesenk olmuş bir diğer güzel dua da şudur:
"Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız! Bize gösterdiğin numûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menbâlarını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zevâl ve teb'îd ile ta'zîb etme. Sana müştâk ve müteşekkir şu mûtî raiyyetini başıboş bırakıp idam etme. Ya Rab! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Ruhumuzu cesedimize, kalbimizi nefsimize, aklımızı midemize hâkim eyle.
YÂ RAB! Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bereketi hürmetine bize ihsan ettiğin maddi ve manevi rızkımıza bereket ihsan et!.. Amin..."
Zaman
Süleyman SARGIN
Ama nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki azabım pek şiddetlidir." buyurarak şükretmenin hem kulluk görevi hem de nimetleri ziyadeleştirmeye önemli bir vesile olduğunu ilan ediyor. Yine Nahl Sûresi 18. ayette, "Hâlbuki Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, mümkün değil, sayamazsınız." diyerek sınırsız nimetlere karşı yapılacak şükrün de sınırsız olması gerektiğini ifade buyuruyor. Bu ve bunlara benzer pek çok ayet-i celîle bizlere mazhar olduğumuz nimetleri ve buna karşılık yerine getirmemiz gereken şükür vazifesini ihtar ediyor.
Peki, bu şükür nasıl olmalıdır?
Bediüzzaman Hazretleri'nin ifade buyurduğu gibi, Mün'im-i Hakikî'nin o kıymetli nimetlere bedel olarak istediği fiyat üç şeyden oluşmaktadır.
Bunlardan biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta Bismillah zikirdir. Bismillah, nimet veren Zat'ı nimetlerinden istifadeye başlamadan önce yâd etmek ve işe O'nun namına başlamak demektir. Her işimize Besmele ile başlamak Nebiler Sultanı'nın tavsiyelerindendir. Allah Resûlü (sallAllahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Bismillah ile başlanmayan her iş kopuktur, bereketsizdir."
Yemeğe Besmele ile başlamak da Efendimiz'in (sallAllahu aleyhi ve sellem) ısrarla üzerinde durdukları bir husustur. Hz. Aişe validemizin rivayet ettikleri bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: "Sizden kim bir şey yerse Bismillah desin. Başlangıçta söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle söylesin 'Bismillahi fî evvelihî ve âhirihî (hem başı hem sonu için Bismillah)." Şahit olduğu bir başka hadiseyi de yine Hz. Aişe validemiz naklediyor: "Allah Resûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) ashabından altı kişiyle birlikte yemek yiyordu. Derken bir bedevi geldi, önlerindeki yemeği bir iki lokmada yutuverdi. Bunun üzerine Efendimiz şöyle buyurdu: 'Eğer bu adam Besmele çekseydi yemek hepimize yeterdi.'"
Mesaj yüklü bir başka hadisi de bizlere Hz. Cabir (ra) naklediyor: Resûl-i Ekrem Efendimiz buyurdular ki: "Bir kişi evine girerken ve yemeğe başlarken Bismillahirrahmanirrahim derse şeytan, avanelerine, 'Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de!' der. Ama bir insan, eve girerken Bismillahirrahmanirrahim der, yemeğin başında Besmele'yi unutursa şeytan avanelerine, 'Yemeğe kavuştunuz ama geceyi burada geçiremeyeceksiniz!' der. Yok, eğer eve girerken de yemeğe başlarken de Besmele'yi ihmal ederse bu sefer şeytan sevinçle avanelerine dönerek, 'Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!' der." Bu misallerden de anlaşıldığı üzere, her işimize Besmele ile başlamak hem kötülüklerin önünün kesilmesi hem bereketin ziyadeleşmesi için çok önemlidir.
Mazhar olduğumuz nimetlere karşı bizden istenen ikinci fiyat fikirdir. O da bu kıymetli ve her biri sanat harikası olan nimetlerin Allah'ın kudret mucizeleri ve rahmet hediyeleri olduğunu düşünmektir. Nimetten, Nimet Veren'e yol bulmak, bu vesileyle marifet ufuklarına kanatlanmaktır. 32. Söz'de ifade edildiği gibi: "Nimetlerden Allah için istifade etmenin alameti, onları kanaatkârane kullanmak ve Allah'ın hediyeleri olduğunu bir an hatırdan çıkarmamaktır."
Bizden istenen şükrün üçüncü aşaması ise sonunda Elhamdülillah demektir. Bu hamdi kısa bir dua cümlesiyle bitirmek de sünnettir. Pek çok dua mecmuasında yer alan, Efendimiz'den (sallAllahu aleyhi ve sellem) mervi olan ve hemen herkesin bildiği dua şudur: "Elhamdülillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ minel müslimîn" 'Bizi yediren, içiren ve Müslümanlardan eyleyen Allah'a hamd olsun.' Kur'an talebelerinin dillerine pelesenk olmuş bir diğer güzel dua da şudur:
"Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız! Bize gösterdiğin numûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menbâlarını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zevâl ve teb'îd ile ta'zîb etme. Sana müştâk ve müteşekkir şu mûtî raiyyetini başıboş bırakıp idam etme. Ya Rab! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Ruhumuzu cesedimize, kalbimizi nefsimize, aklımızı midemize hâkim eyle.
YÂ RAB! Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bereketi hürmetine bize ihsan ettiğin maddi ve manevi rızkımıza bereket ihsan et!.. Amin..."
Zaman
Süleyman SARGIN