Bediüzzaman'la uğraşanlar belâsını bulurdu

hulusi

Well-known member
"Bediüzzaman iyiydi, hoştu, onunla uğraşmaya gelmezdi. Onunla uğraşanlar, ona zulmedenler, belâsını görürdü. Ya ortalıktan kaybolur ya da kudura kudura, delire delire ölür giderdi.

"O evi hükûmet tarafından tuttuktan sonra, ben de kapısının önünde nöbet bekledim. İçeriye kimseyi sokmayacaktım. İnönü hükûmetinin emrine göre. Ama ben ara sıra kaçamak olarak Üstadın bazı talebelerini yanına koyardım.

"Zengin bir halıcı vardı. Üstadın talebelerinden idi. Birgün Üstadı dağlarda, tek başına, yaya, düşüne düşüne gezinirken görüyor, hemen yanına yaklaşıyor.

"Üstadım, ne yapıyorsunuz? Böyle olmaz, yaya niye geziyorsunuz?' diyor. Ve ona bir taksi alıyor.

"Bu zâtın Bediüzzaman'a taksi alması mahkemeye aksediyor. Efendim, neymiş?
Bu zengin adam Üstada taksi almış da, bu da çok büyük suçmuş!

"Mahkemede o zâta sordu:

"Bu taksiyi sen mi aldın?'

"Eveeet, aldııım... Sen benim gönlümü fethet, sana da tayyare alayım, efendim. Sana milyonlarımı vereyim' dedi.(maşallah)

"Sonra Üstad ayağa kalktı. Başladı konuşmaya. Derken, iki saat oldu. Hakim,
"Yeter' dedi.

O zaman Üstad celâllendi, eliyle bir daire çizdi ve işaret parmağını hâkime doğru uzattı,
"Benim sekiz saat söz söyleme hakkım var. İstediğim kadar konuşurum' dedi.

"Bediüzzaman'ın herşeyi doğruydu, haktı. Hiçbir konuda yalpa yaptığını görmedik.
"Üstad hakikaten İslâmı muhafazaya çalışıyordu. Hiçbir kötülüğü görülmediği halde, senelerce hapislere atılıyor, zulmediliyor, hattâ zehirleniyordu.
İBRAHİM MENGÜVERLİ hatıralarından
 

hulusi

Well-known member
"Üstada selâm verdiğim için bir hafta hapse attılar"

"Üstadın mahkemesi olacaktı. Şarktan, garptan insanlar Afyon'a akın ettiler. Sokaklar, caddeler mahşer gibiydi, yol değiştirmek zorunda kalıyorlardı. Üstadı, elli tane, yüz tane adamı öldürmüş katil gibi mahkemeye götürüyorlardı. Ben de o zaman vazifeliydim. Bediüzzaman'la karşı karşıya geldim. Hemen selâm çaktım. O sırada bizim süvari muavini geçiyormuş. Üstada selâm verdiğimi görmüş. Meydanda bağırdı, çağırdı,
"Yakalayın şunu askerler' dedi.
Beni yakaladılar. Bölük komutanının odasına soktular. Süvari muavini olanı biteni anlattı. 'Bu jandarma, Bediüzzaman'a selâm vermiş' dedi. Komutan, muavinden de betermiş. Oturduğu yerde deliriyor, tepiniyor, saçını başını yolacak oluyor neredeyse.

"Sen hocaya selâm vermişsin?'

"Ben gâvur muyum yahu? Müslümanım.'

"Falakaya yatırın bunu' diye deli gibi bağırdı. Beni falakaya yatırdılar. Onlar kızılcık sopası ile ayaklarıma vurdukça ben,

"Üstadla konuştum ya, ona selâm verdim ya, fedâ olsun herşeyim' diyordum.(canım abim)

"Bu sefer daha da çıldırıyorlardı:

"Asker, hocaya selâm veremez.'

"Verir' diyordum ben de. 'Nasıl veremezmiş. Asker gavur mu?"

"Bölük komutanı öfkesini alamadı, beni bir hafta hapse attı.

"Zalimler belâsını bulacaklar"
"Bir hafta sonra hapisten çıktım. Bir yanımda alay komutanı, bir yanımda da tabur komutanı olduğunu unutarak Üstada yine selâm çaktım. Artık hiçbir şey umurumda değildi.
"Hocam nasılsun?' dedim.
"İyiyim, evlât' dedi. 'Geçmiş olsun.'
"Hapishaneye girdiğimi nereden öğrendi, bilmiyorum. O devam etti:

"Zalimler bulacaklar belâlarını, hem bu dünyada, hem de ahirette.'
 
Üst