Huseyni
Müdavim
Olgun ağacın meyvesi
Behlül Dânâ Hazretleri bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü. Herkes şen şakrak, neşe içinde oynarken çocuklardan birisi bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu. Behlül Dânâ çocuğun yanına gitti. Başını okşadı ve şöyle dedi:
“Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna.”
Çocuk bakışlarını Behlül’e çevirdi ve beklemediği bir cevap verdi:
“Behlül amca! Biz oyun için yaratılmadık.”
Behlül bu söze şaştı ve çocuğa sordu:
“Ey oğlum! Peki niçin yaratıldık?”
“Allah’ı bilmek, tanımak ve O’na ibâdet etmek için.”
“Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?”
“Allahü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor; ‘Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?” (Mü’minûn Sûresi, 115.)
Behlül Dânâ, bu çocuğun sıradan bir çocuk olmadığını anlamıştı. Yaşından beklenmeyen olgunlukta sözler sarfediyordu. Behlül, çocuğun yanına oturdu ve;
“Ey çocuk. Sen çok hikmetli konuştun. Bana biraz daha nasîhat et” dedi ve ağlamaya başladı. Çocuğun olgun hâli ve sözleri Behlül’ü cezbeye getirmişti. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğa sordu:
“Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?”
Çocuk cevap verdi:
“Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem’in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum.”
Bu sözler üzerine Behlül Dânâ Hazretleri tekrar ağladı ve yine kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu. Onlar;
“Tanımadın mı?” dediler.
“Hayır. Tanımadım.”
“Bu çocuk, Hazret-i Hüseyin’in (ra) torunlarından seyyid bir çocuktur.”
Bunun üzerine Behlül, takdirlerini şöyle dile getirdi:
“Evet! Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi!”
hayreddİn ekmen
Ramazan/Yeniasya
07.09.2009