ABDULLAH4
Forum Yöneticisi
Onlar, âlem-i gayb ve âlem-i şehadet ortasında insanî berzahlardır ve iki âlemin birbiriyle temasları ve muameleleri, insana nisbeten o noktalarda oluyor.
şualar
Bu dünyadan göçen insanlar ahiret âlemine bir anda varmıyorlar, kabir âlemi dediğimiz bir safhadan geçiyorlar. Ve bu âleme berzah âlemi deniliyor.
Berzah; perde, iki âlem arasındaki geçiş safhası, iki belde arasındaki köprü, demektir ve bu tabir, kabir âlemi için, mecaz olarak kullanılmıştır.
Nur Külliyatında berzah kelimesinin apayrı bir kullanımına daha şahit oluruz:
ınsanî berzahlar. Bu ifade, selim kalpler ve nurani akıllar için kullanılır. ınsanların hakikate ulaşmalarına vesile olan büyük şahsiyetler, selim kalp ve nurani akıl sahibi kimselerdir.
Bunların da başında, peygamberler ve onların vazifelerini sürdüren peygamber vârisi büyük zâtlar gelir.
Peygamberler, Allah elçileri olarak, Hakkın emirlerini ondan vahiy yoluyla alır ve kullara tebliğ ederler. Bu zâtlar, insanî berzahlardır. Buradaki berzah ifadesinin bir tarafı kulluk, diğer tarafı ise risâlettir.
ınsanoğlu gaybî hakikatlere ve ilâhî feyizlere doğrudan muhatap olamıyor; arada insanî berzahlar lâzım. Ta ki, o seçilmiş ve üstün şahıslar, bu bilgi ve feyizlerin insanlara ulaşmasında bir sebep, bir köprü, bir vesile olsunlar.
Buna gerek var mı? diye bir soru hatıra gelebilir. Günlük hayatımız bu gereğin sonsuz denecek kadar çok şahitleriyle kaynaşır.
Bir ilmi öğrenmek isteyen insan, o sahanın mütehassısı olan âlimlere talebe olur. Ve o zâtlar, ilimle ona muhtaçlar arasında bir köprü vazifesi görürler.
Dünyevî ilimlerdeki kifayetsizliklerde böyle perdelere ihtiyaç olduğu hâlde, sonsuz kemâlde olan Allahın marifetine ait ilimlerde, elbette bu sahanın vazifelilerine müracaat etmek gerekir.
ışte bu mümtaz zevat, Üstadımızın ifadesiyle, müstakim ve münevver akıllar, selim ve nurani kalblerdir; yani bunlara sahip rehber şahsiyetlerdir.
Cenab-ı Hakkın zatı, sıfatları, isimleri, insanlara emir ve yasakları, bu dünya hayatından sonraki safhalar ve daha nice hakikatler ancak bu insanî berzahlar vasıtasıyla insanlara ulaştırılmaktadır. Köprüye uğramadan yolun karşısına geçmek mümkün olmadığı gibi, bu berzahlara müracaat etmeksizin hakikate ulaşmak da, adeta, imkânsızdır.
şualar
Bu dünyadan göçen insanlar ahiret âlemine bir anda varmıyorlar, kabir âlemi dediğimiz bir safhadan geçiyorlar. Ve bu âleme berzah âlemi deniliyor.
Berzah; perde, iki âlem arasındaki geçiş safhası, iki belde arasındaki köprü, demektir ve bu tabir, kabir âlemi için, mecaz olarak kullanılmıştır.
Nur Külliyatında berzah kelimesinin apayrı bir kullanımına daha şahit oluruz:
ınsanî berzahlar. Bu ifade, selim kalpler ve nurani akıllar için kullanılır. ınsanların hakikate ulaşmalarına vesile olan büyük şahsiyetler, selim kalp ve nurani akıl sahibi kimselerdir.
Bunların da başında, peygamberler ve onların vazifelerini sürdüren peygamber vârisi büyük zâtlar gelir.
Peygamberler, Allah elçileri olarak, Hakkın emirlerini ondan vahiy yoluyla alır ve kullara tebliğ ederler. Bu zâtlar, insanî berzahlardır. Buradaki berzah ifadesinin bir tarafı kulluk, diğer tarafı ise risâlettir.
ınsanoğlu gaybî hakikatlere ve ilâhî feyizlere doğrudan muhatap olamıyor; arada insanî berzahlar lâzım. Ta ki, o seçilmiş ve üstün şahıslar, bu bilgi ve feyizlerin insanlara ulaşmasında bir sebep, bir köprü, bir vesile olsunlar.
Buna gerek var mı? diye bir soru hatıra gelebilir. Günlük hayatımız bu gereğin sonsuz denecek kadar çok şahitleriyle kaynaşır.
Bir ilmi öğrenmek isteyen insan, o sahanın mütehassısı olan âlimlere talebe olur. Ve o zâtlar, ilimle ona muhtaçlar arasında bir köprü vazifesi görürler.
Dünyevî ilimlerdeki kifayetsizliklerde böyle perdelere ihtiyaç olduğu hâlde, sonsuz kemâlde olan Allahın marifetine ait ilimlerde, elbette bu sahanın vazifelilerine müracaat etmek gerekir.
ışte bu mümtaz zevat, Üstadımızın ifadesiyle, müstakim ve münevver akıllar, selim ve nurani kalblerdir; yani bunlara sahip rehber şahsiyetlerdir.
Cenab-ı Hakkın zatı, sıfatları, isimleri, insanlara emir ve yasakları, bu dünya hayatından sonraki safhalar ve daha nice hakikatler ancak bu insanî berzahlar vasıtasıyla insanlara ulaştırılmaktadır. Köprüye uğramadan yolun karşısına geçmek mümkün olmadığı gibi, bu berzahlara müracaat etmeksizin hakikate ulaşmak da, adeta, imkânsızdır.