Beyazıd-i Bistami (K.S)
Bayezid onun künyesidir. Esas adı: Tayfur.
Babasının adı: İsa.
Hicri 188'de Bistam' da doğdu.
Ali ve Adem isminde iki kardeşi olup, ikisi de züht ve takva ile süslenmiş ve tasavvuf yolunda idiler.
Zahir ilimlerinde üstadının Kürd asıllı olduğunu Nefahatül Üns bildiriyor. Hocasına hürmet ve tazimi o kadar büyüktü ki vefatı sırasında, kabrinin üstadımın kabrinden daha aşağıda yapılmasını vasiyet eylemiştir. îmam Alî Rıza' nın sohbetinden ve bunun bereketi ile îmam Cafer-i Sadık' ın ruhaniyetinden istifade etmiştir. Şerh-i Meyakıf 617. sahifesinde diyor ki: Ebu Yezîd, îmam Ca'fer-i Sadık zamanında yoktu. Fakat îmamın rühundan istifade etti. Bundan feyz alması ile meşhurdur.
Genç Bayezid okuduğu bir ayet üzerine eve erkenden gelir. Annesi sorar:
- Neden bu kadar erken döndün?
- Bir ayet gördüm, Allah (c,c) kendisine ve sana hizmet etmemi emrediyor. Hemen hizmetinize koştum.
- Ya benim için yalvar, sana hizmet edeyim; Yahut bırak, kendimi Allah (c.c)'a vereyim.
- Seni Allah (c.c)'a bıraktım, kendini ona ver.
Derdi ki: "Otuz yıl mücahede işinde çalıştım, bunun sonunda anladım ki; kul için en zor şey ilim ve ilmin gereğini yapmaktır. " Mansur misali bazen Şeriat'e aykırı sözler ağzımdan çıkmış malum.. Vahdet hali.. ince sır..
Derdi ki: "Ağzımdan Şeriat'e aykırı böyle sözler döküldüğünü duyarsanız, üzerime kama ve kılıçlarla saldırınız."
İrfan sahibinin vasfını sordular. Şu cevabı verdi: "Tıpkı cehennem ehli gibi... onlar ölmek ve dirilmek bilmeyen hayata sahiptirler... yanarlar... yanarlar.. ama bunları yakan bir başka ateştir.. aşk ateşidir.. muhabbet ateşidir.."
Mevlana'ya atfedilen aslında Bayezid'm olan sözü:
"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol."
Bir gün Bistam alimlerinden biri kendisine sordu:
- Ya Bayezid bu ilim sana kimden ve nerden vergi? dedi. Şu cevabı aldı:
- Allah (c.c)'tan., Ve Allah (c.c)'m ni'meti..
Onun zatından.. izahı çok kolay... Peygamber (SAV)'in şu hadis-i şerifini okursan anlarsın!
"Bir kimse bildiğiyle amel ederse, Cenab-ı Hakk ona bilmediğini ihsan eder." gelen alim, cevabı karşısında sustu, durumu kavradı çıkıp gitti.
Derdi ki: "Allah (CC)'tan bir şey isteyen, O' na sıfat isimleri ile dua eder. Fakat O' nun zatını murat edene, ancak zat ismi olan, Allah (CC) ile yönelmek lazımdır."
Şeyh Feridun-i Attar (Tezkire-tül evliya adındaki kitabında buyurmuştur ki; Yusuf Necürani adında bir zat imtihan kastiyle keramet talep ederek Bayezid' in huzuruna gelir. Hazreti Şeyh de: "Biz kerametlerimizi ve harikalarımızı ona havale ettik, ona gidin", buyurup, müridlerinden Şeyh Ebu Said Raî hazretlerine gönderir.
Bu işaret üzerine Yusuf Necürani, Şeyh Ebu Said hazretlerinin yanına gittiği zaman, Şeyh hazretleri sahrada namaz kılmakta, kurtlar ise koyunlarına çobanlık ve bekçilik etmekte olduğunu gördü. Ebu Said hazretleri namazı bitirince Yusuf Necürani, kendisinden taze üzüm ister.
Şeyh Raî Hazretleri de, elinde bulunan asasını iki parça edip, bir parçasını kendi tarafında diğer parçasını Yusuf Necürani tarafında yere diker dikmez Allahü Teala'nın hikmeti ve ihsanı ile asma haline gelerek taze üzüm verir. Fakat şeyh Raî hazretlerinin tarafında olan beyaz, Yusuf-i Necürani tarafında olan siyah renkli olarak zuhur eder.
Yusuf-i Nercürani, ne için bu üzümlerin renkleri değişik? dediği zaman; Şeyh Raî hazretleri: "Ben Cenab-ı Hakk 'dan yakinî olarak istedim, sen ise imtihan etmek için istedin. 0 halde her şeyin rengi kendi halinde olmak gayet tabiidir" cevabını verdi.
Sonra Yusuf-i Necürarii'ye bir kilim vererek, iyice muhafaza etmesini tembih eder. Yusuf kilimi alıp hacca gider, Arafat ta, bu kilim kaybolur. Hacdan sonra Bistam'a döndüğü zaman, kilimi Şeyh Raî hazretlerinin önünde bulur. Ve Hazreti Bayezid gibi yüksek bir veliden keramet istediğine kalpten pişman olarak, tövbe ve istiğfarla müritleri arasına girer.
îmam-ı Rabbani (k.s) Mektubat ta buyurur:
- Bayezid-i Bistami Sübhani sözünün manası hakkı tenzihdir. Kendini tenzih değildir.
- Bayezid-i Bistami, Sübhani sözünü yolun ortasında iken söylemiştir. Sonra bundan geçip kemale kavuşmuştur.
Bir gün ashabına; "Kalkın, Allah'ın veli kullarından birini karşılamağa çıkalım" buyurup kalktılar.. Ana yola çıkınca İbrahim bin Şeybe-i Hirevi ile karşılaştılar.
Ebu Yezid, ona:
"Hatırıma seni karşılamak ve Rabbim katında sana şefaat etmek geldi." buyurunca, İbrahim bin Şeybe: "Sen bütün mahlukata şefaat etsen, hiç de fazla sayılmaz. Zira onların hepsi bir parça çamurdur" dedi. Bayezid hazretleri bu cevaba şaşıp kaldı.
İmam-ı Şafiî anlatır: Birisi Abdümihman bin Yahya'ya tevekkülden sordu. Elini ejderhanın ağzına soksan ve bileğine kadar ağzına girse. Allahü Teala ile olup, başkasından korkmamandır" buyurdu Bayezid hazretlerine de tevekkülden sormaya gittim. Kapıyı çaldım. Birden "Abdurrahman'ın sözü sana kafi gelmedi mi?" buyurdu. Kapıyı açın dedim. "Sen beni ziyarete gelmedin, cevabını da kapının arkasından aldın" buyurdu. Ve bana kapıyı açmadı, Gittim, bir sene sonra ziyaretine geldim. Bir ay miktarı yanında kaldım. Bu zaman içinde kalbimden geçen her şeyi bana haber verirdi.
Vefatından sonra onu rüyada gördüler ve sordular: "Halin nice oldu?"
- Bana; "ey pir, ne getirdin?" dediler.
Dedim ki: "Dilenci padişahının kapısına gelince; ona, "ne getirdin?" demezler. "Ne istersin?" derler.
Hîtap geldi: "Doğru söylüyor onu bırakın."
Hicri 231 yılında, yahut 232, İbn-i Hillika' nın rivayetine göre 261 veya 262 senesi Şaban-ı şerifinin on beşinci günü yine Bistam' da vefat etmiştir. Mübarek mezarı Bistam'da herkesin ziyaret yeridir.
Mübarek hilyeleri: Uzun boylu, beyaz yüzlü, ak sakallı ve çukur gözlü idi. Sakalı seyrekti. Hz. Ebubekir' e çok benziyordu.
Kaynak : gonullersultani.net