Bil ki, galat-ı his nevinden, gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun.

Sergerdan

Well-known member
Ey gafil Said! Bil ki, galat-ı his nevinden, gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sabit ve müstemir gördüğünden, fâni nefsini de o nazarla sabit telâkki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun.

Aklını başına al. Sen ve hususî dünyan, daimî zeval ve fenâ darbesine mâruzsunuz. Senin bu galat-ı hissin ve mağlâtan şu misale benzer ki:

Bir adam, elinde olan aynasını bir hane veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa, misalî bir hane, bir şehir, bir bahçe, o aynada görünür. Ednâ bir hareket ve küçük bir tagayyür aynanın başına gelse, o misalî hane ve şehir ve bahçede hercümerc ve karışıklık düşer. Hariçteki hakikî hane, şehir ve bahçenin devam ve bekası sana fayda vermez. Çünkü, senin elindeki aynadaki hane ve sana ait şehir ve bahçe, yalnız aynanın verdiği mikyas ve mizanladır.

Senin hayatın ve ömrün aynadır. Senin dünyanın direği ve aynası ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır. Her dakikada o hane ve şehir ve bahçenin ölmesi mümkün ve harap olması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyametin kopacak bir vaziyettedir. Madem öyledir, sen bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme.
 

SaYa

Well-known member
Madem öyledir, sen bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme.

hayatımıza ve dünyamıza çekemeyeceğimiz yükleri bizler mi yüklüyoruz.... hep deriz ya Rabbim çekemeyeceğimiz yükü vermez bize diye böyle oluncada yukarıdaki sözlerle çelişmişmi oluyoruz.. ?????????
 

Sergerdan

Well-known member
Madem öyledir, sen bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme.

hayatımıza ve dünyamıza çekemeyeceğimiz yükleri bizler mi yüklüyoruz.... hep deriz ya Rabbim çekemeyeceğimiz yükü vermez bize diye böyle oluncada yukarıdaki sözlerle çelişmişmi oluyoruz.. ?????????

Kader mevzuuna giriyor gibi bu.cüz-i irade ve külli iradeye eğer mumkun olsa (en azından hayalen) bir baksak, çelişki kalmaz sanırım.Çünkü herkes kendinde bir ihtiyar hisseder,onun tercihleriyle günahlar,elemler,yükler çeker.Bir de insan iradesinin sustugu,tamamen Allah ın takdir ettigi işler vardır ki hikmetini bilmememiz onun hükmetmediğine delil olmaz.Bu çeşit hem avamın hem enbiya ve evliyaların hayatında hadisatlar çok.
Ben Allah insana taşıyamayağı yükü yüklemezden,ihtiyarımıza, olmayacak bir yük yüklemez olarak anlıyorum.Mesela konunun dışında başka bir örnek vereyim:

"Zarûret haramı helâl derecesine getirir."

İşte şu kaide ise, küllî değil. Zarûret, eğer haram yoluyla olmamış ise haramı helâl etmeye sebebiyet verir. Yoksa, sû-i ihtiyârıyla, gayr-i meşrû sebeplerle zarûret olmuş ise, haramı helâl edemez, ruhsatlı ahkâmlara medâr olamaz, özür teşkil edemez. Meselâ, bir adam sû-i ihtiyârıyla, haram bir tarzda kendini sarhoş etse, tasarrufâtı ulemâ-i şeriatça aleyhinde câridir, mâzur sayılmaz. Tatlîk etse, talâkı vâki' olur. Bir cinâyet etse, ceza görür. Fakat, sû-i ihtiyârıyla olmazsa, talâk vâki' olmaz, ceza da görmez. Hem meselâ, bir içki mübtelâsı, zarûret derecesinde mübtelâ olsa da diyemez ki, "Zarurettir, bana helâldir."

Burda da mesela böyle bir denge var gibi.Bu teklif, kulun ihtiyarıyla azmettikten sonraki bir aşama gibi geliyor.Yani insan ihtiyarıyla bir yol tutturamazsa,sonra diyemez ki taşıyamayagım yük yüklenmiştir.


Bakara süresindeki o ayetin tefsiri ise şöyle geçiyor:

338. Yani, "Allah hiç kimseyi yapması mümkün olmayan bir şeyden sorumlu tutmaz ve onu bundan dolayı cezalandırmaz. Çünkü o (kul) imkânsız olmadıkça o işten yüz çeviremez." Bununla birlikte, kişinin neyi yapabilip neyi yapamayacağına kendisinin karar veremeyeceği de açıkça anlaşılmalıdır. Belli bir kimsenin, neyi yapabilip neyi yapamayacağına karar verecek olan Allah'tır.
 

SaYa

Well-known member
Kader mevzuuna giriyor gibi bu.cüz-i irade ve külli iradeye eğer mumkun olsa (en azından hayalen) bir baksak, çelişki kalmaz sanırım.Çünkü herkes kendinde bir ihtiyar hisseder,onun tercihleriyle günahlar,elemler,yükler çeker.Bir de insan iradesinin sustugu,tamamen Allah ın takdir ettigi işler vardır ki hikmetini bilmememiz onun hükmetmediğine delil olmaz.Bu çeşit hem avamın hem enbiya ve evliyaların hayatında hadisatlar çok.
Ben Allah insana taşıyamayağı yükü yüklemezden,ihtiyarımıza, olmayacak bir yük yüklemez olarak anlıyorum.Mesela konunun dışında başka bir örnek vereyim:

"Zarûret haramı helâl derecesine getirir."

İşte şu kaide ise, küllî değil. Zarûret, eğer haram yoluyla olmamış ise haramı helâl etmeye sebebiyet verir. Yoksa, sû-i ihtiyârıyla, gayr-i meşrû sebeplerle zarûret olmuş ise, haramı helâl edemez, ruhsatlı ahkâmlara medâr olamaz, özür teşkil edemez. Meselâ, bir adam sû-i ihtiyârıyla, haram bir tarzda kendini sarhoş etse, tasarrufâtı ulemâ-i şeriatça aleyhinde câridir, mâzur sayılmaz. Tatlîk etse, talâkı vâki' olur. Bir cinâyet etse, ceza görür. Fakat, sû-i ihtiyârıyla olmazsa, talâk vâki' olmaz, ceza da görmez. Hem meselâ, bir içki mübtelâsı, zarûret derecesinde mübtelâ olsa da diyemez ki, "Zarurettir, bana helâldir."

Burda da mesela böyle bir denge var gibi.Bu teklif, kulun ihtiyarıyla azmettikten sonraki bir aşama gibi geliyor.Yani insan ihtiyarıyla bir yol tutturamazsa,sonra diyemez ki taşıyamayagım yük yüklenmiştir.


Bakara süresindeki o ayetin tefsiri ise şöyle geçiyor:

338. Yani, "Allah hiç kimseyi yapması mümkün olmayan bir şeyden sorumlu tutmaz ve onu bundan dolayı cezalandırmaz. Çünkü o (kul) imkânsız olmadıkça o işten yüz çeviremez." Bununla birlikte, kişinin neyi yapabilip neyi yapamayacağına kendisinin karar veremeyeceği de açıkça anlaşılmalıdır. Belli bir kimsenin, neyi yapabilip neyi yapamayacağına karar verecek olan Allah'tır.


Allah C.C. razı olsun abi....
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst