Bir Arife günü ve Mevlana

hulusi

Well-known member
Mevlânâ'nin talebelerinden biri, hac vazifesini yapmak üzere Hicaz'a gitti.
O Hicaz'da iken, evinde hanimi, arefe gecesi bir tepsi helva yapip, Mevlânâ'nin talebelerine gönderdi.
Mevlânâ, helvayi kabul edip, orada bulunan bütün talebelerine bizzat kendi eliyle taksîm etti. Herkes hissesine düseni aldigi halde, tepsiden hiçbir sey eksilmedi.
Alanlar tekrar aldilar, doyuncaya kadar yediler, yine eksilmedi.
Bunun üzerine helva dolu tepsiyi Mevlânâ mübarek eline alip; "Bu tepsiyi sahibine göndereyim." diyerek disari çikti.
Içeri girdiginde, elinde tepsi yoktu. Ertesi gün helvayi getiren hanim, tepsisini medresenin mutfaginda aratti, ancak bulamadi.
Mevlânâ'yi da bunun için rahatsiz etmedi.
Aradan günler geçti, hacca gidenler dönmeye basladilar.

Bu hanimin da beyi Kabe'den dönüp Konya'ya geldiginde, o tepsi esyalarinin arasindan çikti. Kadin tepsiyi görür görmez taniyip, hayretinden dona kaldi. Beyine; "Ben arefe gecesi bu tepsi ile helva yapip Mevlânâ'nin talebelerinin yemesi için göndermistim.
Tepsiyi ertesi günü arattigim halde bulamadim.
Nasil oldu da bu tepsi senin eline geçti?" deyince, sasirma sirasi haciya geldi. O da; "Arefe gecesi haci arkadaslarimla oturup sohbet ediyorduk.
Bir ara çadirin kapisindan bir el bu tepsiyi uzatti. Biz de tepsiyi aldik, elin sahibini arastirmak da aklimiza gelmedi.
Helvayi yedikten sonra tepsiyi tanidim. Kimseye vermeyip esyalarin arasina koydum. Baska bir sey bilmiyorum." dedi.
Bunun Mevlânâ'nin bir kerameti oldugunu anlayinca, ona olan bagliliklari daha da artti.

 
Üst