Bir ayet olarak Hz. Nuh’un gemisi 19 Ekim 2010 Salı 06:30 “Nuh dedi ki “Bi
Bir ayet olarak Hz. Nuh’un gemisi
19 Ekim 2010 Salı 06:30
“Nuh dedi ki “Binin gemiye! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim çok affedicidir, çok merhametlidir.” (Hud:41)
İnsanlık camiasında herhangi bir ülkenin bir ferdi başka bir ülkede elçilik göreviyle görevlendirildiği zaman, her şeyden önce ait olduğu devletin elçisi olduğunu gösteren belgeler ibraz etmek durumundadır. Bunun gibi, Âlemlerin Rabbi tarafından insanlara elçi olarak gönderilen peygamberler de –deyiş yerindeyse- ilahî devlete aidiyetlerini gösteren nişanlarını ve elçilik mazbatalarını ibraz etmek durumundadır. Bu belgelere ayet/mucize denir.
Kur’an’da bu ayetlerden, belgelerden bir kısmı örnek olarak zikredilmiştir. Bunların başında Hz. Nuh’un gemisi gelir. Bu yazımızda Hz. Nuh’un gemisi, onun –Allah tarafından gönderilmiş- bir peygamber olduğuna dair iddiasının doğruluğunu ispat eden bir tasdik mührü, bir peygamberlik nişanı, ilahî bir belge, bir mazbata, Rabbanî bir ayet, bir alamet, ilahî bir imza, bir onay olduğu yönü üzerinde duracak ve bu konudaki bazı bilgileri, bulguları okuyucuyla paylaşmaya çalışacağız.
NUH GEMİSİNİN AYET OLDUĞUNU BİLDİREN AYETLER
Kur’an’da Hz. Nuh gemisinin bir ilahî belge olduğunu ilan eden bazı ayetlerin mealleri şöyledir:
“Çok önce Biz Nûh’u halkına resul olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Neticede onlar zulümlerine devam ederken tufan onları boğdu. Onu ve gemide bulunanları kurtarıp o gemiyi ve o hadiseyi bütün insanlara ibret vesilesi yaptık.” (Ankebut, 29/14-15)
“Biz Nuh’u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik. O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu. Biz bir ibret olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan.” (Kamer, 54/13-15).
“Onlar için bir ayet/bir delil de nesillerini dopdolu gemide taşımamızdır. Biz, onlar için, gemiye benzer, daha nice binekler yaratırız.” (Yasin, 36/41-42).
“Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık.” (Hakka, 69/11-12).
NUH GEMİSİ NEDEN BİR AYETTİR?
Yukarıdaki ayetlerde önemle ve özellikle vurgulanan tufan hadisesi ve Nuh gemsinin bir ayet, bir delil, bir belge, bir mucize olduğunu anlayabilmek için şu sorulara cevap vermek gerekir.
Hz. Nuh, peygamber olmasaydı, bu gemiyi yapar mıydı?
Gemi yapmayı zorunlu kılan TUFAN olayıdır. Hz. Nuh, TUFAN’ın olacağını nerden biliyordu?
Geminin, tufan olmadan önce bitirilmesi gerekiyordu. Bu zamanlama nasıl başarılmıştır?
Geminin su üzerinde yüzmesi için suyun kaldırım gücü, rüzgârın fonksiyonu ve işin diğer teknik boyutunun çok iyi bilinmesi gerekir. Geminin bu harika tasarımı nasıl gerçekleştirilmiştir?
Bu geminin -Cudî dağında demir atacak şekilde- rotasını kim çizmiş?
Gemi pusulasını kim ayarlamıştır?
Hz. Nuh’a kaptanlık mesleğini kim öğretmiştir?
Şimdi bütün bu sorulara cevap vermeye çalışalım ve bu cevaplardan geminin nasıl bir ayet, bir mucize ve ilahî bir belge olduğunu görelim:
-Hz. Nuh, -Allah tarafından gönderilmiş- bir peygamber olmasaydı, asla böyle bir gemiyi yapmazdı. Çünkü, ortada hiçbir tufan emaresi yokken, -durup dururken- suda yüzen bir vasıta yapmak abesle iştigal etmek anlamına gelir. Nitekim, Tufandan habersiz olan halk Hz. Nuh’un gemi yapmasını bir delilik olarak görüyor ve bu açıdan Hz. Nuh’la alay ediyorlardı:
Aşağıda mealini verdiğimiz ayet-i celilede bu husus vurgulanmaktadır:
“Kendilerinden önce Nûh kavmi de Peygamberi yalancı saydı ve: “Bu delinin teki!” dediler. Onu incittiler, tebliğini engellediler.” (Kamer,54/9), “Nuh gemiyi yapıyor, halkından ileri gelenler her ne zaman yanından geçseler onunla alay ediyorlardı. Nuh da: “Siz, dedi; şimdi bizimle alay ediyorsanız, elbet bizim de sizinle alay edeceğimiz bir gün gelir.” (Hud, 11/38). Demek ki, Hz. Nuh’un tam zamanında -kendisini ve ona tabi olanları tufandan kurtaracak- bir gemi inşa etmesi, bu işin arka planında her şeyi bilen, her şeyi programlayan Allah’ın olduğunu göstermektedir.
-Hz. Nuh’un bir beşer olarak ileride kopacak bir tufandan haberdar olması mümkün olmadığına göre, böyle bir olayın olacağını kendisine haber veren Rabbu’l-âlemindir. Demek ki geminin yapılması başlı başına bir ayet, bir mucizedir; Allah’ın ilim ve hikmetini göstermektedir.
-Eğer geminin yapımı tufandan önce –zamanında- bitmeseydi, varlığı ile yokluğu arasında bir fark kalmazdı. Zira tufan koptuktan kısa bir süre sonra insanlar boğulmaya mahkum olacaklardı. O halde, bu hesaplı-kitaplı projenin sahibi, her şeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında, ilmi her şeyi kuşatan, kudreti her şeye nüfuz eden yüce Allah’tır. Demek ki, bu geminin inşası ilahî vahiy ile yapılmıştır. İnşa tasavvuru, yapım tasarımı, programı ve projesi, zamanlaması; hepsi Allah’ın gözetiminde gerçekleşmiştir. Aksini düşünme hayali, imkânsızı imkân dahilinde görmek gibi bir kuruntudan ibarettir. Aşağıda meali verilen ayetlerde geminin bir ayet olduğunu gösteren bu yönüne vurgu yapılmıştır:
“Nuh’a şöyle vahyolundu ki: “Artık halkından, daha önce iman etmiş olanlar dışında, hiç kimse iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Ben’den hiçbir ricada bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.” (Hud, 11/36-37).
-Geminin canlılardan birer çift alacak şekilde planlandığı ve onların tamamen gemiye alındığı yukarıda zikredilen “Onlar için bir ayet/bir delil de nesillerini dopdolu gemide taşımamızdır” mealindeki ayetten anlaşılmaktadır. Aralarında vahşi hayvanların da olduğu bu canlıların, inşa edilen gemiye taşınabilmesi ve barındırılması da, ayrı bir delildir.
İşte, bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Hz. Nuh’un, tufanın kopacağını önceden bilmesi, bir önlem olarak bir gemi tasarlaması, harika bir şekilde onu inşa etmesi, zamanında denize açılması, başarılı bir şekilde kaptanlık yapması, o fırtınalı deniz dalgaları arasında, rotayı şaşırmadan, gemiyi alabora etmeden Cudî dağında-limana demir atması- ve sahil-i selamete çıkması ve daha sonra insanların istifadesine sunulmak üzere değişik teknoloji ürünü olan gemilerin ve hatta “Biz, onlar için, gemiye benzer, daha nice binekler yaratırız” mealindeki ayetin işaret ettiği üzere, kara, deniz ve hava yollarına ait çeşitli araçların ilham kaynağı olması, Allah’ın ilim ve kudretinin olduğu kadar, hikmet ve merhametinin de açık belgesidir.
“Kâfirler boğulduktan sonra yerle göğe: ‘Ey yer suyunu yut ve sen ey gök suyunu tut!’ diye emir buyuruldu. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cudi üzerinde yerleşti ve “Kahrolsun o zalimler!’ denildi.” (Hud:44)
Bir ayet olarak Hz. Nuh’un gemisi
19 Ekim 2010 Salı 06:30
“Nuh dedi ki “Binin gemiye! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim çok affedicidir, çok merhametlidir.” (Hud:41)
İnsanlık camiasında herhangi bir ülkenin bir ferdi başka bir ülkede elçilik göreviyle görevlendirildiği zaman, her şeyden önce ait olduğu devletin elçisi olduğunu gösteren belgeler ibraz etmek durumundadır. Bunun gibi, Âlemlerin Rabbi tarafından insanlara elçi olarak gönderilen peygamberler de –deyiş yerindeyse- ilahî devlete aidiyetlerini gösteren nişanlarını ve elçilik mazbatalarını ibraz etmek durumundadır. Bu belgelere ayet/mucize denir.
Kur’an’da bu ayetlerden, belgelerden bir kısmı örnek olarak zikredilmiştir. Bunların başında Hz. Nuh’un gemisi gelir. Bu yazımızda Hz. Nuh’un gemisi, onun –Allah tarafından gönderilmiş- bir peygamber olduğuna dair iddiasının doğruluğunu ispat eden bir tasdik mührü, bir peygamberlik nişanı, ilahî bir belge, bir mazbata, Rabbanî bir ayet, bir alamet, ilahî bir imza, bir onay olduğu yönü üzerinde duracak ve bu konudaki bazı bilgileri, bulguları okuyucuyla paylaşmaya çalışacağız.
NUH GEMİSİNİN AYET OLDUĞUNU BİLDİREN AYETLER
Kur’an’da Hz. Nuh gemisinin bir ilahî belge olduğunu ilan eden bazı ayetlerin mealleri şöyledir:
“Çok önce Biz Nûh’u halkına resul olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Neticede onlar zulümlerine devam ederken tufan onları boğdu. Onu ve gemide bulunanları kurtarıp o gemiyi ve o hadiseyi bütün insanlara ibret vesilesi yaptık.” (Ankebut, 29/14-15)
“Biz Nuh’u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik. O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu. Biz bir ibret olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan.” (Kamer, 54/13-15).
“Onlar için bir ayet/bir delil de nesillerini dopdolu gemide taşımamızdır. Biz, onlar için, gemiye benzer, daha nice binekler yaratırız.” (Yasin, 36/41-42).
“Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık.” (Hakka, 69/11-12).
NUH GEMİSİ NEDEN BİR AYETTİR?
Yukarıdaki ayetlerde önemle ve özellikle vurgulanan tufan hadisesi ve Nuh gemsinin bir ayet, bir delil, bir belge, bir mucize olduğunu anlayabilmek için şu sorulara cevap vermek gerekir.
Hz. Nuh, peygamber olmasaydı, bu gemiyi yapar mıydı?
Gemi yapmayı zorunlu kılan TUFAN olayıdır. Hz. Nuh, TUFAN’ın olacağını nerden biliyordu?
Geminin, tufan olmadan önce bitirilmesi gerekiyordu. Bu zamanlama nasıl başarılmıştır?
Geminin su üzerinde yüzmesi için suyun kaldırım gücü, rüzgârın fonksiyonu ve işin diğer teknik boyutunun çok iyi bilinmesi gerekir. Geminin bu harika tasarımı nasıl gerçekleştirilmiştir?
Bu geminin -Cudî dağında demir atacak şekilde- rotasını kim çizmiş?
Gemi pusulasını kim ayarlamıştır?
Hz. Nuh’a kaptanlık mesleğini kim öğretmiştir?
Şimdi bütün bu sorulara cevap vermeye çalışalım ve bu cevaplardan geminin nasıl bir ayet, bir mucize ve ilahî bir belge olduğunu görelim:
-Hz. Nuh, -Allah tarafından gönderilmiş- bir peygamber olmasaydı, asla böyle bir gemiyi yapmazdı. Çünkü, ortada hiçbir tufan emaresi yokken, -durup dururken- suda yüzen bir vasıta yapmak abesle iştigal etmek anlamına gelir. Nitekim, Tufandan habersiz olan halk Hz. Nuh’un gemi yapmasını bir delilik olarak görüyor ve bu açıdan Hz. Nuh’la alay ediyorlardı:
Aşağıda mealini verdiğimiz ayet-i celilede bu husus vurgulanmaktadır:
“Kendilerinden önce Nûh kavmi de Peygamberi yalancı saydı ve: “Bu delinin teki!” dediler. Onu incittiler, tebliğini engellediler.” (Kamer,54/9), “Nuh gemiyi yapıyor, halkından ileri gelenler her ne zaman yanından geçseler onunla alay ediyorlardı. Nuh da: “Siz, dedi; şimdi bizimle alay ediyorsanız, elbet bizim de sizinle alay edeceğimiz bir gün gelir.” (Hud, 11/38). Demek ki, Hz. Nuh’un tam zamanında -kendisini ve ona tabi olanları tufandan kurtaracak- bir gemi inşa etmesi, bu işin arka planında her şeyi bilen, her şeyi programlayan Allah’ın olduğunu göstermektedir.
-Hz. Nuh’un bir beşer olarak ileride kopacak bir tufandan haberdar olması mümkün olmadığına göre, böyle bir olayın olacağını kendisine haber veren Rabbu’l-âlemindir. Demek ki geminin yapılması başlı başına bir ayet, bir mucizedir; Allah’ın ilim ve hikmetini göstermektedir.
-Eğer geminin yapımı tufandan önce –zamanında- bitmeseydi, varlığı ile yokluğu arasında bir fark kalmazdı. Zira tufan koptuktan kısa bir süre sonra insanlar boğulmaya mahkum olacaklardı. O halde, bu hesaplı-kitaplı projenin sahibi, her şeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında, ilmi her şeyi kuşatan, kudreti her şeye nüfuz eden yüce Allah’tır. Demek ki, bu geminin inşası ilahî vahiy ile yapılmıştır. İnşa tasavvuru, yapım tasarımı, programı ve projesi, zamanlaması; hepsi Allah’ın gözetiminde gerçekleşmiştir. Aksini düşünme hayali, imkânsızı imkân dahilinde görmek gibi bir kuruntudan ibarettir. Aşağıda meali verilen ayetlerde geminin bir ayet olduğunu gösteren bu yönüne vurgu yapılmıştır:
“Nuh’a şöyle vahyolundu ki: “Artık halkından, daha önce iman etmiş olanlar dışında, hiç kimse iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Ben’den hiçbir ricada bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.” (Hud, 11/36-37).
-Geminin canlılardan birer çift alacak şekilde planlandığı ve onların tamamen gemiye alındığı yukarıda zikredilen “Onlar için bir ayet/bir delil de nesillerini dopdolu gemide taşımamızdır” mealindeki ayetten anlaşılmaktadır. Aralarında vahşi hayvanların da olduğu bu canlıların, inşa edilen gemiye taşınabilmesi ve barındırılması da, ayrı bir delildir.
İşte, bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Hz. Nuh’un, tufanın kopacağını önceden bilmesi, bir önlem olarak bir gemi tasarlaması, harika bir şekilde onu inşa etmesi, zamanında denize açılması, başarılı bir şekilde kaptanlık yapması, o fırtınalı deniz dalgaları arasında, rotayı şaşırmadan, gemiyi alabora etmeden Cudî dağında-limana demir atması- ve sahil-i selamete çıkması ve daha sonra insanların istifadesine sunulmak üzere değişik teknoloji ürünü olan gemilerin ve hatta “Biz, onlar için, gemiye benzer, daha nice binekler yaratırız” mealindeki ayetin işaret ettiği üzere, kara, deniz ve hava yollarına ait çeşitli araçların ilham kaynağı olması, Allah’ın ilim ve kudretinin olduğu kadar, hikmet ve merhametinin de açık belgesidir.
“Kâfirler boğulduktan sonra yerle göğe: ‘Ey yer suyunu yut ve sen ey gök suyunu tut!’ diye emir buyuruldu. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cudi üzerinde yerleşti ve “Kahrolsun o zalimler!’ denildi.” (Hud:44)