İlim-irfan
Well-known member
Toplumda dindar olduğunu iddia ederek, Allah adına din dışı hükümler, kurallar, helaller, haramlar koyan ve bu şekilde şirk içinde yaşayan müşrik bir kesim vardır. Bu kişiler, dini kendi arzularına, çıkar ve bağnazlıklarına göre değiştirir, özünden saptırırlar. Kuran hükümlerinde eklemeler, çıkarmalar ve değişiklikler yapar ve böylece gerçek dinle aynı adı taşıyan ancak dinden tamamen farklı olan batıl bir din kurarlar.
Müşrikler, Allah'ın buyurmadığı hükümler öne sürerek Allah'ın nimetlerini haram kılar, Allah'ın helal kıldıklarını kendilerince yasaklarlar. Yasakçı ve katı bir görüşe sahiptirler ve dini de zorlaştırmaya çalışırlar. Allah adına ortaya çıktıklarını zanneden bu kişiler dinde karmaşa çıkarır, Yüce Allah'a iftira ederler. Onların, Allah'ın hoşnut olmadığı bambaşka bir din kurdukları, “Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri ettiler (bir şeriat kıldılar)?
” (Şura Suresi, 21) ayetiyle haber verilir.
Söz ettiğimiz bu batıl dinin mensupları her ne kadar dindar olduklarını ileri sürseler de gerçekte Allah Katında müşriktirler. Kur’an birçok ayetinde bize müşrikleri tanıtır. Nesiller boyu atalarından öğrendikleri aynı sapkın görüşleri sürdürerek birbirlerine aktaran müşrikler, Allah'ın değişmeyen kesin belgelerinden yüz çevirir, zan ve tahminle hareket ederler.
Bağnazca atalarının dinine uymakta ısrarlı olan müşriklerin laf anlamaz, tutucu ve öğüt almaz yapıları pek çok ayette tarif edilir.
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Müşrikler kendilerine Kur’an'ı ve sünneti temel almamaları nedeniyle doğru yoldan saparlar. Onlar, Allah'ın buyrukları ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleri yerine atalarının izinden gider, onların din adına koydukları ve miras bıraktıkları batıl kuralları benimser ve uygularlar. Allah'ın farz kılmadığı bu kurallara uymalarının gerçek imanla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü Allah'tan korkan ve O'nun hoşnutluğunu amaçlayan bir insan, atalarının geleneğini sürdürmek ve korumakla değil, yalnızca Kur’an’ın buyruklarını uygulamakla sorumludur.
Her dönem müşriklerin karakterleri ve kötü ahlak özellikleri birbirine benzerlik gösterir. Peygamberimiz (sav) dönemindeki toplum da, Hz. İbrahim'e vahyedilen hak dinden saparak şirk temelli bir inanç sistemini benimsemişti. Bu kişiler Allah'ın varlığını biliyor, ancak edindikleri putları aracı kılıyor ve bunların Allah Katında kendileri için şefaatçi olacaklarını zannediyorlardı.
Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir." (Yunus Suresi, 18)
Kur’an tüm çağlara hitap ettiği için, bu ayetlerin günümüze bakan hikmetleri çok açıktır. Allah’ın mesajında, din adına ortaya batıl bir şirk dini çıkarıp sonra buna uyanların ve diğer insanları da buna davet edenlerin çarpık inanışları çok açık tarif edilir. Bugün de aynı uydurulmuş bir şirke dayalı dini yaşayanlar, Kur’an ayetlerinde tarif edilen konumdadırlar. Günümüzde de müşrik kesim, Allah adına dinde hüküm koyar, helaller, haramlar, farzlar, yasaklar öne sürer, ‘Allah'a karşı yalan yere iftira’ düzerler, ‘Allah'ın indirdiğine değil, atalarının dinine’ uyarlar. Cahilce, ‘Allah’a karşı bilmedikleri şeyleri’ söylerler.
Dahası müşrikler kendilerini dinsiz olarak görmezler; aksine dine kendilerinin sahip çıktığını, kendilerinin gerçek dini yaşadıklarını iddia ederler. Bu nedenle tarih boyunca, hak dinden uzak müşrik toplumlar, kendilerini Allah’ın dosdoğru yoluna, gerçek dine döndürmek için gönderilen peygamberleri, elçileri, uyaran samimi müminleri sapkın, kendilerini ise dinlerinde kararlı gerçek müminler olarak görmüşlerdir. Kur’an ayetlerinde de haber verildiği üzere birçok kavim elçilerini "Allah'a karşı yalan düzüp uyduran" kişiler olmak gibi akıl dışı zanlarla suçlamıştır.
Söz konusu kişiler, dünya hayatında doğru yolda olduklarına kendilerini inandırmışlar; yalnızca kendilerini kandırmışlardır. Hesap gününde de bu kimseler, müşrik oldukları kendilerine bildirildiği zaman müşrik olduklarını kabul etmezler. Ahirette kendilerini azabın ortasında bulduklarında en çok şaşkınlığa uğrayacak olanlar onlardır.
Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?" Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı. (Enam Suresi, 22-23)
Fuat Türker - 08/03/2010
Müşrikler, Allah'ın buyurmadığı hükümler öne sürerek Allah'ın nimetlerini haram kılar, Allah'ın helal kıldıklarını kendilerince yasaklarlar. Yasakçı ve katı bir görüşe sahiptirler ve dini de zorlaştırmaya çalışırlar. Allah adına ortaya çıktıklarını zanneden bu kişiler dinde karmaşa çıkarır, Yüce Allah'a iftira ederler. Onların, Allah'ın hoşnut olmadığı bambaşka bir din kurdukları, “Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri ettiler (bir şeriat kıldılar)?
Söz ettiğimiz bu batıl dinin mensupları her ne kadar dindar olduklarını ileri sürseler de gerçekte Allah Katında müşriktirler. Kur’an birçok ayetinde bize müşrikleri tanıtır. Nesiller boyu atalarından öğrendikleri aynı sapkın görüşleri sürdürerek birbirlerine aktaran müşrikler, Allah'ın değişmeyen kesin belgelerinden yüz çevirir, zan ve tahminle hareket ederler.
Bağnazca atalarının dinine uymakta ısrarlı olan müşriklerin laf anlamaz, tutucu ve öğüt almaz yapıları pek çok ayette tarif edilir.
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Müşrikler kendilerine Kur’an'ı ve sünneti temel almamaları nedeniyle doğru yoldan saparlar. Onlar, Allah'ın buyrukları ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleri yerine atalarının izinden gider, onların din adına koydukları ve miras bıraktıkları batıl kuralları benimser ve uygularlar. Allah'ın farz kılmadığı bu kurallara uymalarının gerçek imanla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü Allah'tan korkan ve O'nun hoşnutluğunu amaçlayan bir insan, atalarının geleneğini sürdürmek ve korumakla değil, yalnızca Kur’an’ın buyruklarını uygulamakla sorumludur.
Her dönem müşriklerin karakterleri ve kötü ahlak özellikleri birbirine benzerlik gösterir. Peygamberimiz (sav) dönemindeki toplum da, Hz. İbrahim'e vahyedilen hak dinden saparak şirk temelli bir inanç sistemini benimsemişti. Bu kişiler Allah'ın varlığını biliyor, ancak edindikleri putları aracı kılıyor ve bunların Allah Katında kendileri için şefaatçi olacaklarını zannediyorlardı.
Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir." (Yunus Suresi, 18)
Kur’an tüm çağlara hitap ettiği için, bu ayetlerin günümüze bakan hikmetleri çok açıktır. Allah’ın mesajında, din adına ortaya batıl bir şirk dini çıkarıp sonra buna uyanların ve diğer insanları da buna davet edenlerin çarpık inanışları çok açık tarif edilir. Bugün de aynı uydurulmuş bir şirke dayalı dini yaşayanlar, Kur’an ayetlerinde tarif edilen konumdadırlar. Günümüzde de müşrik kesim, Allah adına dinde hüküm koyar, helaller, haramlar, farzlar, yasaklar öne sürer, ‘Allah'a karşı yalan yere iftira’ düzerler, ‘Allah'ın indirdiğine değil, atalarının dinine’ uyarlar. Cahilce, ‘Allah’a karşı bilmedikleri şeyleri’ söylerler.
Dahası müşrikler kendilerini dinsiz olarak görmezler; aksine dine kendilerinin sahip çıktığını, kendilerinin gerçek dini yaşadıklarını iddia ederler. Bu nedenle tarih boyunca, hak dinden uzak müşrik toplumlar, kendilerini Allah’ın dosdoğru yoluna, gerçek dine döndürmek için gönderilen peygamberleri, elçileri, uyaran samimi müminleri sapkın, kendilerini ise dinlerinde kararlı gerçek müminler olarak görmüşlerdir. Kur’an ayetlerinde de haber verildiği üzere birçok kavim elçilerini "Allah'a karşı yalan düzüp uyduran" kişiler olmak gibi akıl dışı zanlarla suçlamıştır.
Söz konusu kişiler, dünya hayatında doğru yolda olduklarına kendilerini inandırmışlar; yalnızca kendilerini kandırmışlardır. Hesap gününde de bu kimseler, müşrik oldukları kendilerine bildirildiği zaman müşrik olduklarını kabul etmezler. Ahirette kendilerini azabın ortasında bulduklarında en çok şaşkınlığa uğrayacak olanlar onlardır.
Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?" Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı. (Enam Suresi, 22-23)
Fuat Türker - 08/03/2010