İlim-irfan
Well-known member
Kişinin, kendisini ilgilendirmeyen bir şeyi sormasına, fuzulî , boş konuşma denir. Soran kimse bunu sormakla hem kendi vaktini, hem de arkadaşını cevap vermeye mecbur ettiğinden ötürü onun vaktini boşa çıkarmış olur. Bu, soru sorma ve cevap vermede günah işlenmediği haller için geçerlidir. Çoğu zaman soru cevap faslında günah da işlenir.
Mesela, sen birisine ibadetini sorarsın; ‘Bugün oruçlu musun?’ dersin. Eğer evet derse, ibadetini belirtmiş olur, bu ibadete riya karışmış olur. Eğer riya girmezse bile ibadet gizlilik defterinden silinir! Halbuki gizli ibadetin, açıkça yapılan ibadetten birçok üstünlüğü vardır. Eğer hayır derse yalancı olur. Eğer ne evet, ne hayır demeyip de sükût ederse, sana cevap vermemek suretiyle seni aşağılamış sayılır. Dolayısıyla sen rahatsız olursun. Eğer cevabın müdafaası için hileli yollar ararsa zorluk çeker ve yorulur. Bu bakımdan sen ondan sormakla onu ya riya veya yalana veya istiğfara veya müdafaa hilesindeki yorgunluğa mâruz bırakmış olursun!
Diğer ibadetler hakkında sormak da böyledir. Günahını gizlediği ve çekindiği şeyden sormak da böyledir. Mesela birine “nereden geliyorsun” diye sorulduğunda, o kimse geldiği yeri gizlemek isteyebilir. Çünkü çoğu zaman geldiği yeri söylemesine mâni bir hal vardır.
Bu kimse, geldiği yeri söylerse utanır. Eğer doğru söylemezse, yalan söylemiş olur ve sebebi de sen olursun ve böylece seni ilgilendirmeyen bir mesele hakkında sormuş olursun. Sorulan adam çoğu zaman ‘bilmiyorum’ demeye utanır ve bilmediği halde cevap verir!
Hazreti Lokman Hakîm, Hz. Davud’un huzuruna girdi. Hz. Dâvûd o anda bir zırh örüyordu. Lokman daha önce bu sanatı görmüş değildi. Ondan gördüğü bu sanat onu şaşırttı ve Hz. Davud’a yaptığını sormak istediyse de hikmet onu bu sualden menetti. Dolayısıyla nefsini zaptedip sormadı. Hz. Dâvûd zırhı giydi ve şöyle dedi: ‘Evet, zırh savaş içindir!’ Sormadan cevabını alan Hz. Lokman şöyle dedi: “Susmak hikmetin ta kendisidir. Fakat susan pek azdır.”
Mehmet Oruç - Türkiye Gazetesi
18/02/2010
Mesela, sen birisine ibadetini sorarsın; ‘Bugün oruçlu musun?’ dersin. Eğer evet derse, ibadetini belirtmiş olur, bu ibadete riya karışmış olur. Eğer riya girmezse bile ibadet gizlilik defterinden silinir! Halbuki gizli ibadetin, açıkça yapılan ibadetten birçok üstünlüğü vardır. Eğer hayır derse yalancı olur. Eğer ne evet, ne hayır demeyip de sükût ederse, sana cevap vermemek suretiyle seni aşağılamış sayılır. Dolayısıyla sen rahatsız olursun. Eğer cevabın müdafaası için hileli yollar ararsa zorluk çeker ve yorulur. Bu bakımdan sen ondan sormakla onu ya riya veya yalana veya istiğfara veya müdafaa hilesindeki yorgunluğa mâruz bırakmış olursun!
Diğer ibadetler hakkında sormak da böyledir. Günahını gizlediği ve çekindiği şeyden sormak da böyledir. Mesela birine “nereden geliyorsun” diye sorulduğunda, o kimse geldiği yeri gizlemek isteyebilir. Çünkü çoğu zaman geldiği yeri söylemesine mâni bir hal vardır.
Bu kimse, geldiği yeri söylerse utanır. Eğer doğru söylemezse, yalan söylemiş olur ve sebebi de sen olursun ve böylece seni ilgilendirmeyen bir mesele hakkında sormuş olursun. Sorulan adam çoğu zaman ‘bilmiyorum’ demeye utanır ve bilmediği halde cevap verir!
Hazreti Lokman Hakîm, Hz. Davud’un huzuruna girdi. Hz. Dâvûd o anda bir zırh örüyordu. Lokman daha önce bu sanatı görmüş değildi. Ondan gördüğü bu sanat onu şaşırttı ve Hz. Davud’a yaptığını sormak istediyse de hikmet onu bu sualden menetti. Dolayısıyla nefsini zaptedip sormadı. Hz. Dâvûd zırhı giydi ve şöyle dedi: ‘Evet, zırh savaş içindir!’ Sormadan cevabını alan Hz. Lokman şöyle dedi: “Susmak hikmetin ta kendisidir. Fakat susan pek azdır.”
Mehmet Oruç - Türkiye Gazetesi
18/02/2010