Abi burası beni en derinden vuran mektuplardan bi tanesi...Ne bilim burası cok ince noktalara kadar işaret ediyor.Cam parcası deyince malayani olan sana Allahı unutturan hersey geliyor aklıma...Neleri uhrevi hayatıma tercih ettim! İştebvurası yakıyo beni...sonra şu uzuv meselesi yirmiücüncü sözde diyor ya;
Şu hakikati, bir vakıa-i hayaliyede şöyle bir temsilde gördüm ki: Ben büyük bir şehre giriyorum. Baktım ki, o şehirde büyük saraylar var. Bazı sarayların kapısına bakıyorum; gayet şenlik, parlak bir tiyatro gibi nazar-ı dikkati celb eder, herkesi eğlendirir bir cazibedarlık vardı. Dikkat ettim ki, o sarayın efendisi kapıya gelmiş, itle oynuyor ve oynamasına yardım ediyor. Hanımlar yabanî gençlerle tatlı sohbetler ediyorlar. Yetişmiş kızlar dahiçocukların oynamasını tanzim ediyorlar. Kapıcı da onlara kumandanlık eder gibi bir aktör tavrını almış. O vakit anladım ki, o koca sarayın içerisi bom boş, hep nazik vazifeler muattal kalmış, ahlâkları sukut etmiş ki, kapıda bu sureti almışlardır.
burayı bana hatırlatıyor.Kimin emrini yerine getiriyorsan sen onun kölesisin.Nefsinin mi,rabbinin mi?
Evet, hayat-ı dünyeviyenin muhafa zası için, zarure t derece sinde olmak şartıyla, bazı umur-u uhrevi yeye muvakk aten tercih edilme sine ruhsat-ı şer'iye var. Fakat, yalnız bir ihtiya ca binaen helâkete sebebi yet vermey en bir zarara göre tercih edilme z, ruhsat yoktur . Halbuk i bu asır, o damar-ı insanîyi o derece şırınga etmiş ki, küçük bir ihtiyaç ve âdi bir zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umur-u diniye yi terk eder.
Şurasıda cok ehemmiyetli,gecmiş zamnda cok tartışmış olduğum bir meseleye müthiş bi cevap...
RABBİM'' Öyleyse, herşeyden evvel onun daires ine girmel i, sadaka tle, tam metane t ve ciddî ihlâs ve tam itimad la ona yapışmak lâzım ki, o acip hastalığın tesiri nden kurtul sun''SU İFADEYE LAYIK ETSİN...Bu metup müzakere edilse ne güzel olurdu...