İlim-irfan
Well-known member
Geçen hafta yayınlanan makalemden sonra bazı okurlarımdan mesajlar geldi: "Kur'an okumayı bilmesek, sadece ilmihalle amel etsek yeterli mi?"
Şunu belirteyim; ben keyfimden Kur'an okumayı öğrenmezlik etmedim. Bulunduğum şartlar sebebiyle öğrenemedim. O devirde Kur'an okumak, öğrenmek yasaktı. Buna rağmen rahmetli annem, Kur'an öğrenmem için, beni mahallemizdeki bir hanıma gönderdi. Durum şöyleydi; koşa koşa gidiyorduk o hanımın evine. Sağa sola bakıyorduk. Polis, jandarma, zabıta var mı? Bunlar yoksa hemen kapıyı açıp içeriye dalıyorduk. O hoca hanımın ilk sorduğu "Kimse gördü mü?" olurdu. "Yok" derdik "kimse görmedi, biz koşarak geldik". Ondan sonra başlardı okutmaya. Çok da acayip, zor bir öğretme metodu vardı. Öğrenemedim Kur'an'ı
.
1956'da Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, "Kardeşlerimiz, eskimez yazıyı öğrensinler." dedi. Nasıl öğreneceğiz? Kendi kendimize. Bir Kur'an alfabesi kitabı vardı. Türkçe ve Arapça. Ondan başladık öğrenmeye. Epeyce öğrendim. Bir gün cami imamına gittim. Dedim, "Hocam ben kendi kendime Kur'an öğreniyorum." Dedi ki; "Ne öğrendin?" "Tebareke'yi öğrendim, ezberledim." dedim. "Peki oku bakalım." dedi. Okumaya başladım, hoca bağırmaya başladı, "Hayır hayır, olmaz olmaz, eyvah eyvah!" diyor. Yahu ne oldu? "Yok" dedi, "her harfin hakkını vermek lazım, sen harflerin hakkını vermiyorsun." Telaffuz bozukluğu varmış.
Şimdi ben ölsem, ahirete gideceğim; melek soruyor; "İngilizce biliyorsun, Arapça bilmiyorsun!" Ne kadar utanırım. Cehennem azabı gibi bana azap verir. İngilizce bildiğim kadar Arapça bilseydim ne güzeldi. Şiir ezberlediğim kadar Kur'an ezberleseydim ne güzeldi
. Ama öğrenmemişiz, öğrenememişiz, bu imkânı bulamamışız.
Öğrenmek için eskimez yazı ile bazı yazılar yazıyordum okulda. Yanımdaki arkadaş "Ne oluyor ya!" derdi. Bu defa İngilizce yazmaya başlardım. Bir şey söylemedi. Kur'an yazısı ile yazarken kızıyor, İngilizce yazarken bir şey söylemiyor. O dönemler öyleydi.
Tabii, şimdi her şey serbest. Arapça öğrenmek, ibadet yapmak serbest
. Şimdiki gençlerin İslam âlimi olmamasına şaşıyorum. Ne acayip insanlar. Her şeyin imkânı var.
Nasıl ki İstanbul'un suyu Terkos gölünden geliyor, ilmihal de Kur'an'ın zemzeminden gelen bilgilerdir. Dünya ve ahiretini cennet etmek isteyenler bir ilmihal alıp okuyup uygulamalı, amma "ilmihale uyarım, Kur'an öğrenmesem de olur" denmez. Allah sorar, "maaş için neler neler öğrendin; Allah için neden Kur'an öğrenmedin?"
Üstelik Kur'an öğrenmek çok kolay. Ben arkadaşlarla "Üç günde Kur'an öğretirim!" diye iddiaya girerdim. Hâlâ iddialıyım. Üç günde Kur'an öğretirim!
Beyin kanaması geçirdiğimde hastanede çok uzun süre yattım. Şu anda hasta olduğum için, Kur'an-ı Kerim'in ağırlığını elimde taşıyamıyorum. Dolayısıyla cüz aldım, ondan okuyabiliyorum ancak. Baştan başlayacağım tecvitli olarak çalışmaya. Namazı camilerde kılacağım. Derslere ve konferanslara gideceğim. Bunları istiyorum.
Hekimoğlu İsmail - Zaman
02/01/2010
Şunu belirteyim; ben keyfimden Kur'an okumayı öğrenmezlik etmedim. Bulunduğum şartlar sebebiyle öğrenemedim. O devirde Kur'an okumak, öğrenmek yasaktı. Buna rağmen rahmetli annem, Kur'an öğrenmem için, beni mahallemizdeki bir hanıma gönderdi. Durum şöyleydi; koşa koşa gidiyorduk o hanımın evine. Sağa sola bakıyorduk. Polis, jandarma, zabıta var mı? Bunlar yoksa hemen kapıyı açıp içeriye dalıyorduk. O hoca hanımın ilk sorduğu "Kimse gördü mü?" olurdu. "Yok" derdik "kimse görmedi, biz koşarak geldik". Ondan sonra başlardı okutmaya. Çok da acayip, zor bir öğretme metodu vardı. Öğrenemedim Kur'an'ı
1956'da Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, "Kardeşlerimiz, eskimez yazıyı öğrensinler." dedi. Nasıl öğreneceğiz? Kendi kendimize. Bir Kur'an alfabesi kitabı vardı. Türkçe ve Arapça. Ondan başladık öğrenmeye. Epeyce öğrendim. Bir gün cami imamına gittim. Dedim, "Hocam ben kendi kendime Kur'an öğreniyorum." Dedi ki; "Ne öğrendin?" "Tebareke'yi öğrendim, ezberledim." dedim. "Peki oku bakalım." dedi. Okumaya başladım, hoca bağırmaya başladı, "Hayır hayır, olmaz olmaz, eyvah eyvah!" diyor. Yahu ne oldu? "Yok" dedi, "her harfin hakkını vermek lazım, sen harflerin hakkını vermiyorsun." Telaffuz bozukluğu varmış.
Şimdi ben ölsem, ahirete gideceğim; melek soruyor; "İngilizce biliyorsun, Arapça bilmiyorsun!" Ne kadar utanırım. Cehennem azabı gibi bana azap verir. İngilizce bildiğim kadar Arapça bilseydim ne güzeldi. Şiir ezberlediğim kadar Kur'an ezberleseydim ne güzeldi
Öğrenmek için eskimez yazı ile bazı yazılar yazıyordum okulda. Yanımdaki arkadaş "Ne oluyor ya!" derdi. Bu defa İngilizce yazmaya başlardım. Bir şey söylemedi. Kur'an yazısı ile yazarken kızıyor, İngilizce yazarken bir şey söylemiyor. O dönemler öyleydi.
Tabii, şimdi her şey serbest. Arapça öğrenmek, ibadet yapmak serbest
Nasıl ki İstanbul'un suyu Terkos gölünden geliyor, ilmihal de Kur'an'ın zemzeminden gelen bilgilerdir. Dünya ve ahiretini cennet etmek isteyenler bir ilmihal alıp okuyup uygulamalı, amma "ilmihale uyarım, Kur'an öğrenmesem de olur" denmez. Allah sorar, "maaş için neler neler öğrendin; Allah için neden Kur'an öğrenmedin?"
Üstelik Kur'an öğrenmek çok kolay. Ben arkadaşlarla "Üç günde Kur'an öğretirim!" diye iddiaya girerdim. Hâlâ iddialıyım. Üç günde Kur'an öğretirim!
Beyin kanaması geçirdiğimde hastanede çok uzun süre yattım. Şu anda hasta olduğum için, Kur'an-ı Kerim'in ağırlığını elimde taşıyamıyorum. Dolayısıyla cüz aldım, ondan okuyabiliyorum ancak. Baştan başlayacağım tecvitli olarak çalışmaya. Namazı camilerde kılacağım. Derslere ve konferanslara gideceğim. Bunları istiyorum.
Hekimoğlu İsmail - Zaman
02/01/2010