Konuya cevap cer

Kastamonu Lahikası


Bizlerle pek çok alâkadar bir zât çok defa dehşetli şekva ediyor ki: "Ben adam olamıyorum, gittikçe fenalaşıyorum, manevî hizmetlerimin neticelerini göremiyorum." diye meded istiyor. Ona yazıyoruz ki:

Alâkadar: Alâkalı, ilgili.

Şekva: Şikayet

Meded: Yardım.


"Bu dünya dâr-ül hizmettir, ücret almak yeri değildir. A'mal-i sâlihanın ücretleri, meyveleri, nurları berzahta, âhirettedir. O bâki meyveleri bu dünyaya çekmek ve bu dünyada onları istemek, âhireti dünyaya tâbi' etmek demektir. O amel-i sâlihin ihlası kırılır, nuru gider. Evet o meyveler istenilmez, niyet edilmez. Verilse, teşvik için verildiğini düşünüp şükreder."

Dâr-ül hizmet: Hizmet yeri.

A'mal-i sâliha: Salih ameller, islâm dinindeki güzel işler.

Berzah: Ölülerin ruhlarının kıyamete kadar kaldıkları âlem.

Âhiret: Ölümsüz olan öbür dünya.

Bâki: Ebedî, sonsuz.


Evet bu asırda, bir-iki mektubda beyan edildiği gibi, o derece hayat-ı dünyeviye damarına dokunmuş ve yaralamış ve heyecana getirmiş ki; mübarek ve ihtiyar ve hoca ve ehl-i salahat olan bir zât dahi, dünyada bir nevi hayat-ı uhreviye ezvakını istiyor; birinci derecede, dünyada zevk-i hayat onda hükmediyor.

Hayat-ı dünyeviye: Dünyadaki yaşantı.

Ehl-i salahat: Dindarlıkta çok ileri ve üstün olanlar.

Nevi: Çeşit, tür.

Hayat-ı uhreviye: Ahirete ait hayat, öbür dünya yaşantısı.

Ezvak: Zevkler.

Zevk-i hayat: Hayat zevki, yaşama lezzeti.



Said Nursi



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst