durmuþ göktekin
Active member
Bu hayat böyle gitmez!
Sabah, evden çıkan insanlar, bineceği bir araca veya bitecek bir ürüne yetişecek gibi koşmaya başlıyor. Bazıları da onları seyrediyor. Düşüncelerimiz, esas maksadın dışında, nefsi menfaatlerin peşinden gidiyor. Yetişmeye çalıştığımız şey o. Düzgün, planlı bir gün geçirme arzusu taşımıyoruz. Yattığımızda da kendimizi sorgulamıyoruz. Hâlbuki Allah: “Nereye gidiyorsunuz” diye soruyor. Nereden gelip nereye gittiğimizi düşünmüyoruz. Allah, bize ilk yaratılışta sordu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Biz de: “Evet Sen bizim Rabbimizsin” dedik. Peki, bunu ne çabuk unuttuk? Başkalarında beğenmediklerimizi kendimiz yapıyoruz. Kınadıklarımıza benzemeye çalışıyoruz. Ölenin kurtulduğunu, mezarda rahat ettiklerini zannediyoruz. Hatta “Rahat yat” diye de ekliyoruz. Ölünce dinleneceğimizi düşünüyoruz. Ölümle hayatımızın hesabı başlıyor. Onu aklımıza getirmiyoruz. Kabir yok olma yeri değil. Sorgulama yeridir. Yaşadığımız günü iyi değerlendiremiyoruz. Güne besmelesiz başlıyoruz. Akşama kadar tersliklerle boğuşup duruyoruz. Akşam olunca günün muhasebesini yapmıyoruz. Bugün Allah için ne yaptım? Hayır, mı işledim şer mi? Kiminle beraberdim? Kime hizmet ettim? Gibi sualler sormuyoruz. Her gün birer, birer aleyhimize bitiyor. Dünyada ebedi kalacakmışız gibi yaşıyoruz. Ölümün bize de geleceğini pek düşünmüyoruz. Bütün gün, alamadım-veremedim, nasıl kazanırımla geçiyor. Akşama ne yiyim, sabah ne geyim? Hangi aksesuarlarımı takıyım? Nazarları nasıl üzerime çekerim? Günün meseleleri bunlar. Mideler dolu, kafalar boş. Kitaplar rafta okumak lafta. Televizyondan başka bir meşguliyet yok. Gezmekten yorgun düşen akşam yatağa zor atıyor kendini. Düzenli, prensipli, düzgün yaşamayanlar kolayca güdülüp yanlış yönlendiriliyorlar. Günahtan günaha savrulup duruyoruz. Bunların gerekçeleri belli: Hangi çağdayız, zaman böyle. Örf, adet bu. Herkes böyle yapıyor. El ne der gibi mesnetsiz iddialar. Şükürsüz ve teşekkürsüz yaşanan bir hayat sürüp gidiyor. Düğün ve cemiyetlerimizi kameraya alıp daha sonra seyrediyoruz. Öldükten sonra, “buyur seyret hayatını” dendiğinde, başımızı öne eğmeden seyredecek bir hayat yaşamamışsak neyi nasıl seyredeceğiz? Bunları ben mi yaptım deyip ateşler içinde kalmayacak mıyız? Allah, üzerimizde muhafızlık eden, gözetleyen ve yazanları haber veriyor. (İnfitar-10,12) Yaşadığımız hayat baştan sona filme alınıyor! Sorumsuz yaşayanlar kurtuluş fırsatını kaçırdıkları için pişmanlık ateşi içinde kalacaklar. Güne iyi başlayan iyi bitirir. Kötü başlayan da kötü bitirir. Eğri cetvelle doğru çizgi çizilmez. Gömleğin düğmesini yanlış düğmelersek sonuna kadar ters gider. İnsan ölmek istediği gibi yaşamalıdır. İnsan, muhakkak gideceği bir yer hakkında bilgi ve görgü sahibi olmalıdır. İnsan; önünde her gün gördüğü ve bildiği ölüm gerçeğini düşünerek; helal kazanmalı, meşru yaşamalı, büyük mahkemede yargılanacağını düşünmelidir. Ölene kadar boş ve yalanla uğraşmamalıdır. Allah, görüyor, biliyor ve hesabını soracak düşünceleriyle yaşamalıdır! Allah’ın plan ve programı sandığa konup kilitlenmiş, herkes kendine göre uydurduğu plan ve programla yaşamaya devam ediyor. Böyle olduğu için bir hazan yaprağı gibi rüzgârın önünde sağa, sola savrulup duruyoruz. İyi şeyler yapmak insanın elinden alınmamıştır. Gençler, yaşadıkları yerleri kırıyor, yırtıyor, döküyor, yazıyor, tahrip ediyor, bozuyor. Herkesin elinden telefon düşmüyor. Konuşurken, atıyor tutuyor. Fakirde, gurur kibir. Zenginde cimrilik. Aç gözlülük. Kadında hayâsızlık. Gençlerde yaramazlık. Yönetimde adaletsizlik almış başını gidiyor. Allah’ın yaptığı plan ve program insanlığın mutluluğu içindir. İki Cihan Serverinin (sav) ve büyüklerin hayatı kurtuluşumuz için önemli örneklerdir. Onları yaşarsak kurtulacağız. Güzel ve faydalı işler yapma ideali taşımıyoruz. Bencil anlayışların sahibi olmuşuz. Gemisini kurtaran kaptan olmuş. Nalıncı gibi hep kendimize yontuyoruz. Yandım diyene yan, öldüm diyene öl, deyip geçiyoruz. İstenirse güzel işler yapılabilir. Başkalarının istifade edeceği eserler bırakılabilir. Bu gün kullandığımız eserlerin çoğu bizden öncekiler tarafından yapılmış, şimdi biz kullanıyoruz. Bizim yapacaklarımızı da bizden sonrakiler kullanacak. Herkes kendine; bugün kime ne iyilik yaptım sorusunu sormalıdır. Dua mı aldım, beddua mı aldım demelidir. Hayat ciddiye alınmalıdır. Çünkü tekrarı yok. Ölürken ne işle meşgul olduğumuz sorulacak. İyiliğimiz ve güzelliğimiz yaşadığımız hayatla ilgilidir. İyi, güzel, faydalı işler ve düşünceler ibadettir.” Merhametten maraz doğar”, “İnsana yaranılmaz” “İyilik yapan kötülük bulur” gibi sözler yanlış deyimlerdir. İnsan yaptığını; iyi, güzel, doğru ve sağlam yapmalıdır. Her zaman; Allah’ım bana, hayırlı işler yapmayı nasip et diye dua etmelidir.
10. 09. 2014
Durmuş Göktekin
Sabah, evden çıkan insanlar, bineceği bir araca veya bitecek bir ürüne yetişecek gibi koşmaya başlıyor. Bazıları da onları seyrediyor. Düşüncelerimiz, esas maksadın dışında, nefsi menfaatlerin peşinden gidiyor. Yetişmeye çalıştığımız şey o. Düzgün, planlı bir gün geçirme arzusu taşımıyoruz. Yattığımızda da kendimizi sorgulamıyoruz. Hâlbuki Allah: “Nereye gidiyorsunuz” diye soruyor. Nereden gelip nereye gittiğimizi düşünmüyoruz. Allah, bize ilk yaratılışta sordu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Biz de: “Evet Sen bizim Rabbimizsin” dedik. Peki, bunu ne çabuk unuttuk? Başkalarında beğenmediklerimizi kendimiz yapıyoruz. Kınadıklarımıza benzemeye çalışıyoruz. Ölenin kurtulduğunu, mezarda rahat ettiklerini zannediyoruz. Hatta “Rahat yat” diye de ekliyoruz. Ölünce dinleneceğimizi düşünüyoruz. Ölümle hayatımızın hesabı başlıyor. Onu aklımıza getirmiyoruz. Kabir yok olma yeri değil. Sorgulama yeridir. Yaşadığımız günü iyi değerlendiremiyoruz. Güne besmelesiz başlıyoruz. Akşama kadar tersliklerle boğuşup duruyoruz. Akşam olunca günün muhasebesini yapmıyoruz. Bugün Allah için ne yaptım? Hayır, mı işledim şer mi? Kiminle beraberdim? Kime hizmet ettim? Gibi sualler sormuyoruz. Her gün birer, birer aleyhimize bitiyor. Dünyada ebedi kalacakmışız gibi yaşıyoruz. Ölümün bize de geleceğini pek düşünmüyoruz. Bütün gün, alamadım-veremedim, nasıl kazanırımla geçiyor. Akşama ne yiyim, sabah ne geyim? Hangi aksesuarlarımı takıyım? Nazarları nasıl üzerime çekerim? Günün meseleleri bunlar. Mideler dolu, kafalar boş. Kitaplar rafta okumak lafta. Televizyondan başka bir meşguliyet yok. Gezmekten yorgun düşen akşam yatağa zor atıyor kendini. Düzenli, prensipli, düzgün yaşamayanlar kolayca güdülüp yanlış yönlendiriliyorlar. Günahtan günaha savrulup duruyoruz. Bunların gerekçeleri belli: Hangi çağdayız, zaman böyle. Örf, adet bu. Herkes böyle yapıyor. El ne der gibi mesnetsiz iddialar. Şükürsüz ve teşekkürsüz yaşanan bir hayat sürüp gidiyor. Düğün ve cemiyetlerimizi kameraya alıp daha sonra seyrediyoruz. Öldükten sonra, “buyur seyret hayatını” dendiğinde, başımızı öne eğmeden seyredecek bir hayat yaşamamışsak neyi nasıl seyredeceğiz? Bunları ben mi yaptım deyip ateşler içinde kalmayacak mıyız? Allah, üzerimizde muhafızlık eden, gözetleyen ve yazanları haber veriyor. (İnfitar-10,12) Yaşadığımız hayat baştan sona filme alınıyor! Sorumsuz yaşayanlar kurtuluş fırsatını kaçırdıkları için pişmanlık ateşi içinde kalacaklar. Güne iyi başlayan iyi bitirir. Kötü başlayan da kötü bitirir. Eğri cetvelle doğru çizgi çizilmez. Gömleğin düğmesini yanlış düğmelersek sonuna kadar ters gider. İnsan ölmek istediği gibi yaşamalıdır. İnsan, muhakkak gideceği bir yer hakkında bilgi ve görgü sahibi olmalıdır. İnsan; önünde her gün gördüğü ve bildiği ölüm gerçeğini düşünerek; helal kazanmalı, meşru yaşamalı, büyük mahkemede yargılanacağını düşünmelidir. Ölene kadar boş ve yalanla uğraşmamalıdır. Allah, görüyor, biliyor ve hesabını soracak düşünceleriyle yaşamalıdır! Allah’ın plan ve programı sandığa konup kilitlenmiş, herkes kendine göre uydurduğu plan ve programla yaşamaya devam ediyor. Böyle olduğu için bir hazan yaprağı gibi rüzgârın önünde sağa, sola savrulup duruyoruz. İyi şeyler yapmak insanın elinden alınmamıştır. Gençler, yaşadıkları yerleri kırıyor, yırtıyor, döküyor, yazıyor, tahrip ediyor, bozuyor. Herkesin elinden telefon düşmüyor. Konuşurken, atıyor tutuyor. Fakirde, gurur kibir. Zenginde cimrilik. Aç gözlülük. Kadında hayâsızlık. Gençlerde yaramazlık. Yönetimde adaletsizlik almış başını gidiyor. Allah’ın yaptığı plan ve program insanlığın mutluluğu içindir. İki Cihan Serverinin (sav) ve büyüklerin hayatı kurtuluşumuz için önemli örneklerdir. Onları yaşarsak kurtulacağız. Güzel ve faydalı işler yapma ideali taşımıyoruz. Bencil anlayışların sahibi olmuşuz. Gemisini kurtaran kaptan olmuş. Nalıncı gibi hep kendimize yontuyoruz. Yandım diyene yan, öldüm diyene öl, deyip geçiyoruz. İstenirse güzel işler yapılabilir. Başkalarının istifade edeceği eserler bırakılabilir. Bu gün kullandığımız eserlerin çoğu bizden öncekiler tarafından yapılmış, şimdi biz kullanıyoruz. Bizim yapacaklarımızı da bizden sonrakiler kullanacak. Herkes kendine; bugün kime ne iyilik yaptım sorusunu sormalıdır. Dua mı aldım, beddua mı aldım demelidir. Hayat ciddiye alınmalıdır. Çünkü tekrarı yok. Ölürken ne işle meşgul olduğumuz sorulacak. İyiliğimiz ve güzelliğimiz yaşadığımız hayatla ilgilidir. İyi, güzel, faydalı işler ve düşünceler ibadettir.” Merhametten maraz doğar”, “İnsana yaranılmaz” “İyilik yapan kötülük bulur” gibi sözler yanlış deyimlerdir. İnsan yaptığını; iyi, güzel, doğru ve sağlam yapmalıdır. Her zaman; Allah’ım bana, hayırlı işler yapmayı nasip et diye dua etmelidir.
10. 09. 2014
Durmuş Göktekin