bu zamada nurları bilmeyenın ,istikameti tutturması münkün olurmu?

memluk

Hatim Sorumlusu
İstikamet, ifrat ve tefrite sapmadan doğru yolda gitmektir. Müminler namazın bütün rekâtlarında “Allah’tan sırat-ı müstakime hidayet” isterler. Böylece, bu dünyada ömürlerini istikamet çizgisinde geçirmeyi, yâni kıldan ince, kılıçtan keskin olan sıratı bu dünyada geçmeyi dilemiş olurlar.

İstikamet, insanın her türlü aşırılıktan uzak kalmasıdır.Pürüzsüz, dosdoğru yol. Her türlü aşırılıktan uzak olan orta yol. Adalet Akıl, şehvet ve gazap kuvvelerinin vasat mertebesi. Kalbdeki imanın istikameti de ehl-i sünnet itikadıyla mümkündür.
İnsanda bulunan akıl, şehvet, gadap kuvvetleri, istikametten ayrılarak ifrat ve tefrite sapabilir. Mesela, akıl cerbeze ile batılı hak, hakkı batıl gösterir. Gabavet ile, düşünmesi gerekenleri de düşünmez. Şehvet kuvveti, ifrat ile haram-helal demeyip her isteğine ulaşmaya çalışır. Tefrit ile helale de iştiha duymaz. Gadap kuvveti, ifrat ile haksız yere de öfkelenir. Tefrit ile, öfkelenmesi gereken yerde de ses çıkarmaz.
Elbette bir mümin hayatının istikametini ehl-i sünnüt itikadıyla istikameti temin edebilir. Fakat Risale-i Nurlar bu zamanın yaralarına yazılmış ilaçlardır. Her asrın ayrı haslatleri olmuş o döneme göre Cenab-ı Hak eczane-i Kur-an'iyesinden ilaçlar vermiş bu zamanın yaralarını Risale-i Nurlarla tedavi etmek daha kolaydır. Onbirinci sözde geçen insanın gayelerini anlatış tarzını nerede bulabiliriz ?
Ey gafil nefsim! Senin hayatının gayesini ve hayatının mahiyetini, hem hayatının suretini, hem hayatının sırr-ı hakikatini, hem hayatının kemâl-i saadetini bir derece anlamak istersen, bak. Senin hayatının gayelerinin icmâli dokuz emirdir.

Birincisi şudur ki: Senin vücudunda konulan duygular terazileriyle, rahmet-i İlâhiyenin hazinelerinde iddihar edilen nimetleri tartmaktır ve küllî şükretmektir.
İkincisi: Senin fıtratında vaz edilen cihazatın anahtarlarıyla esmâ-i kudsiye-i İlâhiyenin gizli definelerini açmaktır, Zât-ı Akdesi o esmâ ile tanımaktır.
Üçüncüsü: Şu teşhirgâh-ı dünyada, mahlûkat nazarında, esmâ-i İlâhiyenin sana taktıkları garip san'atlarını ve lâtif cilvelerini bilerek hayatınla teşhir ve izhar etmektir.

Dördüncüsü: Lisan-ı hal ve kalinle Hâlıkının dergâh-ı rububiyetine ubudiyetini ilân etmektir.

Beşincisi: Nasıl bir asker, padişahından aldığı türlü türlü nişanları resmî vakitlerde takıp padişahın nazarında görünmekle onun iltifâtât-ı âsârını gösterdiği gibi, sen dahi esmâ-i İlâhiyenin cilvelerinin sana verdikleri letâif-i insaniye murassaâtıyla bilerek süslenip o Şâhid-i Ezelînin nazar-ı şuhud ve işhâdına görünmektir.

Altıncısı: Zevilhayat olanların, tezahürât-ı hayatiye denilen, Hâlıklarına tahiyyatları; ve rumûzât-ı hayatiye denilen, Sânilerine tesbihatları; ve semerat ve gayât-ı hayatiye denilen, Vâhibül-Hayata arz-ı ubudiyetlerini bilerek müşahede etmek, tefekkürle görüp şehadetle göstermektir.

Yedincisi: Senin hayatına verilen cüz'î ilim ve kudret ve irade gibi sıfat ve hallerinden küçük nümunelerini vahid-i kıyasî ittihaz ile, Hâlık-ı Zülcelâlin sıfât-ı mutlakasını ve şuûn-u mukaddesesini o ölçülerle bilmektir. Meselâ, sen cüz'î iktidarın ve cüz'î ilmin ve cüz'î iradenle bu haneyi muntazam yaptığından, şu kasr-ı âlemin senin hanenden büyüklüğü derecesinde şu âlemin ustasını o nisbette Kadîr, Alîm, Hakîm, Müdebbir bilmek lazımdır.
Sekizincisi: Şu âlemdeki mevcudatın herbiri kendine mahsus bir dille Hâlıkının vahdâniyetine ve Sâniinin rububiyetine dair mânevî sözlerini fehmetmektir.
Dokuzuncusu: Acz ve zaafın, fakr ve ihtiyacın ölçüsüyle kudret-i İlâhiye ve gınâ-yı Rabbâniyenin derecât-ı tecelliyâtını anlamaktır. Nasıl ki açlığın dereceleri nisbetinde ve ihtiyacın envâı miktarınca taamın lezzeti ve derecatı ve çeşitleri anlaşılır. Onun gibi, sen de nihayetsiz aczin ve fakrınla, nihayetsiz kudret ve gınâ-yı İlâhiyenin derecatını fehmetmelisin.

Şükürler olsun RABBI RAHİMİME Nurları tanımayı nasip etti. Rabbim istikamet dairesinden ayırmasın bu Nurlarıda ulaştıra bildiğimiz yere kadar ulaştırmayı nasip etsin. AMİN...
 
Üst