İlim-irfan
Well-known member
Büyüklerin işledikleri günâhların tövbe ederek temizlenmesi gerektiği gibi, küçüklerin de, inkâr ve günah pisliğine bulaştırılarak kirletilmemesi lâzımdır
.
Dünyada rahata, huzûra kavuşmak, âhirette de, sonsuz azâbdan kurtulup, ebedî ni’metlere kavuşmak, ancak takvâ ile yani harâmlardan, günâhlardan temizlenmekle nasîb olur. Bu dünyâda, bedensiz rûh olmadığı gibi, beden ibâdet yapmadan ve günâhlardan kaçınmadan da, kalb, temiz olmaz. Günâhlardan temizlenmedikçe, ibâdetlerin faydası olmaz ve hiçbirine sevâb verilmez. Kötülüklerin en kötüsü, küfür yani inkârdır. Îmânı olmayanın hiçbir iyiliğine sevâb verilmez. Bütün iyiliklerin temeli, takvâ yani haramlardan, günahlardan kurtulmak, temizlenmektir.
Beş vakit namâz kılan, her gün beş kerre yıkanıp temizlenen kimse gibi, günâhlardan temizlenir. Her gün beş vakit namâzı doğru olarak kılana yüz şehît sevâbı verilir. Ankebût sûresinin 45. âyet-i kerimesinde meâlen;
(Kusûrsuz kılınan bir namâz, insanı pis, çirkin işleri işlemekten korur) buyuruldu.
Her günâhı yaptıktan sonra tövbe etmek farzdır. Her günâhın tövbesi kabûl olur. Peygamber efendimiz;
(Günâhlardan tövbe eden, günâhsız kimse gibidir) buyurmuştur.
TÖVBENİN KABUL OLMASI İÇİN
.
İmâm-ı Gazâlî hazretleri;
“Şartlarına uygun yapılan tövbe, muhakkak kabûl olur. Tövbenin kabûl edileceğinden değil, tövbenin şartlarına uygun olmasında şüphe etmelidir” buyuruyor.
Tövbe edilmeyen herhangi bir günâhtan Allahü teâlâ intikâm alabilir. Çünkü Allahü teâlânın gadabı, günâhlar içinde saklıdır. Yüz bin sene ibâdet eden makbûl bir kulunu, bir günâh için, sonsuz olarak ret edebilir ve hiçbir şeyden çekinmez. Nûr sûresinin 31. âyet-i kerîmesinde meâlen;
(Ey mü’minler! Hepiniz, Allahü teâlâya tövbe ediniz! Tövbe etmekle kurtulabilirsiniz) buyurulmuştur.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri;
“Kıymetli ömrümüz, günâh işlemekle, kusûr, kabâhat yapmakla, yanılmakla, faydasız, luzûmsuz konuşmakla geçip gidiyor. Bunun için; tövbeden, Allahü teâlâya boyun bükmekten söyleşmemiz, vera ve takvâdan konuşmamız hoş olur” buyurmaktadır.
Büyüklerin işledikleri günâhların tövbe ederek temizlenmesi gerektiği gibi, küçüklerin de, inkâr ve günah pisliğine bulaştırılarak kirletilmemesi lâzımdır. Nitekim Peygamber efendimiz;
(Bütün çocuklar Müslümânlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hristiyan, Yahûdî ve dinsiz yapar) buyurmuşlardır.
Evlât, büyük ni’mettir ve ni’metin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bu sebeple, her Müslümânın birinci vazîfesi, evlâdına İslâmiyyeti ve Kur’ân-ı kerîmi öğretmek olmalıdır. Çocuğun ilk mürşidi, rehberi anasıdır. Anasından din ve ahlâk ilimlerini öğrenen çocuk, dinsiz, kötü arkadaşlara ve din düşmanı yayınlara aldanmaz, ana, babası gibi, iyi bir Müslümân olur. Evlât, ana baba elinde bir emânettir. Çocukların temiz kalbleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi, her şekli alabilir. Küçükken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur. Çocuklara îmân, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir, yapmaya alıştırılırsa, din ve dünyâ saâdetine ererler. Bu saâdette anaları, babaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. Yapacakları her kötülüğün günâhı, ana babaya da verilir. Tahrîm sûresinin 6. âyet-i kerîmesinde meâlen;
(Kendinizi, evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!) buyurulmaktadır.
BÜTÜN FENALIKLARIN BAŞI!
Bir babanın, evlâdını Cehennem ateşinden koruması, dünyâ ateşinden korumasından dahâ mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, îmânı, farzları, harâmları öğretmekle, ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenâlıkların başı, kötü arkadaştır.
Netice olarak büyükler, dünyâda iken, işledikleri günâhlardan tövbe ederek, kul hakları varsa bunlarla helâllaşarak temizlenmeli ve küçükler de, temiz kalblerini yanlış bilgiler, inanışlar ve günâhlarla doldurarak kirletilmemelidir. Çocukların temiz rûhları Müslümânlığa elverişlidir. Eğer Müslümânlığı öğrenmezlerse, din düşmanlarının yalanlarına aldanarak kirlenirler
.
Gönül Pınarı
Osman Ünlü - Türkiye Gazetesi
21 Mart 2010 Pazar
Dünyada rahata, huzûra kavuşmak, âhirette de, sonsuz azâbdan kurtulup, ebedî ni’metlere kavuşmak, ancak takvâ ile yani harâmlardan, günâhlardan temizlenmekle nasîb olur. Bu dünyâda, bedensiz rûh olmadığı gibi, beden ibâdet yapmadan ve günâhlardan kaçınmadan da, kalb, temiz olmaz. Günâhlardan temizlenmedikçe, ibâdetlerin faydası olmaz ve hiçbirine sevâb verilmez. Kötülüklerin en kötüsü, küfür yani inkârdır. Îmânı olmayanın hiçbir iyiliğine sevâb verilmez. Bütün iyiliklerin temeli, takvâ yani haramlardan, günahlardan kurtulmak, temizlenmektir.
Beş vakit namâz kılan, her gün beş kerre yıkanıp temizlenen kimse gibi, günâhlardan temizlenir. Her gün beş vakit namâzı doğru olarak kılana yüz şehît sevâbı verilir. Ankebût sûresinin 45. âyet-i kerimesinde meâlen;
(Kusûrsuz kılınan bir namâz, insanı pis, çirkin işleri işlemekten korur) buyuruldu.
Her günâhı yaptıktan sonra tövbe etmek farzdır. Her günâhın tövbesi kabûl olur. Peygamber efendimiz;
(Günâhlardan tövbe eden, günâhsız kimse gibidir) buyurmuştur.
TÖVBENİN KABUL OLMASI İÇİN
İmâm-ı Gazâlî hazretleri;
“Şartlarına uygun yapılan tövbe, muhakkak kabûl olur. Tövbenin kabûl edileceğinden değil, tövbenin şartlarına uygun olmasında şüphe etmelidir” buyuruyor.
Tövbe edilmeyen herhangi bir günâhtan Allahü teâlâ intikâm alabilir. Çünkü Allahü teâlânın gadabı, günâhlar içinde saklıdır. Yüz bin sene ibâdet eden makbûl bir kulunu, bir günâh için, sonsuz olarak ret edebilir ve hiçbir şeyden çekinmez. Nûr sûresinin 31. âyet-i kerîmesinde meâlen;
(Ey mü’minler! Hepiniz, Allahü teâlâya tövbe ediniz! Tövbe etmekle kurtulabilirsiniz) buyurulmuştur.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri;
“Kıymetli ömrümüz, günâh işlemekle, kusûr, kabâhat yapmakla, yanılmakla, faydasız, luzûmsuz konuşmakla geçip gidiyor. Bunun için; tövbeden, Allahü teâlâya boyun bükmekten söyleşmemiz, vera ve takvâdan konuşmamız hoş olur” buyurmaktadır.
Büyüklerin işledikleri günâhların tövbe ederek temizlenmesi gerektiği gibi, küçüklerin de, inkâr ve günah pisliğine bulaştırılarak kirletilmemesi lâzımdır. Nitekim Peygamber efendimiz;
(Bütün çocuklar Müslümânlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hristiyan, Yahûdî ve dinsiz yapar) buyurmuşlardır.
Evlât, büyük ni’mettir ve ni’metin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bu sebeple, her Müslümânın birinci vazîfesi, evlâdına İslâmiyyeti ve Kur’ân-ı kerîmi öğretmek olmalıdır. Çocuğun ilk mürşidi, rehberi anasıdır. Anasından din ve ahlâk ilimlerini öğrenen çocuk, dinsiz, kötü arkadaşlara ve din düşmanı yayınlara aldanmaz, ana, babası gibi, iyi bir Müslümân olur. Evlât, ana baba elinde bir emânettir. Çocukların temiz kalbleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi, her şekli alabilir. Küçükken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur. Çocuklara îmân, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir, yapmaya alıştırılırsa, din ve dünyâ saâdetine ererler. Bu saâdette anaları, babaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. Yapacakları her kötülüğün günâhı, ana babaya da verilir. Tahrîm sûresinin 6. âyet-i kerîmesinde meâlen;
(Kendinizi, evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!) buyurulmaktadır.
BÜTÜN FENALIKLARIN BAŞI!
Bir babanın, evlâdını Cehennem ateşinden koruması, dünyâ ateşinden korumasından dahâ mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, îmânı, farzları, harâmları öğretmekle, ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenâlıkların başı, kötü arkadaştır.
Netice olarak büyükler, dünyâda iken, işledikleri günâhlardan tövbe ederek, kul hakları varsa bunlarla helâllaşarak temizlenmeli ve küçükler de, temiz kalblerini yanlış bilgiler, inanışlar ve günâhlarla doldurarak kirletilmemelidir. Çocukların temiz rûhları Müslümânlığa elverişlidir. Eğer Müslümânlığı öğrenmezlerse, din düşmanlarının yalanlarına aldanarak kirlenirler
Gönül Pınarı
Osman Ünlü - Türkiye Gazetesi
21 Mart 2010 Pazar