Büyükler ve Küçükler kendini Nasil bilir?

GuLSerbeti

Well-known member

Büyükler kendini küçük görür, küçükler de büyük bilir..

İslam'dan bizler nasıl ölçüler alıyoruz, bizden öncekiler nasıl ölçüler almışlar bir bakalım mı? Bakalım, diyorsanız buyurun sözü uzatmadan bizden öncekilerin aldıkları büyüklük küçüklük ölçülerine, ihlas anlayışlarına bir göz atalım.
Oturmuş insandaki büyüklenme ve tevazu duygusundan söz ediyorlardı. Bu sırada biri Aişe validemize konuyu şöyle sordu:
- Valide dedi, bir insanın büyüklerden biri olduğu nasıl anlaşılır?
Şöyle cevap verdi Aişe validemiz:
- Ne zaman kendini küçüklerden bilirse o zaman!..
-Ya küçüklerden biri olduğu nasıl anlaşılır?
- Ne zaman kendini büyüklerden görürse o zaman!.
Evet, kitaplık çapta bir büyüklük-küçüklük ölçüsü. Onun için atalarımız: Kendini küçük gören büyür, büyük gören de küçülür, demişlerdir.


Büyük müçtehitlerimizden Ahmed bin Hanbel (H. 241), Bağdat'ta pazardan dönüyordu. Onu elinde pazar çantasıyla gören biri koşarak gelip çantasını taşımak istedi. Vermek istemeyince de ısrar etti:
-Efendim bizim vazifemizdir büyüklerimize hizmet etmek!..
Ahmed bin Hanbel Hazretleri şu karşılığı verdi:
-Biz kendimizi çantası taşınacak büyüklerden bilirsek bu kibir olur, küçüklük işareti sayılır. Bu sebeple bizi büyüklerden bilmek size sevap getirse bile bize günah kazandırır. En iyisi, kendimi, çantası taşınacak büyüklerden biri olarak görmeyip kendi yükümü kendim taşımalıyım. Çünkü mahşerde de herkes kendi yükünü kendisi taşıyacak, kimse kimsenin yükünü yüklenmeyecektir!.. Hayatı boyunca da kendi yükünü hep kendisi taşıdı, kimseye yükünü yüklemedi.


Bu konuda bir örnek de benim ilk hocam Gönenli Mehmet Efendi'den vereyim (vefatı: 1991). Elini öpmek isteyenlere asla el vermez, üstelik çıkışarak söylenirdi:
-Benim elimi öpeceğine kendi elini öp! Çünkü derdi, benim elimi öpme tevazuuna sahip olan insanın eli öpülür. Öyle ise sen kendi elini öp!
-İyi ama dediler, biz büyüklerimizin elini öpmek isteriz.
-Siz dedi, bizi büyüklerden bilirseniz sevap alırsınız; ama biz kendimizi büyüklerden bilirsek günaha gireriz. Çünkü kendini büyüklerden bilen kibirleniyor demektir. Kibirlenen adam büyüklerden olamaz, küçüklüğün delili olur kendini büyük görmesi..


Şam'ın ileri gelen âlimlerinden İbn-i Muhayriz (vefatı: 99), alışveriş için kimsenin dikkatini çekmeden bir mağazaya girmiş, alacağı malları seçiyordu. Geriden biri kendisini fark edince hemen mağaza sahibine yaklaşıp haber verdi:
-Vitrindeki mallara bakan şu zat Şam'ın büyük din âlimlerinden İbni Muhayriz'dir. Ona ucuza ver!. Bu tanıtımı duyan İbni Muhayriz, kitaplık çaptaki ikazını şöyle yaptı:
-Biz buraya paramızla mal almaya geldik, dinimizle değil! Bizim ilmimiz İslam'ı doğru yaşamak içindir, ucuz mal almak için değil.. Lütfen herkese nasıl satıyorsanız bize de aynı fiyattan satış yapın, ilmini menfaatine alet eden din adamı durumuna düşürmeyin bizi!.


Son örnek de tasavvuf alimi Yahya bin Muaz'dan olsun. (258 ) Şarkın bu büyük mutasavvıfına biri sorar:
-Ben ihlasta ilerlemek istiyorum; ama bir türlü anlayamıyorum ihlasta ilerleyip ilerlemediğimi. Nasıl anlarım durumumu? Şöyle cevap verir şarkın büyük velisi:
-Seni övenle yeren, nazarında ne zaman eşit olursa işte o zaman ihlasta ilerlediğini düşünebilirsin. Öyle değil de seni öveni seviyor, yerene kızıyorsan ihlasta değil enaniyette, benlikte ilerliyorsun demektir. Unutma der, insanların övmesi kurtarmaz, yermesi batırmaz. Mühim olan Allah'ın övmesidir. Çünkü Allah överse kurtarır, yererse batırır. Zira cennetle cehennem O'nun emrindedir, insanların değil.
Ne dersiniz? Benimsemeye değer ölçüler mi bunlar? Yoksa siz de zaten böyle mi düşüyor, duygularınızı böyle mi ayarlamış bulunuyorsunuz. Öyle ise size tebrikten başka bir sözümüz olamaz.




Ahmed Sahin

 
Üst