Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İslamın Şartları
Oruç Tutmak
Çocukluğumun Ramazanları
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 259816" data-attributes="member: 27"><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Amin, ecmain. Tekrardan hoşgeldiniz. Güzel oluyordur inşallah <img src="data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7" class="smilie smilie--sprite smilie--sprite1" alt=":)" title="Smile :)" loading="lazy" data-shortname=":)" /></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #800080">ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANLARI </span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #800080">EKREM KILIÇ</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #800080">21.08.2011</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #800080"></span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400"><span style="font-size: 18px">Kuyular buzdolabı idi!</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'verdana'"> </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Ramazanlarda yaz aylarında susuzluk insanları çok etkiler. Benim aklımın erdiği zaman, zannımca, yalnızca sağlık memurluğunda–-ilçede daha hastahâne ve diğer sağlık kuruluşları yoktu-–ismi frigidaire olan, ilâç saklamakta kullanılan bir buzdolabı var olduğunu sonradan işitmiştim. Ama ilçede devamlı elektrik olmadığından, bunun nasıl çalıştığı hakkında kimseden bilgi alamamıştım.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #0000cd">İlçede su şebekesi henüz çekilmemişti. Her mahallede bulunan birkaç pınar, içme suyu için kullanılırdı. Çeşme başında kadınlar hem çene çalar, hem sıra beklerlerdi. Sırası gelen güğüm denilen karnı geniş, ağzı dar, kulplu kaplarda suyu alır; kabın tabanını kalçasının bir tarafına iliştirir, kolunu kulpundan geçirir ve bu sûretle suyu eve taşırdı.</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #0000cd"></span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Kullanmak için ekser evde birer kuyu vardı. Bu kuyuların suyu içilmeyecek kadar sertti. Kuyu suyu ya başındaki tahta çıkrık vâsıtasıyla çevirilerek, ipin ucundaki “helke” tâbir edilen bir kovayı yukarı çekerek kullanılırdı veyâ devamlı kuyu kenarında duran ucunda ip bağlı bir kabın içeri atılıp, dolduktan sonra elle asılarak alınması sûretiyle istifâde edilirdi.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong>Kasabanın suyu çok kireçli olduğundan, çamaşırda kullanılmak üzere kuyuların yan tarafında içine odun külü konmuş, “banma” diye isimlendirilen çok büyük bakır kazanlarda dinlendirilen yumuşamış su hazır bulundurulurdu. Hattâ bu sudan, yalnızca saç yıkamada kullanılmak üzere bir miktarı, çarşıdaki hamama gidildiği zaman birlikte götürülürdü.</strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">İşte evlerin buzdolabı olarak kullandıkları vâsıta, o zamanlar, bu kuyulardı. İçine sarkıtılan pınar suyu dolu testi burada serinlerdi. Sepetlere konup kuyuya sallanan yiyecekler burada bozulmadan saklanabilirdi. Kavun, karpuz ve sâir meyveler uygun usûllerle kuyuya daldırılır ve yemek esnasında soğuk servis imkânı bulunurdu. Ramazanların yaza rastladığı vakitlerde her kuyu, istiâb haddinin üstünde dolardı. Yalnızca o evin değil, kuyusu olmayan konu–komşunun da yiyecekleri orada bekletilirdi.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #ff0000">***</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #006400">İlçenin yaylalarında ve yüksek dağlarında kışın yağan kar, çukurlara doldurup bastırılır ve üzerine saman sererek korunurdu. Yazın satılmak üzere bu kar, çullara sarılmış olarak, merkep sırtında kasabaya getirilirdi. Satın alınan kar bir şekilde muhafaza edilerek iftara yetiştiği takdirde hoşaf, ayran, şerbet gibi içeceklerin içine atılır; yaz sıcağının kavurduğu oruçlu sîneler bu şekilde serinletilirdi.</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Sonraları bir buz imâlâthânesi ilçenin bütün soğutma ihtiyacını karşılar olmuştu. Ancak bunun kuruluş zamanlarını tam olarak hâtırlayamıyorum. İmâlâthâneden kalıp şeklinde çıkan buzlar, belli miktarlarda testere ile kesilerek satılırdı. Bunlar, ağzı kapalı kaplarda uzun süre erimeden kalabilirdi.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong>Buz imâlinden sonra kasabada dondurma imâli de yapılmaya başlamıştı. O dondurmada kullanılan bütün malzemelerin en tabiî hâlde olmalarından mıdır, yeni bir yiyeceğin farklılığından mıdır, çocukluğun verdiği lezzetten midir, bilmiyorum; tadını hâlâ unutamadığımı ifâde edeyim.</strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Medeniyetin mahsûlleri, yavaş yavaş tabiî olan besinlerin yerini almaya başlamıştı. İnsanlar süte, ayrana, hoşafa, çaya, kahveye doymuş; sun’î içeceklere meyletmişlerdi. İlk gazoz kahvelerde, dükkânlarda satılmaya başlamış; erkekler ve çocuklar eliyle evlere de girmeye başlamıştı. Halk, boyalı ve halkalı şeker, akîde, lokum, bisküvi derken çikolatanın varlığını da keşfetmişti. Ama, öyle hemen herkesin eline geçebilen bir nesne değildi. Yine de çocukların en imrendiği ve zengin–fakir demeden bütün çocukların sevdiği bir yiyecek mertebesine kurulmuştu.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #800080">Önce yakıtı ispirto olan, küçük ısıtma işlerinde kullanılan “ispirto ocağı” görülmeye başlandı. Bununla kahve yapılır, bebeklerin yiyeceği ısıtılırdı. Çok geçmeden gazyağlı “lüks” lambalarında olduğu gibi bir sistem ile çalışan, pompalı “gazocağı” evlerdeki maltızların, yer ocaklarının, kuzine tipi yerli imâl sac sobalarının yerini almaya başlamıştı. Bu güzel âlet ile yemekler daha çabuk pişiyor, hanımlar çalı çırpıya üfürmekten, is ve duman kokmaktan kurtuluyordu. Hele ramazanlarda bu mübârek îcâd ne büyük işe yarıyordu! Bilhassa sahûrda, geç bir zamanda bile kalkılsa, hamur işleri tavada birkaç dakîka zarfında kızarıyor, sofraya konabiliyordu.</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong>Misâfirler için çay kaynatmak, kahve yapmak bu güzel ocakla artık çocuk oyuncağı olmuştu…</strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #ff0000"></span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #ff0000"></span><a href="http://www.yeniasya.com.tr/haber_detay2.asp?id=17307" target="_blank"><span style="color: #ff0000">Kuyular buzdolabı idi!</span></a></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 259816, member: 27"] [FONT=verdana] Amin, ecmain. Tekrardan hoşgeldiniz. Güzel oluyordur inşallah :) [B][COLOR=#800080]ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANLARI EKREM KILIÇ 21.08.2011 [/COLOR][/B] [/FONT][CENTER][FONT=verdana][COLOR=#006400][SIZE=5]Kuyular buzdolabı idi![/SIZE][/COLOR] [/FONT][/CENTER] [FONT=verdana] Ramazanlarda yaz aylarında susuzluk insanları çok etkiler. Benim aklımın erdiği zaman, zannımca, yalnızca sağlık memurluğunda–-ilçede daha hastahâne ve diğer sağlık kuruluşları yoktu-–ismi frigidaire olan, ilâç saklamakta kullanılan bir buzdolabı var olduğunu sonradan işitmiştim. Ama ilçede devamlı elektrik olmadığından, bunun nasıl çalıştığı hakkında kimseden bilgi alamamıştım. [B][COLOR=#0000cd]İlçede su şebekesi henüz çekilmemişti. Her mahallede bulunan birkaç pınar, içme suyu için kullanılırdı. Çeşme başında kadınlar hem çene çalar, hem sıra beklerlerdi. Sırası gelen güğüm denilen karnı geniş, ağzı dar, kulplu kaplarda suyu alır; kabın tabanını kalçasının bir tarafına iliştirir, kolunu kulpundan geçirir ve bu sûretle suyu eve taşırdı. [/COLOR][/B] Kullanmak için ekser evde birer kuyu vardı. Bu kuyuların suyu içilmeyecek kadar sertti. Kuyu suyu ya başındaki tahta çıkrık vâsıtasıyla çevirilerek, ipin ucundaki “helke” tâbir edilen bir kovayı yukarı çekerek kullanılırdı veyâ devamlı kuyu kenarında duran ucunda ip bağlı bir kabın içeri atılıp, dolduktan sonra elle asılarak alınması sûretiyle istifâde edilirdi. [B]Kasabanın suyu çok kireçli olduğundan, çamaşırda kullanılmak üzere kuyuların yan tarafında içine odun külü konmuş, “banma” diye isimlendirilen çok büyük bakır kazanlarda dinlendirilen yumuşamış su hazır bulundurulurdu. Hattâ bu sudan, yalnızca saç yıkamada kullanılmak üzere bir miktarı, çarşıdaki hamama gidildiği zaman birlikte götürülürdü. [/B] İşte evlerin buzdolabı olarak kullandıkları vâsıta, o zamanlar, bu kuyulardı. İçine sarkıtılan pınar suyu dolu testi burada serinlerdi. Sepetlere konup kuyuya sallanan yiyecekler burada bozulmadan saklanabilirdi. Kavun, karpuz ve sâir meyveler uygun usûllerle kuyuya daldırılır ve yemek esnasında soğuk servis imkânı bulunurdu. Ramazanların yaza rastladığı vakitlerde her kuyu, istiâb haddinin üstünde dolardı. Yalnızca o evin değil, kuyusu olmayan konu–komşunun da yiyecekleri orada bekletilirdi. [B][COLOR=#ff0000]***[/COLOR][/B] [B][COLOR=#006400]İlçenin yaylalarında ve yüksek dağlarında kışın yağan kar, çukurlara doldurup bastırılır ve üzerine saman sererek korunurdu. Yazın satılmak üzere bu kar, çullara sarılmış olarak, merkep sırtında kasabaya getirilirdi. Satın alınan kar bir şekilde muhafaza edilerek iftara yetiştiği takdirde hoşaf, ayran, şerbet gibi içeceklerin içine atılır; yaz sıcağının kavurduğu oruçlu sîneler bu şekilde serinletilirdi.[/COLOR][/B] Sonraları bir buz imâlâthânesi ilçenin bütün soğutma ihtiyacını karşılar olmuştu. Ancak bunun kuruluş zamanlarını tam olarak hâtırlayamıyorum. İmâlâthâneden kalıp şeklinde çıkan buzlar, belli miktarlarda testere ile kesilerek satılırdı. Bunlar, ağzı kapalı kaplarda uzun süre erimeden kalabilirdi. [B]Buz imâlinden sonra kasabada dondurma imâli de yapılmaya başlamıştı. O dondurmada kullanılan bütün malzemelerin en tabiî hâlde olmalarından mıdır, yeni bir yiyeceğin farklılığından mıdır, çocukluğun verdiği lezzetten midir, bilmiyorum; tadını hâlâ unutamadığımı ifâde edeyim.[/B] Medeniyetin mahsûlleri, yavaş yavaş tabiî olan besinlerin yerini almaya başlamıştı. İnsanlar süte, ayrana, hoşafa, çaya, kahveye doymuş; sun’î içeceklere meyletmişlerdi. İlk gazoz kahvelerde, dükkânlarda satılmaya başlamış; erkekler ve çocuklar eliyle evlere de girmeye başlamıştı. Halk, boyalı ve halkalı şeker, akîde, lokum, bisküvi derken çikolatanın varlığını da keşfetmişti. Ama, öyle hemen herkesin eline geçebilen bir nesne değildi. Yine de çocukların en imrendiği ve zengin–fakir demeden bütün çocukların sevdiği bir yiyecek mertebesine kurulmuştu. [B][COLOR=#800080]Önce yakıtı ispirto olan, küçük ısıtma işlerinde kullanılan “ispirto ocağı” görülmeye başlandı. Bununla kahve yapılır, bebeklerin yiyeceği ısıtılırdı. Çok geçmeden gazyağlı “lüks” lambalarında olduğu gibi bir sistem ile çalışan, pompalı “gazocağı” evlerdeki maltızların, yer ocaklarının, kuzine tipi yerli imâl sac sobalarının yerini almaya başlamıştı. Bu güzel âlet ile yemekler daha çabuk pişiyor, hanımlar çalı çırpıya üfürmekten, is ve duman kokmaktan kurtuluyordu. Hele ramazanlarda bu mübârek îcâd ne büyük işe yarıyordu! Bilhassa sahûrda, geç bir zamanda bile kalkılsa, hamur işleri tavada birkaç dakîka zarfında kızarıyor, sofraya konabiliyordu.[/COLOR][/B] [B] Misâfirler için çay kaynatmak, kahve yapmak bu güzel ocakla artık çocuk oyuncağı olmuştu…[/B] [B][COLOR=#ff0000] [/COLOR][URL="http://www.yeniasya.com.tr/haber_detay2.asp?id=17307"][COLOR=#ff0000]Kuyular buzdolabı idi![/COLOR][/URL][/B] [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İslamın Şartları
Oruç Tutmak
Çocukluğumun Ramazanları
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst