Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Site Yönetimi ve Forum Duyuruları
Anket Konuları
Risale-i Nur Anketleri
Çok Büyük Bir Şeair Olan(SARIK) Sünneti Ne Kadar Yerine Getiriyoruz?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Nur_Yazar" data-source="post: 206336" data-attributes="member: 1007299"><p style="text-align: center"><span style="color: red"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 26px"><strong>:047:SARIKLI GENÇ:047:</strong></span></span></span></p><p><strong><span style="color: #003366"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Mektubat 349. sahifede geçen bu tabirin mahiyeti nedir?</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Evet, senelerden beridir bazı şahıslara mal edilmek istenen bu sarıklı gencin hakikatı bir şahıs değil bir şahs-ı manevi olması gerekir. Çünkü Risale-i Nur’da tekraren beyan edildiği üzere zaman, cemaat ve şahs-ı manevi zamanıdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Evet, Hazret-i Üstad der ki: “<span style="color: black">Bu <strong><u>zaman cemaat zamanıdır.</u></strong> Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni <strong><u>şahsın mahiyeti nazara alınmamalı</u></strong>.” (Kastamonu Lahikası sh: 6)</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Yine Hazret-i Üstad diyor:a</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">“Risale-i Nur'un şakirdleri şahsı için keramet ve keşfiyatlar istememek, peşinde koşmamak lâzım ve elzemdir. Hem onun mesleğinde <strong><u>şahsa ehemmiyet verilmiyor.</u></strong> Şirket-i maneviye ve kardeşler birbirinde tefani noktasında Risale-i Nur'un mazhar olduğu binler keramet-i ilmiye ve intişar-ı hizmetteki teshilât ve çalışanların maişetindeki bereket gibi ikramat-ı İlahiye umuma kâfi gelir; daha başka <strong><u>şahsî kemalât ve kerameti aramıyorlar.</u></strong>” Emirdağ Lahikası:87 şeklindeki beyanlar, bu meselede de nazara alınmalıdır.</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Keza, İslam cemiyetinde <strong><u>sarık</u></strong> en yaygın ve en üstün dinî bir kisvedir. </span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Evet, en mühim ve en zâhir şeairden olan <strong><u>sarık</u></strong> (imame) hakkında gelen ehadiste, şeair ciheti daha çok nazara verilmiştir.Bir hadis mealinde: “Camilere <strong><u>sarıklı</u></strong> olarak gitmek, müslümanların simasından (alâmetinden) dir” buyurulur<strong>. </strong>(Ramuz-ul Ehadis. sh: 5)</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">“Yine İncil'de "Sahib-üt Tâc"dır. Evet "Sahib-üt Tâc" ünvanı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a mahsustur. Tâc, ımame yani <strong><u>sarık</u></strong> demektir.” Mektubat:170</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Yani İncil, Peygamberimizi A.S.M. şerefli <strong><u>sarık</u></strong> alâmeti ile nazara veriyor.</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Sarığın muhafazası uğrunda ve sarığa karşı çıkarılan şapkaya muhalefetle idamı göze alan Bediüzzaman Hazretlerinin bir hadisesi şöyle nakledilir:</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">“İslâmî kıyafeti kat'iyyen ve aslâ tebeddül etmeyen ve kıyafetine ilişmek isteyen ve sonra kendi kendini öldürmekle tokadını yiyen Nevzad isminde Ankara valisine: <strong><u>"Bu sarık bu başla beraber çıkar"</u></strong> tarzında konuşarak boynunu göstermesi...” (Emirdağ Lahikası:19)<strong> <u>sarık</u> </strong>uğrunda gösterilen şehamet-i imaniyenin ibretlik bir hadisesidir.</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Gayr-i müslimlerin İslâm şeairine muhalefet göstermeleri de büyük şeair olan sarığın lüzümuna delildir.</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Mesela: “Bir âdi Bulgar'a veya bir nefer-i İngiliz'e veya bir serseri Fransız'a "Sarık sar. Sarmazsan hapse atılacaksın!" denilse, taassubları muktezasınca diyecek: "Hapse değil, öldürseniz bile, dinime ve milliyetime bu hakareti yapmayacağım!" Mektubat: 438)</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Evet, sarığın şeair cihetiyle İslâmî hayat ve hissiyatı, millî bünyede sosyolojik te’siri ile idame ettirdiğindendir ki gizli cereyan öncelikle sarığı hedef almış ve faaliyetine baştan başlamıştır. Bid’atları tamir etmekle manen vazifedar Bediüzzaman Hazretlerinin de, sarık için hayatını ortaya koyması, çok manidar ve dikkat çekici tarihî bir hadisedir.</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Bediüzzaman Hazretleri bir mahkeme müdafaasında diyor ki:</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">“Yirmisekiz sene, gâvurlara benzememek için inzivayı ihtiyar eden bir İslâm fedaisi ve hakikat-ı Kur'aniyenin fedakâr hizmetkârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki; "Sen Yahudi ve Hristiyan papazlarına benzeyeceksin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün <strong>İslâm ülemasının icmaına</strong> muhalefet edeceksin; yoksa ceza vereceğiz" denilse, elbette öyle her şeyini hakikat-ı Kur'aniyeye feda eden bir adam, değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki <strong><u>parça parça bıçakla kesilse,</u></strong> cehenneme de atılsa, kat'iyyen yüz ruhu da olsa, bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek.”Emirdağ Lahikası 2: sh.166</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Bediüzzaman Hazretlerinin şeairi korumada gösterdiği bu azimkâr ve metanetli tavrının sebebi ise: Bütün müslüman ırkların cem olmuş olduğu Müslüman Türk milletinin, bin seneden beri ruhunda ve vicdanında yerleşen dinî hissiyat ve yaşayışına muhalif olan tecavüzlere karşı; ve hem bütün hür dünyada değişmez prensipler olan <strong><u>din ve vicdan hürriyetlerini</u> </strong>açıkça çiğnemek hareketine karşı, Bediüzzaman’daki bu metanet ve fedailik, İslamî şahsiyetinin icabıdır. Bunlar, unutulmaması gereken tarihî vak’alardır.</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Şu halde sarık, umum şeairi temsil etme hakkına sahibdir. Buna göre<strong> <u>sarıklı genç tabirinin bir işarî manası olarak</u>, </strong>bid’alara karşı ve şeairi korumada hassas ve gayretli Nurun keyfiyetli şahs-ı manevilerine işaret ettiği düşünülebilir. Nurculuk hareketinin bu tarz muhafızlarının muhalifleri olduğu gibi müdafileri de olur. Kadın-erkek bütün müdafiler, bu şahs-ı manevide manen ortak oldukları gibi böyle şahs-ı maneviyi de onlar teşkil ederler.</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Şimdi rü’ya bahsinde sarıklı gencin geçtiği kısma giriyoruz. Yani Bediüzzaman Hazretlerinin rüyadaki hakikatlerin te’vili ile gösterdiği işaretlerine başlıyoruz. Şöyleki:</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">“Senin müjdeli, mübarek ve güzel rü'yanın tabiri, <strong><u>Kur'an için ve bizim için</u></strong> (<strong>1</strong>) çok güzeldir. Hem zaman tabir etti ve <strong><u>ediyor</u></strong>, (<strong>2</strong>) tabirimize ihtiyaç bırakmıyor. Hem <strong><u>kısmen</u></strong> (<strong>3</strong>) tabiri güzel olarak çıkmış. Sen dikkat etsen anlarsın. Yalnız bir-iki noktasına işaret ederiz. Yani bir <strong><u>hakikat beyan ederiz.</u></strong> (<strong>4</strong>) Senin <strong><u>hakikat-ı rü'ya nev'inden olan</u></strong> (<strong>5</strong>) <strong><u>vakıalar</u></strong>, <strong>(6)</strong> o hakikatın <strong><u>temessülâtıdır</u></strong>. <strong>(7)</strong> Şöyle ki:</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">O vasi' meydanlık, âlem-i İslâmiyettir. Meydanlığın nihayetindeki mescid, Isparta vilayetidir. Etrafı bulanık çamurlu su, hal ve zamanın sefahet ve atalet ve <strong><u>bid'atlar bataklığıdır.</u></strong> Sen selâmetle, bulaşmadan, sür'atle mescide eriştiğin; herkesten evvel envâr-ı Kur'aniyeye sahib çıkıp, kalbini bozmadan sağlam kaldığına işarettir. Mesciddeki <strong><u>küçük cemaat ise;</u></strong> Hakkı, Hulusi, Sabri, Süleyman, Rüşdü, Bekir, Mustafa, Ali, Zühdü, Lütfü, Hüsrev, Re'fet gibi <strong><u>Sözler'in hameleleridir</u></strong>. <strong>(8)</strong> Ufak kürsü ise, Barla gibi küçük bir köydür. Yüksek ses ise, Sözler'deki kuvvet ve sür'at-i intişarlarına işarettir. Birinci safta sana tahsis edilen makam ise, Abdurrahman'dan sana münhal kalan yerdir. <strong><u>O cemaat</u></strong>; <strong><u>telsiz</u></strong> âletlerin âhizeleri hükmünde, <strong><u>bütün dünyaya ders işittirmek</u></strong> istemek işareti ve hakikatı ise inşâallah tamamıyla <strong><u>sonra çıkacak</u></strong>.(<strong>9</strong>) Şimdi efradı birer küçük çekirdek iseler de, <strong><u>ileride</u></strong> tevfik-i İlahî ile birer şecere-i âliye hükmüne geçerler. Ve birer <strong><u>telsiz telgrafın merkezi olurlar</u></strong>. <strong><u>Sarıklı küçük genç bir zât ise;</u></strong> Hulusi'ye omuz omuza verecek belki geçecek birisi, <strong><u>naşirler</u></strong> ve <strong><u>talebeler</u></strong> içine girmeye namzeddir. <strong><u>Bazılarını zannederim, fakat kat'î hükmedemem</u></strong>. (<strong>10</strong>) O genç, <strong><u>kuvve-i velayetle (11) meydana atılacak</u></strong> bir zâttır. <strong><u>Sair noktaları</u></strong> sen benim bedelime tabir et.” Mektubat:349</span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">Şimdi de altı çizili yerlerin her zamana bakıp hisse verebilir olan manalarına bakalım:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">1- </span><strong><u><span style="color: #003366">Kur'an için ve bizim için</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black"> Yani hakaik-ı Kur’aniyeye ve hizmet-i Nuriyenin inkişafına bakan müjdelerine dikkat çekiliyor manasında....</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">2- </span><strong><u><span style="color: #003366">ediyor</span></u></strong><strong><span style="color: black">:</span></strong><span style="color: black">Yani rüyanın gelecek zamana bakan işaretleri var manasında...</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">3- </span><strong><u><span style="color: #003366">kısmen</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black"> Yani rüyanın görüldüğü zaman bir kısım manası çıkmış ileride de çıkacak.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">4- </span><strong><u><span style="color: #003366">hakikat beyan ederiz</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black"> Yani bu rüya hayalî değil, levh-i mahfuz ve misal aleminde mukadder olup onun temessülatı olan hakikattır.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: black">5- </span><strong><u><span style="color: #003366">hakikat-ı rü'ya</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black">“Rü'ya üç nevidir: İkisi, tabir-i Kur'anla <span style="color: red"><span style="font-family: 'Traditional Arabic'">اَضْغَاثُ اَحْلاََمٍ</span></span></span></span><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"> da dâhildir; tabire değmiyor.” Mektubat:347ifadesiyle bildirilen hayalî rüya değil, gerçek rüya kısmından olan.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">6- </span><strong><u><span style="color: #003366">vakıalar</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black"> Lügatta, </span>var olan mevcûd bir hâdise demektir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px">7- <strong><u><span style="color: #003366">temessülâtıdır</span></u><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black"> var olan görüntüleridir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">8- </span><strong><u><span style="color: #003366">Sözler'in hameleleridir</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black"> Yani, Nurcular dairesindeki hâlis ve sâdık şakirdlerden naşir, hâmi, muhafız gibi sıfatlara sahib haslar taifesi kıyamete kadar bulunacaktır. Burada zikredilenler, saff-ı evvel olan zatlardır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">9- </span><strong><u><span style="color: #003366">sonra çıkacak</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black"> Yani saff-ı evvelin devamı manasında olan mu’temed taife, teknik gelişmeler neticesi olarak hakaik-ı Kur’aniye olan Risale-i Nur derslerini bütün dünyaya tebliğini devam ettirecek.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">10- Yani Nurculuk hareketinin zaman zaman zaafa düştüğü ve asliyetini muhafaza etmek ihtiyacının doğduğu devrelerde, muhafızlık hareketine, yani şahs-ı manevinin teşekkülüne vesile olan bazı hamiyetkâr şahıslara da müşevvikane işaret olabilir. Yani Hz. Üstad, böyle muhafız bir şahs-ı maneviyi umum zaman ve mekânlara teşmil ve teşvik için muayyenlik vermiyor diye anlıyoruz.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">11- </span><strong><u><span style="color: #003366">kuvve-i velayetle</span></u></strong><strong><span style="color: #003366"> :</span></strong><span style="color: black">Yani Risale-i Nurda esas alınan velayet-i kübradır ki, şöyle tarife edilir:</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">“Doğrudan doğruya, tarîkat berzahına uğramadan, lütf-u İlahî ile hakikata geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarîk şudur. Demek hakaik-i Kur'aniyeden tereşşuh eden Nurlar ve o Nurlara tercümanlık eden Sözler, o hâssaya mâlik olabilirler ve mâliktirler.” Mektubat sh:356</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Mezkûr velayet bu manada nazara alınmalıdır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Ezcümle, neviler içinde bazı mümtaz ferdler ve meziyet sahibleri bulunur. Bunlar taayyün etmedikçe, kıyamete kadar kuvve-i maneviyeyi koruyan ümid ve şevk vesilesi olurlar. Eğer muayyen olsalar, yalnız zamanlarına münhasır kalıp gelecek zamandaki insanlar me’yusiyete düşebilirlerdi diye Bediüzzaman Hz. Şu izahatı veriyor:</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">“<strong>Meziyetin Varsa Hafa Türabında Kalsın; Tâ Neşvünema Bulsun</strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Ey zîhassa-i meşhure! <strong><u>Taayyünle zulmetme</u></strong>, ger perde-i hafanın altında sen kalırsan, ihvanına verirsin ihsan ve bereketi.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Herbir ihvanın altında <strong><u>sen çıkması</u></strong>, hem de <strong><u>o sen olması</u></strong> imkân ve <strong><u>ihtimali</u></strong>, herbirine celbeder bir nazar-ı hürmeti.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Eğer <strong><u>taayyün edip</u></strong> perde altından çıksan, mükrim iken altında; üstünde zalim olursun. Güneş iken orada; burada gölge edersin.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">İhvanını düşürttürüp hem nazar-ı hürmetten. Demek taayyün ve teşahhus, zalim birer emirdir, sahih doğru böyle ise, hem de böyle görürsün.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><strong><u><span style="color: black">Nerede kaldı yalancı tasannu' ve riya ile kesb-i teşahhus-u şöhret?</span></u></strong><span style="color: black"> İşte bir sırr-ı azîm ki hikmet-i İlahî, hem o nizam-ı ahsen…” Sözler:720</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Şu halde böyle ümid vesileleri, sarahaten taayyün etmemesi gerektiği gibi, tamamen de mechul olmayıp işarî haberle varlığı muhtemel mertebede olmalı.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Bu meselede dikkat edilecek cihetler vardır. Bu en büyük fitne zamanında bu mu’temed şahs-ı manevide bazı meziyet ve hususiyetlerin bulunması zaruridir. Şöyle ki:</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Bu fitne-i ahirzamanın esası olan <strong><u>bid’alara</u></strong> cidden muhalif ve <strong><u>şeaire</u></strong> de cidden sahip ve nâşir olmaları ...</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Kitaplara bağlı kalmak manasında olan <strong><u>sadakatta</u></strong> hassas davranmaları temayülerine göre davranmamaları...</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Kitaba müstenid olarak yaptıkları hizmetin karşılığında ne dünyevî ve ne de uhrevî bir maksad ve menfaatı gaye etmemiş olmaları, fiiliyatlarında görülmesidir. Bu ise <strong><u>ihlas</u></strong>ın hakikatıdır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Mektubat’ın 349. sahifesinden alınan parçada geçen: “...<strong><u>naşirler</u></strong> ve <strong><u>talebeler</u></strong> içine girmeye namzeddir” ifadesiyle bildirilen: Nurun derslerini neşretme, şahsa bağlılık yerine kitaba bağlı kalma, yani <strong><u>talebelik</u></strong> sıfatına tam sahip olmak şarttır ve bu hükümler külliyattan alınan sarih hükümlerdir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Mezkûr hakikatlar müvacehesinde Hz.Üstad’ın şu hükmü dikkat çekici oluyor: “<strong><u>Nerede kaldı yalancı tasannu' ve riya ile kesb-i teşahhus-u şöhret?</u></strong>” (Sözler:721)</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Sarıklı genç meselesine muhatab olan merhum Hulusi Ağabeyimiz şöyle diyor:</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">“Hulusî Bey,</span><span style="color: black"> bu mes’elede bazı zatların sun’î şekilde kendilerini o sarıklı genç tasavvur etmelerine üzülüyordu. Ve <strong>“Halbuki o mes’ele sun’îlikten uzak olması lâzımdır. Hem de herkesin o olabilme ihtimali vardır. Onu inhisar altına almamak lâzımdır. Edenler ne oldu sanki!.. Evet, herkes evvela gençtir. Ve her bir genç nur talebesi de o olabilme imkânı vardır. Bu açık kapılı ihtimal içindir ki, her zaman da öylesi ferdlerin çıkması mümkündir”</strong> diyordu.”</span></span></span></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black">Hz. Üstâd’ımız 1955 senesinde, Isparta’da bir gün “Ben bir zaman o sarıklı genç Ceylan’dır demiştim... </span><strong><span style="color: #003366">Hakikatta o bir kişi değildir. Muteaddid kişilerdir</span></strong><span style="color: black">” demişlerdi. (Mufassal Tarihçe-i Hayat Cild 2 Sh:784 dipnotu- İkinci Baskı)</span> </span></span></span></p><p> <span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><a href="http://www.ittihad.com.tr" target="_blank">www.ittihad.com.tr</a></span></span></span></p><p><span style="color: black"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Nur_Yazar, post: 206336, member: 1007299"] [CENTER][COLOR=red][FONT=Times New Roman][SIZE=7][B]:047:SARIKLI GENÇ:047:[/B][/SIZE][/FONT][/COLOR][/CENTER] [B][COLOR=#003366][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Mektubat 349. sahifede geçen bu tabirin mahiyeti nedir?[/SIZE][/FONT][/COLOR][/B] [FONT=Times New Roman][SIZE=3]Evet, senelerden beridir bazı şahıslara mal edilmek istenen bu sarıklı gencin hakikatı bir şahıs değil bir şahs-ı manevi olması gerekir. Çünkü Risale-i Nur’da tekraren beyan edildiği üzere zaman, cemaat ve şahs-ı manevi zamanıdır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3]Evet, Hazret-i Üstad der ki: “[COLOR=black]Bu [B][U]zaman cemaat zamanıdır.[/U][/B] Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni [B][U]şahsın mahiyeti nazara alınmamalı[/U][/B].” (Kastamonu Lahikası sh: 6)[/COLOR][/SIZE][/FONT] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yine Hazret-i Üstad diyor:a[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]“Risale-i Nur'un şakirdleri şahsı için keramet ve keşfiyatlar istememek, peşinde koşmamak lâzım ve elzemdir. Hem onun mesleğinde [B][U]şahsa ehemmiyet verilmiyor.[/U][/B] Şirket-i maneviye ve kardeşler birbirinde tefani noktasında Risale-i Nur'un mazhar olduğu binler keramet-i ilmiye ve intişar-ı hizmetteki teshilât ve çalışanların maişetindeki bereket gibi ikramat-ı İlahiye umuma kâfi gelir; daha başka [B][U]şahsî kemalât ve kerameti aramıyorlar.[/U][/B]” Emirdağ Lahikası:87 şeklindeki beyanlar, bu meselede de nazara alınmalıdır.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Keza, İslam cemiyetinde [B][U]sarık[/U][/B] en yaygın ve en üstün dinî bir kisvedir. [/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Evet, en mühim ve en zâhir şeairden olan [B][U]sarık[/U][/B] (imame) hakkında gelen ehadiste, şeair ciheti daha çok nazara verilmiştir.Bir hadis mealinde: “Camilere [B][U]sarıklı[/U][/B] olarak gitmek, müslümanların simasından (alâmetinden) dir” buyurulur[B]. [/B](Ramuz-ul Ehadis. sh: 5)[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]“Yine İncil'de "Sahib-üt Tâc"dır. Evet "Sahib-üt Tâc" ünvanı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a mahsustur. Tâc, ımame yani [B][U]sarık[/U][/B] demektir.” Mektubat:170[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yani İncil, Peygamberimizi A.S.M. şerefli [B][U]sarık[/U][/B] alâmeti ile nazara veriyor.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Sarığın muhafazası uğrunda ve sarığa karşı çıkarılan şapkaya muhalefetle idamı göze alan Bediüzzaman Hazretlerinin bir hadisesi şöyle nakledilir:[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]“İslâmî kıyafeti kat'iyyen ve aslâ tebeddül etmeyen ve kıyafetine ilişmek isteyen ve sonra kendi kendini öldürmekle tokadını yiyen Nevzad isminde Ankara valisine: [B][U]"Bu sarık bu başla beraber çıkar"[/U][/B] tarzında konuşarak boynunu göstermesi...” (Emirdağ Lahikası:19)[B] [U]sarık[/U] [/B]uğrunda gösterilen şehamet-i imaniyenin ibretlik bir hadisesidir.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Gayr-i müslimlerin İslâm şeairine muhalefet göstermeleri de büyük şeair olan sarığın lüzümuna delildir.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Mesela: “Bir âdi Bulgar'a veya bir nefer-i İngiliz'e veya bir serseri Fransız'a "Sarık sar. Sarmazsan hapse atılacaksın!" denilse, taassubları muktezasınca diyecek: "Hapse değil, öldürseniz bile, dinime ve milliyetime bu hakareti yapmayacağım!" Mektubat: 438)[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Evet, sarığın şeair cihetiyle İslâmî hayat ve hissiyatı, millî bünyede sosyolojik te’siri ile idame ettirdiğindendir ki gizli cereyan öncelikle sarığı hedef almış ve faaliyetine baştan başlamıştır. Bid’atları tamir etmekle manen vazifedar Bediüzzaman Hazretlerinin de, sarık için hayatını ortaya koyması, çok manidar ve dikkat çekici tarihî bir hadisedir.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bediüzzaman Hazretleri bir mahkeme müdafaasında diyor ki:[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]“Yirmisekiz sene, gâvurlara benzememek için inzivayı ihtiyar eden bir İslâm fedaisi ve hakikat-ı Kur'aniyenin fedakâr hizmetkârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki; "Sen Yahudi ve Hristiyan papazlarına benzeyeceksin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün [B]İslâm ülemasının icmaına[/B] muhalefet edeceksin; yoksa ceza vereceğiz" denilse, elbette öyle her şeyini hakikat-ı Kur'aniyeye feda eden bir adam, değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki [B][U]parça parça bıçakla kesilse,[/U][/B] cehenneme de atılsa, kat'iyyen yüz ruhu da olsa, bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek.”Emirdağ Lahikası 2: sh.166[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bediüzzaman Hazretlerinin şeairi korumada gösterdiği bu azimkâr ve metanetli tavrının sebebi ise: Bütün müslüman ırkların cem olmuş olduğu Müslüman Türk milletinin, bin seneden beri ruhunda ve vicdanında yerleşen dinî hissiyat ve yaşayışına muhalif olan tecavüzlere karşı; ve hem bütün hür dünyada değişmez prensipler olan [B][U]din ve vicdan hürriyetlerini[/U] [/B]açıkça çiğnemek hareketine karşı, Bediüzzaman’daki bu metanet ve fedailik, İslamî şahsiyetinin icabıdır. Bunlar, unutulmaması gereken tarihî vak’alardır.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Şu halde sarık, umum şeairi temsil etme hakkına sahibdir. Buna göre[B] [U]sarıklı genç tabirinin bir işarî manası olarak[/U], [/B]bid’alara karşı ve şeairi korumada hassas ve gayretli Nurun keyfiyetli şahs-ı manevilerine işaret ettiği düşünülebilir. Nurculuk hareketinin bu tarz muhafızlarının muhalifleri olduğu gibi müdafileri de olur. Kadın-erkek bütün müdafiler, bu şahs-ı manevide manen ortak oldukları gibi böyle şahs-ı maneviyi de onlar teşkil ederler.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Şimdi rü’ya bahsinde sarıklı gencin geçtiği kısma giriyoruz. Yani Bediüzzaman Hazretlerinin rüyadaki hakikatlerin te’vili ile gösterdiği işaretlerine başlıyoruz. Şöyleki:[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]“Senin müjdeli, mübarek ve güzel rü'yanın tabiri, [B][U]Kur'an için ve bizim için[/U][/B] ([B]1[/B]) çok güzeldir. Hem zaman tabir etti ve [B][U]ediyor[/U][/B], ([B]2[/B]) tabirimize ihtiyaç bırakmıyor. Hem [B][U]kısmen[/U][/B] ([B]3[/B]) tabiri güzel olarak çıkmış. Sen dikkat etsen anlarsın. Yalnız bir-iki noktasına işaret ederiz. Yani bir [B][U]hakikat beyan ederiz.[/U][/B] ([B]4[/B]) Senin [B][U]hakikat-ı rü'ya nev'inden olan[/U][/B] ([B]5[/B]) [B][U]vakıalar[/U][/B], [B](6)[/B] o hakikatın [B][U]temessülâtıdır[/U][/B]. [B](7)[/B] Şöyle ki:[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]O vasi' meydanlık, âlem-i İslâmiyettir. Meydanlığın nihayetindeki mescid, Isparta vilayetidir. Etrafı bulanık çamurlu su, hal ve zamanın sefahet ve atalet ve [B][U]bid'atlar bataklığıdır.[/U][/B] Sen selâmetle, bulaşmadan, sür'atle mescide eriştiğin; herkesten evvel envâr-ı Kur'aniyeye sahib çıkıp, kalbini bozmadan sağlam kaldığına işarettir. Mesciddeki [B][U]küçük cemaat ise;[/U][/B] Hakkı, Hulusi, Sabri, Süleyman, Rüşdü, Bekir, Mustafa, Ali, Zühdü, Lütfü, Hüsrev, Re'fet gibi [B][U]Sözler'in hameleleridir[/U][/B]. [B](8)[/B] Ufak kürsü ise, Barla gibi küçük bir köydür. Yüksek ses ise, Sözler'deki kuvvet ve sür'at-i intişarlarına işarettir. Birinci safta sana tahsis edilen makam ise, Abdurrahman'dan sana münhal kalan yerdir. [B][U]O cemaat[/U][/B]; [B][U]telsiz[/U][/B] âletlerin âhizeleri hükmünde, [B][U]bütün dünyaya ders işittirmek[/U][/B] istemek işareti ve hakikatı ise inşâallah tamamıyla [B][U]sonra çıkacak[/U][/B].([B]9[/B]) Şimdi efradı birer küçük çekirdek iseler de, [B][U]ileride[/U][/B] tevfik-i İlahî ile birer şecere-i âliye hükmüne geçerler. Ve birer [B][U]telsiz telgrafın merkezi olurlar[/U][/B]. [B][U]Sarıklı küçük genç bir zât ise;[/U][/B] Hulusi'ye omuz omuza verecek belki geçecek birisi, [B][U]naşirler[/U][/B] ve [B][U]talebeler[/U][/B] içine girmeye namzeddir. [B][U]Bazılarını zannederim, fakat kat'î hükmedemem[/U][/B]. ([B]10[/B]) O genç, [B][U]kuvve-i velayetle (11) meydana atılacak[/U][/B] bir zâttır. [B][U]Sair noktaları[/U][/B] sen benim bedelime tabir et.” Mektubat:349[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3]Şimdi de altı çizili yerlerin her zamana bakıp hisse verebilir olan manalarına bakalım:[/SIZE][/FONT][/COLOR] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]1- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]Kur'an için ve bizim için[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black] Yani hakaik-ı Kur’aniyeye ve hizmet-i Nuriyenin inkişafına bakan müjdelerine dikkat çekiliyor manasında....[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]2- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]ediyor[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=black]:[/COLOR][/B][COLOR=black]Yani rüyanın gelecek zamana bakan işaretleri var manasında...[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]3- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]kısmen[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black] Yani rüyanın görüldüğü zaman bir kısım manası çıkmış ileride de çıkacak.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]4- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]hakikat beyan ederiz[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black] Yani bu rüya hayalî değil, levh-i mahfuz ve misal aleminde mukadder olup onun temessülatı olan hakikattır.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Times New Roman][COLOR=black]5- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]hakikat-ı rü'ya[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black]“Rü'ya üç nevidir: İkisi, tabir-i Kur'anla [COLOR=red][FONT=Traditional Arabic]اَضْغَاثُ اَحْلاََمٍ[/FONT][/COLOR][/COLOR][/FONT][COLOR=black][FONT=Times New Roman] da dâhildir; tabire değmiyor.” Mektubat:347ifadesiyle bildirilen hayalî rüya değil, gerçek rüya kısmından olan.[/FONT][/COLOR][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]6- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]vakıalar[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black] Lügatta, [/COLOR]var olan mevcûd bir hâdise demektir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3]7- [B][U][COLOR=#003366]temessülâtıdır[/COLOR][/U][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black] var olan görüntüleridir.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]8- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]Sözler'in hameleleridir[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black] Yani, Nurcular dairesindeki hâlis ve sâdık şakirdlerden naşir, hâmi, muhafız gibi sıfatlara sahib haslar taifesi kıyamete kadar bulunacaktır. Burada zikredilenler, saff-ı evvel olan zatlardır.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]9- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]sonra çıkacak[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black] Yani saff-ı evvelin devamı manasında olan mu’temed taife, teknik gelişmeler neticesi olarak hakaik-ı Kur’aniye olan Risale-i Nur derslerini bütün dünyaya tebliğini devam ettirecek.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=black][SIZE=3][COLOR=black]10- Yani Nurculuk hareketinin zaman zaman zaafa düştüğü ve asliyetini muhafaza etmek ihtiyacının doğduğu devrelerde, muhafızlık hareketine, yani şahs-ı manevinin teşekkülüne vesile olan bazı hamiyetkâr şahıslara da müşevvikane işaret olabilir. Yani Hz. Üstad, böyle muhafız bir şahs-ı maneviyi umum zaman ve mekânlara teşmil ve teşvik için muayyenlik vermiyor diye anlıyoruz.[/COLOR][/SIZE][/COLOR][/FONT] [COLOR=black][FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]11- [/COLOR][B][U][COLOR=#003366]kuvve-i velayetle[/COLOR][/U][/B][B][COLOR=#003366] :[/COLOR][/B][COLOR=black]Yani Risale-i Nurda esas alınan velayet-i kübradır ki, şöyle tarife edilir:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]“Doğrudan doğruya, tarîkat berzahına uğramadan, lütf-u İlahî ile hakikata geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarîk şudur. Demek hakaik-i Kur'aniyeden tereşşuh eden Nurlar ve o Nurlara tercümanlık eden Sözler, o hâssaya mâlik olabilirler ve mâliktirler.” Mektubat sh:356[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Mezkûr velayet bu manada nazara alınmalıdır.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Ezcümle, neviler içinde bazı mümtaz ferdler ve meziyet sahibleri bulunur. Bunlar taayyün etmedikçe, kıyamete kadar kuvve-i maneviyeyi koruyan ümid ve şevk vesilesi olurlar. Eğer muayyen olsalar, yalnız zamanlarına münhasır kalıp gelecek zamandaki insanlar me’yusiyete düşebilirlerdi diye Bediüzzaman Hz. Şu izahatı veriyor:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=black][SIZE=3]“[B]Meziyetin Varsa Hafa Türabında Kalsın; Tâ Neşvünema Bulsun[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Ey zîhassa-i meşhure! [B][U]Taayyünle zulmetme[/U][/B], ger perde-i hafanın altında sen kalırsan, ihvanına verirsin ihsan ve bereketi.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Herbir ihvanın altında [B][U]sen çıkması[/U][/B], hem de [B][U]o sen olması[/U][/B] imkân ve [B][U]ihtimali[/U][/B], herbirine celbeder bir nazar-ı hürmeti.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Eğer [B][U]taayyün edip[/U][/B] perde altından çıksan, mükrim iken altında; üstünde zalim olursun. Güneş iken orada; burada gölge edersin.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]İhvanını düşürttürüp hem nazar-ı hürmetten. Demek taayyün ve teşahhus, zalim birer emirdir, sahih doğru böyle ise, hem de böyle görürsün.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][B][U][COLOR=black]Nerede kaldı yalancı tasannu' ve riya ile kesb-i teşahhus-u şöhret?[/COLOR][/U][/B][COLOR=black] İşte bir sırr-ı azîm ki hikmet-i İlahî, hem o nizam-ı ahsen…” Sözler:720[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Şu halde böyle ümid vesileleri, sarahaten taayyün etmemesi gerektiği gibi, tamamen de mechul olmayıp işarî haberle varlığı muhtemel mertebede olmalı.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Bu meselede dikkat edilecek cihetler vardır. Bu en büyük fitne zamanında bu mu’temed şahs-ı manevide bazı meziyet ve hususiyetlerin bulunması zaruridir. Şöyle ki:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Bu fitne-i ahirzamanın esası olan [B][U]bid’alara[/U][/B] cidden muhalif ve [B][U]şeaire[/U][/B] de cidden sahip ve nâşir olmaları ...[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Kitaplara bağlı kalmak manasında olan [B][U]sadakatta[/U][/B] hassas davranmaları temayülerine göre davranmamaları...[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Kitaba müstenid olarak yaptıkları hizmetin karşılığında ne dünyevî ve ne de uhrevî bir maksad ve menfaatı gaye etmemiş olmaları, fiiliyatlarında görülmesidir. Bu ise [B][U]ihlas[/U][/B]ın hakikatıdır.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Mektubat’ın 349. sahifesinden alınan parçada geçen: “...[B][U]naşirler[/U][/B] ve [B][U]talebeler[/U][/B] içine girmeye namzeddir” ifadesiyle bildirilen: Nurun derslerini neşretme, şahsa bağlılık yerine kitaba bağlı kalma, yani [B][U]talebelik[/U][/B] sıfatına tam sahip olmak şarttır ve bu hükümler külliyattan alınan sarih hükümlerdir.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Mezkûr hakikatlar müvacehesinde Hz.Üstad’ın şu hükmü dikkat çekici oluyor: “[B][U]Nerede kaldı yalancı tasannu' ve riya ile kesb-i teşahhus-u şöhret?[/U][/B]” (Sözler:721)[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Sarıklı genç meselesine muhatab olan merhum Hulusi Ağabeyimiz şöyle diyor:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]“Hulusî Bey,[/COLOR][COLOR=black] bu mes’elede bazı zatların sun’î şekilde kendilerini o sarıklı genç tasavvur etmelerine üzülüyordu. Ve [B]“Halbuki o mes’ele sun’îlikten uzak olması lâzımdır. Hem de herkesin o olabilme ihtimali vardır. Onu inhisar altına almamak lâzımdır. Edenler ne oldu sanki!.. Evet, herkes evvela gençtir. Ve her bir genç nur talebesi de o olabilme imkânı vardır. Bu açık kapılı ihtimal içindir ki, her zaman da öylesi ferdlerin çıkması mümkündir”[/B] diyordu.”[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=black]Hz. Üstâd’ımız 1955 senesinde, Isparta’da bir gün “Ben bir zaman o sarıklı genç Ceylan’dır demiştim... [/COLOR][B][COLOR=#003366]Hakikatta o bir kişi değildir. Muteaddid kişilerdir[/COLOR][/B][COLOR=black]” demişlerdi. (Mufassal Tarihçe-i Hayat Cild 2 Sh:784 dipnotu- İkinci Baskı)[/COLOR] [/SIZE][/FONT] [SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][URL="http://www.ittihad.com.tr"]www.ittihad.com.tr[/URL][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][/SIZE][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Site Yönetimi ve Forum Duyuruları
Anket Konuları
Risale-i Nur Anketleri
Çok Büyük Bir Şeair Olan(SARIK) Sünneti Ne Kadar Yerine Getiriyoruz?
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst