Çöplükler ve Gelin Odaları - 2

duygu_bulut

Well-known member
2------Ailede Tertip ve Düzen
Evet, nizâm ruhunun inkişaf etmesi için insanın neşet ettiği çevre çok önemlidir; çünkü her insan kendi yetiştiği kültür ortamının çocuğudur. Bazen bir insanın ruh yapısı itibarıyla düzene açık bulunması, onun bir nizâm insanı olması için kâfî gelmeyebilir. Onun az da olsa bir terbiyeden geçmesi, mahiyetinde mündemiç bulunan o mevzuyla alakalı sistemlerin inkişaf etmesi, yani tabiatındaki icmâlin bir tafsîl görmesi gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir insanın özünde düzen duygusu olsa da, o duygunun hal, tavır ve hareketlere yansıması bir düzen ortamında büyümesine, görgülü bir aile veya aileler topluluğu içinde, düzenli bir pederşâhî veya cedşâhî yuvada neş’et etmesine bağlıdır. Bir insanın, çocukluktan itibaren düzenli bir hayata alıştırılması, gelecekte yükleneceği vazifeleri eksiksiz olarak yerine getirmesi bakımından çok mühimdir. Ailenin, yeme-içme ve yatıp-kalkma hususlarında, tatbîk ettiği ve uyageldiği bir düzeni varsa ve insan, büyüklerinde bir nizâm ve intizam görüyorsa, onun hayatı da, evde ve evin dışında fevkalade âhenkli olarak sürer gider. Yoksa, büyük bir ihtimalle o, evden aldığı bu âhenksizliği toplum içinde de uğradığı her yere götürür ve hep bir huzursuzluk kaynağı olur. Belli bir yaşta, nizâm ve intizâm şuuruna ulaştırılamamış nesiller; ne kadar kabiliyetli olurlarsa olsunlar, bütün hayatları boyunca, tek-elli, tek-ayaklı gibi yaşarlar. Çok defa bu âhenksizlik, onların rûh ve kalbine de işleyerek, zevk-i ruhaniyi kaybetmelerine de sebebiyet verir.
Haddizatında, bir insan hangi ilim sahasında ihtisas yaparsa yapsın, şayet bir bakkal dükkanı civarında ya da bir kahvehane etrafında neş’et etmişse, onun fiziğinin, kimyasının veya biyolojisinin içinde o bakkaldan bir çeşni bulabilir, o kahvehaneden bir tad, bir renk veya bir desene şahit olabilirsiniz. İnsan ilahiyat tahsili yapmış olsa bile, eğer çiftçilikle meşgul olunan bir yerde büyümüşse, onun dünyasında ve o ilahiyat ikliminde saban, çomak, boyunduruk ve Erzurum ifadesiyle, samı, sambağı görebilirsiniz. Yani, o kültür ortamı insanın tahsil hayatına da tesir eder. Dolayısıyla, her insanın ruhunda mündemiç olan düzen duygusunun tafsîl edileceği ve açılma imkanı bulacağı bir çevreye ihtiyaç vardır. O çevreyi bulamayanların nizâm insanı olmaları da bir hayli zordur.
Ayrıca, bir insan bir takvime göre yaşamaya alışmış ve kendini programlı bir hayata alıştırmışsa, o insan bulunduğu yerin tertip ve düzeni hususunda da hassas davranır. Mesela, her gün namaz kılan ve ibadetlerini hiç aksatmayan insanın bir ibadet düzeni var demektir. Bu düzenin mutlaka hayatın diğer alanlarında da tezahürleri olacaktır. Cenâb-ı Hak’la münasebetlerini kavî tutan, evrâd ü ezkârını hiç aksatmayan, duaya ayırdığı vaktine sadık kalıp her gün bir müddet Cenâb-ı Hakk’a münacatla ömrünü bereketlendiren, gece ve gündüzünü belli kurallara bağlı geçiren ve kalbî-ruhî hayatını böyle bir nizâma göre programlayan insanın sair zamanlarda düzensiz ve rastgele yaşaması düşünülemez. Kalb ve ruh hayatı adına düzenli bir insanın, dışa vuran zahiri yanları itibariyle kendine ters hareket etmesi ve dağınıklığa düşmesi söz konusu olamaz. O insan, ibadet ü taatinde her şeyi yerli yerine koyduğu gibi, maddi dünyasındaki eşyayı da kendi yerlerine koyar ve tertip, düzen ve ahenk içinde yaşamakta hiçbir zorluk çekmez. ---HOCAEFENDİ FETHULLAH GÜLEN----
 
Üst