"Dünya büyük bir manevi buhran geçiriyor. Manevi temelleri sarsılan garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir taun felaketi gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sâri illete karşı İslam cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, batıl formülleriyle mi, yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.
Risale-i Nur'u anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar. Beni skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müsbet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim
Bana, "Sen şuna buna niçin sataştın?"diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemiş de ayağım ona çarpmış, ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hadise bir kıymet ifade eder mi?
Dar düşünceler! Dar görüşler!
Ben cemiyetin iman selâmeti yolunda ahiretimi de feda ettim. Gözümde ne cennet sevdası var, ne cehennem korkusu. Yirmi beş milyonluk Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil bin Said feda olsun. Kur'anımız yeryüzünde cemaatsız kalırsa Cenneti de istemem, orası bana zindan olur. Milletimizin imanını selamette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
Bir tek gayem vardır, o da mezara yaklaştığım bu zamanda İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâm’ın iman esaslarını zedeliyor.
Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün varlığımla bunlarla mücadele ederek gençleri ve müslümanları imana davet ediyorum.
Bu mücadelem ile inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum, bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki, Bolşevikler olsun. Bu iman düşmanlarına karşı mücadele açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız, elbirliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim.
(bediüzzaman r.a.)
Risale-i Nur'u anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar. Beni skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müsbet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim
Bana, "Sen şuna buna niçin sataştın?"diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemiş de ayağım ona çarpmış, ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hadise bir kıymet ifade eder mi?
Dar düşünceler! Dar görüşler!
Ben cemiyetin iman selâmeti yolunda ahiretimi de feda ettim. Gözümde ne cennet sevdası var, ne cehennem korkusu. Yirmi beş milyonluk Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil bin Said feda olsun. Kur'anımız yeryüzünde cemaatsız kalırsa Cenneti de istemem, orası bana zindan olur. Milletimizin imanını selamette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
Bir tek gayem vardır, o da mezara yaklaştığım bu zamanda İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâm’ın iman esaslarını zedeliyor.
Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün varlığımla bunlarla mücadele ederek gençleri ve müslümanları imana davet ediyorum.
Bu mücadelem ile inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum, bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki, Bolşevikler olsun. Bu iman düşmanlarına karşı mücadele açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız, elbirliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim.
(bediüzzaman r.a.)