NuruAhsen
Sonsuz Temâþâ
Dâvâ kardeşliği, nesebîlikten ötedir
“Siz, birbirinize en fedakâr nesebî kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder.” (Şuâlar, s. 304)
Üsteki ifade eğer yaşanılırsa, ne kadar hak ve hakikat olduğu anlaşılır. Ve muhabbettulah içindeki lezzet-i ruhaniyenin ne kadar leziz olduğu anlaşılır. Kardeşini ALLAH için sevmek, ALLAH’ı sevmektir.
İnsan niçin sever nesebî kardeşini sizce? Hiç bir bağı olmasa, hatta hiç görmemişse bile kardeşini karındaşı olması hasebiyle sever. Ve birçok dünyevî cihette rabıtaları var diye sever...
Dâvâ kardeşini niçin sever? Aynı ALLAH’a inanıyor diye sever. Aynı dâvâda beraber koştukları için, omzundaki iman vazifesinin yükünü hafiflettiği için ve manevî şirkette bölünmeden her hisseden sahip olduğu için. Hatta öldükten sonra dahi defterinin kapanmamasına vesile olduğu için. Ve, ve, ve…
Eğer ki bu cihetler galip gelmezse, nesebîlikten de öte değilse dâvâ kardeşine muhabbet, her kusurda kalbe giriyorsa adavet, biz bu hakikati anlamamışız, anlamışsak bile sindirmemişiz demektir.
Veyahut da bu kadar manevî cihetin önemini hâlâ derk etmemişiz. “Her şeye rağmen sevgisi” ehl-i dünyanın dahi dilinde dolanırken, bu kadar manevî rabıtayı yok saymak örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz şeylerle uğraşmak, “Kardeşlerimden ricâ ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve ‘Haysiyetime dokundu’ demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın, bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim” diyen Üstadın talebesi olmaya çalışan bizlere yakışmaz! Eğer ki bu hakikatlere inanıyorsak, yaşamalıyız.
Risâle-i Nurlar sadece okunmak için değil, okunup fiiliyata dökülsün diye yazılmamış mıdır? (Maalesef birçok hakikati çiğnemiyoruz, sindirmiyoruz ve dem ve damarlarımıza karıştırmıyoruz. Okuyoruz, yani ağzımıza koyup çiğnemeden yutuyoruz ve sindirilmesi de zor oluyor.)
Rabbim yaşamayı ve yaşayarak yaşatmayı nasip etsin. Ve iman kardeşliğini, doruğunda yaşayan Risâle-i Nur talebelerinden eylesin...AMINNNNNNNN
“Siz, birbirinize en fedakâr nesebî kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder.” (Şuâlar, s. 304)
Üsteki ifade eğer yaşanılırsa, ne kadar hak ve hakikat olduğu anlaşılır. Ve muhabbettulah içindeki lezzet-i ruhaniyenin ne kadar leziz olduğu anlaşılır. Kardeşini ALLAH için sevmek, ALLAH’ı sevmektir.
İnsan niçin sever nesebî kardeşini sizce? Hiç bir bağı olmasa, hatta hiç görmemişse bile kardeşini karındaşı olması hasebiyle sever. Ve birçok dünyevî cihette rabıtaları var diye sever...
Dâvâ kardeşini niçin sever? Aynı ALLAH’a inanıyor diye sever. Aynı dâvâda beraber koştukları için, omzundaki iman vazifesinin yükünü hafiflettiği için ve manevî şirkette bölünmeden her hisseden sahip olduğu için. Hatta öldükten sonra dahi defterinin kapanmamasına vesile olduğu için. Ve, ve, ve…
Eğer ki bu cihetler galip gelmezse, nesebîlikten de öte değilse dâvâ kardeşine muhabbet, her kusurda kalbe giriyorsa adavet, biz bu hakikati anlamamışız, anlamışsak bile sindirmemişiz demektir.
Veyahut da bu kadar manevî cihetin önemini hâlâ derk etmemişiz. “Her şeye rağmen sevgisi” ehl-i dünyanın dahi dilinde dolanırken, bu kadar manevî rabıtayı yok saymak örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz şeylerle uğraşmak, “Kardeşlerimden ricâ ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve ‘Haysiyetime dokundu’ demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın, bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim” diyen Üstadın talebesi olmaya çalışan bizlere yakışmaz! Eğer ki bu hakikatlere inanıyorsak, yaşamalıyız.
Risâle-i Nurlar sadece okunmak için değil, okunup fiiliyata dökülsün diye yazılmamış mıdır? (Maalesef birçok hakikati çiğnemiyoruz, sindirmiyoruz ve dem ve damarlarımıza karıştırmıyoruz. Okuyoruz, yani ağzımıza koyup çiğnemeden yutuyoruz ve sindirilmesi de zor oluyor.)
Rabbim yaşamayı ve yaşayarak yaşatmayı nasip etsin. Ve iman kardeşliğini, doruğunda yaşayan Risâle-i Nur talebelerinden eylesin...AMINNNNNNNN