Demek, Bir Saat Muvakkat Elem, Ruhta Manevi Bir Lezzet Bırakır.

Huseyni

Müdavim
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ.1 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ.2

Azîz, sıddık kardeşlerim,
Hapis musîbetine düşenlere ve onlara merhametkârâne sadâkatle
hariçten gelen erzaklarına nezâret ve yardım edenlere
kuvvetli bir teselliyi Üç Noktada beyân edeceğim:


Birinci Nokta:
Hapiste geçen ömür günleri, herbir gün,
on gün kadar bir ibâdet kazandırabilir.
Ve fânî saatleri, meyveleri cihetiyle,
mânen bâkî saatlere çevirebilir.
Ve beş on sene ceza ile,
milyonlar sene haps-i ebedîden kurtulmaya vesîle olabilir.

İşte ehl-i İmân için bu pek büyük
ve çok kıymettar kazanç şartı,
farz namazını kılmak
ve hapse sebebiyet veren günahlardan tevbe etmek
ve sabır içinde şükretmektir.
Zâten hapis, çok günahlara mânidir, meydan vermiyor.


İkinci Nokta:
Zevâl-i lezzet elem olduğu gibi,
zevâl-i elem dahi lezzettir.
Evet, herkes geçmiş lezzetli, safâlı günlerini düşünse,
teessüf ve tahassür elem-i mânevîsini hissedip "Eyvah" der.
Ve geçmiş musîbetli, elemli günlerini tahattur etse,
zevâlinden bir mânevî lezzet hisseder ki,
"Elhamdülillâh, şükür, o belâ sevâbını bıraktı, gitti" der,
ferahla teneffüs eder.

Demek, bir saat muvakkat elem,
ruhta bir mânevî lezzet bırakır
ve lezzetli saat, bilakis, elem bırakır.


1. Allah'ın adıyla. Onu her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz.
2. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.

Onüçüncü Söz s.137
 

Huseyni

Müdavim
Mâdem hakikat budur.
Ve mâdem geçmiş musîbet saatleri,
elemleriyle beraber mâdum ve yok olmuş;
ve gelecek belâ günleri, şimdi mâdum ve yoktur.
Ve yoktan elem yok; ve mâdumdan elem gelmez.

Meselâ,
birkaç gün sonra aç ve susuz olmak ihtimâlinden,
bugün, o niyetle mütemâdiyen ekmek yese
ve su içse, ne derece divâneliktir;
aynen öyle de,
geçmiş ve gelecek elemli saatleri-ki,
hiç ve mâdum ve yok olmuşlar-
şimdi düşünüp sabırsızlık göstermek
ve kusurlu nefsini bırakıp
Allah'tan şekvâ etmek gibi,
"Of, of!" etmek divâneliktir.

Eğer sağa, sola, yani, geçmiş
ve geleceklere sabır kuvvetini dağıtmazsa
ve hazır saate ve güne karşı tutsa, tam kâfi gelir;
sıkıntı, ondan bire iner.

Hattâ, şekvâ olmasın,
ben bu üçüncü medrese-i Yûsufiyede,
birkaç gün zarfında, hiç ömrümde görmediğim
maddî ve mânevî sıkıntılı, hastalıklı musîbetimde, hususan
Nurun hizmetinden mahrumiyetimden gelen me'yusiyet ve kalbî ve
ruhî sıkıntılar beni ezdiği sırada, inâyet-i İlâhiye, bu mezkûr
hakikati gösterdi. Ben de sıkıntılı hastalığımdan ve hapsimden
râzı oldum. Çünkü, "Benim gibi kabir kapısında bir bîçareye,
gafletle geçebilir bir saatini, on adet ibâdet saatleri
yapmak, büyük kârdır" diye şükreyledim.

Onüçüncü Söz s.138
 

Huseyni

Müdavim
"...Hakikî zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç

ve hayattaki saadet yalnız imandadır
ve iman hakikatleri dairesinde bulunur.
Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var.
Bir üzüm tanesi yedirir, on tokat vurur,
hayatın lezzetini kaçırır."

On Dördüncü Şuâ
 
Üst