Dostların ziyaretine eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmektir..DOSTLUK

hakka_yolcu

Well-known member
DOSTLUK

Dostların ziyaretine eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmektir.
Cenâb-ı Hak kullarından huzuruna “kalb-i selîm”, “kalb-i münîb” (Allâh’a döndürülmüş bir kalb) ile gelmelerini emretmektedir. Buna riayet, kulluk edebinin özünü teşkil eder.
Dostlarını çoğalt. Çünkü kervan ne kadar kalabalık ve halkı çok olursa, yol kesenlerin beli o kadar kırılır.
İnsan, aynı zamanda diğergamlık temayülleri ile de donatılmıştır. Bu sebepledir ki, cemiyet hâlinde yaşar. Yalnız bir fert olarak kalmak, onun için acziyet ve huzursuzluk kaynağıdır. Çünkü yalnızlık Allâh’a âittir. Kulların ise mâruz kalacakları maddî-mânevî tehlikelere karşı, kendilerini koruyabilmeleri için sâlih mü’minlerden müteşekkil bir dost grubu içinde bulunmaları, yegâne çâredir. Çünkü Cenâb-ı Hak, kalbin muhafazası için: «…Sâdıklarla beraber olunuz!» (et-Tevbe, 119) buyurmaktadır. Bu hakîkati halk: “Sürüden ayrılan koyunu kurt kapar.” şeklinde darb-ı mesel hâline getirmiştir. Bu, her ferdin tek başına kaldığı takdirde tehlikelere daha çok mâruz kalacağını ifade eder.
Kuş, ancak kendi cinsinden kuşlarla uçar.
İnsan, inanç ve amel birliği olan kimseler arasında aradığı huzuru bulur ve arzu ettiğine ulaşır. Kendi dünyasına yabancı olanlarla düşüp kalkmak, sapıklığa kapı açmaktır. Kuşların bile kendi hemcinsleriyle uçması, bu tabiî meylin bir tezâhürüdür.
Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır.
Dostluk, kolaylıkla başlayabilir. Zor olan, onu devam ettirmektir. Bu sebeple dost kalmak, dost olmaktan daha zordur. Zira dostluk ilerledikçe kalpler daha çabuk kırılmaya istidat kazanır. Bu sebepledir ki, dostlukları devamlı ziyaretler ve hediyeleşmekle daima tazelemek lâzımdır. Gerçek dostluk, zor anların imtihanlarını başarılı bir şekilde vermekle belli olur. Kıyamette Arş’ın gölgesi altında muhafaza edilecek yedi sınıftan biri de Allah için birbiriyle kardeş olanlardır.
İyi dostu olanın, aynaya ihtiyacı yoktur.
Hazret-i Peygamber Efendimiz, “Mü’min, mü’minin aynasıdır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 49/4918) buyurmuştur. Bunun mânâsı, dostâne hislerle yöneldiğin bir kimsede kendi aksini görürsün, demektir. Esâsen insan, fıtraten egoist olduğundan kendine benzeyenleri sever. Sevgi ne kadar şiddetli ise, benzerlik de o kadar çok demektir.
Alçak insanlar vefâ gördüler mi, cefâkâr olurlar.
Alçak tabiatlı insanlarla münâsebeti devam ettirmek, onlardan gelecek cefa ve yükleri çoğaltmaya sebep olur. Böyleleriyle mecbûrî görüşmelerde münâsebeti kısa tutmalıdır. Aksi hâlde haksız yere bir bedel ödenir.
Sağlık ve afiyet zamanında herkes dosttur. Ama dert anında, gam vaktinde Allah’tan başka eş-dost nerede!
İnsanların çoğu, iyi gün dostudurlar. Saadeti paylaşmakta beraber olmaya gönüllüdürler. Felâket zamanında ise ortada gözükmezler. Böyleleri dost değil, menfaatlerinin arkadaşıdırlar. Gerçek dostlar, safâda da, cefâda da zevk ve şevk ile beraber olurlar.
 
Üst