İlim-irfan
Well-known member
Allah'ın seçkin kullarından Eyyüb aleyhisselam, Yunus aleyhisselam ve Zekeriyya aleyhisselam'ın, binlerce yıldır yankılanan, dertleri ve çare olmuş duaları
.
Eyyüb aleyhisselam
Allah kendisine peygamberlik verdi. Mal ve evlat zengini oldu. Yedi erkek yedi kız çocuğu oldu. Yetimlere ve kimsesizlere pek düşkün, iyiliksever birisi olarak bilindi.
Her şey yolunda giderken birdenbire Eyyüb aleyhisselamın imtihan süreci başladı. Evi çöktü, çocukları öldü. Ardı ardına afetlerle malını kaybetti. Yıllarca süren bir hastalığa yakalandı. Etrafında hürmetle dolaşanlar dağıldı. Bir hanımı ile yapayalnız kaldı. Hanımı ev hizmetleri yaparak elde ettikleri ile onu geçindirdi.
Zor ve dayanılamaz bir imtihan sürecine sabretti. Sabrı dillere destan oldu. 'Eyyüb sabrı' diye darb-ı mesel oldu. Ama o, Rabbinden şikâyetçi olmadı. Direndi
. Direndi
.
Rivayetlere göre hastalığı on sekiz yıl sürdü. Bağırıp çağırmadı. 'Ben hastayım beni iyi et.' bile demeye dili varmadı. Sadece inledi. İniltisi Arş'a ulaştı. Kur'an'a yansıdı. Kıyamete kadar, ibret alacaklar için iyi bir ibret ve ders olarak kaldı
. Sabrın ve edebin zirvesinde bir örnek olarak kaldı. Kur'an onu övdü:
"Eyyüb'e gelince hani o: 'Bir derde yakalandım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin' diye Rabbine seslenmişti. Biz de duasını kabul ederek pençesine düştüğü derdi giderdik. Ayrıca karşılıksız rahmetimizin bir eseri olarak ve bize kulluk edenlerin her zaman anacakları bir örnek olsun diye eski ailesini kendisine bir kat fazlası ile yeniden bağışladık." [Enbiya,83-84]
Yunus aleyhisselam
Musul taraflarına Peygamber olarak gönderildi. Bütün peygamberler gibi inatçı bir inkârla karşılaştı. Yalanladılar, inanmadılar. Otuz üç yıl uğraştı onlarla. Sadece iki kişi iman etti kendisine. Nihayet onların inadına karşılık Allah'ın azap vakti geldi. Üç gün sonra size azap inecek, diyerek onları uyardı. Buna rağmen inatlarından vazgeçmediler. Bu tavırlarına çok içlendi. Üzülüp onların yaşadığı şehri terk etti.
Peygamberlerinin şehirlerini terk etmesinden sonra kavmi, düşünüp taşındılar sonunda tövbe edip iman ettiler. Onların bu dönüşünden haberdar olmayan Yunus aleyhisselam, sahildeki bir gemiye binip gitti. Denizde fırtınaya tutuldular. Gemi kaptanı yüklerinin çok olduğunu, yolculardan birinin denize atlaması halinde kurtulabileceklerini söyledi. Kim atlasın denirken kura çekildi. Kura Yunus aleyhisselama çıktı. Yolcular, onun bir nebi olduğunu bildiklerinden kabul etmeyip kurayı yenilediler. Yine ona çıktı. Tekrar yenilediler, yine ona çıktı. [Saffat suresi, 141]
Yunus aleyhisselam kalktı elbiselerini çıkarıp kendisini suya attı. O suya atlayınca Allah'ın emri ile bir balık onu yuttu. Böylece bir gece yarısında üç karanlığın içinde kaldı: Gecenin karanlığı, denizin karanlığı ve balığın karnındaki karanlık.
Allah'a iman etmediler diye kavmine içlenmiş ve onları terk etmişti. Ancak, Allah'ın emrini beklemesi daha uygun bir tavırdı. Evet, o Rabbine küsmemişti. Küstüğü onun kulları idi. Ama sabrın hakkını vermemişti. Bu nedenle yaptığının çok da iyi bir hareket olmadığını anladı. Arşa ulaşan bir yalvarışla rabbine yalvardı. Ama edebi ile.
Kendisinden sonraki insanlığa ölümsüz bir örnek bırakarak
. Bunalanların, yanılıp hata edenlerin ne yapmaları gerektiğini göstererek
. Dua ve yalvarma nasıl olur, kul nasıl hatasını itiraf eder, onu göstererek
. Balık onu çıkarıp sahilde bir yere bıraktı. [Saffat suresi, 145]
"Yunus'u da zikret. O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: 'Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!' diye niyaz etti. Bunun üzerine duasını kabul ederek kendisini içine düştüğü sıkıntıdan kurtardık. İşte mü'minleri böyle kurtarırız." [Enbiya, 87-88]
Zekeriyya aleyhisselam
İsrailoğullarının peygamberlerindendi. Hanımı da Hz. Meryem'in teyzesidir. Hem kendisi hem de hanımı yaşlandıkları halde çocukları olmamıştı. O ise bir mirasçı bırakmak istiyordu. Kendisi yüz yaşında hanımı ise doksan dokuz yaşında idi. Ama o yalvardı yakardı:
"Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Sana yalvarmakla şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir oğul ver." [Meryem, 4-5]
Allah duasını kabul buyurdu. Olmaz şartlar olduruldu ve bir erkek çocuk müjdesi aldı:
"Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya'dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık." [Meryem, 7]
Hayret etti. Onca yaşlarına rağmen kısır bir kadından nasıl oğlu olacaktı? "Rabbim! Dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?" [Meryem, 8]
"Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu." [Meryem, 9]
Zekeriyya da: 'Rabbim! Beni tek başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın.' diye nida etmişti. Biz de duasını kabul ederek kendisine Yahya'yı armağan etmiş, eşini geçimli ve doğurgan yapmıştık. Bütün bu peygamberler iyi işler yapmaya koşarlar, umut ve korku içinde bize dua ederler, bize gönülden saygı beslerlerdi. [Enbiya, 89-90]
Nureddin Yıldız - Milli Gazete
20/11/2009
Eyyüb aleyhisselam
Allah kendisine peygamberlik verdi. Mal ve evlat zengini oldu. Yedi erkek yedi kız çocuğu oldu. Yetimlere ve kimsesizlere pek düşkün, iyiliksever birisi olarak bilindi.
Her şey yolunda giderken birdenbire Eyyüb aleyhisselamın imtihan süreci başladı. Evi çöktü, çocukları öldü. Ardı ardına afetlerle malını kaybetti. Yıllarca süren bir hastalığa yakalandı. Etrafında hürmetle dolaşanlar dağıldı. Bir hanımı ile yapayalnız kaldı. Hanımı ev hizmetleri yaparak elde ettikleri ile onu geçindirdi.
Zor ve dayanılamaz bir imtihan sürecine sabretti. Sabrı dillere destan oldu. 'Eyyüb sabrı' diye darb-ı mesel oldu. Ama o, Rabbinden şikâyetçi olmadı. Direndi
Rivayetlere göre hastalığı on sekiz yıl sürdü. Bağırıp çağırmadı. 'Ben hastayım beni iyi et.' bile demeye dili varmadı. Sadece inledi. İniltisi Arş'a ulaştı. Kur'an'a yansıdı. Kıyamete kadar, ibret alacaklar için iyi bir ibret ve ders olarak kaldı
"Eyyüb'e gelince hani o: 'Bir derde yakalandım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin' diye Rabbine seslenmişti. Biz de duasını kabul ederek pençesine düştüğü derdi giderdik. Ayrıca karşılıksız rahmetimizin bir eseri olarak ve bize kulluk edenlerin her zaman anacakları bir örnek olsun diye eski ailesini kendisine bir kat fazlası ile yeniden bağışladık." [Enbiya,83-84]
Yunus aleyhisselam
Musul taraflarına Peygamber olarak gönderildi. Bütün peygamberler gibi inatçı bir inkârla karşılaştı. Yalanladılar, inanmadılar. Otuz üç yıl uğraştı onlarla. Sadece iki kişi iman etti kendisine. Nihayet onların inadına karşılık Allah'ın azap vakti geldi. Üç gün sonra size azap inecek, diyerek onları uyardı. Buna rağmen inatlarından vazgeçmediler. Bu tavırlarına çok içlendi. Üzülüp onların yaşadığı şehri terk etti.
Peygamberlerinin şehirlerini terk etmesinden sonra kavmi, düşünüp taşındılar sonunda tövbe edip iman ettiler. Onların bu dönüşünden haberdar olmayan Yunus aleyhisselam, sahildeki bir gemiye binip gitti. Denizde fırtınaya tutuldular. Gemi kaptanı yüklerinin çok olduğunu, yolculardan birinin denize atlaması halinde kurtulabileceklerini söyledi. Kim atlasın denirken kura çekildi. Kura Yunus aleyhisselama çıktı. Yolcular, onun bir nebi olduğunu bildiklerinden kabul etmeyip kurayı yenilediler. Yine ona çıktı. Tekrar yenilediler, yine ona çıktı. [Saffat suresi, 141]
Yunus aleyhisselam kalktı elbiselerini çıkarıp kendisini suya attı. O suya atlayınca Allah'ın emri ile bir balık onu yuttu. Böylece bir gece yarısında üç karanlığın içinde kaldı: Gecenin karanlığı, denizin karanlığı ve balığın karnındaki karanlık.
Allah'a iman etmediler diye kavmine içlenmiş ve onları terk etmişti. Ancak, Allah'ın emrini beklemesi daha uygun bir tavırdı. Evet, o Rabbine küsmemişti. Küstüğü onun kulları idi. Ama sabrın hakkını vermemişti. Bu nedenle yaptığının çok da iyi bir hareket olmadığını anladı. Arşa ulaşan bir yalvarışla rabbine yalvardı. Ama edebi ile.
Kendisinden sonraki insanlığa ölümsüz bir örnek bırakarak
"Yunus'u da zikret. O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: 'Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!' diye niyaz etti. Bunun üzerine duasını kabul ederek kendisini içine düştüğü sıkıntıdan kurtardık. İşte mü'minleri böyle kurtarırız." [Enbiya, 87-88]
Zekeriyya aleyhisselam
İsrailoğullarının peygamberlerindendi. Hanımı da Hz. Meryem'in teyzesidir. Hem kendisi hem de hanımı yaşlandıkları halde çocukları olmamıştı. O ise bir mirasçı bırakmak istiyordu. Kendisi yüz yaşında hanımı ise doksan dokuz yaşında idi. Ama o yalvardı yakardı:
"Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Sana yalvarmakla şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir oğul ver." [Meryem, 4-5]
Allah duasını kabul buyurdu. Olmaz şartlar olduruldu ve bir erkek çocuk müjdesi aldı:
"Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya'dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık." [Meryem, 7]
Hayret etti. Onca yaşlarına rağmen kısır bir kadından nasıl oğlu olacaktı? "Rabbim! Dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?" [Meryem, 8]
"Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu." [Meryem, 9]
Zekeriyya da: 'Rabbim! Beni tek başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın.' diye nida etmişti. Biz de duasını kabul ederek kendisine Yahya'yı armağan etmiş, eşini geçimli ve doğurgan yapmıştık. Bütün bu peygamberler iyi işler yapmaya koşarlar, umut ve korku içinde bize dua ederler, bize gönülden saygı beslerlerdi. [Enbiya, 89-90]
Nureddin Yıldız - Milli Gazete
20/11/2009