Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır.

Sergerdan

Well-known member
Biri de, dünyanın lezzetleridir. Bu ise, kısmete bağlıdır. Talebinde kalâka düşer.

Ve sür'at-i zevali itibarıyla, aklı başında olan, onları kalbine alıp kıymet vermez.

Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır.

Çünkü, âkıbetin ya saadettir; saadet ise şu fâni lezâizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi?

Dünyasının âkıbetini küfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezâiz evlâdır. Çünkü, o lezâizin zevaliyle vukua gelen hususî ve mukayyed ademlerden, adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler o elemlere galebe edemez.
 

Sergerdan

Well-known member
Züht, “dünyanın fânî lezzetlerinden faydalanma konusunda zarurî miktarla yetinmek.”, “refah içinde ve şaşaalı yaşamaya iltifat etmemek.” gibi manalara gelir.

Tasavvufun mühim esaslarından biri, dünyayı terketmektir. Şüphesiz bu terk, Üstadımızın ifadesiyle “kesben değil kalben” olmalıdır. Kesb çalışma, kazanma demektir. Şu var ki, mahiyetine hem madde, hem mânâ dercedilen insan, dünyanın maddesine çalışırken, mana yönünü ihmal etmemedir. Bir insan para kazanmalı, fakat parayı kalbine değil, kasasına koymalı ve o parayla faydalı işler görmelidir. Mevlâna’nın teşbihiyle, “Su geminin içine girerse onu batırır, altında bulunursa onu yüzdürür.”

Dünyanın bir çekim kuvveti vardır. Bu çekimden kurtulamayanlar hakikatin semasına yükselemezler.

Kendini dünyanın servet ve şaşaasına kaptırmış olan Karun’a, kavmi şu hatırlatmayı yaparlar: “Dünyadan nasibini unutma!” (Kasas Suresi, 28:76). Dünyadan nasibin ne olduğu hakkında Hamdi Yazır, şu açıklamada bulunur:

“Bazıları, “helâl rızk ve meşru dünya zevki, diye anlamak istemişlerse de, o geçici dünyanın kendisi demektir. Asıl dünyadan nasip ise, “dünya ahiretin tarlasıdır”, muktezasınca, ahiret için edilen intifa, ahirete kalacak ameldir. Yoksa dünyadan nasib, nihayet bir kefendir.”

Sorularla risale-i nur
 

Sergerdan

Well-known member
Dünya hayatı ancak iki sonuç ile bitebilir. Üstat, her iki sonuçta da dünya lezzetlerini terk etmek gerektiğine işaret ediyor ve bunun gerekçelerini izah ediyor.

Biri, iman ve salih amel neticesinde saadeti ebediyeye mazhar olmaktır. Ebedi saadetin kazanılması da ancak, Allah namına olmayan haram lezzetleri terk etmek ile mümkündür. Yani ebedi saadetin kazanılması, haram lezzetleri terk etmek ile kayıtlıdır. Bu noktadan lezzetleri terk etmek gerekir.

Dünya hayatının diğer neticesi ise, şekavettir. Yani ebedi azap ve hüsrandır. Ölümü mutlak bir yokluk olarak gören birisi için de dünya lezzetlerini terk etmek evladır. Zira, idama mahkum bir adama, dünyanın en leziz yiyecek ve içeceklerini getirilse veya asılacağı idam sehpası süslense, onun acısını hafifletir mi? Yoksa, acısına acı mı katar. Çok leziz bir yemek yediğinde, kendine der ki; “şu yemeği bir daha ebediyen yiyemeyeceğim” daha idam olmadan, yokluğun acısını hisseder. İdam olmadan, küçük idamlara maruz kalır. Ama o lezzetli yemeği yememesi halinde, küçük küçük idamlardan kendini korumuş olur. O zaman kafir birinin de, dünyanın lezzetlerini terk etmesi, kendi açısından iyidir. Bir de dünyanın lezzetli hayatına ünsiyet ve ülfet ne kadar kuvvetli ve kavi ise, onlardan ebedi ayrılmak o kadar sert ve acı olur. Öyle ise yokluğa gittiğini sanan o adam için, dünyanın lezzetlerine kendini alıştırması ve ünsiyet etmesi hiç iyi olmaz.

Burada terki evla olan dünya lezzetlerinden kasıt, mümin için haram lezzetler, kafir için ise her nevi lezzetlerdir. Zira idam mahkumu, hiçbir şeyden lezzet alamaz. Ama iman sahibi bir mümin, helal olan şu dünya lezzetlerini, ahiret lezzetlerinin bir numunesi nevinden tadabilir ve ahiret lezzetlerine bir şevk ve şükre bir kapı açabilir. Kafirin böyle bir imkanı olmadığı için, bütün lezzetleri terk etmesi evla olanIdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur
 

HAYA

Sevdam Davam
Biri, iman ve salih amel neticesinde saadeti ebediyeye mazhar olmaktır. Ebedi saadetin kazanılması da ancak, Allah namına olmayan haram lezzetleri terk etmek ile mümkündür. Yani ebedi saadetin kazanılması, haram lezzetleri terk etmek ile kayıtlıdır. Bu noktadan lezzetleri terk etmek gerekir.

inşaallah bizde salih kulların arsına girmek nasip olur bu konuda çok şey düşüyor insan lara hak yardımcımız olsun bilgilendirme için hak razı olsun
dua ile
 
Üst