Dünyanın Görmediği Katlıyam // Arakan Dünden Bugüne //

Kýrýk Testi

Well-known member
Burma’nın bugünkü yöneticileri; Burman, Şan, Kaçin, Karen, Kayah, Mon, Çin ve Rakhin (Arakanlı Budistler) gibi 8 farklı etnik gruptan oluşan ve 135 etnik alt gruba ayrılan yerli Burmalıların tamamının Moğol ırkından geldiğini iddia etmektedirler. Bu durumda, Rohingyalar (Arakanlı Müslümanlar) gibi Aryan ırkından gelen Burmalıların var olduğu gerçeğini inkâr etmektedirler. Bugün Burma’da Hintli görünümünde olan “Kalalar”, ne kadar süredir orada yerleşik bulunduklarına bakılmaksızın yabancı olarak görülürler. Gerçekte, tarihsel gerçeklerden habersiz olan sıradan gözlemcilerin birçoğu, Hintli görünümünde olan bu insanları, Güneydoğu Asya’nın birçok ülkesinde olduğu gibi İngiliz sömürgeciliği sırasında ülkelerini terk edip Burma’ya gelen Hintli göçmenlerin çocukları ile karıştırırlar. Rohingyalara karşı Burmalıların bir kısmı ve Arakan’daki kardeş topluluk Maghlar tarafından yürütülen yanlış propaganda, gerçeği önemli ölçüde bulandırmaktadır. Fakat Arakan’da gerçek yabancıların kim olduğu sorusunu sormak gerekmektedir. Arakan saf Moğol ırkından gelenlere ait bir yer midir? Elinizdeki bu çalışma, yukarıdaki sorulara doğru cevaplar bulmak için hazırlanmıştır.


Tarihte Arakan, Burma’nın bir eyaleti olmaktan çok Doğu Hindistan’ın sınır eyaletidir. Çok erken tarihlerden, Moğolların ve Tibet-Burmaların 10. yüzyılda bölgeye varmalarına kadarki zaman diliminde Arakan, Bengal benzeri nüfusu ile bir Hint toprağı idi. Bu erken tarihlerde İslam ile tanışan Arakan’ın, özellikle 1203 yılında Bengal’in Müslüman olması ile birlikte İslam medeniyeti ile daha yakın temasa geçtiği bilinen bir gerçektir. Burmalılar tarafından Moğol ırkından geldikleri düşünülen Arakanlı Budistler (Rakhin), gerçekte Hindistan’da bulunan Bihar’dan 8. yüzyılda göç eden ve daha sonraları işgalci Moğollar tarafından asimile edilen Aryan Maghada Budistlerinin torunlarıdır. Arakan, 1430 yılında Süleyman Şah (Narameikla) tarafından kurulan Mrauk-U Hanedanı’ndan önce Burmalılar ve Monların bir takım engellemeleri ile karşılaşmış olsa da, hem Müslüman hem de Budist nüfusu ile her daim bağımsız bir statüye sahip olmuştur.

Arakan tarihinde 1430’dan 1638’e kadarki süre zarfında bütün hükümdarlar -birkaç zorba hükümdarı saymazsak- sonradan İslam’ı seçmiş ve Bengal Kralı Sultan Celaleddin Muhammed Şah tarafından tahta getirilmiş olan Süleyman Şah’ın torunlarıdır. 1430 ile 1530 yılları arasındaki 100 yıllık süreç, Arakan ile Bengal’in birbirleriyle öylesine iyi ilişkiler kurdukları bir zaman zarfıdır ki, tarihçiler bu dönemi Arakan’ın Bengal’e kul köle olduğu dönem olarak adlandırmışlardır. Arakan, Bengal Sultanı tarafından ele geçirildiği dönemde tarihinin en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Ancak 1538 yılında Bengal’de iktidarın el değiştirmesi ile Arakan Kralı Zabuk Şah, ilk defa 1540 yılında Bengal’in Çittagong’u da içine alan güneydoğu bölgesini işgal etti. Lakin burası tekrar Bengal sultanlarının eline geçti. Bölge, 1582–1666 yılları arasındaki yaklaşık 100 yıllık süre içerisinde ise Arakan idaresinde kaldı.


1430’dan beri Bengal ile sürdürülen iyi ilişkilere bakılır ve bugünkü Çittagong ve Arakan topraklarının yaklaşık bir asır boyunca eski Arakan tarafından yönetildiği göz önünde bulundurulursa, Arakan’da İngiliz sömürgeciliği öncesinde Çittagong halkı ile kültürel ve dini yakınlıkları ona Müslüman yerleşim bölgelerinin bulunmadığı nasıl söylenebilir? Arakan’daki Müslüman yerleşimcilerin çok uzun zamandan beri orada bulunuyor olmaları, dürüst hiç bir tarihçi tarafından yalanlanamaz. Ancak gerçek şudur ki, Müslümanların nüfusunun artması ve etkin bir konuma gelmeleri, ancak Süleyman Şah tarafından kurulan Mrauk-U Hanedanı sayesinde, zaman içerisinde gerçekleşmiştir.

Çittagong’un 1582 yılındaki işgalinden sonra Arakan kralları, Bengal’in kontrolünü elinde tutan Moğollara karşı Portekizliler ile iş birliği yapmak zorunda kalmışlardır. Ancak 1638 yılından sonraki gelişmelerle birlikte Arakan’ın güçleri gittikçe azalan Budist kralları Portekizlilere öylesine bağımlı hale gelmişlerdir ki, Çittagong’un sınır eyaletleri Portekizli korsanların uğrak yeri olmuştur. Bir seyyah, 1650 yılında kayıtlarına şu notu düşmüştür: “Portekizliler Çittagong’da bir çeşit hakimiyet kurdular ve her ırktan haydut ve korsan ile iş birliğine girdiler... Gerek denizde, gerek karada soygunlar yaptılar.” Yine Portekizliler Aşağı Bengal bölgesini yağmaladılar ve nüfusu seyrelterek çöle çevirdiler. Portekizlilerin bu barbarca davranışlarına Maghlar da ortak oldu. Onlar da yüz kızartıcı “korsan” ünvanını aldılar. İşte bu nedenledir ki, bugün hiç bir Arakanlı Budist bu isme sahip çıkmaz.


Arakan’ın Budist kralı Sanda Tudamma’nın, kötü talihli Moğol prensi Şah Şuca’ya koruma tahsis etmesi ve ardından prensi katletmesi, zaten iyi durumda olmayan Arakan-Moğol ilişkilerinin iyice bozulmasına neden olurken; Çittagong’un geriye dönüşü olmayacak şekilde elden çıkması sonucunu getirmiştir. Şah Şuca ve yandaşlarının katlinden sonra Arakan’ın Burma tarafından son işgaline kadar iki kardeş toplum arasında, Burmalıların Arakan’ı ele geçirmelerine kadar varan amansız bir mücadele olmuştur. Her ne kadar Burmalılar İngilizlerden bağımsızlıklarını kazanma sürecinde Arakan’ın işgalini kendilerince haklı göstermeyi başarsalar da, tarih, gerçekliğinden kuşku duyulmayan birçok olayla doludur. Burmalılar da Arakan’da yabancı saldırganlar ve işgalciler olarak kalmışlardır.


Burma zihniyeti, Arakan tarihinin bir gün tekerrür edebileceği ve sonunda oradan tamamen çekilmek zorunda kalacakları kurgusu ile daima meşgul olmuştur. Bunun önüne geçebilmek için, kendilerince potansiyel bir tehlike durumunda olan Arakanlı Müslümanları ortadan kaldırma yoluna başvurmaktadırlar. Rohingyalara karşı zaman zaman gerçekleştirilen etnik temizlik operasyonları, kökenleri çok derinlerde olan bu korkunun bir tezahürüdür.
 
Son düzenleme:

Kýrýk Testi

Well-known member


Yürekleri dağlayan gerçek

Arakanlı Müslümanlar canlarını kurtarmanın yanısıra bir de namus imtihanıyla karşı karşıyalar. Gönüllü gazetecilerin kurduğu “Vice” adlı internet sitesinde yayınlanan haberde, Myanmar’da Arakanlı Müslümanların sadece Budistler tarafından kötü muamele ve şiddete maruz kalmadıkları, aynı zamanda ordu tarafından kurulan askeri kamplarda seks kölesi olarak çalıştırıldıkları ve tecavüze uğradıkları ortaya çıktı. “Vice” sitesi adına Arakan’daki Sitve kasabasına giden gazeteci Assed Baig, Myanmar’da askeri kamplarda seks kölesi olarak çalıştırılan Arakanlı kadın ve kız çocukların korkunç hikâyesini anlattı.
Arakanlı Müslümanlar canlarını kurtarmanın yanısıra bir de namus imtihanıyla karşı karşıyalar. Gönüllü gazetecilerin kurduğu “Vice” adlı internet sitesinde yayınlanan haberde, Myanmar’da Arakanlı Müslümanların sadece Budistler tarafından kötü muamele ve şiddete maruz kalmadıkları, aynı zamanda ordu tarafından kurulan askeri kamplarda seks kölesi olarak çalıştırıldıkları ve tecavüze uğradıkları iddia edildi.
“Vice” isimli internet sitesi adına Arakan bölgesindeki Sitve kasabasına giden gazeteci Assed Baig, Myanmar’da askeri kamplarda seks kölesi olarak çalıştırılan Arakanlı kadın ve kız çocukların korkunç hikâyesini anlattı.
Arakan bölgesinde, evlerinden ve yurtlarından edilen Arakanlı Müslümanların yaşamak zorunda bırakıldıkları kampların büyük bir bölümünün Sitve kasabasında yer aldığını belirten Baig, Müslümanların bu kamplarda maruz kaldıkları zorlukları haber yapmak için gittiği bölgede korkunç bir gerçekle karşılaştığını belirtiyor.


ILO soruşturma istedi

Myanmar’a gittiğinin ilk haftasında Sitve’de bazı Müslüman kadınların askeri bir kampta zorla tutulduğunu öğrendiğini belirten gazeteci Assed Baig, “Arakan bölgesinden gelen Müslüman kadınların, Myanmar ordusu tarafından askeri bir kampta tutulduğuna dair güçlü kanıtlar olduğunu öğrendim. Bu kanıtlar ve veriler Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) ulaştırıldı. Söz konusu kanıtlardan yola çıkan ILO, Mymanmar hükümetinden bu konuda bir soruşturma başlatmasını ve tutsak kadınların serbest bırakılmasını talep etti.”


Kadınlar ve kız çocukları seks kölesi

Arakanlı Müslüman kadınların, Sitve’de 270’inci Alay Komutanlığı’na ait üste seks kölesi olarak tutuldukları belirtildi. Görgü tanıklarından, Sitve’nin 5 km dışında Myanmar ordusunun 270’inci Alay Komutanlığı’na ev sahipliği yapan askeri üste, 20 Müslüman kadın ve 8 yaşından küçük 3 çocuğun tutulduğunu öğrendiğini belirten Baig şunları anlatıyor: “Görgü tanıklarından Emine, bir gün kampın yakınından geçerken, kendisine seslenen kadınlar olduğunu duymuş. Emine’nin Müslüman olduğunu öğrenen kadınlar, yardım için yalvararak başlarından geçen korkunç olayları anlatmışlar. Müslüman kadınlar, her gün birçok askerin kampa gelerek kendilerine tecavüz ettiğini belirtmiş.”
Ailelerinin bu durumdan haberdar olmadığını belirten askeri kamptaki kadınların geçtiğimiz yıl Haziran ayındaki olaylar sırasında buraya getirildiklerini ifade etmişler.


“Duyulursa bizi öldürürler”

Myanmar’ın Bağımsızlık Günü törenlerinde askerlerin büyük bir kısmı kutlamalar için kamp dışına çıkınca Emine, Müslüman kadınlarla yeniden bağlantı kurmuş. Kadınlar askeri kampta yaşadıklarını şu cümlelerle dile getirmiş: “Uzun zamandan beri bu kamplarda tutuluyoruz. Bugün bizi rahat bıraktılar çünkü özel bir misafirleri var. Burada tutulduğumuz etrafa yayılırsa, bizi öldürürler.” Görgü tanığı Emine, kamplardaki bazı kadınların tecavüz sonrasında hamile kaldıklarını da belirtiyor.

Milli Gazete
 
Son düzenleme:

Kýrýk Testi

Well-known member



Myanmar'ın batısındaki Arakan (Rakhine) Eyaleti'ndeki Rohingya Müslümanlarını hedef alan şiddet olaylarında son bir ay içerisinde 1000'den fazla Müslüman katledildi. Kendilerine yönelik yok etme politikasından kaçarak Bangladeş'e sığınmak isteyen Arakanlı Müslümanlara hükümet izin vermiyor.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Milletarası toplumlarda çok unutulan ancak insanlık tarihinin en acı ve en ibret verici Kavimler Helakını çok çok unutuyoruz. Hakikatte Kavimlerin Helakı Allah'a isyandan ibaret olsada, Helak edilen bütün kavimlerin ortak özellikleri ise kendilerini üstün görmeleri ve kibirleri olmuştur. Peygamber ve ona inanlara her türlü düşmanlıklarda ileri gitmişler neticeleri hüsran ve helaktan başka olmamıştır.

Korkarım ki Korkmalılar ki Allah'ın gazabı onların üzerine olacaktır. Ummadıkları bir yerden onlara çok acı bir azab bekliyecek..

İslamiyet sadece ailemize ve çevremizde değil. Müslümanlar sadece bulunduğumuz topluluktan ibaret değildir. Nerede olursa olsun, rengi, dili ne olursa olsun müslümanım diyen her bir insan bizim kardeşimizdir. Kendi öz kardeşimizin derdiyle dertlendiğimiz gibi o kardeşlerimizide unutmayalım onlar ki dış kapının mandalı değiller..

Ya Rab bizlere merhamet eyle rahmetinden mahrum etme. Şüphesiz ki Senin Rahmetin kainatı kuşatmıştır.
 
Üst